03 Ekim 2016

Sevgi Soysal "Tam karanlığı bilmeyenler, dünyayı aydınlatacak bir ışığın da ne olduğunu bilmezler, bunu anlamazlar."

Tam karanlığı bilmeyenler, dünyayı aydınlatacak bir ışığın da ne olduğunu bilmezler, bunu anlamazlar. 
 
Korkma, aydınlığı bir ucundan da olsa görenlerin işi değil korkmak. 
 
Yakınlaşsak da anlatılmadık, anlaşılmadık şeyler kalacak aramızda. 
 
Sevgi sözcüğü bir kadına her zaman bir şeyler anlatır. 
 
Ne güzel suçluyuz biz hepimiz. 
 
Bu bir kış uykusudur ki hiçbir yaz sökemez.

Başına bir şey geldiğinde eğer o şeyle baş edecek gücü yoksa, güçlenene dek beklerdi.

Her şey, her zaman anlatılabilir, yeter ki bulanık bir kafanın ürünü olmasın.
 
Yakınlaşsak da, anlatılmadık, anlaşılmadık şeyler kalacak aramızda. 


Grigory Petrov - Beyaz Zambaklar Ülkesinde

İstediğiniz kadar mükemmel anayasalar yapın. Özgürlükler alanında da halka dilediğiniz kadar haklar tanıyın.

Sosyalizm veya liberalizmin sihirli gücüne dilediğiniz kadar inanın. Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa, hayata bir hiç olarak atılırlarsa, yasalar ve bütün sosyal haklar var olmasına rağmen toplumsal hayat yinede sönük ve ruhsuz olacaktır. Bu nesilden gelen memurlar bencil ve uyuşuk, devlet adamları ise politik madrabaz olurlar. 

Milletvekilleri çıkar peşinde koşar. Okullar yeni neslin bilincini körelten ve kalbini karartan birer karanlık mağara olur. Basın, sokak fahişelerinin albümlerine döner.

Tok veya aç olan halk kitleleri ise, kendilerine yabancı olan herşeye, özellikle varlıklı sınıfa mensup insanlara karşı nefret, kıskançlık ve intikam duyguları beslemeye başlarlar.

Bizim yeni ve genç vatanımız sizden böyle şeyler beklemiyor!...

(Tanıtım Bülteninden)


Empati

Göğsü kınalı serçe, gök gürlemesinden çok korkar, “gök gürlediğinde kırk kantar yağım eriyor” dermiş. Bir gün birisi demiş ki; “Sen kendin beş dirhem gelmezken nasıl oluyor da kırk kantar yağın eriyor?” Bunun üzerine serçe şöyle karşılık vermiş: “Herkesin dirhemi de kantarı da kendine göre”

Amin Maalouf - Çivisi Çıkmış Dünya

"Bu kitabı yazmamdaki amaç, geç kalındığını, ama çok geç kalınmadığını söylemek. Çöküşü ve gerilemeyi önlemek amacıyla bütün gücümüzle harekete geçmenin bir intihar, bir suç olduğunu söylemek. (...) Düşünce ve davranış alışkanlıklarımızı kökünden değiştirme, hayali gerçekliklerimizi kökünden değiştirme ve öncelikler ölçeğimizi yeniden oluşturma cesaretinin gösterilmesi gerektiğini dile getirmek."  Okurların daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Amin Maalouf, bu kez "medeniyetler çatışması" adıyla anılan ve dünyadaki bütün kültürler ve halkların geleceğini tehdit eden politikalara karşı, -yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü -hoşgörü çığlığını yeniden duymaya davet ediyor insanlığı.    Bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal  felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik  ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası... Kitabın  satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap siyasi  tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor.



Stephen Hawking "Sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahiptir."

Yaptığım şey evrenin başlangıcının bilimsel kurallarla açıklanabileceğinin mümkün olduğunu göstermekti. Bu sayede, evrenin başlangıç kararının bir Tanrı'ya başvurularak açıklanmasının gereksizliği ortaya çıkar. Bu bir Tanrı'nın olmadığını kanıtlamaz, sadece Tanrı'ya bir ihtiyaç olmadığını gösterir.

