08 Nisan 2018

Son Dizesiz Şiirler: Didem Madak


Gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
Sicim yağmur taklidiydi
Artık iyice inceldi...Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila

Muhabbet kuşumuz öldü
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman..Pollyanna'ya Son Mektup

İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım...Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım

Bağırmak denen bir adam saltanatını kurmuş burada
Karanlık sokaklardan biraz korkuyorum
Ama korkmuyorum da esasında...Büyümüş Çocuk

Kedilerin gıdılarına dokunsan
Keske biraz illegal olsan Ayla Abla...Kaç Zamandan

Sadece bir mağarada resim çizerim belki
Ahbap senin istediğin o mu?.. 128 Dikişli

Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözler...Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan...Ah'lar Ağacı


Buddha "Bu dünyayı yaratan, zihninizdir."


Aile, zihinlerin bir araya geldiği bir yerdir. Eğer zihinler birbirlerini severlerse ev bir çiçek bahçesi kadar güzel olur. Ama zihinler birbirleriyle uyum içinde olmazlarsa, bahçeyi darmadağın edecek bir fırtına oluşur.

Aklınla ve sağlıklı zihninle uzlaşmıyorsa hiçbir şeye inanma, onu ben demiş olsam bile.

Başkalarının kusurları kolayca görülür ama kendi kusurumuz görülmez.

Bırakmayı öğren. Mutluluğun anahtarı budur.

Bir derdin varsa, derman bulmaya çalış; bulamıyorsan da, onu dert etme.

Bir kişinin kendi kendini yenerek kazandığı zafer, bir başkasının savaşta bin kişiyi bin kez yenerek kazandığı zaferden daha iyidir.

Bizden nefret edenlerden nefret etmeden yaşayalım. Gelin, bizden nefret edenler arasında nefretten kurtulmuş olarak yaşayalım.

Bizim olan her şey düşüncelerimiz sonucundadır. Düşüncelerimizde kurulur,düşüncelerimizde oluşur.

Bu dünyayı bir hava kabarcığı bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez.

Bütün biçimler gerçek dışıdır, bunu idrak edebilen kişi acılara tepki vermez; işte bu saflık yoludur.

 Damı basit yapılmış bir eve yağmur dolması gibi, derin düşünmeyen beyine de tutku öyle dolar.

Derin düşünen bilge kişinin tek bir günlük yaşamı, bilgisiz ve kontrolsüz kişinin bütün bir yaşamından daha değerlidir.

 Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak. Kim olacağını bilmek istiyorsan, ne yaptığına bak.

Gökten altın yağsa insanın arzuları doyurulamaz. İsteğin küçük bir zevk verdiğini ve aslında acıya neden olduğunu bilen kişi, bilge kişidir.

İnsan isimlere, formlara ve maddesel dünyaya bağlanır ve onların zihnin bir yanılsaması olduğunu, zihinde oluştuğunu unutur ve hata yapar böylece zihnin özgürlüğü engellenmiş olur.

İnsanlar arasında nehri geçip karşı kıyıya ulaşan azdır. Büyük bir çoğunluk nehrin kıyısında bir aşağı bir yukarı doğru koşup durur.

Kendine bir ışık ol, kendini gerçeğin içine doğru tut.

Kimse 'nasıl olsa bana zararı dokunmaz' diyerek küçücük de olsa kötülük düşünmesin. Su damlalarının damlaya damlaya su kabını doldurması gibi, budala kimse de azar azar toplayarak kendini kötülükle doldurur.

Kin taşımak yanan bir kömür parçasını başkasına atmak için eline almak gibidir. Sadece kendini yakarsın.

Nasıl ki okçu okların düz olmasına özen gösterir, usta da dağınık düşüncelerini öyle toparlayıp yönlendirir.

Ne anne, ne baba ne de herhangi bir akraba insana iyi yönetilen bir akıldan daha fazla yararlı olabilir.

Nedensellik, etkileşim, koşullar ve ayırt edici algılama... Dört büyük element bunlardandır.

Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir bu ölümsüz kanundur.

    Öfkeniz yüzünden cezalandırılmayacaksınız, öfkeniz tarafından cezalandırılacaksınız.

    Öfkeyi sevgiyle, kötülüğü iyilikle yen. Açgözlülüğü cömertlikle, yalanı gerçekle yen.

