16 Mart 2013

Başlamasaydı Bu Masal - Sabahattin Kudret Aksal

 
Başlamasaydı bu masal
Kalbin ışıktan rüyası.
Solgun günler diyarında
Kaybolanların dünyası.

Başlamasaydı bu masal
Havuzda su, dallarda renk
Başlamasaydı içimde
Bahçeler dolusu ahenk.

Başlamasaydı bu masal
Oyun peri sarayında!
Çözülüyor ipi geminin
Yolculuk telâşı limanda!
 
Başlamasaydı bu masal
Ve hülyası kargaların?
Bitmiyen uzun uykusu
Kıyıda kadırgaların?

Başlamasaydı bu masal
Yazı görmesek de olur.

Sular aldı kayığımı.
Vakitsiz kesildi yağmur.

Gitanjali - Rabindranath Tagore

Bu dünyanın bayramına beni de çağırdılar, ve böylece kutsandı yaşamım. Gözlerim gördü ve kulaklarım işitti.

Bu şenlikte bana düşen sazımı çalmaktı, ve ben de elimden gelenin en iyisini yaptım.

Şimdi, soruyorum, zaman gelmiş midir artık içeri girebilmem, yüzünü görebilmem ve sana sessiz selamımı sunabilmem için?

"Onun bir dizesi dünyanın bütün dertlerini unutturuyor bana" William Butler Yeats

Asya kıtasından ilk kez Nobel Ödülü alan Rabindranath Tagore 30'lu ve 40'lı yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük bir okur çevresine ulaşmıştı. Türk okuru Tagore'u o dönemde öyküleri ve düzyazı şiirleri ile tanıdı.

Son 50 yıl içinde Hindistan dışında bir unutulmuşluğa terk edilmiş olan Tagore, son dönemde bir yeniden doğuş yaşamakta.

Gitanjali, Tagore'un dünyada büyük üne kavuşmasını sağlayan temel eserlerinden biridir.
 

Şeker Portakalı - Jose Mauro de Vasconcelos

“Ne güzel bir şeker portakalı fidanıymış bu! Hem bak, dikeni de yok. Pek de kişilik sahibiymiş, şeker portakalı olduğu ta uzaktan belli. Ben senin boyunda olsaydım başka şey istemezdim.”
“Ama ben büyük bir ağaç istiyordum.”
“İyi düşün, Zezé. Henüz gencecik bir fidan bu. Bir gün koca bir ağaca dönüşecek. Seninle beraber büyüyecek. İki kardeş gibi iyi anlaşacaksınız. Dalını gördün mü? Bir tanecik dalı olsa da sanki özellikle senin binmen için hazırlanmış bir ata benziyor.”

Brezilya edebiyatının klasiklerinden Şeker Portakalı, José Mauro de Vasconcelos’un başyapıtı kabul edilir. Yetişkinler dünyasının sınırlamalarına hayal gücüyle meydan okuyan Zezé’nin yoksulluk, acı ve ümit dolu hikâyesi yazarın çocukluğundan derin izler taşır.
Beş yaşındaki Zezé hemen her şeyi tek başına öğrenir: sadece bilye oynamayı ve arabalara asılmayı değil, okumayı ve sokak şarkıcılarının ezgilerini de. En yakın sırdaşıysa, anlattıklarına kulak veren ve Minguinho adını verdiği bir şeker portakalı fidanıdır…
Şeker Portakalı’nın başkahramanı Zezé’nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek romanlarında izleyebilirsiniz.

Anlatmayı beceremeyenler susarlar - Emily Dickinson

ŞŞŞşşşş! … Sessizlik!

