23 Eylül 2021

Bir Yıldıza Övgü - Pablo Neruda

  Bir Yıldıza Övgü

Yirminci yüzyılın büyük ozanı, Şilili usta Pablo Neruda’dan çocuklara ve hep çocuk kalmak isteyenlere yıldızlar kadar zarif, yıldızlar kadar ışıltılı ve büyülü bir şiir.

Büyüdüklerinde, gündelik hayatın akışına katıldıklarında, düşlerini unutmasınlar, yüreklerinde ve beyinlerinde bir yıldız taşımayı ihmal etmesinler diye minik bir anımsatma...

 Türkçesi Işıl Ergüden


Geceleyin çıkıp terasına
gösterişsiz ve çok yüksek
bir gökdelenin
kubbesine dokunabildim
gecenin ve tutuverdim
sevgime dayanamayan
firuze bir yıldızı.

gece karanlıktı
karıştım sokağa
cebimde çalıntı yıldızla.

Titrek bir kristale
benziyordu
ve aniden
sanki bir avuç
buz taşıyormuşum gibi geldi bana,
ya da Başmelek’in kılıcını
kemerimde.

Korkudan,
sakladım onu
yatağın altına,
kimse keşfedemesin diye,
fakat ışığı
delip geçti önce
yün yatağı,
sonra kiremitleri
ve evimin çatısını.

Banyoya gitmek bile
tedirgin eder
oldu beni

Hep bu ışığı altında yıldızın,
parlak, renksiz,
dönmek ister gibi geceye
yanıp sönen,
görevlerimle ilgilenemedim
ve örneğin unuttum
ödemeyi faturalarımı,
sonunda ekmeksiz,
aşsız kaldım.

Bu arada, sokakta,
yoldan geçenler toplandı,
dünya malı satanlar
cazibesine kapıldı, elbet,
penceremden geldiğini
gördükleri
alışılmadık parlaklığın.

Bunun üzerine
aldım yeniden yıldızımı,
dikkatlice sardım mendilime
ve karışarak kalabalığın arasına
tanınmadan geçtim
içlerinden.

Batıya gittim,
Yeşil Nehir’e,
orada dingindir
söğütlerin altı

Soğuk gecenin
yıldızını aldım elime
ve usulca
bıraktım sulara.

Şaşırmadım ama
Uzaklaşıp gitmesine
suda erimeyen
bir balık gibi
kımıldatarak
karanlık nehirde
ışıltılı gövdesini.


Bir Yıldıza Övgü / pablo Neruda

 

Ermişin Bahçesi - Halil Cibran

Çoğunlukla Hayat'a acımasız isimler veririz, ancak sadece kendimiz acılı ve karanlıkta olduğumuz zamandır bu. Ve biz onu boş ve faydasız addederiz, ama sadece ruhumuz viran yerlerde dolaşırken ve kalp kendini aşırı bilmekle sarhoşken.  Hayat, derin, yüksek ve uzaktadır ve sadece sizin geniş görüşünüz onun yalnızca ayaklarına uzanabilse de o aslında yakındır ve sadece soluğunuzun soluğu onun kalbine erişebilse de, onun yüzünden gölgenizin gölgesi geçebilir ve en derinden gelen çığlığınızın yankısı onun göğsünde ilkbahar ve sonbahar olur.

 

 Matt Monro - Autumn leaves - YouTube

 

Biz Mektup Yazardık! – Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar

 

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, 1930’lardan 1974 yılına kadar dönemin önde gelen sanatçı, yazar, şair, siyasetçi ve işadamlarıyla yazışmalarını içeren mektuplar kültür tarihimize ışık tutarken, sanatçılar arasındaki kuvvetli bağı da gözler önüne seriyor.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, Karadut’tan Nâzım Hikmet’e, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Fikret Muallâ’ya, Âşık Veysel’den Adalet Cimcoz’a, Orhan Veli’den Necip Fazıl’a, İbrahim Çallı, Andre Lhoté, Fahrünisa Zeid, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Arif Kaptan ve daha pek çok isimle sürdürdüğü yazışmalar bu anıtsal yapıtta bir araya geliyor.

 

Arthur Schopenhauer - Toplu Eserler 1

Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir çelik yay sonunda esnekliğini kaybeder, bir başka kimsenin düşünceleri sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak varlığını koruyan zihin de körelir. Sürekli yiyerek bir kimse midesini bozar ve böylelikle bütün bedenine zarar verirse, zihinde düşünce malzemesiyle lüzumundan fazla beslenerek boğulabilir.

 

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu - Italo Calvıno

 Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu

“Bu kadın için,” diyor sözlerini kaçırmadan dinleyişimi gören Arkadian Porphyritch, “okumak her türlü niyetten ve kazanılmış her partiden arınmak anlamına geliyor; amacı en beklenmedik zamanda duyulan, nereden geldiği bilinmeyen, kitabın ötesinde bir yerlerden, yazarın ötesinden, yazının uzlaşmasının ötesinden gelen bir sesi yakalamak: Söylenmemişten, dünyanın kendi hakkında dile getirmediğinden ve henüz bunu söyleyebilecek sözlere sahip olmadığından. Adama gelince, o yazılı sayfanın ardında hiçbir şey bulunmadığını kanıtlamak istiyor; dünya yalnızca bir hile, bir yapmacıklık, bir yanlış anlama, bir palavra olarak var. Böyle olmasaydı biz kanıtlamak istediği için gerekli araçları sağlayabilirdik ona; biz derken farklı ülkelerde, farklı rejimlerde aynı işi yapanlardan söz ediyorum, çünkü işbirliği yapmayı hepimiz önerdik ona. O bunu reddetmiyordu, hatta tam tersi oluyordu. Ama oyunumuzu kabul eden o muydu, yoksa biz mi onun oyununda piyon oluyorduk? Ya söz konusu adam yalnızca delinin teki idiyse? Gizi bir tek ben çözebilirdim: Ajanlarımız aracılığıyla onu kaçırttım, buraya getirttim, bir hafta tek kişilik hücrede tuttum, sonra da bizzat sorguladım. Onunki delilik değildi; belki yalnızca umutsuzluktu; kadınla bahsi bir süredir yitirmişti; kazanan kadın olmuştu; meraklı ve doymak bilmeyen okuyuşuyla en utanç verici taklidin içine gizlenmiş gerçekleri ve gerçek olduğunu iddia eden sözler içine gizlenmiş halis düzmeceleri bulmayı başarıyordu. Bizim gözbağcıya ne kalıyordu bu durumda? Kendisini kadına bağlayan son bağı da koparmamak uğruna, kitap adları, yazar adları, takma adlar, diller, çeviriler, baskılar, kapaklar, başlıklar, bölümler, başlangıçlar, sonuçlar arasına karışıklık ekiyordu ki, kadın onun varlığının işaretlerini fark etsin, onun yanıt almayı umut etmeyen selamını alsın. ‘Sınırlarımı anladım,’ dedi bana, ‘Okuma sırasında kudretimin yetmediği bir şey gerçekleşiyor.’ Bunun en güçlü polisin bile aşamayacağı bir sınır olduğunu söyleyebilirdim. Okumayı engelleyebiliriz: Ama okumayı yasaklayan kararnamede asla okunmasını istemeyeceğimiz gerçeğe ilişkin bir şeyler okunacaktır...”

 “Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin” cümlesiyle başlayan, Calvino’nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino’nun Calvino’yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, ilk kez özgün dilinden apılan çevirisiyle Türkçede…