Birinci Kanto…
70- Özgürlüğünü arıyor o, özgürlüğün bedelini uğrunda can verenler bilir en iyi…
103- Yapraklı bitki, gövdeli bitki de burada yaşayamaz, çünkü dalgalara karşı koyamaz…
İkinci Kanto…
64- Az önce bir başka yoldan buraya vardık, öyle çetin öyle sarptı ki, yokuş çıkmka bizim için çocuk oyuncağı artık…
79- İçi boştu gölgenin!..
121-Bu ne aymazlık, bu ne umursamazlık?.. Hemen dağa çıkın, Tanrı’nın size görünmesine engel olan kabuğunuzu bırakın!…
Üçüncü Kanto…
133- Umut çiçeği açtığı sürece, onların ahı yok etmez sonsuz sevgiyi, geri dönmeyecek bir biçimde…
Dördüncü Kanto…
1- Duyularımızdan birine acı ve zevk egemen olursa, öyle kaptırır ki ruhumuz kendine bu duyguya
4- artık öteki duyuları tanımaz bile ve bu olgu, birden çok ruhumuz olduğuna inananların görünüşünü çürütür…
7- Ruhu büyük bir güçle kendine çeken bir şey görülürse duyularsa, zaman bir çırpıda akıp gider,
10- çünkü zamanı algılayan yeti başka, ruhu içeren yeti başkadır, biri bağımsız, öteki bağımlıdır…
22- Üzümler olgunlaşınca asmaların dibine bağcının çatalla açtığı delik bile, daha geniş olurdu bu geçitten…
52- Yüzümüzü geldiğimiz doğu yönüne döndük, aştığımız yola bakmak güç kaynağı oldu bize…
85- Ama ne olur, bana söyle, daha ne kadar yolumuz kaldı geriye, çünkü dağın yüksekliğine gözlerim erişemiyor…
88- Dedi ki : Bu dağ öyle bir dağdır ki, başlangıcı çok sarptır, ama yükseklik arttıkça zorluk azalır…
91- Bu nedenle, dağa tırmanış, akıntıya kapılmış bir gemi gibi kolayladığında,
94- yolun sonuna varmış olacaksın; bekle yorgunluğunu orada çıkartırsın…
127- Kardeş yukarı çıkmak neye yarar ki? Tanrı’nın kapıda duran meleği, cezamı çekmeme izin vermez ki…
Beşinci Kanto…
16- Düşüncesinin üstüne düşünce yeşerten, uzaklaşmış olur ereğinden, ikinci düşünce güçsüz kılar ilkini…
82- Bataklığa doğru koştum oysa, sazlar, çamurlar engel oldu kaçmama, yere düştüm; damarlarımdaki kan göl oldu toprakta…
Altıncı Kanto…
1- Zar oyunu sona erince yenilenin içine sıkıntı düşer, zarlara sarılır yeniden, bilensin diye;
4- herkes yenenin peşinden gider; kimi önde yürür, kimi onu arkasından çeker, kimi varlığını yanında belli eder;
7- yenen, durmayıp yürürken herkesi dinler, elini uzattığı, çekilip gider; böylece kurtarmış olur kendini…
136- Doğruyu söyleyip söylemediğimi olaylar göstermekte…
Yedinci kanto…
25-Senin peşinde koştuğun, benim ne yazık ki çok geç tanıdığım yüce Güneş’i yaptıklarım için değil, yapmadıklarım için yitirdim…
28- Aşağıda, acı çekenlerin değil, yalnızca karanlığın hüzünlü kıldığı bir yer var, orada çığlık değil, iç çekişidir yakınmalar…
49- Gece çıkmak isteyeni biri mi engeller, yoksa gece çıkmayı beceremez mi?
52- İyi yürekli Sordello parmağıyla bir çizgi çizdi yere ve “dinliyor musun?” dedi, “güneş batınca bu çizgiyi bile geçemezsin…”
55- gecenin karanlığından başka bir şey engellemez yukarı gitmeni; ama karanlık yok eder insanın yukarı tırmanma isteğini…
88- Bu yükseltiden daha iyi seçerseniz her birinin yüzünü, yaptığını ettiğini, vadiye indiğinizde böyle görmezsiniz…
121- İnsanların erdemlerinin çocuklarına geçmesi az rastlanır…
Sekizinci Kanto…
34- Aşırı ışık köreltmişti gözlerimi…
Dokuzuncu Kanto…
85- Dikkat edin, yukarı çıkmak üzebilir sizi…
94- İlk basamak mermerdi, temiz mi temiz, kaygan mı kaygandı, bir aynada gibi gördüm onda kendimi..
