19 Mayıs 2014

Mustafa Kemal Atatürk "Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir."

Atatürk’ü yücelten önemli bir yönü de toplumumuzda gençliğe verdiği değerdir. Memleketin geleceğini oluşturan “gençlik” kavramı, Atatürk’te en güzel anlamını bulmuş, en yüce değer yargısına erişmiştir. Büyük Adam, daha Millî Mücadele’nin başından itibaren köhnemiş fikirlere, milleti geriye götürmek isteyenlere karşı, yegâne çarenin gençlikte ve genç fikirlerde olduğunu görmüş, çağdaş zihniyetle yetişecek kuşakların, gelecekte eserini daha da geliştireceğini, onu her türlü tehlikeden koruyarak ebediyen yaşatacağını hissetmişti. Onun içindir ki Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan ve büyük inkılâplarını başardıktan sonra, Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığı 19 Mayıs tarihini “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak Türk gençliğine mal etmiştir.

Gençlik kavramı, biyolojik anlamda kullanıldığı zaman şüphesiz ki belli bir yaş dönemini ifade eder. Bu dönem genellikle gençlikle, gençliğin yetişme devresinin iç içe olduğu çok kıymetli bir safhadır. Atatürk de gençliğin yetişmekte olduğu bu devreye çok önem vermiş, Türk gençliğinin bu devrede Cumhuriyet’i yaşatacak bir ruhla beraber, mesleklerinde de iyi yetişmelerini ısrarla istemiştir. Ancak şunu da ifade etmeliyiz ki Atatürk’te gençlik kavramı, genel anlamda, bu biyolojik dönemi kapsamakla beraber zaman zaman yaş sınırlarını aşarak, fikrî bir anlam kazanmakta, bir diğer ifade ile fikrin yeniliği ile el ele gitmektedir. 
 
Atatürk’ün “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir” sözü bu anlamda kullanılmıştır.

42 yaşında Cumhuriyet’i ilân eden, 44 yaşında şapka ve kıyafet inkılâplarını gerçekleştiren, 48 yaşında Arap harfleri yerine yeni Türk harflerini koyan Büyük Atatürk, taşıdığı düşünce yeniliği, ruhundaki enerji tazeliği sebebiyle yaşamının her çağında genç idi. O’na göre genç olmanın ölçüsü sadece yaş değil, yaşın yanında koyduğu ilkelere, başardığı inkılâplara inanç ve bağlılık idi. Onun içindir ki kendisi: 
“Benim anladığım gençlik, bu inkılâbın fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim nazarımda yirmi yaşında bir yobaz ihtiyar, yetmiş yaşında bir idealist ise zinde bir gençtir”  diyordu. 
 
Bu bakımdan Atatürk’ün “Ey Türk gençliği” hitabında bir anlamda yaş sınırlarını aşarak bir fikir gençliği, bir ideal gençliği aramak, bu gençliği görmek, bu gençliği düşünmek lâzımdır. Çünkü Atatürk’e göre, ancak ilke ve inkılâplarına bağlı bir gençlik, kurduğu rejimin teminatı olabilir.

İlkelerine bağlı, çalışkan ve vatansever bir gençlik, Atatürk’ün ideali idi. 
“Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” derken 
Türk gençliğine olan sarsılmaz güvenini dile getiriyordu. Bu bakımdan gençlerimiz Atatürk’ü gerçek anlamıyla kavramak, onun istediği, ona layık evlâtlar olmaya çalışmalıdır. Esasen kendisi: “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir” demişti. 
Bu sebeple gençler için Atatürk’ü tanımak; ancak onun fikirlerini, düşüncelerini ve duygularını gerçekten iyi bilmek ve bunları benimsemekle mümkündür.

Atatürk bize, memleket gerçeklerinden kaynaklanan, problemler karşısında dogmalara kapılmaksızın, aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden gerçekçi bir ideoloji bıraktı. Atatürkçülük adını verdiğimiz bu ideolojiye sarılmalı, Türk gençliği olarak onu söz halinden eser haline getirmeliyiz. Çünkü, O’nun gençlere bıraktığı Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış, akılcı bir dünya görüşüdür. Genç kuşaklara aklın ve mantığın yollarını açan bu gerçekçi görüş, bugünün olduğu kadar yarının da gereklerine cevap veren, kendisini daima yenileyen çağdaş bir görüşü simgeler.