    Ölüm, bilginin son bulması, isteğin bitmesidir.

    Önce kendi gideceğin yolu öğren, sonra öğretmeye kalk.

    Övmek veya yermek bilge kişinin dengesini bozamaz.

Sağlık en büyük hediyedir, doyumluluk en büyük zenginlik, güven en iyi akrabalıktır. Nirvana ise en büyük mutluluk.

Sizi kendinizden başka hiç kimse kurtaramaz. Kendi kendinize ışık olun.

Uykuda yaşayan insanı uyandırmak için belirli şartların yerine getirilmesi gerekir. Belirli şartlar sağlanamazsa farkındalık oluşmaz.

Varlığın öteki kıyısına vardığında önce, sonra ve ortada olandan vazgeç.

Varoluşun sırrı korkusuz olmaktır. Ne olacağınızdan korkmayın, kimseye güvenmeyin. Tüm yardımı reddettiğiniz an özgürsünüz.

Yaşayan varlıkların hepsi; zayıf, güçlü, uzun, kısa, büyük, orta veya küçük görünen, görünmeyen; doğmuş olan veya doğmakta olan, hepsi mutlu olsun! Kimse kimseyi aldatmasın, kimse kimseyi küçümsemesin, kimse kimseye öfke ile darılma ile zarar vermek istemesin.

Dünyanın Dengesi


Sevinçlerle kederlerin görünürdeki simetrisinin kaynağı, kesinlikle hakkaniyetli bir şekilde dağıtılmış olmaları değildir: Bazı bireylerin başına gelen ve onları ötekilerin aldırmazlığını kendi eziklikleriyle telafi etmek zorunda bırakan adaletsizliktir. Fiiliyatının sonuçlarına maruz kalmak, ya da bundan korunmak; bütün insanların nasibi budur. Bu ayrım hiçbir ölçüt olmadan gerçekleşir: mukadderdir, saçma bir paylaşım ve garip bir ayıklamadır. Hiç kimse mutluluk veya mutsuzluğa mahkûm edilmekten yan çizemez; doğuştaki hükmün, sperma hücresinden mezara kadar geçerli olan ip cambazı mahkemesinin kararından da kaçamaz.

Bütün sevinçlerinin bedelini ödeyen, bütün zevklerinin kefaretini çeken, bütün unuttuklarının hesabını vermek zorunda olan kimseler vardır: Tek bir mutluluk ânı için bile borçlu kalmayacaklardır. Bir haz titreyişi binbir buruklukla taçlanıvermiştir onlar için; sanki, kabul gören yumuşaklıklara onların hiç hakkı yokmuş gibi; sanki feragatleri, dünyanın hayvanı dengesini tehlikeye sokuyormuş gibi… Bir manzaranın ortasında mutlu mu oldular? Elikulağında kederler içinde buna pişman olacaklardır. Tasarılarının ve düşlerinin içinde kibir mi duydular? Aşırı pozitif ıstıraplarla hizaya getirilerek, sanki bir ütopyadan uyanır gibi, çabucak kendilerine geleceklerdir.

O halde, ötekilerin bilinçsizliğinin bedelini ödeyen; sadece kendi mutluluklarının değil, tanımadıktan kişilerin mutluluklarının da kefaretini ödeyen fedailer vardır. Denge bu şekilde yeniden sağlanır: Sevinçlerle üzüntüler arasındaki orantı uyumlu bir hale gelir. Eğer karanlık bir evrensel ilke sizin kurbanlar sınıfına ait olacağınız hükmünü vermişse, içinizde sakladığınız cennet parçasını ömrünüz boyunca ayaklar altına alarak buna uyarsınız; bakışlarınızda ve düşlerinizde beliren azıcık atılım da, zamanın, maddenin ve insanların murdarlığı önünde kirlenecektir. Önünüzde, yükselecek basamak olarak bir gübre yığını; kürsü olarak da bir işkence âletleri takımı bulunacaktır. Ancak pul pul dökülen bir şöhrete ve sümüklü bir taca lâyık olacaksınızdır. Herkesten alacaklı olanların, bütün yolları mubah görenlerin yanında yürümeyi denemek mi? Ama tozlar ve küller bile, zamanın girişlerini ve rüyaların çıkışlarını tıkamak için önünüze dikilecektir. Hangi yöne doğru giderseniz gidin adımlarınız yere batacaktır, sesiniz: sadece çirkef ilâhilerini haykıracaktır; ve kendine acımadan başka bir şey bulunmayan yüreklerinize doğru eğilmiş kafalarınızın üzerinden, müthiş bir istihzanın sizin kadar az suçlu ve kutsanmış oyuncakları olan mutlu kişilerin soluğu şöyle bir geçecektir.
   
