21 Aralık 2019

M.Kemal Atatürk "Milli Eğitim"


"Türk Cumhuriyeti’nin yeni kuşağa vereceği eğitimin, millî eğitim olduğunu kesinlikle ifade ettikten sonra diğerleri üzerinde durmayacağım."
 
Eğitimdir ki, bir milleti özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder. Eğitim kelimesi yalnız olarak kullanıldığı zaman herkes kendince istediği bir anlama geçer. Ayrıntılarına girişilirse eğitimin hedefleri, amaçları çeşitlenir. Meselâ dinî eğitim, millî eğitim, uluslararası eğitim…Bütün bu eğitimlerin hedef ve amaçları başka başkadır. Ben burada yalnız yeni Türk Cumhuriyeti’nin yeni kuşağa vereceği eğitimin, millî eğitim olduğunu kesinlikle ifade ettikten sonra diğerleri üzerinde durmayacağım. Yalnız işaret etmek istediğim anlamı kısa bir örnek ile açıklayacağım: Yeryüzünde üç yüz milyonu geçen İslâm vardır. Bunlar ana, baba, hoca eğitimiyle, eğitim ve ahlâk almaktadırlar. Fakat acınarak söylüyorum, gerçek olay şudur ki, bütün bu milyonlarca insan kitleleri şunun veya bunun tutsaklık ve hor-görü zincirleri altındadır. Aldıkları manevî eğitim ve ahlâk, onlara bu tutsaklık zincirlerini kırabilecek insanlık niteliğini verememiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin hedefi millî değildir. Millî eğitimin ne demek olduğunu bilmekte artık hiçbir şekilde karışıklık kalmamalıdır. Bir de millî eğitim esas olduktan sonra onun dilini, yöntemini, araçlarını da millî yapmak zorunluğu tartışmadan uzaktır. Millî eğitim ile geliştirmek ve yükseltmek istenilen genç beyinleri, bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayalî fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak gerekir...1925 (Atatürk’ün S.D. II, s. 198)
 
 

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır: Biri vatanın yaşamını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de değerlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi diğerine üstün tutulur? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz; bu iki ordunun ikisi de çok önemlidir. Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizlere bağlı olduğunuz ordunun değer ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir ordunun bireylerisiniz...1923 (M.E.İ.S.D.1, s. 17)

Server Tanilli - Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz

Eğitimin yaptığı iki şey var: Biyolojik olarak insana özgü yetilerle dünyaya gelen insan yavrusunu büyütüp yetiştirerek topluma kazanmak, bunun yanı sıra, toplumda maddi ve manevi bir birikimi aktarırken, onu, içinde doğup yetiştiği bir yurdun, giderek bir devletin değer ve idealleri ile donatmak, yani bir yurttaş yaratmak.

İnsan ve yurttaş: Eğitimin eseridir bu!
Ama eğitim, her şeyden önce ulusaldır.

İnsansoyunun, içine "evrensel renkler"in de katıldığı bu soylu uğraşı, çağımızda çok boyutlu; ve eğitim, üstünde bugün de düşünülüp tartışılan sorunlarını çözmek için hemen her toplumun seferber olduğu bir konu. Bu seferberlik, daha iyi bir eğitim, giderek daha sağlıklı bir toplum ve daha yüce bir insanlık adoına, öyle görülüyor ki hep sürecek ve sürmeli de.

Ya ülkemizdeki durum?
Ülkemizde eğitim bir sorunlar yumağı.
Cumhuriyet'i kuranların "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" kuşaklar yetiştirme idealinin önüne olanca engel getirilip yığılmıştır. Çocuklarımız ve gençlerimiz çağdışı bir eğitimin sultası altındalar; halkımız karanlığa itiliyor.
Ne yapmalıyız?

