28 Ağustos 2019

İlhan Berk - Sözcükler, IV


I
Bazı sözcükler yaralı doğmuştur.
İyileşmez.
Akışı uzun gece.

II
Anlam değildir sözcüklerden beklenen
İçiçeriktir.

III
Sessizlik de üretir sözcükler.
Ama kullanmazlar.

IV
Bazı sözcükler miyop, kısa boylu, kel kafalıdır.
Varlıkları kuşkuludur.

(Kabalistler kuşlarla konuşabiliyorlardı)

V
Her şey konuşur evrende.
Sözcük sonra gelir.

VI
Ben nesnelerin tabuluğu gibi sözcüklerin de
tabuluğuna bağlıyım.
Bu uçurumu hep yaşarım.

(adam sanat / sayı: 231)
 

J. Wolfgang Goethe "Ah, birazcık kaygısızlık beni dünyanın en mutlu insanı yapabilirdi."




İnsana Dönmek - Ahmet Cemal


 "Evet, artık itibarın hep çok değerli saydığım çevirilerde ve yazılarda değil, ama genel bir yaşama biçiminde, kredi kartı diye adlandırılan kartlarda ve benzeri 'dışlama biçimleri'nde yoğunlaştığını biliyorum. Dolayısıyla kendime artık 'itibarlı' değil, 'itibarsız' bir kişi gözüyle bakıyorum. Böylece uzun sürmüş bir yanılsamadan uyanmış olarak, yaptıklarımı bundan böyle 'itibarsız' bir kişi olmanın bilinciyle sürdürüyorum. Belki de yaşadığım ülkenin 'kendine özgü' koşullarında, bazı yollarda direnebilmek, böyle bir 'itibarsız'lığı göze almaya bağlı."
 
 Ahmet Cemal, yılların imbiğinden geçirdiği gözlemlerine, bir aydın olmanın birikimini de katarak, toplum, sanat, insan üzerine düşüncelerini, edebiyattan sanata, kişisel olandan evrensel olana deneyimlerini, 'kitaptaki yazıların çoğu, insana dönüşün yollarını aramanın sancılarıyla dolu' diyerek okurlarıyla paylaşıyor. Usta bir yazarın kaleminden, üzerinde herkesin düşünmesi gereken yazılar.
 
 
 
İnsana Dönmek, Ama Nasıl?
İtalyan şairi ve yazarı Cesare Pavese, savaşın hemen ardından, 20 Mayıs 1945 tarihinde, Torino'da yayınlanan 'L'Unita' gazetesinde çıkan 'İnsana Dönmek' ('Ritorno all uomo') başlıklı makalesinde, dört yıllık korkunç bir kıyımın ardından nasıl yeniden insanca bir dünyaya dönülebileceğini tartışıken, savaş yıllarında direnme gücünün nasıl bulunduğuna da değinir; "Korku ve kanla dolu geçen o yıllar bize, korkunun ve kanın her şeyin sonu olmadığını da öğretti. Tüm dehşetin ortasında ve dehşete karşın, gücünü hiç yitirmeyen bir şey var; İnsanın insanla insan olarak açıkca karşılaşabilmesi. Her yerde en bilgisiz ve karanlık gözlerde bile katılmanın bize kaldığı bir insan sevgisinin ve bir masumiyetin gizli olduğunu biliyorduk. O günlerde pek çok sınır, pek çok anlamsız duvar yıkılıp gitti. Her insanın salt varlığından yükselen, bilinçdışı yardım isteyen çağrıyı bir süredir izlemekte olan bizler de, nasıl bir zenginliğin her yanımızı kapladığını ve sürüklediğini görünce hayretler içinde kalmıştık. O zamanlar insan, kendini gerçekten de en canlı güçleriyle sergilemişti ve şimdi o insan bizlerden, anlayabilmemizi ve konuşabilmemizi bekliyor."


Rasyonalizm (Akılcılık)

George Wilhelm Friedrich Hegel (1770-1831) : Hegel’de rasyonalizmin doruk noktasına ulaşmıştır. Rasyonalizmin temelini oluşturan ‘’akıl’’ Hegel’in felsefesinde değişmez, mutlak en çok güvenilen bilgi kaynağı kabul edilmiştir. 