*
 
"Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işa­reti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. iz bırakmadan kavıp gittin; senin rü­yan neydi peki? "Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkum olmayan hiçbir 'yeni' ha­yat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman ıçinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme ni­yetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm ...
 Çürümenin Kitabı
 

Picasso "Her zaman, yapamayacağım şeyler üzerinde çalışıyorum ki nasıl yapabileceğimi öğreneyim."


Pablo Picasso’nun 1932’de çıkardığı “La Lecture” tablosu, Picasso’nun metresi kucağında bir kitapla uyuduğunu gösteriyor. Karısının bir resim sergisinde gördüğü bu çalışma Picasso’nun evliliğinin dağılmasına yol açan resim, yüz özelliklerinin (çok stilize olmasına rağmen) kendi olmadığını fark etti.

 Picasso’nun 22 yaşındaki metresinin yağlı tablosunu yaparken metresin başındaki nesne kimilerine göre yüzün bir parçası olsa da daha çok Picasso’nun kendi penisini çizdiği şeklinde yorumlanıyor.

 Pablo Picasso kendi geliştirdiği 11 litografi paketi ile de anılmaktadır. Bunları “The Bull / Bullhead” resminde kullanmıştır. Genel itibariyle litografi paketi gerçekçi bir görüntüyü daha kubik hale getirmek için kullanılan bir tekniktir.

 Pablo Picasso özellikle ailesine göre çok hoş olmayan biriydi. Karısı, torunu ve bir metresi intihar etti. Torunu, Pablo’nun cenaze törenine katılmasına izin verilmemesinden birkaç gün sonra bir şişe çamaşır suyu içti ve üç ay sonra öldü.

 Ünlü sanatçı Pablo Picasso’nun dul eşi Francoise Gilot daha sonra biyolojik bilim öncüsü Jonas Salk ile evlendi. The Salk Enstitüsü’nün hayırsever etkinliklerinin – özellikle Picasso’nun stilinden etkilenen – sanat çalışmalarına devam ediyor.

 Pablo Picasso 15 yaşındayken inanılmaz derecede gerçekçi tablolar yapabiliyordu.

 Pablo Picasso, odasını sıcak tutmak için kendi resimlerini yakmak zorunda kaldı.

 Pablo Picasso, Lump adında bir Dakhund cinsi köpek besliyordu ve ona çok bağlıydı. Hatta bir kaç tablosunda da yer almıştır. Lump resimlerin birini yedi. Lump öldükten bir hafta sonra da Picasso ölmüştür.

 Pablo Picasso 1951’de “Kore Katliamı” adlı eseri, Kore Savaşı sırasında bir protesto olarak yaratılmıştır.

 Ernest Hemingway, bir keresinde bir kedi heykeli için Pablo Picasso’ya bir el bombası satmıştı. Heykel, 1974’te kaptan tarafından keşfedildi, kırılıncaya dek onlarca yıldır Hemingway evindeki bir kutuya yerleştirildi.

 1950’de Brian Blessed, ünlü ressam Pablo Picasso ile Sheffield’de düzenlenen Dünya Barış Kongresi’nde bir araya geldi. Picasso’yu gerçekten ünlü ressam olduğunu kanıtlamasını isteyince, Brian’ın geri çevirdiği barış güvercini çizdi. Brain’in o zaman attığı o tablo şu an £ 57,000,000 değerindedir.

 Pablo Picasso, Fransız Komünist Partisinin ateşli bir üyesiydi ve SSCB’den Stalin Barış Ödülü aldı.

Pablo Picasso, 1911 yılında Mona Lisa tablosu çalındığında aslında bir şüpheli konumundaydı.
 
20. Yüzyılın en önemli ressamlarından biri olan Pablo Picasso’nun tam adı aslında şu şekildedir:  Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso

toplubilgi.com