13 Haziran 2019

Özruhsal Öykü - Fernando Pessoa

Numaracı biridir şair.
Öyle ustaca numara yapar ki,
Gerçekten acı çekerken bile
Rol yapıyormuş gibi görünür.

Ve yazdıklarını okuyanların
İyice hissettikleri,
Onun çifte acısı değil,
Sahte acılarıdır kendilerinin.

Böylece döner durur raylarda
Eğlendirmek için aklımızı
Kalp adını verdiğimiz
O küçücük oyuncak tren

(1931)

 


Özruhsal Yazı

Şair aldatıcıdır.
Öyle mükemmel aldatır ki
Acı çekiyormuş gibi yapacak olur
Oysa acıdır hissettiği.

Ve yazdıklarını okuyanlar
Okunan acıda iyice hissederler,
Şairin tanıdığı ikiliği değil,
Kendilerinin asla hissetmediğini.

Ve böylece onun çarklarında
Döner, aklın oyuncağı,
Bu küçük mekanik tren
Adına kalp denen.


Irvin D. Yalom Seçme sözler


İnsanların bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendisine hizmettir, bütün sevgisi kendisini sevmesindendir.

Yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce sahibim.

Kemikleri, eti, bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri nasıl insan görünümünü katlanabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kapatılmıştır; kibir ruhu kaplayan deridir.

Ağlamak bir yere götürmese de en azından bir şey yapmaktır ve bildiğiniz gibi ben ağlamaya eğilimliyim.

İnsanın varoluşundaki acıyı anlıyorum, ama acı çekmenin, hayattan vazgeçmeyi gerektirecek kadar da bizi sarıp sarmalayan bir şey olduğunu sanmıyorum.

Ben gördüğüm şeyim, diğerlerinin bende gördüğü şey değil, kendi gördüğüm şeyim.

Eğer insanlara söyleyecek iyi bir şeyin yoksa hiçbir şey söyleme.

Rüyalar anlaşılmayı bekleyen büyük gizemlerdir.
 

Sevgiliyi Huzura Davet - William Butler Yeats


Savrulmada uzun yeleleri, işitiyorum Gölgemsi Atları,

Şiddetli toynakları gürültülü, gözleri beyaz ışıkla dolu;

Kuzey üzerlerinde açıyor geceye ait dar ve ürpertici katları,

Sabah dağılmadan önce açıyor gizli sevincini doğu,

Batı ağlıyor solgun çiy içinde ve iç çekerek geçip gidiyor,

Güney aşağılara doğru güllerini fırlatıyor kızıl ateşin:

Ah boşunalığı uykunun, umudun, arzunun ve düşün,

Yokoluşun atları boğucu balçığa batıyor:

Sevgili, göz kapakların aralansın, vursun kalbin bırak

 Üstünde kalbimin, aksın saçların göğsümün üzerinde,

Aşkın ıssız saatini boğarak huzurun derin seherinde,

 Ve onların savrulan yelelerini, gürültülü ayaklarını saklayarak.

Sennur Sezer


Şiir, çağının seslerinin yankısını taşır: Kahkahalar, çığlıklar, ıslıklar… Aşk şarkılarına marşlar karışır, ağıtlara çocuk sesleri. Çok sesli bir korodur şiir, bir orkestra.

Şairler hükümdarlara övgüler yazsalar da bu sesleri şiirin orkestrasına ekleyemezler. Bir yıl geçmeden yıpranır gider o övgülerin kumaşı.

Eskimeyen, yaşamaya övgüdür, adalete, aşka. Bir de diktatörlere yazılmış alaylar eskimez, bin yıllarca.

Şairler söz ustasıdır. Anadildir ustalığın nedeni. Vay şairlere ana dilini yasaklayana. Vay insanlara şiiri yasaklayanlara! Her dilde aşağılanmalı insanın düş gördüğü dilde yazmasını, şarkı söylemesini engelleyenler. Onlar için sövgüler bile armağan sayılmalı. Adları silinmeli tarihten.

Şiir, çağının seslerinin yankısıdır. Şair bu sesleri işler olan gücüyle. Aşk şarkıları, yaşama övgüleri duyulsun ister şiirinde. Hıçkırıklar aşktan kopsun, bir ağlayış olacaksa çocuğun ilk ağlayışı olsun.