Hegel’e göre gerçek olan ‘’ide’’ yada ‘’geist’’ adını alan mutlak akıldır. İde değişen ve farklılaşan,maddi olmayan bir varlıktır. İde değişirken doğayı ve insan dünyasında yer alan her şeyi ortaya koyar. Dolayısı ile varlık özü itibari ile ruhsal,yani aklidir. İnsan aklı,kendisiyle aynı yapıda olan varlığı kavrayabilir. Deneye başvurmadan sadece akıl ile varlığı kavrayabiliriz. Bu nedenle de mantık en temel bilimdir.
 
Hegel’e göre değişmenin yasası diyalektiktir. Diyalektik hem varlığın‘(ide) değişmesini, hem de düşüncenin değişmesini ifade eder.Hegel’ göre her değişmenin temelinde çelişme vardır. Her şey karşıtı aracılığıyla değişir ve gelişir. Her şey üç aşamalı bir gelişme süreci içinde oluşur. Tez, antitez, sentez adını alan bu aşamalar diyalektiğin aşamalarıdır.Tez,antitezini gerektirir.Tez ve antitez sentez adını alan daha yüksek düzeyde birleşir. Sentez yeniden kendi antitezini oluşturur, onunla çatışmaya girer ve yeni bir sentez meydana gelir. Bu süreç böyle devam eder. Örneğin: Çiçek (tez), çiçeğin yok olması (antitez), meyve (sentez).

  Hegel'e göre insan; varlık hakkında duyuları hiç kullanmaksızın yalnızca akıl yoluyla gerçek ve kesin bir bilgiye ulaşabilir. Çünkü aklın yasalarıyla varlığın yasaları bir aynıdır. Bunu da "Akla uygun olan gerçek, gerçek olan da akla uygundur." 
 
Hegel aklın ve varlığın yasaları konusunda geleneksel mantık ilkelerini reddederek diyalektik yasalar adını verdiği yasalar ortaya koymuştur. Bu yasalara göre varlığın kendini tez-antitez-sentez şeklinde açtığını savunur. (Varlık-yokluk-oluş). Bu aşamanın sonunda Mutlak Ruh vardır. Mutlak ruh gelişim aşamasını tamamlamış ve varlık dünyasını kavramıştır.

 
Rasyonalizm bilginin kaynağının ‘’akıl’’ olduğunu kabul eden görüştür. Rasyonalizme göre genel- geçer bilgi vardır ve kaynağı akıl düşünmedir. Örneğin Matemaik ve mantık bilgileri deneye dayanmaz, akıl ve düşünceye dayanır. (Denyden gelmeyen, deney öncesi olan böyle bilgilere apriori bilgi denir.) Sokrates, Aristo , Platon , Farabi, Descartes, Hegel önemli rasyonalist filozoflardır.

    Sokrates (M.Ö. 469-399) : Sokrates’e göre bilgiler her insanda doğuştan vardır.  Yani insan dünyaya bilgi ile gelir. Ancak ruhta uyku halinde olan bu bilgileri uyandırmak, zihinden çekip çıkarmak gerekir. Bunu da karşılıklı konuşma (dialog) yöntemi ile yapar. Bu yöntem ironi(alaya alma) ve maiotik(doğurtma) olmak üzere iki aşamada gerçekleşir. İlk aşamada Sokrates karşısındaki ile konuşurken bir şeyler bildiğini sanan kişiye aslında hiçbir şey bilmediğini alaylı bir şekilde kanıtlar. İkinci aşamada ise hiçbir şeyi bilmediğini benimsemiş olan kişinin aklında doğuştan var olan bilgileri,ustaca hazırladığı sorulardan aldığı cevaplarla açığa çıkarır.