97- İkinci basamak karaya çalıyordu, enine boyuna çatlaklarla dolu kireçli sert bir taştan oluşmuştu.
100- En üstte yükselen üçüncü basamak, sanki tutuşmuş somakiydi, damardan fışkıran kan gibiydi..
112- İçeri girince bu yaraları temizlemeyi sakın unutma…
121- Anahtarlardan biri yerine oturmayıp da, kilidin içinde dönmezse gerektiği gibi, kapı açılmaz…
124- Biri daha değerlidir; ama öteki açmadan önce çok bilgi beceri ister, çünkü düğümü asıl o çözer…
127- Kapıyı kapayıp da yanılmaktansa, açıp da yanılmayı yeğle…
130- Dönüp de arkasına bakan, dışarıda bulur kendini…
Onuncu Kanto…
127- Niye yükseklerde uçuyor ruhunuz, gelişmesi bitmemiş tırtıllar gibi kusurlu böcekler olduğunuzu bilmiyor musunuz?..
On Birinci Kanto…
82- Artık onurun çoğu onun, azı benim…
91- Ey insan yeteneğinin gelgeç başarısı!..Ne kısa süreli doruklarınızın yeşili, peşinden gelmezse eğer fırtınalı günler!..
100 – Dünyada ün denilen, tıpkı bir esinti, bir o yandan eser, bir bu yandan gelir, yönü değiştikçe adı da değişir…
106- Bin yıl dediğin, sonsuzluk ölçeğinde, eşittir gökyüzünün en ağır dairesine göz açıp kapayıncaya dek geçen süreye…
115- Sizin ününüzün rengi tıpkı ot rengi, bir koyulaşır, bir açılır, topraktan çıkaran kişi soldurur yine bu rengi…
On İkinci Kanto…
4- Bırak onu ilerle, çünkü yelkenleriyle, kürekleriyle, herkesin elinden geldiğince kayığını yürütmesi gerekir bu yerde…
13- Aşağıya çevir gözlerini, görürsen ayaklarının nerede gittiğini, güvencede bilirsin kendini…
94- Ey gökyüzüne uçmak için yaratılan insan, niçin düşüyorsun en ufak bir rüzgarda?..
124- Ayakların yenik düşecek iyi niyetine artık yorulmamakla yetinmeyip keyif de alacaksın tırmanmaktan…
On Üçüncü Kanto…
73- Beni görmeyenleri görerek yürümek, bence onları aşağılamak demekti…
76- Konuş ama az söyle, öz söyle…
On Dördüncü Kanto…
52- Daha derin boğazlara indiğinde kurnaz mı kurnaz tilkiler bulur önünde, olanaksızdır bunları faka bastırmak…
76- Senin bana yapmak istemediğin şeyi, benim sana yapmamı istiyorsun demek ki…
85- Ne ektimse onu biçiyorum şimdi; ey insan soyu, niçin bağlıyorsun yüreğini başkalarının dışlandığı yere?..
94- Zehirli bitkiler sardı her yanı, toprağı işlemek için artık çok kalındı…
142- Bu sesler birer dizgindi, amacı insanı sınırları içerisine çekmekti…
145- Ama zokayı yemişsiniz, kendine sürüklemekte sizi eski düşmanınızın oltası; bu nedenle dizginin de, uyarının da olmuyor yararı…
On Beşinci Kanto…
49- Bölüştükçe azalan şeylere yöneldiği için isteklerinizin ereği çekememezlik kabartmakta yüreklerinizi…
52- Ama en yüce dairenin sevgisi yukarıya doğru yöneltseydi isteklerinizi içinizde bu tasadan eser bile kalmazdı…
55- Çünkü ‘bizim’ diyenlerin sayısı ne denli çok olursa, o denli zengin kılar her şeyi…
61- Birkaç kişinin bölüştüğü bir değeri, çok sayıda kişi bölüşürse, o kişilerin daha varsıl olmaları düşünülebilir mi?..