Atatürkçü görüşte Atatürk ilke ve inkılâpları Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine en kısa zamanda ulaştırabilmek için aklın ve mantığın çizdiği yollardır. Bu bakımdan Türk gençliğine hedef olarak gösterilen Atatürkçülük, daima ileriye, daima doğruya, daima faydalıya yönelmek, çağdaş uygarlık düzeyine erişme yarışında daimî bir atılımın, daimî bir gelişmenin içinde olmaktır. Ama, bu atılım, bu gelişme kaynağından uzaklaşmayacak, bu gelişmeye yön veren Atatürkçü fikir kaybolmayacak, Atatürkçü görüş saptırılmayacaktır.

Gençler unutmamalıdır ki Cumhuriyet Türkiyesi Atatürk’ün görüşleri üzerine kurulmuştur. Mesut ve kuvvetli bir Türkiye ideali, Türk gençliğinin Atatürkçü düşünce ile yoğrulmasına ve bu düşüncenin kuşaktan kuşağa inançla devredilmesine bağlı bulunmaktadır. Esasen kendisi: “îki Mustafa Kemal vardır. Biri ben fanî Mustafa Kemal, diğeri milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemal’ler idealidir”  demişti. 
Bu idealin gerçekleşmesinde bugün gençlere düşen görev ve sorumluluk, Atatürkçü düşünceye sarsılmaz bir inançla bağlanmak, Atatürk’ün ilke ve inkılâplarına bütünüyle sahip çıkmak ve onları ebediyen yaşatmaktır. Türk gençliği için Atatürkçülük, gerçek Atatürk sevgisi, bu olmalıdır.

Atatürk’e göre gençlik, millî şuura sahip ve modern kültürlü olarak yetişmelidir. Gençlerin sağlam ve olumlu bir karakter taşımaları bilhassa önemlidir. Atatürk’e göre gençler, almakta oldukları eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaklardır. Gençler çağdaş eğitim ve öğretim içinde yetişecekler, müspet ilmin ışıklarıyla donanacaklardır.

Atatürkçülükte vatanın bütün ümit ve istikbali genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. Zira Cumhuriyeti yükseltecek ve devam ettirecek olan, gençlerdir. Bu sebepledir ki Türk istiklâlini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek koruma görevi onlara emanet edilmiştir.

Atatürk’ün kastettiği ve özlediği gençlik, ayrı ayrı idealler peşinde koşan, bölünmüş ve parçalanmış bir gençlik değildir. Aksine, bütünüyle Türk milletinin müşterek eğilimlerini temsil eden, Atatürkçülük dışında hiçbir yabancı akımın, hiçbir yabancı ideolojinin esiri olmayan bir gençliktir. O gençlik ki memleketin geleceğini çizecek, yarınki Türk toplumunun temellerini daha da sağlamlaştıracaktır. Bunun içindir ki Türk gençliği bir fikir gençliği, bir inanç gençliği, bir ideal gençliği oluşturmalıdır.

Atatürk, gençliğin bu niteliklerle, bu duygularla yetişmesinde, bu kutsal ödevi yerine getirme şerefini özellikle Cumhuriyet öğretmenlerine bırakmıştı. Şu sözleri bu bakımdan büyük değer taşımaktadır: “Memleketi ilim, kültür, iktisat ve bayındırlık sahasında da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lâzımdır. Bu kutsal amaçları elde etmek için savaşan aydın kuvvetlerin arasında öğretmenler en mühim ve nazik yeri almaktadırlar.”

Büyük Adam, yine 1937 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmamız için gerekli yolları göstermiş, memleket davalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak fert ve kurumların yaratılması üzerinde durmuş ve sözlerini şu cümle ile tamamlamıştı: “İşaret ettiğim prensipleri, Türk gençliğinin kafasında ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca vazifedir.”

Atatürk’ün bu sözlerini asla unutmamalıyız. Onun ideallerini kendi mevcudiyetimiz için hararetle müdafaa etmeli ve yerine getirmeye çalışmalıyız. Gençlerimiz ve her gelecek kuşak bilmelidir ki bu kutsal vatan, bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi çok büyük fedakârlıklarla kazanılmıştır. Bu büyük başarının arkasında -bize bugünü rahat teneffüs imkânı veren- binlerce şehidin, binlerce gazinin harcı olduğu unutulmamalıdır. Sınırları Atatürk ve Atatürkçüler tarafından çizilen bu topraklarda, onların idealine ters düşen hiçbir akım yeşermek imkânı bulmamalıdır, bulamamalıdır. Gerçek şudur ki, bu topraklarda yeşerecek filizi Atatürk ekmiş, gelişmesini ve korunmasını bize bırakmıştır. Bu bakımdan, gençliği yetiştirmekle görevli Türk öğretmeninden defalarca istediği ve Prof. Şemsettin Günaltay’a bir çalışma esnasında söylediği: “Hocasın, profesörsün!  İsterim ki daima idealimi gençlere telkin edesiniz ve daima korumak hususunda çalışasınız!”  sözleri 
Cumhuriyet çocuğu her Türk öğretmenine - gençliğin yetiştirilmesi hususunda- Atatürk’ün bir vasiyeti kabul edilmelidir.