Bence beyin bilgisayar gibi bir program. Dolayısıyla teoride beyni bilgisayara kopyalamak mümkün. Bu sayede bedenen öldükten sonra bile bir yaşam formu oluşturulabilir. Ancak şu anki imkanlarla bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil.

Bilimi anlamaya başlamadan önce, Tanrı'nın evreni yarattığına inanmamız doğaldı. Fakat artık, bilim çok daha ikna edici bir açıklama sunuyor. 'Tanrı'nın aklını okuyabileceğiz' sözüyle kastettiğim şayet bir Tanrı söz konusu olsaydı, ki yok, bu Tanrı'nın bileceği her şeyi bilebileceğimizdi. Ben ateistim.

Bir süper kahraman olmayı seçecek olsam Süpermen olurdum. Süpermen'de bende olmayan her şey var.

Biz, oldukça ortalama bir yıldızın ufak bir gezegenindeki gelişmiş maymun türleriyiz. Fakat evreni anlayabiliyoruz. İşte bu bizi çok özel kılıyor.

Bu durum, zamanın, her şeyin başlangıcı olduğu anlamına gelir. Her şeyin nasıl başladığını anlayabilmek için evrenin dışında bir güç aramaya çalışmamalıyız.

Eğer uzaylılar bizi ziyaret ederse, sonuç, pek muhtemel Kolomb'un Amerika'ya ayak bastığındaki gibi olur. Bu da yerli Amerikalılar için çok iyi olmamıştı.

Doğu mistisizminin evreni bir illüzyondur. Onunla kendi çalışması arasında bir bağ kurmaya çalışan fizikçi, fizikçi olmaktan çıkmıştır.

Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu hiçbir şekilde, bilim kurallarını koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez.

Eğer biz de bilim adamlarının anladığı şekilde nükleer savaşın ve bunun getireceği yıkımın etkilerini görebilirsek, insanoğlununeylemlerinin ve teknolojinin de bir şekilde iklim değişikliğine neden olduğunu, belki de sonsuza kadar dünya üzerindeki yaşamı etkilediğini öğreniriz. Biz dünyada yaşayan insanlar, bilgilerimizi, deneyimlerimizi paylaşmakla yükümlüyüz.

Evrenin sınırlılığı hakkında çok önemli bir şey olmalı, sınırsız bir evrenden daha özel ne olabilir?

Hayatım boyunca büyük sorularla yüzleşmekten büyük zevk aldım ve onlara bilimsel yanıtlar vermeye çabaladım. Belki de bu yüzden fizik üzerine yazdığım kitaplarla Madonna'nın seks üzerine yazdığı kitaplardan daha çok kitap sattım.

Her birimiz istediğimize inanmakta özgürüz ve bir Tanrı'nın olmadığı olan benim görüşüm en basit açıklamaya sahip olan. Evreni hiç kimse yaratmadı ve yazgıyı hiç kimse yönetmiyor. İşte bu beni çok engin bir gerçekçiliğe götürüyor. Galiba bir cennet yok ve ölümden sonra yaşam yok. Evrenin devasa tasarımını kavrayabilmek için bir tek bu yaşama sahibiz ve bu yüzden ben son derece müteşekkirim.

Kara delikleri göz önünde tuttuğumuzda, belli ki Tanrı yalnızca zar atmakla kalmıyor, ayrıca gözleri kapalı oynuyor ve ara sıra da zarları görülemeyecek yerlere atıyor.

Kozmoloji üzerine ne zaman ders verilse, ben Büyük Patlamadan önce ne olduğunu sık sık sormuştum. Önce'nin olmadığı, şüpheyle karşılanır. Çünkü Büyük Patlama zamanın ortaya çıkışını sağladı, bir şey ona sebep olmuş olmalıdır. Fakat ‘neden’ ve ‘etki’ zamana ait kavramlardır. Ve zamanın varolmadığı durumlara uygulanamazlar. Bu yüzden soru anlamsızdır.