Ve kadınlar, sesleri yüzyıllardır savaşları lanetlemekten yorgun, ağıtlardan kısık, şiirler söylerler güzel günler için, rüzgâra karışır. Onlara şiir yazılmaz, yazılanlar aşka övgüdür belki.

Şiir, çağının seslerinin yankısıdır. Sokaklardan kopup gelen seslerin uğultusudur. Zafer şiirlerinde ölen askerlerin analarının ağıtı duyulur. Aç çocuk ağlayışları ve dul kadınların çığlıkları. Bu yüzden ürperir bu şiirleri okuyanlar.

Çağının seslerinin yankısı duyulur şiirde. Şiirinde güzel seslerin yer almasını isteyen şairin işi zordur. Çünkü açlığı, savaşları durdurmak için uğraşmak zorundadır. O şairlerin seslerini duyarız, çocuk seslerine kulak verdiğimizde.
 
2012 YILI DÜNYA ŞİİR GÜNÜ BİLDİRİSİ


Leo Buscaglia - Kişilik – Tümüyle İnsan Olabilme Sanatı


Yaşlılık Dönemi   Yaşamın öğleden sonrasının da kendine göre bir önemi olmalı ve bu dönem yalnızca yaşamın sabahının acınacak bir eki olarak kalmamalıdır. Carl Jung 

Tüm yaşamımızı harcayarak yaptığımız savaşımda kazandığımız pek çok şey yaşlılıkla birlikte elimizden gidiyor ve seçeneğimiz olmadan yalnızlık, kimsesizlik ve çaresizliğe mahkûm oluyoruz. Büyük bir utanç hissi duymadan yaşlanmamıza izin verilmiyor. 

Sürekli yaşımızı saklamamız, kırışıklıklarımızı örtmemiz ve saçlarımızı boyamamız telkin ediliyor. Başkalarına yük olmayalım diye, yaşlılar için özel topluluklar oluşturuluyor ve burada bize benzeyen diğer kişiler arasında rahatlık ve huzuru bulacağımız söyleniyor. 

Ancak, yaşlı kişi de hâlâ insandır ve izin verilirse normal bir insan gibi davranacaktır. Gerçekte, geçen yıllar, yaşlı kişilere, gelişme yolunda yardımcı olmuştur. 

Kendi farkında oluşumuzdan daha çok yaşlılığımız başkaları tarafından bizim üzerimize yansıtılan bir sorundur. 

Umut, gelecek zamanın gerçek bir parçasıdır. Ve yaşlılık çağında bile kişi umudu seçebilir. Burada umut, ölümsüzlük ya da yenilenecek bir gençliği elde etmek istemek değil; ama kişinin kendi benliğinin kaynağını bulmak için sürekli araştırma yapabileceği yolunda bir umut olmalıdır. 

Ölüm, yaş denilen kavrama yabancı değildir. Çünkü gerçek anlamda yaşamın her bir aşaması tamamlandığında oluşan bir dizi ölüşlerden meydana gelmektedir. 

Montaigne bu gerçeği öyle ifade etmiştir: “Ölüm, ölüşlerin sona erdiği andır.” Gerçekten, ölüm yalın biçimde ödünç alınmış zamanın tükenmesidir. Ama bu da yaşlanma ile ilgili yeni bir anlayış değildir. Çünkü hiçbir aşamada kişi için yeterli zaman olmamıştır. 

Ölüm, basit bir şekilde yaşama son veren bir olay değildir; ama Elizabeth Kubler Ross’un belirttiği gibi, gelişmenin son aşamasıdır. 

Yaşamın anlamı, geriye dönüp çocukluktan yaşlılık çağına uzanan halatın liflerine bakarak bulunamaz. Yaşam, basit biçimde doğup büyüyüp olgunlaşmanın çok ötesinde bir şeydir. Eğer yaşamın anlamı keşfedilecekse bu alanın yaşamın her aşamasının doğasında var olduğunu her günümüzün her dakikasını yaşamak için savaşırken göreceğiz. 

 kaynak...www.academia.edu