Atatürk’te “Gençlik” Kavramı ve Atatürkçü Gençliğin Nitelikleri - PROF. DR. UTKAN KOCATÜRK

Atatürk'ün Sözleri

Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.

Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler milletlerini. yaşamak ve ilerlemek imkanlarına kavuştururlar.

Ben bir şeyi yapmaya karar verdiğimde, önce bakarım, buna ne engel oluyor? Sonra engel olan şeyleri ortadan kaldırırım. Olmasını istediğim şey de kendiliğinden oluverir.

Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür.

Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim.

Bilelim ki; milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar.

Bir başka çağdan kalma adetlerinizde, alışkanlıklarınızda direnirseniz, cüzzamlılar, paryalar gibi tek başınıza kala kalırsınız. Benliğinize bağlı kalın ama, gelişmiş uluslar için gerekli olan şeyleri Batı ‘dan almasını bilin.

Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.

Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür.

Bir ulus, bir toplum yalnız bir kişinin çabası ile adımcık bile atamaz.

Büyük şeyleri büyük milletler yapar.

Büyüklük odur ki kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni yoldan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen burda direneceksin. Önünde sonsuz engeller yığılacaktır. Kendini büyük değil, küçük, araçsız hiç telakki edecek, kimseden yardim gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacak, ondan sonra sana büyüksün derlerse bunu diyenlere güleceksin.

Çalışma, insanların vücut kuvvetlerini geliştirir ve hayat için gereken şeyleri temin eder. Çalışmaksızın, fikri gelişme ve ahlaki ilerleme de mümkün değildir. Tembellik bütün fenalıkların anasıdır.

Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

Çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır.

Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir.

 Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar.

Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir , fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.

Egemenlik verilmez, alınır.

En doğru en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir.

Fıkıhtaki "zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi" inkar olunamaz kaidesi adalet siyasetimizin temel taşıdır.

Fikirler cebr ü şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemezler.

 Genç fikirler demek, gerçek fikirler demektir.

Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.

Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.

Hakikati konuşmaktan korkmayınız.

Hakimiyet verilmez, alınır.

Harb zaruri ve hayati olmalıdır. Hayat-ı millet tehlikeye maruz kalmadıkça, harb bir cinayettir.

Hayatta tam mutluluk ve esenlik ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı, esenliği için çalışmakta bulunabilir.

Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür.

Herhalde alemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir.

Hiçbir iyi inkilap, hakikati görenler dışında ekseriyetin reyine müracaatla yapılamaz.

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!

Hiçbir zafer amaç değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir vasıtadır.

İnsaf ve yardım dilenmek gibi bir ilke yoktur. İnsaf ve yardım dilenciliğiyle Millet işleri ve Devlet işleri görülemez. Millet ve Devletin onuru, bağımsızlığı sağlanamaz.

İstiklal, istikbal, hürriyet, herşey adaletle kaimdir!

Korku üzerine egemenlik kurulamaz.

Lüzumuna kani olduğumuz bir işi derhal yapmalıyız.

Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki, ona bigane olanları yakar, mahveder.

Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet boşunadır. O, gafil ve itaatsizler hakkında çok amansız davranır.

Meseleleri hadiselere göre değil, aslında olduğu gibi ele almak lazımdır.

Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.

Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.

Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

Milletin sevgisi kadar büyük mükafat yoktur.

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

Öğretmen, yıllar sonra ödülünü alır.

Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.

Öğretmenler, yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır.

Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

Samimiyetin dili yoktur. O, gözlerden anlaşılır. 

 Sanatkar cemiyette uzun ceht ve gayretlerden sonra, alnında ışığı ilk hisseden insandır.

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.

Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır.

Toplumsal gelişmenin de, çürümenin de temelinde yöneticilerin tavırları yatar.

Uyuyan milletler ya ölür, yada köle olarak uyanırlar.

Yurtta barış, Dünyada barış.

Zafer, Zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise, başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir.

Zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.