25 Ocak 2013

Sadakat - İnci Aral

“Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum. Sessizliğimin ne kadar yırtıcı olduğunu. Benim değildi o ses. Konuşan ben değildim. O yükselen alçalan, çözülen, fırıl fırıl dönen ve çıkış arayan haykırışlar benim olamazdı. Sözcükler yuvarlanıp yerlere düşüyordu ve ben nasıl olup da hep birlikte baş aşağı, aşağı, aşağı düştüğümüzü anlayamıyordum. Yeryüzünün neresinde bulunduğumu bilmiyordum. İçimi bulandıran nefretle kapıyı dövüyordum ve ellerimle boğmak, öldürmek istiyordum onları. Sadakatin yalnızca iyimserlik ve umuttan ibaret olduğunu böyle, kanatlarım ateşe tutularak öğrendim.” 

İhanetin en uğursuzunu yaşayan Azra, tutkuyla bağlandığı, saplantılı hatta bencilce bir aşkla sevdiği Ferda ve ihanet nesnesi üçüncü kişi. Bir aşk-nefret ikilemi içinde, üçlü bir ilişkinin girdabında savrulan insanlar; çözümsüzlüğün, ikiyüzlülüğün, aşka tutsaklığın yakıcı çemberine kıstırılmış üç kişi. Yaşamın kıyısında çözümsüz kalan Azra, her şey bittiğinde belleğinin ışığında şimdiyle geçmiş arasında gidip gelir ve dehşet verici bir sonla biten hikâyesini sayfalara döker. Yaşamla ölümün kesişme noktasından geçmişe bakarken ihanetin mi sadakatin mi zor olduğunu sorgulatır okura. Günümüz ilişkilerinin çıkmazlarını, yerleşik kuralların geçersizliğini, kadınla erkek arasındaki tutku bağlarını ustalıkla işleyen İnci Aral, modern zamanların aşkları üzerinde düşünmeye zorluyor hepimizi.

Neale Donald Walsch - Tanrı ile Sohbet


 TANRI İLE SOHBET kitapları sadece yayıncılık dünyasında değil spiritüel dünyada, bireysel gelişim dünyasında da olağanüstü bir fenomen oldu.

Bir insanın Tanrı tarifini bilirseniz, o insanın potansiyelini de bilirsiniz. Kişinin özlemleri, içindeki potansiyel gücü ve hayal gücü onun Tanrı anlayışını oluşturur. Tanrı insanın ulaşmak istediği her şeydir. Tanrı insanın olmak istediği yüce Ben'liğidir. Yazar Neale Donald Walsh içindeki Ben'e Tanrı adını vermiş ve onunla konuşuyor. Herkes gibi, soruları sormayı bilen ve yanıtları işitmek için sabır gösteren herkes gibi…Çoğumuzun yapamadığını, yani kendisiyle baş başa kalmayı ve bu anlamda algıladıklarını yazmayı başardığı için yazdıklarını okumak ufkumuzu genişletiyor, potansiyelimizi sonuna kadar değerlendirmemizin yollarını açıyor.

"Eğer kendini Tanrı'nın seninle konuşmasına layık olmayı düşlemeyecek kadar değersiz görüyorsan sesimi işitmeyi nasıl bekleyebilirsin? Yalnızca seninle değil bu kitabı alıp okuyan herkesle konuşuyorum. Kimin bu sözlere ulaşacağını biliyorum. Tüm diğer iletişim yollarım gibi bazıları işitecek, bazıları yalnızca dinleyecek ama işitmeyecektir."