     Platon (M.Ö. 427-347) : Platon doğru bilginin varlığını ‘’idealar kuramı’’ndan hareketle açıklar. O birbirinden farklı iki varlık alanının olduğunu düşünür. 
1-)İdealar Dünyası: Varlığını akıl yoluyla kavrarız.İdealar öncesiz ve sonrasızdır.İdealar dünyasını duyularımızla değil aklımızla bilebiliriz
2-)Fenomenler ( Görünüşler) Dünyası: İçinde yaşadığımız ve duyu organlarımızla kavradığımız dünyadır
    Platon’a göre asıl bilgi, değişmez varlıkların bulunduğu idealar dünyasına ait bilgilerdir. İdeaların bilgisi kesin, mutlak, genel-geçer bilgidir. Platon buna episteme der.
Görünüşler (nesneler) dünyası ise idealar dünyasının duyular ile algılanan kopyalarıdır. Algıların yanılmalarından dolayı görünüşler dünyasının bilgisi aldatıcıdır ve doğru bilgi olamaz. Platon bu bilgiye doxa(sanı) der. Örneğin doğada görme duyusu ile kavradığımız ağaç, gerçek ağaç değildir; gerçek ağaç ideasının bir kopyasıdır.
    İnsan idealar dünyasının bilgisini ancak akılla kavrar. Bu anlamda bilmek, ideal düşünmektir. Yani ideaları hatırlamaktır.

    Aristotales (m.ö. 384-322) : Aristotales’e göre idealar ayrı bir evren değildir. Bu evrendeki varlıkların içinde bulunan “öz”lerdir. Bu öze form denir. Form aynı türden yer alan bütün varlıkların paylaştığı ortak, zamanla değişmeyen, tümel gerçekliklerdir. Formlar maddeye biçim kazandırıp varlıkların ortaya çıkmasını sağlar.
    Platon için önemli olan idealardı. Aristotales içinse önemli olan tekil varlıklardır. Çünkü asıl gerçek olan tekil olandır. Aristotales’te amaç tümelin bilinmesi değil, bireysel olanın kavranmasıdır. Bunu da bize mantık gösterir.
    Mantığın konusu tümdengelimin kurallarını koymaktır.
    Aristotales aklı etkin akıl ve edilgin akıl diye ikiye ayırır. Edilgin akıl duyu verilerini elde ederek bilginin malzemesini sağlar. Etkin akıl ise bu malzemeyi bilgi haline getirir.

    Farabi (870-950) :   İslam inancı ile Aristotales felsefesini uzlaştırmaya çalışan, Türk asıllı bir filozoftur. Muallim-i Sani (ikinci öğretmen) olarak da bilinir. (Muallim-i asri –Birinci öğretmen- Aristotales kabul edilir.)
    Farabi’ye göre bilginin üç kaynağı vardır.
1-Duyu 2-Akıl 3-Nazar(derinlemesine düşünce). Duyu ve akıl ile doğrudan, aracısız bilgi elde ederiz. Nazarla (zihinsel kurgu) dolaylı olarak bilgi sahibi oluruz. Nazar gerçekte ilgili düşünceleri deneyden değil, düşünceden üretmektir. Duyu yoluyla dış dünyayı algılarız. Akılla kendi iç dünyamızda olan biteni gözleriz. Nazar derinlemesine düşünmemizi sağlar. İnsan zihninde sezgi adını alan bir güç vardır. Sezgiyle apaçık ve kesin bilgiye ulaşırız.
    Farabi’ye göre en güvenilir bilgi edinme aracımız akıldır. Duyular, bilginin malzemesini sağlar. Akıl bu malzemeyi işleyip bilgi üretme yetisine sahiptir.

    Rene Descartes (1596-1650) : Yeniçağ rasyonalizminin kurucusu olan filozof ve matematikçidir. Analitik geometrinin kurucusudur.
    Descartes, matematik yöntemle açık, seçik ve kesinliği apaçık bilgilerin nasıl elde edilebileceği sorusuna cevap arar.Descartes, kanıtlanmayan her şeyden kuşku duymuştur. Onun bu şüphesine ‘’Metodik Şüphe’’ denir. Descartes önce kendisinin varlığını, sonra Tanrının varlığını en son da cisimler dünyasının varlığını akılla kanıtlamaya çalışan rasyonalist bir düşünürdür.
(Düşünüyorum o halde varım.     –Descartes )