Milyonlarca yıl insan türü hayvanlar gibi yaşadı. Ancak sonra bir şey oldu tüm hayal gücümüzü ortaya çıkaran. Konuşmayı ve dinlemeyi öğrendik. Konuşma fikirlerin iletişimini sağladı, insanlığın birlikte çalışıp imkansız şeyler başarmasını da. İnsan türünün en büyük kazanımları konuşma ile geldi, ve en büyük hataları konuşmamaktan. Böyle olmamalı. En büyük umutlarımız gelecekle birlikte gerçek oluyor. Teknoloji kullanımı ile, imkanlar sınırsız. Sadece konuşuyor olduğumuzdan emin olmamız gerek.

8 Ocak 1942’de, Galileo’nun tam 300’üncü ölüm yıldönümünde doğdum. Ancak tahminimce 2000 diğer bebek de benimle aynı gün doğdu. Onlardan herhangi birinin astronomiye merak sarıp sarmadığını bilemiyorum... Ayaklarınıza değil, gökyüzüne bakın. 
Gördüğünüz şeylerin mantığını anlamaya çalışın. Evren’in neden var olduğunu düşünün. Meraklı olun.

Uzaya yayılmadığımız sürece insan ırkının önümüzdeki binyıllarda hayatta kalabileceğini sanmıyorum. Bir tek gezegenin başına gelen çok sayıda kaza var. Ama ben bir iyimserim. Yıldızlara ulaşacağımıza inanıyorum.

Yapay zeka, yeryüzünde insan ırkının sonunu getirebilir.

Yaptığım şey evrenin başlangıcının bilimsel kurallarla açıklanabileceğinin mümkün olduğunu göstermekti. Bu sayede, evrenin başlangıç kararının bir Tanrı'ya başvurularak açıklanmasının gereksizliği ortaya çıkar. Bu bir Tanrı'nın olmadığını kanıtlamaz, sadece Tanrı'ya bir ihtiyaç olmadığını gösterir.

Zamanı meydana getirmeye Tanrı'nın sebep olduğunu söylemek ne manaya gelir? Sebeplilik zamansal bir etkinliktir. Zaman daima sebep olunmuş şeyden önce var olmalıdır. Tanrı'nın naif imgesinin evrenden önce varolması, ‘zaman’ önceden yok idiyse açıkça saçmalıktr.

Zaten var olan yollar üzerinden gelecek olan mükemmel bir teoriye inanmıyorum. Bizim yeni bir şeye ihtiyacımız var. Bunun ne olabileceğini tahmin edemeyiz ya da ne zaman bulacağımızı çünkü eğer bilseydik, çoktan bulmuştuk da! Bu 20 yıl içerisinde gelmeliydi, ancak belki de hiç bulamayacağız.
wikiquote.org

İçindeki boşluğu gösteren kişi seni tamamlayacak kişidir.


Şimdiye kadar nasıl yaşadıysan gene öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıkar gelir. Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın. Var olanı değil, sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır ve sen bunca zaman aslında hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığını bilmediğin bir şeye hasretlik çektiğini anlarsın. Şamar gibi iner hakikat suratına 
 
 

Murathan Mungan - Mırıldandıklarım

Kırdın mı incittin mi birilerini 
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? 
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? 
Yeniden düşünmeliyim 
Dostluklarımı, ilişkilerimi 
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı 
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? 
Borçlarımı ödedim mi? 
Doğru seçtim mi soruların fiillerini? 
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, 
Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? 
Geri verdim mi aldıklarımı: 
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, 
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? 
Yokladım mı duygularımı 
Hâlâ sevebiliyor muyum insanları? 
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma 
Ovmalı umutları 
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan 
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım 
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar 
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar 
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler 
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey 
O kadar çok anlattım ki 
Kendime kaldım anlatmaktan...

Bunaldım kendisiyle boğuşmasını 
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan 
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, 
Ofset duyarlılıklardan


Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum 
'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği 
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum 
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları 
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde 
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar 
Hâlâ bir umut var mıdır 
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde 
Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz 
Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar 
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken 
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız 
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim 
Senin ve benim , yani bizim için...