29 Mart 2021

Kayahan "Hayal ettiğiniz sürece yaşarsınız."

https://i2.milimaj.com/i/milliyet/75/0x0/5c8cd5d145d2a05010d11135

29 Mart 1949 tarihinde İzmir’de albay bir baba ve ev hanımı bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Kayahan, daha sonra taşındıkları Ankara’da ilkokul yıllarında müziğe merak sardı. İleride adeta vücudunun bir uzvu gibi tüm fotoğraflarında yer alacak olan gitarıyla ilişkisi de o sıralarda başladı. Lise yıllarında Ankara’nın çeşitli mekanlarında şarkı söylerken, bunu bir yaşam biçimi haline getireceğini anladı ve müzisyen olacağını öğrenince kendisini silahla kovalayan babasına rağmen, İstanbul’a gelerek Yonca Plak’tan 1978 yılında ‘Neden Olmasın/İstanbul Hatırası’ adlı ilk 45’liğini yayınladı. İki şarkı da dönemi tutturamamıştı, ‘zamanının ötesinde’ydi belki. 

Kayahan - Neden Olmasın - YouTube

 
Umut dünyası bu dünya Herkes kendi dünyasında Herkes kendi hülyasında Hergün bugün başka diye Bugün dünden güzel diye Bugün her şey güzel diye Başlarken yeni güne (Bir umut) Bir umut içimizde (Yaşamak) Yaşamak gönlümüzce (Bir ömür) Bir ömür mutlulukla Neden olmasın Başlarken yeni güne (Bir umut) Bir umut içimizde (Yaşamak) Yaşamak gönlümüzce (Bir ömür) Bir ömür mutlulukla Neden olmasın Ha bugün, ha yarın oldu olacak Neden olmasın Çoktan yıkılırdık biz çoktan Umut olmasa Ha bugün, ha yarın oldu olacak Kaç gün bitti Ha bugün, ha yarın oldu olacak Neden olmasın Neden olmasın Umut dünyası bu dünya Herkes kendi dünyasında Herkes kendi hülyasında Hergün bugün başka diye Bugün dünden güzel diye Bugün her şey güzel diye Başlarken yeni güne (Bir umut) Bir umut içimizde (Yaşamak) Yaşamak gönlümüzce (Bir ömür) Bir ömür mutlulukla Neden olmasın Başlarken yeni güne (Bir umut) Bir umut içimizde (Yaşamak) Yaşamak gönlümüzce (Bir ömür) Bir ömür mutlulukla Neden olmasın Ha bugün, ha yarın oldu olacak Neden olmasın Çoktan yıkılırdık biz çoktan Umut olmasa Ha bugün, ha yarın oldu olacak Kaç gün bitti Ha bugün, ha yarın oldu olacak Neden olmasın Neden olmasın Ha bugün, ha yarın oldu olacak Neden olmasın Ha bugün, ha yarın oldu olacak Neden olmasın Neden olmasın
 

Virginia Woolftan Yazarlık Dersleri - Danell Jones

 https://blog.ofix.com/wp-content/uploads/2020/09/en_guzel_5_virginia_woolf_kitabi_ofix_blog_10.jpg 

Uyuklamayı bırakıp beyninizi harekete geçirmek için en parlak fikir yürüyüşe çıkmaktır.

1. Evdeki ya da işteki yükümlülüklerinizden sıyrılıp yazmaya geçiş yapmak için yürüyüşe çıkın. Eğer çalışamayacak kadar bitkin hissediyorsanız, televizyon seyretmeye teslim olmayıp yürümeyi tercih edin. Çevrenizdeki dünyayı gözlemleyin. Etrafınızdaki sesleri, renkleri ve kokuları zihninize not edin. Geri dönünce on dakikanızı ayırıp karşılaştıklarınızı defterinize not edin. Bir şiirde kendini bulacak kareler kaldı mı hafızanızda? Hikayeniz için kıvılcım oluşturacak bir etkileşim ya da bir konuşma parçası?