Anlatmayı beceremeyenler 

s u s a r l a r.
Anlatmaktan vazgeçenler 

s u s a r l a r.
Anlaşılmayacağına karar vermiş olanlar 

s u s a r l a r.
Diğerlerinden ümidi kesmiş olanlar 

s u s a r l a r.
Hata yapmaktan korkanlar 

s u s a r l a r.
Kendilerini açığa çıkarmaktan korkanlar 

s u s a r l a r.
Zannettikleri kişi olmadıkları,
zannettikleri dünyada yaşamadıkları gerçeğini
hazmedemeyecek kadar güçsüz olanlar 

s u s a r l a r.
Olaylar ve olgular dünyasıyla
baş edemeyenler 

s u s a r l a r.
Herşeyi gördüğünü,
tüm olasılıkları yaşadığını düşünenler 

s u s a r l a r.
Güçlü olarak görülmeye
ölesiye ihtiyaç duyacak kadar
güçsüz olanlar 

s u s a r l a r.

ŞŞŞşşşş! … Sessizlik!

Sonsuza dek konuşabilecek olanlar
en çabuk susanlardır genelde.
Sonra kadınlar gelir ki
onlarda bu kategoridedirler çoğunlukla.
Sonra şairler…
En son ölüler susar!

Açma Gözlerini – Adnan Yücel

Bak-bademler çiçek açıyor
Pir Sultan Abdal saz çalıyor yüzünde
Veysel görmeden anlatıyor baharı
Üç cemre birden tükeniyor sesinde
Ben üçüne birden vuruldum
Açma gözlerini-yoruldum

Bir yaş günü göl kıyısında sessiz
Mum ışıkları oynaşırken yüzünde
Hiçbir göl ve nehir sığmıyor yüzüne
Yüzüne
Ve gözlerindeki o bitimsiz evrene
Hangi yıldızı yakalasam ışık seliyle
Hangisini koysam yörüngene
Tükeniyor çekim kuvveti yoğunluğum
Ben bakışlarındaki yıldızlara
O yemyeşil çığlıklara vuruldum
Açma gözlerini-yoruldum

Bin parçaya bölünüyor gözlerinde ışıklar
Birinde kuş sesleri-şafak ve özgürlük
Birinde nehirler-deniz ve sonsuzluk
Birinde yolculuklar-susuzluk ve uykusuzluk
Hangi birini getirsem ki dile
Ben hepsine birden vuruldum
Açma gözlerini-yoruldum

Bakarak erittiğin her ışık parçası
Gözlerinde bin özlemi türküler
Beni sözcüklerin büyüsünden alıp
Renklerin ve notaların dünyasına sürükler
İster konuş artık bundan böyle
İster sus
Beni hem sesin hem de sessizliğin gürültüler
Ben ikisine birden vuruldum
Açma gözlerini-yoruldum

Bu kaçıncı yaşın şiirler içinde
Bu kaçıncı şahlanışın
Ya da kaçıncı tükenişin çiçek serpintilerinde
Bak-bademler çiçek açıyor
Pir Sultan Abdal saz çalıyor yüzünde
Veysel görmeden anlatıyor baharı
Üç cemre birden tükeniyor sesinde
Ben üçüne birden vuruldum
Açma gözlerini-yoruldum

Eşek Arıları - Ferhan Şensoy

 
Şarap delilik değildir, yaşamasını bilenler tutulur şaraba.

 Antik Yunan Romedyasının en büyük ustası olan Aristophanes'in M.Ö. 422 de yazdığı sanılan bu ölümsüz eserini Ferhan Şensoy ve Ortaoyuncular günümüze getiriyorlar.

Antisofist yaklaşımlı Aristophanes'in adalet sistemini alaycı bir dille eleştirmesine kendi yorumunu getiren Şensoy, Antik Yunan'ın adalet mekanizmasını tiye alırken ortaya çıkan oyunu...



Kendine Ait Bir Oda - Virginia Woolf

Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un belki de en kolay okunan kitabıdır. Kolay okunur, çünkü konu çok somuttur: “Kadın ve edebiyat.” 

Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları ‘ezeli’ ve de ‘ezici’ bir soru vardır: “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” İşte Virginia Woolf bu ‘yakıcı’ soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”

"Woolf, mantıkla olduğu kadar hayalle,  nükteyle olduğu kadar bilgiyle ve gerçek bir romancının hayalgücüyle." The New York Times