25 Şubat 2018

Falih Rıfkı Atay - Atatürk ve Orman Sevgisi

Ormansız yurt topraklarından üzüntü duyan Atatürk, yeşile hayran bir kişiydi.
İşte, Atatürk ve Orman Sevgisi’ne yönelik bir yazı…

Atatürk tabiatı ve ağacı çok severdi. Ankara'daki Orman Çiftliğini boz topraktan ormanlık haline soktu. Ağaçların dikilişini, tutuşunu, büyüyüşünü adım adım kollardı. Akköprü tarafından çiftliğe giden yolun etrafındaki boş topraklar meyvelik olmuştu. Bir gün bu meyvelikten geçerken birdenbire şoförüne:

— Dur dedi.
Arabadan inerek orada bulunanlara:

— Burada bir iğde ağacı vardı, ne oldu? diye sordu. Kimse iğde ağacını bilmiyordu. Atatürk'ün biraz önceki neşesi kalmamıştı. Çünkü Çiftlik'in ilk çorak günlerinin yeşilliği sökülüp atılmıştı. Yol boyunca hep iğde ağacını aradı.

— İğde, yaşlanmış ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat yaşıyordu. Baharda güzel kokular veriyordu, diye sızlandı. Atatürk, İstanbul'daki büyük ağaçtan gördükçe:

— Bunlar da güzel ama ben yapraklarının ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum, derdi. Vatanı yeşil ve bayındır görmek için çok çalıştı. Yalova'yı, Florya'yı o değerlendirmişti. Bursa'yı bir kaplıca şehri yapmak için uğraşıp durmuştu. Planlı Ankara onun fikri idi.

Çankaya'daki bahçesini yapan memur şu fıkrayı anlatmıştı.

Bahçeyi dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Atatürk'ün geçeceği yolu kapıyordu. Ağacın bir yanı havuz, bir yanı dik bir yokuştu. Atatürk ağaca yaslanarak güçlükle karşı tarafa geçti. Atıldım,

— Emrederseniz hemen keseyim, efendim, dedim.
Yüzüme baktı:

— Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin? dedi.

Falih Rıfkı Atay
(Babamız Atatürk)


Gece Uçuşu - Antoine de Saint-Exupery

Gece Uçuşu

Sürükleyici bir dille yazılmış bu kısa romanda Saint-Exupéry, kendi deneyimlerine de dayanarak, Patagonya, Şili ve Paraguay’dan Arjantin’e gece uçuşları yapan kahraman pilotların dünyasına davet ediyor okuru. Bir tek gecede yaşanan olaylardan yola çıkarak, insanın doğayla mücadelesini, ölüme karşı duruşunu, amacına ulaşabilmek için göze aldığı şeyleri destansı bir biçimde anlatan Gece Uçuşu unutulmayacak bir roman.

Uçmayı, yani “Doğanın ilahi gücünün simgeleri olan geceye, güne, dağlara, denizlere ve fırtınalara” teslimiyet gerektiren bu deneyimi, bugüne kadar Saint-Exupéry’den daha şiirsel ve büyüleyici anlatan kimse çıkmadı.

 Çevirmen: Bertan Onaran


Shakespeare - Bir Hint masalı

Bir Hint masalına göre;
Kedi korkusundan, endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücü biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. 
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür..
Ve der ki,
"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem."
Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda söyle diyor:
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor...
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

Muzaffer İzgü - Zıkkımın Kökü



2 

Zıkkımın Kökü, Muzaffer İzgü'nün kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bir roman, “Muzo” karakteri ise yazarın ta kendisi. Romanında; Adana'da, kiralık bir arsanın ortasına kurdukları derme çatma gecekonduda ailesiyle birlikte verdiği yaşam mücadelesini anlatıyor.

Daha ilkokula giderken yaz tatillerinde çalışmaya başlayan Muzo bir çok iş yapmak zorunda kalır.Yazlık sinemalarda gazoz, sokaklarda darı, su, şeker satar, karpuz yükler, babasıyla seyyar satıcılık yapar. Bazen gazoz şişelerini yıkar, bazen lokantada bulaşıkları. Vestiyere bakar, muavin olup bir kamyonla yollara düşer. Sokak aralarında annesinin pişirdiği kuru patlıcan dolmalarını satar. Kahvede çırak olur, çay-kahve dağıtır, sevdiği kızın peşinden pamuk toplamaya gider.

Adana'nın gecekondu mahallelerinde geçen bu zorlu hayat, Muzo'nun bakış açısından anlatılır. Harcanan emek, para kazanıp aileye destek olmanın sevinci, yardımlaşma ve dayanışma, kimi zaman boşa giden çabalar, hayal kırıklığı… Her türlü zorluğa karşın, inadına direnmek, yılmadan karşı koymak, hep yeniden başlamak…Ve mutluluğun tarifi:“Bizim mutluluğumuz çok basitti. Tencerede yemeğimiz olsun, çıkında ekmeğimiz, lambada gazımız, ocakta çaydanlığımız, yeterde artardı bile...”

Muzaffer İzgü'nün, 'yaşamöyküsü'nü anlattığı Zıkkımın Kökü, aynı adla sinemaya da uyarlandı. Memduh Ün ile Macit Koper'in senaryolaştırdığı, yönetmenliğini Memduh Ün'ün yaptığı; Menderes Samancılar, Meriç Başaran, Günay Girik, Elif İnci, Sırrı Elitaş ve Emre Akyıldız'ın rol aldığı Zıkkımın Kökü filmi, Hindistan Udaipur Film Festivali'nde Altın Film, Tokyo Film Festivali'nde Asya'nın En İyileri, İspanya'da En İyi Yönetmen ödüllerine değer görülürken; Adana'da Altın Koza'da beş ödül birden, Kültür Bakanlığı Ödülü, Paris'te 1994'te Cine Junior en büyük ödülünü de aldı.