64- Dedi ki: “Aklın hala dünya işlerinde senin, bu nedenle olmalı, gerçek ışıktan karanlıklar derlemektesin…”
70- Ateş ne denli çoksa, o denli çok verir kendini, böylece ne denli yayılırsa sevgi o denli çoğalır sonsuz erdem, üzerinde…
73- Ne denli çok yürek tutuşursa yukarıda, o denli çok olur sevginin ereği, bir ayna gibi yansır erdemler karşıdaki ruha…
103- Ceza verirsek iyiliğimizi isteyenlere, ne yaparız kötülüğümüzü isteyenlere?..
115- Ruhum esrimeden silkinip de, çevresindeki gerçek nesneleri görünce, hatamın beni yanıltmadığını anladım…
127- Yüz maske bile taksan yüzüne, aklından geçen en küçük düşünce bile bilgim dışında kalmaz benim…
136- Uyku sersemliğini atmada tembellik edenleri, zaman zaman böyle dürtmeli…
On Altıncı Kanto…
34- Duman engellerse görmemizi, kulaklarımız birleştirir bize..
58- Seninde dediğin gibi dünya da erdemin zerresi kalmadı, kötülükler sardı her yeri,
61-ne olur bunun nedenini söyle, öğrenip başkalarına söylerim ben de, kimisi yıldızlara, kimisi buraya bağlıyor nedeni.
64- İlkin derin bir iç çekti “Of!” dedi inler gibi, sonra Kardeş diye söze girdi, dünya kördür, seninde oradan geldiğin belli.
67- Gökte buluyorsunuz her şeyin nedenini siz canlılar, her şey sanki onunla sürükleniyormuş gibi.
70- Böyle olsaydı, hiçbir şey elinizde olmazdı, iyiliğe sevinmenin, kötülüğe üzülmenin bir anlamı kalmazdı.
73- Evet, gök başlatır davranışlarınızı, ama her davranışı değil, öyle bile olsa, iyi ile kötüyü ayırt edin diye
76- ışıkla istenç verildi size, gökle ilk çatışması zor gelse de istence, sonunda hep üstün gelir, eğer iyi beslenirse.
79- Özgürsünüz, daha yüce, daha değerli bir güce bağlı olsanız bile; aklınızı bu güç verir size, gökler karışmaz aklın işine…
109- Kılıç asayla birleşince, zoraki birleşme yalnızca kötülük getirdi…
112- Başağa bak iyice, çünkü tohumundan belli eder kendini bitki…
On Yedinci Kanto…
22- Aklım öyle kapandı ki, kendi içine, dıştan gelen hiçbir nesne giremez oldu içine…
58- Bir gereksinimi görüp de yardım işareti bekleyen, yardım etmeyecek demektir…
94- Doğal sevgi hep hatadan arınmıştır, ama öteki hata edebilir, değersiz bir nesne seçerek, gereğinden fazla ya da gereğinden az severek…
103- Sevginin, içimizdeki her erdemin ve ceza gerektiren her eylemin tohumu olduğunu anlamalısın sende…
106- sevgi içinde doğup yeşerdiği güzellikten çevirmeyeceği için gözlerini, her nesne korunmuş olur kendi kininden.
109- Öte yandan hiçbir varlık kökeninden bağımsız ve ayrı olmadığına göre kin beslemez kendisine can verene.
112- Öyleyse, yaptığım ayrım yanlış değilse, yanı başımızdakine yönelir kötülük sevgisi; ve bu sevgi üç biçimde doğar sizin balçığınızda.
115- Kimisi, komşusunun alçalmasında görür yükselmenin yolunu, işte bu nedenle onun büyüklüğünü yitirmekten ürker,
118- Bir başkası yükselirse, gücünü, saygınlığını, şanını, onurunu yitirmekten ürker, kimisi de öyle üzülür ki, bunların karşıtını sever,
121- aşağılanan biri de öyle utanç duyar ki ,öç doldurur yüreğini, önlenemez başkalarına kötülük etmesi.
127- Ruhunun dinleneceği bir iyilik tasarlar her insan ve onun peşinde koşar; ona erişmek için çaba harcar.