Cemre & Özlem - Refik Durbaş


Cemre
Çiçeği solmamış sevdanın, kahrın gecesi soluk alır mı bu seherde gurbet gözlerimde dağlardan yontulmuş kasırgalar uyuyorum yamacında bir umutsuz selômın daha düşmemişse de rüzgôrın ilk cemresi yağıyor işte yüreğime bin türlü bahar

Özlem
Sesimi biriktirmiyorum artık ağlama ne kadar gelişmiş olsa da acı üretimi yüzbinlerce kuş uçurdum hüzünden arınmış sen ki zehrini soydun sevdanın ve zamanın sesimi biriktirmiyorum artık ağlama kalbimde özlemi yok imkônsız baharların

Hücremde Ayışığı
 
 

Hikayeler ve Masallar - Oscar Wilde



 
Aklın bilgeliğinden daha fazla belki de kalbin, yüreğin bilgeliğine vurgu yapan Oscar Wilde’ın, çocuğundan yaşlısına her yaştan insana hitap eden masalları, hikâyeleri sevginin, güzelliğin, erdemli olanın izlerini sürer. Bir fanusun içindeki dünya değildir anlatılan… Sert ve acımasız bir dünyanın hoyratlıklarına karşı sevginin, aşkın erdemlerini duyurur. Zarif bir üslupla kaleme alınan bu hikâye ve masallarda yüreğin sırrı ancak gerçek bir cesaretin, çabanın, çalışmanın sonunda ortaya çıkar.

Bülbül ile Gül, Mutlu Prens, Genç Kral, Yıldız Çocuk… Balıkçı ve Ruhu, Lord Arthur Savile’in Suçu, Canterville Hortlağı, Sırrı Olmayan Sfenks… Hayatın indirdiği kırbaç darbeleri altında daha da bilenen, güçlenen insan kalbinin kendi koşullarında biçimlenmiş resimleridirler âdeta:
 
 
"Yaşayamıyorsanız eğer bu başkalarından dolayı değildir. Sizi güçsüzleştiren, çaresizleştiren, sizi başkaldırmaktan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize mani olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır. Yaşamak yürek ister çünkü."

Feragat - Fernando Pessoa

Al beni, ey ezeli gece, kollarının arasına
ve oğul de bana, kralım ben
kendi isteğiyle terk etmiş
düş ve yorgunluk tahtını.

kılıcımı, yorgun kollarıma ağır gelen,
yiğit ve serinkanlı ellere teslim ettim;
asam ve tacım, bekleme odasında,
un ufak edip bıraktım.

örme zırhım, tamamen yararsız,
tıkırtılı mahmuzlarım öyle işe yaramaz,
cilalı merdivenlerde bıraktım hepsini.

çıkarıp attım, bedenimden ve ruhumdan, krallığı,
ve yeniden kavuştum antik ve sakin geceye,
gün batımı manzarasına.



Afet İnan " İzmir'de Hayatı Değişti "

 İzmir’de Redd-i İlhak Okulu'nda henüz üç haftalık görevliyken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e geldi (11 Ekim 1925) ve öğretmenlerin verdiği çay ziyafetinde konuştu. Salon epey kalabalıktı. Çay masaları hazırlanmıştı. Ben henüz böyle bir topluluğa alışmış değildim ve birçok kimseyi de tanımıyordum. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal salona girdiği zaman herkes çevresinde toplanmıştı. Ben bir kenarda duruyordum. Selamlamalar bittikten sonra çay masasına oturulacaktı. Beni de bir öğretmen kolumdan tutarak Cumhurbaşkanının yanına oturttu. Atatürk bir ara bana, ailemin nereli olduğunu sordu. Annemin ailesinin Selânik- Doyuranlı olduklarını söylediğim zaman, sorularını sıklaştırdı. Fakat ben bunlara yanıt verecek geniş bilgiye sahip değildim. Henüz üç haftalık öğretmen olduğumu söylerken de, daha okumak niyetindeyim, diyordum. 


Friedrich Engels "Para her kapıyı açar ama kilitleyemez."

