06 Ekim 2020

Yaşar Kemal "Zulmün artsın ki, çabuk zeval bulasın."

 
 Yaşar Kemal’in yazılarında “bütünleme (genelleme) kodu” olarak adlandırdığımız kimi düşünceler de söz konusudur. Bu kodun bulunduğu yazılarda Yaşar Kemal’in ele aldığı konuyu tek bir nedene bağladığı görülür: “Bizde din kurumunu, çağımızda bir hurafe yığını haline sokmuşlardır. Bütün geriliğimize bu birinci sebeptir”. Yine bazı temel kaynaklar için bütünleme kodu kullanılır: “İlyada’nın, Odysseia’nın insan soyunun yarattığı en büyük başyapıt olduğunu da herkes biliyor” . Kendi sanatsal kaynaklarından biri olarak gösterdiği folklor için de bütünleme söz konusudur: “Folklor sanatların anası ve en büyük dostudur”. Yine Anadolu’ya özgü birtakım kültürel ögelerin bütün dünyaca bilindiğini ileri sürer: Zulmün artsın ki, çabuk zeval bulasın. Bu kadim bir Anadolu ilencidir. Bu sözün bütün dünya halklarınca da bilindiği, bu ilencin her yerde kullanıldığı da bir gerçektir. İnsanlığın deneyleri ortaktır. Zulüm artınca zalimlerin daha çabuk zeval bulduğu gerçeğini bütün insanlık ilenç haline getirmiştir. Bu gerçek bütün insanlıkta gözle görülür eller tutulur gibi somutlaşmıştır. 
 

Bahriye Üçok - İslamdan Dönenler

Her gerçek peygamberin yaşadığı devirde onu taklit eden birkaç menfaat veya şöhret düşkününün de peygamberlik iddiasında bulunduğu bir gerçektir. Özellikle tektanrılı bir dinin iyice yerleşmiş bulunmadığı bölgelerde ortaya çıkan sahte peygamberler, cahil halk kitleleri içinde kendilerine taraftar bulmakta güçlük çekmemişlerdir.


İslamiyetin yayılması ve yerleşmesi sırasında da Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkmış olan sahte peygamberler, İslamiyeti büyük güçlüklerle karşı karşıya bırakmıştır. 
 
Bahriye Üçok, bu kitapta hicri 7. ve 11. yıllar arasında peygamberliğini ilan edenlerin izlerini sürüyor. Bunlardan Esved, Tuleyha, Secâh ve Müseylime’yi Batılı oryantalistlerin ve İslam âlimlerinin eserlerinden de yaralanarak inceliyor.
İslamdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler, dönemin toplumsal, sosyal ve ekonomik koşullarını da göz önüne alarak sahte peygamberlerin İslam tarihindeki yerini inceleyen ilk eser olma özelliğini taşıyor.

*
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir kadın, ilahiyat fakültesinde öğretim üyeliğine getirilmiştir: Bahriye Üçok. 1919 yılında doğan Bahriye Üçok, Ankara Üniversitesi Tarih bölümünü bitirdikten sonra 11 yıl liselerde tarih öğretmenliği yapmış ve sonrasında 1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde asistanlığına getirilmiştir. Bu bölümde doktorasını “İslam’dan Dönenler ve Yalancı Peygamberler” üzerine tamamlayan Üçok, 1964 yılında ise doçentlik tezini “İslam’da Kadın Hükümdarlar” adıyla tamamlayarak doçentlik unvanını kazandı. Bu tarihten emekli olana kadar doçent olarak Ankara Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürmüştür. Üçok, bir ilahiyatçı olmanın yanında siyasetle de meşgul olmuş ve 1971-1977 yılları arasında Cumhuriyet Senatosu Kontenjan senatörlüğü ile 1983-1987 yılları arasında Halkçı Partiden Ordu milletvekilliği görevlerinde bulunmuştur. İlahiyat alanında alışılmış ve geleneksel din yaklaşımlarının dışına çıkarak, Atatürkçü kimliğiyle modernist bir İslam yorumu geliştiren Üçok; birçok radikal örgüt tarafından tehdit almış ve söz konusu çalışmanın eleştirisiyle birlikte hem Üçok’un akademisyen kişiliği ortaya konulacak hem de İslam’ın kuruluş yıllarında geçirdiği sarsıntılar ele alınmış olacaktır.