130- Onu öğrenmeye ya da elde etmeye sizi dürten sevgi gevşek bir sevgiyse, pişmanlığın ardından bu daire sizi cezalandırır…
133- Mutluluk getirmeyen bir iyilik daha vardır; ne mutluluktur o, ne de her iyiliğin meyvesi ve kökü olan özün kendisi…
136- Buna kendini aşıran kaptıran sevgi üstümüzdeki üç dairede gözyaşı dökmekte; söylemeyeceğim nasıl bölündüğünü üçe,
139- kendin arayıp bulasın diye…
On Sekizinci Kanto…
13- Senden bu nedenle, her iyi eylemle tersinin kaynağı olarak değerlendirdiğin sevginin ne olduğunu açıklamanı istiyorum sevgili babam.
16- Aklının keskin gözlerini bana çevirirsen dedi o, yol göstermeye kalkan körlerin düştükleri hatayı görürsün hemen.
19- Ruh sevmek için yaratılmıştır, hoşlandığı şey onu dürtünce, hoşuna giden her şeye yaklaşır.
22- Algınız bir görüntü yaratır gerçek bir nesneden, bunu içinize yansıtır ruhunuz böylece yüzünü çevirir o yöne;
25- O yöne dönen ruh nesneye eğilirse sevgi denilir bu çekime, bu doğal sevgi keyif verip bağlar sizi kendine.
28- Ve ateş havada nasıl yükselirse özünün daha uzun sürdüğü yere, doğarken aldığı biçim gereği,
31- işte sevgiye kapılan ruhta böyle bir istek duyar ve ruhsal bir eylem olan bu istek, dinmez sevdiği şeyi elde etmedikçe.
34- Her sevginin özünde saygın olduğunu düşünenlere gerçeğin ne denli uzak olduğunu görmüş olmalısın şimdi.
37- Her zaman iyi olabilir belki de nesne; ne var ki mum ne denli iyi olsa bile her zaman iyi çıkmaz mührün izi..
40- Sözlerini dinleyince, dikkatle seni izleyince diye yanıt verdim. Sevgiyi öğrendim, öğrenmesine, kuşkularım çoğaldı ne var ki;
43- Sevgi bize dışımızdan geldiğine, ruh da onun etkisine girdiğine göre, eğri de gitse, doğru da gitse, ruhun bir seçimi olmuyor bu işte…
46- Dedi ki : “Ben sana aklımın erdiğini söyleyebilirim ancak; bunun ötesini Beatrice anlatacak; çünkü inanç eylemi bunun ötesi…
49- Maddeden ayrı ama onunla iç içe her özsel biçim kendine özgü bir erdem içerir, bu erdem ancak eylemiyle sezilebilir,
52- ancak etkisiyle görülebilir, tıpkı bitkilerdeki yaşamı yeşil yaprakların belli etmesi gibi.
55- Bu nedenle insan ilk bilgileri ve hoşlandığı nesnelere duyduğu sevgiyi nasıl edindiği bilmez,
58- Arı nasıl içgüdüsüyle bal yaparsa bunlar da içgüdüseldir insanda; bu ilk istek ne övgü hak eder, ne de yergi.
61- Ötekilerin de eklenmesi için ilk isteğe, doğuştan gelen, akıl öğreten, kapıyı bekleyen bir erdem vardır hepinizde.
64- Bu erdemin iyi sevgilere, kötü sevgilere kucak açışına göre övgü kazanmanızın nedeni bu ilke de yatar işte.
67- Sorunun derinine inenler, bu doğuştan özgürlüğü belirlediler ve dünyayı ahlakı getirdiler.
70- Demek ki, içinizde doğan bir sevgiyi bir gereksinimin ateşlediğini kabul etsek bile, dizginleri sizin elinizdedir yine de…
Yirminci Kanto…
1- Bir arzu karşı koyamaz kendinden güçlü arzuya…
82- Ey cimrilik, öyle tutsak ettin ki soyumu kendine, sevmez oldular kendi çocuklarını bile, elinden daha ne kötülük gelir ki?..