Engels paranın olmadığı bir dünya istiyordu. Engels'in tüm fikirleri Marx'ı çok büyük bir etki altında bıraktığı gibi bu fikri de Marx'ta derin bir etki bıraktı. Engels bu fikrini ölmeden birkaç saat önce yaşadığı olayı yine ölmeden önce yazdığı son makalesinde şöyle bir örnekle açıklamıştır:

Kaldığım otelin resepsiyonunda bir kadın ve yanında da kısa-şişman bir adam gördüm. Uzaktan izlemeye başladım. Adam kadını bir köşeye çekti ve yüzüne iki yumruk attı. Ve yüksek sesle bağırdı: "Bana bak lanet fahişe! Şimdi odaya çık ve o adamı memnun et." Ben bunu duyunca kadının odaya çıkmasını engelledim. Polis çağırarak adamı tutuklattım. Kadına bir bilet parası verdim. Ona Manchester'daki fabrikama gidip çalışmasını ve fabrikaya gittiğinde benim adımı vermesini söyledim, bir de kartımı verdim. İnanmadıkları takdirde kartımı göstermesini ve kendisini işe mutlaka alacaklarını söyledim. Ama kadın hızlı adımlarla odaya çıktı. Ben biraz bekledim. Kadın odadan inince ona şunları söyledim: Para her kapıyı açar ama kilitleyemez...

Friedrich Engels bu ve bu gibi durumda olanları burjuvazinin ve kapitalizmin ağına yakalanmış zavallı akılsızlar olarak tanımlıyor.


Bardak - Melih Cevdet Anday



İsterim tutsak bardağımın gizini, 
Parçalanmaz gölgesini evrenin,
Yeni doğmuş hoyrat söğüdün erincini. 
Gömülmüş sözüm ben dirilmiş.
 
 

Umut - André Malraux

Cumhuriyetçi direnişin ilk yılını adım adım izleyen ve Umut romanıyla belgeleyen Malraux, yaşadığı sürece çağının sorunlarına tanıklık yapmakla kalmamış , yense de yenilse de oynanan tüm oyunlara katılmıştır. Hem çağdaş hem de klasik olarak adlandırılabilecek bir yazar olan Malraux’nun yapıtları bir yandan çağının izlerini, havasını ve anlamını taşırken öte yandan geleceğe kalacak bir değer de oluşturur. İnsanı yücelten ve aşağılayan değerleri vurgulamaya çalışan Malraux’nun Asya ve Avrupa’da yaşadığı sürece katıldığı tüm eylemler, 1930’larda Gide ile birlikte komünizmi savunuşu daha sonra De Gaulle yönetimindeki Fransa’da Bakanlık yapışı bir eylem adamı oluşunun kanıtlarıdır. “Mutlu bireylerden kurulu bir toplum mutlu olabilirdi ancak,” (Akbal,1976:47) düşüncesinin temsilcisi büyük yazar yetmiş beş yaşında yaşama gözlerini kapatırken pek çok acı yaşamış ,karısının, oğullarının ölümünü görmüştür ama hiçbir zaman yaşamdan kopmamıştır. Çünkü yaşamışlığın sergilendiği sanat ve edebiyat her zaman onu ayakta tutan kaynak olmuştur.

André Malraux, İspanyol İç Savaşı ve "Umut"

 

Mektuplar - Ali Şeriati



Birçok aziz şahsiyet, dünyayı dine tercih etmiştir. Allah adına makam ve mevki kazanarak alıcılara satmışlardır. Halkın ihlâs ve iman merdiveniyle kudret çatısına çıkmışlardır. Mihraptan efendi sarayına terfi etmişlerdir veya hakanın sarayına başlarını uzatmışlardır. Halkın lideri olmaktan vazgeçerek halkın düşmanları önünde diz çökmüşlerdir. Başlarını Allah’a secdeden kaldırarak para tanrısı huzurunda rükûa eğilmişler, secdeye kapanmışlardır. Birçok meşhur takva adamı ve erdem sahibi, din adamı, âlim, halk ve özgürlük rehberi yavaş yavaş veya ansızın kendi iradesiyle veya yoldan çıkarıcı gizli güçlerin ve taraftarlarının elleri ve desiseleriyle yollarını değiştirmişlerdir. Kıblelerini değiştirmişlerdir. “Hoşça kal halk!” diyerek halka veda etmişlerdir!
 

