20 Kasım 2015

Dorothy Law Nolte ÇOCUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR

Eğer, bir çocuk sürekli eleştirilmişse; 
Kınamayı ve ayıplamayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk kin ortamında büyümüşse; 
Kavga etmeyi öğrenir.

Eğer, bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa;
Sıkılıp, utanmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse; 
Kendini suçlamayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse; 
Sabırlıolmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse;
Kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse; 
Takdir etmeyi öğrenir.

Eğer, bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse; 
Adil olmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse;
İnançlı olmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk kabul ve onay görmüşse; 
Kendini sevmeyi öğrenir.

Eğer, bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık
görmüşse; 
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir
 
Dorothy Law Nolte 
Çeviri: Doğan Cüceloğlu 

Sevda Tepesi

Yıl 1931... Amerikan Koleji’nin güzel kızıydı, Belkıs... Mabeynci Remzi Bey’in torunu, Kaymakam Sefer Bey’in kızıydı. Babasının ölümünün ardından annesi Nafia Hanım evlenmemiş; kendini oğlu Orhan’a ve Belkıs’a adamıştı. Belkıs, eğitiminin ardından Felemenk Bahrisefit Bankası’nın İstanbul Şubesi’nde çalışmaya başlamıştı. Belkıs’ın bir aşkı vardı; ‘Valentino Vahit’... Genç adam, ünlü aktör Rudolf Valentino’ya çok benzediği için ‘Valentino Vahit’ olarak tanınan Harbiye öğrencisiydi. Vahit, Bursa’ya yedek subay olarak atandığı zaman evlenmeye karar verdiler ama hem Belkıs’ın annesi Nafia Hanım hem de Vahit’in babası Eminönü Belediye Zabıta Komiseri Emin Bey, bu evliliğe karşı çıktı. Ve iki genç için kötü günler başladı. Bu arada Vahit, 35 yaşlarında bir adamın sevgilisiyle ilgilendiğini duyunca, İstanbul’a gelir. Gece yarısı Kıbrıslı Yalısı’nın korusunda buluşmak üzere randevulaşır iki sevgili... Çaresizlik içinde kıvranan genç subay, beylik tabancasıyla sevgilisinin kalbine iki el ateş eder. Sonra da kendisini vurur. İşte o olaydan sonra bu tepe, ‘Sevda Tepesi’ olarak anılmaya başlar. 

 Bu iki sevgilinin mezarı halen Sevda Tepesi'nin yanındaki Kandilli Mezarlığı'ndadır.


Pablo NERUDA "Saf Şiir Yoktur "

 
 Neruda Şiir Hakkında Şunları Söyler.
Günün ya da gecenin belirli saatlerinde, yararlı nesneleri sessizce, dikkatle incelemek meşakkate değer: tahıl ya da madenle gereğinden de yüklü, uzun, tozlu yolları kat etmiş tekerlekler, kömür çuvalları, fıçılar, sepetler, marangoz araç-gereçleri. Bu nesnelerin insan ve yeryüzüne dokunuşları, gerçekliği bozan lirik şair için değerli dersler taşıyabilir. Eskimiş yüzeyler, insan elinin verdiği aşınma, bu nesnelerden -zaman zaman trajik, ama hep acıklı- doğan her şey, gerçekliğe küçümsenmemesi gereken bir çekicilik verir.
 
İnsandaki bulanık katışma onlarda ayırt edilir: Kümelere yönelme, gereçlerin kullanımı ve eskimesi, el ya da ayak izi her yüzeye nüfuz eden insan varlığının sürekliliği.
 
Aradığımız işte bu şiir. Asitle, insan elinin emeğiyle aşınımış, yasal ve yasanın dışında her çeşit işin beslediği, ter ve duman, sidik ve zambak kokularıyla kaplanan şiir.
 
Bir giysi ya da bir vücut kadar kirli bir şiir, yemek ve utançla lekelenmiş bir şiir; kırışıklıklar, gözlemler, düşler, uyanışlar, kehanetler, aşk ve nefret ilanları, hayvanlar, vuruşlar, kasideler, manifestolar, inkarlar, kuşkular, onaylar, vergilerle dolu bir şiir.
 
Sevdalanışın kutsal yasası, ve dokunma, koklama, tatma, görme ve duymanın buyrukları, adalet tutkusu ve cinsel arzu, okyanusun sesi, hiçbir şey kasıtlı olarak dışarda bırakılmadan, hiçbir kayda zorlanmayan bir sevda uğruna ölçülmemiş derinliklere dalış. Ve şiirsel ürün parmak izleriyle, diş ve buz izleriyle damgalanacaktır - terin ve savaşın azar azar soğurduğu bir şiir. Biri, sürekli çalınan bir enstrüman kadar düzgün sürtünmeyle aşınan yüzeyi, yontulmuş odunun sert yumuşaklığını, mağrur demir gücünü kazanıncaya kadar. Çiçekler, buğday ve suda da o özgül bütünlük vardır, o aynı; elle tutulur görkemlilik.
 
Ama melankoliyi, bir başka çağın duygusallığını, harikaları çalım satma deliliğiyle bir tarafa atılmış olan o bütünüyle dokunuşun kirlettiği ürünü görmezlikten gelemeyiz: ayışığı, hüzünlü kuğu, "sevgilim", hiç kuşkusuz şiirin asli ve önemli unsurlarıdır. Kötü zevkten kaçan, belaya yakalanmış demektir.