2.  Kalabalık bir yerde oturup sırayla gelip geçen insanlar hakkında hikayenizi paylaşın. Elinde pazar sepeti olan o kısa boylu yaşlı kadın Amerika güzeli seçilmemiş miydi? Üzerinde ekoseli elbise olan adam zorlu bir kumarbaz değil miydi? Eğlence niyetine zihninizi serbest bırakın ve akla yatkın bir hikaye çıkarmak için çabalayın.

3. Eğer sildikleriniz yazdıklarınızdan fazlaysa tıkandığınız yerin etrafında dolaşın. Yürürken içinden çıkmaya çalıştığınız durum hakkında düşünün. Açık havaya çıkıp dolaşırken tekrar deneyin. Aklınıza aniden harika bir fikir gelebileceği için yanınızda bir kalem ve bir parça kağıt taşımayı ihmal etmeyin.

4. Oturduğu şehrin sokaklarını dolaştığı için bahane bulmaya çalışan bir karakterin kalem gibi sıradan bir şey satın almaya çıkmasıyla ilgili bir kısa hikaye ya da şiir yazın. Ana karakterin düşüncelerini manzaralar, sesler, tatlar ve desenler etki altına almış olsun. Çevresindekilerle etkileşime geçirmekten kaçınmayın, hatta zor duruma düşürmeyi deneyin. Hikaye sona erdiğinde olayların geçtiği yerin de ayrı bir karakter oluşturduğunu göreceksiniz.

5. Hikaye anlatmanın en eski yollarından biri yol hikayeleridir. Truva savaşları sonunda evine dönmesi 10 yılını alan Odyssey’in yolculuğunu, ya da Dublin sokaklarında dolanan Leopold  Bloom u veya Clarissa Dalloway’in Londra’da oradan oraya savruluşunu düşünün.

 https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYosgHtt212Ivk633ZAn6Wl9NLgFOIAVAbiukNWowMVH5uH7bBcUpUi7OfYztI8Xeo_niKK68wycM-3faByicnkJVdp-8WkGdIS2Su-aggff9U68kneX6Eh8EIRpjZhmCHHZqS5Vjt1x0Y/s1600/jpvo10.jpg

Sadece yazın demek istiyorum. Sayfalar dolusu saçmalayın. Aptal olun, duygusal olun, içinizden gelen her sese kulak verin. Dil bilgisi kurallarını, teknik ve biçimsel alanda bilinen tüm kurallarla beraber ihlal edin, dökün, devirin. Kendi keşfiniz olan olmayan her türlü kelimeyi kullanın, şiirsel bir biçimde, düzyazı bir metinde, ya da elinize geldiği gibi bir çırpıda yazılan anlamsız sözlerle öfkelenin, sevin, alay edin. Ta ki yazmayı öğrenene kadar…Virginia Woolf
 
 Ön Kapak 

Küçük Burjuva İdeolojisinin Eleştirisi - Maksim Gorki

 https://cdn.1000kitap.com/resimler/kitaplar/568685_1bc12_1586120925.jpg

 Tek başına yaşayan insanın sözünü edince, "bir tek" ile başı dönen, serseme çevrilen gençleri düşünüyorum.
     

Küçük burjuvaların birer asalak olarak devletimizin organlarında neler yaptıklarını anlamak için, doktor olmaya hiç gerek yok. Bunların çalışmalarına elverişli olan bir takım koşullar var.

Küçük burjuvalar tarafından kuşatılan işçi ve köylü kitlesi içinde, sahiden bereketli, organca düşmanı olduğu küçük burjuva ile hiç bir kimyasal yakınlığı ve bağı bulunmayan yeni "bir toprak tuzu" hızla gelişmek ve şekillenmekle beraber, bu tuz çok çetin maddi koşullar içinde, devamlı bir çalışma, dayanılmaz bir mücadele pahasına gelişmektedir.

Bu yeni gücün bir kısmı iç savaşın kanı ve ateşi ile bilenmiştir. Sosyalist toplumu kurmak gibi güç ve büyük bir işe girişmiş, sinirleri yorgun düşmüştü. Dinlenmeğe olan ihtiyacına hiç bir suretle itiraz edilemez.