Yirmi Birinci Kanto…
61- Arınan ruh özgür bulunca kendini, yer değiştirmek ister kendi isteğiyle, bu istektir arınmanın tek belirtisi…
106- Kahkaha ile gözyaşı öyle yakından izler ki ikisinin de kaynaklandığı duyguyu dürüst bir kişi kullanamaz istencini…
Yirmi İkinci Kanto…
10- Erdemle tutuşan bir sevgi, tutuşturur hep başka bir sevgiyi, yeter ki dışarı vursun alevi…
28- Gerçekten de, kimi kez insan haksız yere kuşkuya düşer gördüklerinden, bunun nedeni saklı kalmasıdır asıl gerçeklerin…
49- Bil ki, bir günahın tam tersi bir günah, onunla bir arada kendi kökünü de kurutur burada…
124- Alışkanlık yol gösterdi adımlarımıza, daha az kuşkuyla koyulduk yola, bu seçkin ruhun da onayıyla…
Yirmi Üçüncü Kanto…
13- Borçlarını ödeye ödeye giden gölgeler olmalı…
58- Merak içinde konuşturma beni, kişi düzgün konuşamaz aklı başka yerdeyse…
115- Eğer gözlerinin önüne getirirsen benim sana, senin bana yaptıklarımızı daha da duyumsarız anılarımızın ağırlığını…
Yirmi Dördüncü Kanto…
7- Bu ruhun yavaş tırmanmasının nedeni, yanında yürüyen öteki;
16- Öyle tanımaz kıldı ki açlık yüzlerimizi, adlarımızı söylemek yasak sayılmamalı…
61- Sorunu derinlemesine inceleyen biri, iki biçim arasında bir başka ayrım göremez…
Yirmi Beşinci Kanto…
16- Sözlerinin okunu tutma yayda gerili, bırak gitsin ileri…
67- Dölüt beyni eksiği olmayan bir beyindir…
Yirmi Altıncı Kanto…
106- Söylediğin bu sözlerle öyle parlak bir iz bırakıyorsun ki bende, Lethe bile silip karartamaz bu izi…
Yirmi Yedinci Kanto…
10- Ey kutsal ruhlar, alevlerden geçmedikçe ileri gidemezsiniz: girin alevlerin içine…
49- Ateşin içine girdiğimde, öyle ölçüsüzdü ki alevlerin sıcaklığı, serinleyeyim diye erimiş camın içine bile atabilirdim kendimi…
73- Her birimiz bir basamağı yatak yaptık kendimize; çünkü dağın yapısı hiç birimizde bırakmamıştı tırmanma gücü, tırmanma isteği.
91- Uyku bastırdı birden, o uyku ki daha olmadan önce bilir çok şeyi.
127- Buraya akılla sanatla getirdim seni; bundan böyle, kendi isteğin rehber olacak kendine; sarp çetin yolların dışındasın artık…
139- Benden tek söz, tek işaret bekleme; aklın özgür şimdi, doğru ve sağlıkla da, hata edersin uymazsan ona:
142- artık tacını da, külahını da bırakıyorum sana…
Yirmi Dokuzuncu Kanto…
46- Duyuları yanlışa sürükleyen toplu algılamanın, uzaklığın etkisinden kurtulacağı denli yaklaşınca onlara,
49- aklı besleyen erdem bunların şamdan olduğunu öğretti bana…
61- Parlak ışıkları görmeye can atıyorsun da, arkalarından gelene niçin bakmıyorsun?..
Otuzuncu Kanto…
118- Toprak iyi, iyi ekilmez de bakımsız kalırsa, daha kötü, daha yabani olur, güçlü olduğu ölçüde…
Otuz Birinci Kanto…
40- Suçlunun kendi ağzından çıkarsa günah suçlaması, bileği taşı törpülemeye başlar keskin ucu, bizim mahkememizde…
85- Pişmanlık ısırganı öyle dalamıştı ki içimi, beni onun sevgisinden ayıran her şeye düşman kesildim birden…
Otuz İkinci Kanto...
67- Modelin resmini çizen bir ressam gibi, nasıl uyuyakaldığımın resmini çizerdim; ama bu resmi kim çizebilir ki?..
Otuz Üçüncü Kanto...
31- Korkudan da, utançtan da artık kurtulmalısın; düş gören biri gibi konuşmamalısın…
34- Bil ki, yılanın kırdığı araba eskiden vardı, artık yok; suçlu da bilsin ki, Tanrı’nın öcü çorbadan korkmaz..
37- Önce canavar, sonra av olan arabada tüylerini bırakan kartal hep mirasçısız kalmaz..
124- Belki de çoğu kez olduğu gibi, daha önemli bir şeye duyduğu ilgi gözlerine dek bulandırmıştır belleğini…