Söz Söyleme Ve İş Başarma Sanatı - Dale Carnegie

Cesaret Ve Güven Kazanma
1. Birkaç bin öğrenci, yazara, neden topluluk önünde konuşma eğitimi almak
istediğini ve bu eğitimden ne beklediğini anlatan birer yazı yazmıştı. Buna göre
hemen hepsinin en önemli ortak isteği şuydu: Heyecanlarını yenebilmek,
ayaklarının üzerinde durabilmek ve hangi büyüklükte olursa olsun bir gruba
özgüvenle hitap edebilmek.

2. Bu özelliği elde etmek zor değildir. Bu sadece çok özel birkaç kişiye
bahşedilen bir hediye değildir. Golf oynayabilmeye benzer. Kadın ya da erkek,
herkes mevcut kapasitesini geliştirebilir, yeter ki buna sahip olmayı gerçekten
çok istesin.

3. Birçok deneyimli konuşmacı bir grupla yüz yüze iken, teke tek yaptığı
görüşmeye oranla daha iyi düşünebilir, daha iyi konuşabilir. Dinleyicilerin
çokluğu konuşmacıda uyarıcı etki yaratır ve onun için esin kaynağı oluşturur.
Eğer bu kitaptaki önerileri inanarak uygularsanız bir gün siz de bu duruma
gelirsiniz ve konuşma yapmayı oldukça keyifli bulursunuz.

4. Durumunuzun çok farklı olduğunu düşünmeyin. Sonraları ünlü bir konuşmacı olan
birçok insan, kariyerinin başlangıcında utangaçlığın sıkıntısını yaşamış ve
dinleyici korkusu
yüzünden felç olmuştur. Bu deneyimi Bryan, Jean Jaures, Lloyd George, Charles
Stewart Parnell, John Bright, Disra-eli, Sheridan ve diğer pek çok kişi
tatmıştır.

5. Ne kadar sık konuşursanız konuşun, konuşmaya başlamadan önce sıkılganlık
hissedebilirsiniz. Ama birkaç dakika sonra bu duygu tamamen ortadan kalkacaktır.

6.  Bu kitaptan en hızlı ve en etkin biçimde yararlanmak istiyorsanız şunları
yapın:
        a) Güçlü ve ısrarlı bir istekle başlayın. Kendinizi eğitmek için harcayacağınız
bu çabanın size getireceği yararları sayın. Hevesinizi harekete geçirin. Sizin
için ekonomik ve sosyal yönden getirişini, etkinizin artacağı dönemlerin ve
lider olmanın sizin için taşıdığı anlamı düşünün. Đlerleme hızınızın isteğinizin
gücüne bağlı olduğunu hatırlayın.
        b) Hazırlık yapın. Ne söyleyeceğinizi bilmezseniz kendinizi rahat
hissetmezsiniz.
        c) Kendinizden  emin  görünün.   Profesör  William  Ja-mes'in öğüdü şöyle:
"Cesur görünün. Böyle görünmek için tüm çabanızı harcayın. Korkunun yerini
cesaretin aldığım göreceksiniz. Teddy Roosevelt, korkunç ayılar, yabani atlar ve
silahşor korkusundan bu yöntemle kurtulduğunu itiraf etmişti. Dinleyici
korkunuzu bu psikolojik olgunun avantajlarını kullanarak yok edebilirsiniz.
        d) Pratik. Bu en önemli nokta. Korku, güvensizliğin ve ne yapabileceğini
bilmemenin sonucudur. Nedeni ise deneyimsizliktir. Başarılı deneyimler
yaşadığınızda korkularınız sona erecektir.

soz soyleme ve is basarma sanati