Sonra, 1920'de, on-onbeş yaşında olan çocuklar gelir. Bunlar, geçmişi, ancak kitaplardan öğrendikleri için, bu geçmişe büyük nefret beslemezler. Küçük burjuvacıkları hor görmezler. Bunlar da güç koşullar içinde yaşıyorlar ama, içinde yaşadıkları bu koşullar babalarının evvelce yaşadıkları koşullardan iyidir. Bu çocukların istedikleri ve aradıkları şeyler çok daha fazla ve çok daha yüksektir. Memleketin iktisadi gelişmesi büyük bir hızla devam etmekle beraber, yine de memleket bu gençlerin arzu ettikleri şeylerin hepsini karşılayamaz. Biz bir "yapı yeri üstünde" yaşıyoruz. Küçük burjuvacıklar "iyi bir yaşama" son derece susamış, yorgunluktan bitkin insanlar üstünde ifsat edici, ahlak bozucu bir etki yapıyorlar.

Onun içindir ki, kartal yavrularının, yumurtadan yeni çıkmış civcivler gibi, sık sık cıvıldaştıkları ve aslan yavrularının domuz yavruları gibi davrandıkları görülüyor.

17 yaşındaki bir Bay bakın ne şairane şeyler yazıyor:

"Büyük ve güzel bir yaşama susamışım. Oysa, yaşadığım yaşam öyle cılız, öyle ilgi çekici olmaktan uzak ki. Kasvetli günleri tespih çeker gibi bir bir çekiyorum. Hangi maksatla, nereye gitmek için?"

19 yaşındaki bir Bayın da derdi büsbütün başka:

"Yaşam benim için yaratılmış, ben yaşam için yaratılmamışım. Dedem ile babam memlekete verecekleri haracı vermişler. Öğrenimimi rahat rahat yapmak, bana toplumsal çalışma yüklenmemesini istemek hakkımdır."

"Bir tek" adam bu sızlanmaların hepsini duyar, civcivlerle birlikte yarım sesle cıvıldaşıp, kendi içinden "güçlerimiz gittikçe artıyor" diye sevinir.

Sızlanan dertli gençlere evvelce verdiğim cevaplarda şikayetlerini bana göndermekle ve benden yardım beklemekle yanıldıklarını söyledim. Asalak adayların iniltileri ve hıçkırıkları hiç umurumda değil. Bunların cıvıldaşmalarına acımaktan çekinmeyeceğim. Ben ancak cıvıldaşmalar arasında cahillerin samimi hayretleri sezilen ve iyi sindirilmemiş bilgilerin sırıttığı görülen mektuplara cevap veririm.

Gençler, gerçekten "büyük ve güzel bir yaşam" yaşamak istiyorsanız, yeryüzünün zenginleşmesi, insanların peşin hükümlerin, araştırmaksızın edinilmiş bilgilerin ve batıl inançların yüz kızartıcı esirliğinden kurtulmaları için, yaşamsal pratik değeri olan pek çok çalışma yapmış, bunları biriktirmiştir. Geçmişte insanlık için yaratılan faydalı şeylerin hepsi, işçilerimizin, köylülerimizin, aydınlarımızın kurmağa başladıkları dünyanın sadece ilk temel taşlarından ibarettir.

Bana boş olan kafaları "bir tek"in egemenliği altında dönüp duran delikanlıların anlamak ve kavramak zorunda oldukları şey işte budur.

Bana mektup gönderen gençler dar kafalılığın ağır havası içinde gelişmektedirler. İnsanlığın yaşamını, bütün evrende belki de istisna teşkil eden bir olguyu, cahillikten gelen bir cesaretle, "tespih gibi çekilen kasvetli günler" olarak değerlendiriyorlar. İnsan, ilk önce bu sözlere gülüyor. Eski dünyanın yıkılışı ortasında, eşitlerin devletinin kuruluş yıllarında; çok coşkun bir hava içinde, tarih tarafından ölüme mahkum edilen insanın bütün yeni olaylara inatla ve vahşice gösterdiği bir direnç içinde, dünya Devriminin ilk günlerini yaşadıkları halde, bütün bunların karşısında kör ve sağır gibi duran gençler için bu görüşün ne kadar kötü ve zararlı olduğunu sonra sonra anlıyor.

