Herkesin numaralarla adlandırıldığı ve her an dinlenip gözetlendiği bir
ülkede, Tek Devlet’in komşu gezegenlere yayılmak için yaptırdığı uzay
gemisinin çalışmalarına katılan bir mühendis günlük tutmaktadır.
Herkesin devlete yararlı ve iyi olmasının övgüsüyle başlayan günlük,
yavaş yavaş mühendisin devletin başındaki İyilikçi’nin matematiksel,
kusursuz düzeninin sorgulanmasına dönüşür.
“Devlet kendini ve hedeflerini yaşatıyor, ama ölmeyi gönüllü olarak
elbette kabul etmiyor – o yüzden yeni şimşekler, fırtınalar, kasırgalar
başlayacak. Böyledir bu yasa, sonsuza dek fırtına gibi bir ‘d’ ile
taçlanan o yumuşak ‘evrim’ böyledir. Fırtınanın güçlü nefesi bu
sayfalarda duracak.”-Yevgeni Zamyatin
Rusça aslından çevirisiyle Türkçede ilk kez: Bütün bir
yirminci yüzyıl edebiyatını etkileyen, Aldoux Huxley, Ayn Rand, George
Orwell, Kurt Vonnegut, Ursula K. Le Guin için açık esin kaynağı olan
BİZ, ilk kez özgün dilden çevirisiyle okurların karşısında.
Biz, (Rusça: Мы - Mıy), Rus yazar Yevgeni İvanoviç Zamyatin'in
bir romanı. Yazarın en bilinen eseri ve tek roman çalışmasıdır. 1920
yılında kaleme alınan eser yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında
yayımlanmıştır.Romanın kurgusu, bir devrimin ardından 26. yüzyılda
geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi eserde de
distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda insan doğadan ve kendi
benliğinden koparılmış, Biz haline getirilerek toplumun sıradan
bir parçası halini almıştır. Öyle ki artık isimler kullanılmamakta, en
üstün bilim olan matematikten yararlanılarak her yurttaş bir sayı ile
anılmaktadır. Saydam cam duvarlar arasında yaşayan yurttaşların her anı
sistem tarafından denetlenmekte, erkek ve dişi sayılar sadece sistemin
izin verdiği çiftleşme saatlerinde perdelerini indirip dış dünyadan ve
gözlerden uzak kalabilmektedirler. Toplum gelişmiş, bilim ilerlemiş,
dünya dışına yolculuk yapmak bile mümkün olmuştur. Ancak, tanımlanan
dünya bir ütopya değil, kara, karanlık bir distopyadır.
Biz, distopik geleceği konu alan, çoğunlukla özgür istemi kısıtlayan, yok eden totaliter
iktidarları anlatan romanların ilk örneğidir. Roman, en gelişmiş
sistemin bile daha iyi bir alternatifi olduğu iddiasını kendisine temel
almıştır.
Sovyetler Birliği'nde 1921 yılında yasaklanmış olan romanın İngilizce tercümesi 1924 yılında Birleşik Krallık'ta yayımlanmıştır. Bu eser ilk anti-ütopyacı (ütopya karşıtı) roman olarak Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya (Brave New World) ile George Orwell'ın 1984 isimli romanlarına esin kaynağı olmuştur.
Distopik bir geleceği konu alan romanda hikâye baş kahraman D-503'ün ağzından bir tür günlük şeklinde anlatılır. Romandaki `günlük`
biçimindeki anlatım, kahramanların isim yerine ürün koduna benzer
kodlarla isimlendirilmesi ve genel anti-ütopyacı tutum daha sonraları
birçok romanda kullanılacak ve roman birçok distopya konulu romana öncü
olacaktır. Distopik bir hiciv
olan romanda birçok özel ve farklı detay göze çarpar. Bunlara örnek
olarak romanda evlerin saydam materyallerden yapılmasını verebiliriz.
Buna göre herkes her an gözetlenebilir.
-Cezayir Kurtuluş Savaşı’nda ölenleri anarak-
Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
bir mektup yazıyorum size,
bilmem vaktiniz var mı
okumaya bu mektubu.
Az önce verdiler elime
askerlik kâğıtlarımı,
savaşa çağırıyorlar beni,
diyorlar yola çık en geç çarşamba akşamı.
Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
dövüşmeye hiç istek yok içimde,
insancıkları öldürmeye gelmedim ben,
gelmedim ben bu yeryüzüne.
Sizi kandırmak değil niyetim,
ama söylemeden de edemem,
savaş ahmakların işi,
hem insanlar ondan hanidir bıktı.
Doğduğum günden bu yana
ölen çok babalar gördüm,
gidip dönmeyen kardeşler gördüm,
çocuklar gördüm iki gözü iki çeşme.
Ya analar ne çekti, ya analar,
bir yanda işi tıkırında bir avuç insan
bolluk içinde rahat yaşar,
bir yanda ölüm, çamur, kan.
İnsanlar tıkılmış dört duvar içine,
çalınmış neleri var neleri yok,
karıları, eski güzel günleri bütün.
Gün doğar doğmaz yarın
kapatacağım şırak diye kapımı
ölmüş yılların suratına,
alıp başımı yollara düşeceğim.
Aşacağım karaları, denizleri,
ne Avrupa’sı kalacak, ne Amerika’sı, ne Asya’sı,
dilene dilene hayatımı
şunu diyeceğim insanlara:
Üstünüzden atın yoksulluğu,
durmayın bakın yaşamaya,
hepimiz kardeşiz, kardeşiz, kardeş,
ey insanlar, ey insanlar, ey.
İllâki kan dökmek mi gerek,
gidin dökün kendi kanınızı,
size söylüyorum bunu da,
efendi misiniz, kodaman mısınız ne.
Adam korsunuz arkama belki de,
unutmayın jandarmalara demeye:
üzerimde ne bıçak var, ne tabanca
korkmadan ateş etsinler bana,
korkmadan ateş etsinler bana.