Sevgili gençler!

Sizin iyiliğiniz için yürekten dilerim ki, yaşam size iyi bir ders versin; yaşamın sert ve ağır elini, biz insanların aklımızla ve irademizle işba haline getirdiğimiz o büyük ve amansız eğiticinin, yaşamın elini derinizin üstünde hissedesiniz. Yine yürekten dilerim ki, şikayetlerinizin boş ve faydasız olduğunu anlayasınız ve şikayet etmenin yüz kızartıcı -bu yüz kızartıcı sözü üstünde ısrar ediyorum- bir şey olduğu üstünde ve bu şikayetlerin mektuplarınızda bana sözünü ettiğiniz "gururlu iç bağımsızlık" ile bağdaşmadığı üstünde ciddi olarak ve uzun uzun düşünesiniz.

Bu "bağımsızlık" dediğiniz şey de ne demek? "Bağımsız olmak izlenimleri"ni vücuda getirmek de, frenlemek de beceriksizlikten başka bir şey değil ki. Kısacası, boş bir şey.

"Kişinin en yüce hakkı"nı aramak, birey için gerekli olan özgürlüğü aramak, yeryüzünde insanlık var olalı beri havaları titreterek bu hakkı aramak; insanların içinde yaşadıkları ve boğuldukları vahşi ve evrensel düşmanlık havasını bir türlü temizleyememiş. aksine, insanı hayvani bencillik, kendini beğenme, hırs dedikleri pisliklerin kokularıyla iyice zehirlenmekten başka bir şeye yaramamıştır.

Kişi durmadan çığlığı basmaktadır. Çünkü kendisinde bir ikilik bulunduğunun farkındadır. Bu çığlıklarla bu ikiliği, kendindeki bu kötü tarafı, hem kendi gözünden, hem de başkalarının gözünden saklamağa çalışmaktadır. Kapitalist devletteki sınıf yapısının kendisine aşıladığı çok peşin hükümler tarafından vücuda getirilmiş zararlı şeylerin kökünü kazımadıkça, bu ikilikten kendisini kurtaramaz.

Evet, kişi bu hastalıklardan kurtulmadıkça, kıskançlık, hırs ve tamah, hasis ihtiraslar ve her türlü pislikler tarafından kemirilecek, çürütülecek, mahvedilecektir. İdeal küçük güzel yüzü, platonik bir şekilde güzel düşüncelere doğru dönecek; ama, gerçek ve iğrenç ağzı ise, önce, sözle ve hareketle hem kendini, hem başkalarını aldatmaktan ibaret alan yaşamın pratik şeylerine doğru dönmüş olacaktır.

Özgürlüğe ve iç ahenge giden yolun ya açıkça ya da gizlice inandığı şeylerin hepsini yıkmaktan geçtiğini anlamadıkça kişi "yüzyıllarca" işte hep böyle iki yüzlü bir Fanus olarak kalacaktır. İğrenç gerçek karşısında iki kişilikli, köle ve kendine uşakça hayran kalmasının sebebi budur; güçlerinin ve kabiliyetlerinin gelişmesini engelleyen şey budur.

Tarih, ırk, milliyet, sınıf peşin hükümlerinden kurtulmuş yeni bir insanın ortaya çıkmasını istiyor.

Bu insanın ortaya çıkması mümkün mü?

Zaman bu insanı vücuda getirmek yolundadır. Bütün çabalarımızı, bütün ömrünüzü, hayal edilen bu insanın yaratılmasında harcayıp kullanınız, böyle bir insan olursunuz.

1930

TIK

M. Gorki: Küçük - Burjuva İdeolojisinin Eleştirisi