Yol İkiye Ayrıldı Yol ikiye ayrıldı güze batık ormanda,
Gezemediğim için üzgünüm ikisini de
Bir gezgin gibi tek başına, uzun süre
Durdum, baktım en uzaktaki yola
Bükülüyordu çalılıkların arasında;
Ardından ötekine saptım güzellikten nasipli,
Kim olsa onu seçmez miydi zaten,
Çimenlerle kaplıydı fethedilmekti niyeti;
İşin doğrusu yolların her ikisi de
Gerçekte eşit ölçüde aşınmıştı,
Ve ikisinde de seher eşit uzanırdı
Yapraklara, ayak altında kararmamıştı renkleri
Âh, ilkini bir başka güne bıraktım!
Anlamadan bir yolun başka bir yola kavuştuğunu,
Kararsızdım gidersem dönemem asla geri.
Anlatacağım derin bir âh ile bu durumu
Yıllar yılı her yerde her zaman:
Yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben--
Daha az katedilmiş olanı seçtim,
Ve bütün ayrımı yaratan da buydu...Robert Frost
Çeviri : T. Asi Balkar
*
Gidilmeyen Yol
Sarı ormanın içinde yol ayrımına geldim
Ne yazık ki her iki yoldan da gidemezdim
Yalnız bir yolcuydum,öylece durdum
Bir yolun ötelerine doğru bakındım kaldım
Ta uzaklarda yitip gittigi yere kadar.
Düşünüp dururken,öteki yolda karar kıldım
Belki de böylesi daha iyiydi
Çünkü yol yeşildi,tam yürünmek içindi
Ve oradan gelip geçenler
Üzerlerine basıp geçmiş olsalar bile.
Böylece yürüdüm gün ve gece
Yapraklar içinde tek başıma sessizce
Günler boyu böylece yol aldım
Yolun sonunu bile bile,sordum kendime
Bir daha geri dönecek miyim,diye.
İşte bir feryatla haykırıyorum,
Çağlar ve çağlar ötesine
Ormanda yol ikiye ayrıldı
Ve ben daha az yürünenine saptım
Ve bütün olanlar da bu yüzden oldu...Robert Frost
Çeviri : Selahattin Özpalabıyıklar
*
Bazen öyle yakınım ki sana, ağlarım.
Bazen öyle uzağım ki senden, gülerim.
Bazen öyle mavi ki gökyüzü çatıların üstünde,
belliymiş gibi gelir, aşk neden böyle
Nereye gidersek gidelim,
hep geç kalırız bulmak için yola çıktığımız mutluluklara.
Ve hangi kentlerde kalırsak kalalım,
geri dönmede geç kaldığımız o evler,
ayışığında bir gece geçiremeyeceğimiz bahçeler
ve sevmede geç kaldığımız o kadınlardır
hep elle tutulamayan yakınlığıyla bizi kahreden.
Ve bize ne kadar tanıdık gelirse gelsin,
burcu burcu kokuları çevreye sinmiş,
o aradığımız çiçek bahçelerinin
hep dışından geçirir bizi sokaklar.
Hangi evlere dönersek dönelim geceleyin, vakit geçtir,
kimse bizi tanımayacak kadar.
Ve hangi nehrin aynasına bakarsak bakalım,
sırtımızı dönünce ancak, görürüz kendimizi.
Agorafiliya
Çaresizliğim, sevgimsin.
Çılgınlığım, sezgimsin.
Dört bucaktan bana seslenen görmediğim her yersin.
Çığlık atmamak için sığındığım bu altı dizesin sen
Karasevda
On yıldan önce bendeki karasevda bana dünyayı on misli geri vermişti.
Şimdi geri veriyor aynı dünya aynı karasevdayı on misli.
Marooned
Öyle korkunç ki senin üstüne yazmak, bilmiyorum nasıl dizeyim sözcüklerimi bir yerimi yakmadan.
Buna karşılık, yok başka sığınağım, sen uzaktayken ...Henrik Nordbrandt
*
Hoyrat Türkü
İncil, Tevrat denen kağıtları
Yıllardır çiğneyip yaladık yuttuk.
Palavralardan korkmuyoruz artık.
Öbür dünya denen saçmalıklara
İnanmıyoruz Papa kıçını yırtsa da
Bir avuç suda fırtına yaratsa da.
Ekmek gerek bize bu dünyada, ekmek...
(1789 Fransız Devrimi
Şarkıları) Erdoğan Alkan(çeviri)
Ben isterim ki
Bulutlar ağlasın
Çocuklar ağlamasın.
Hiçbiri öksüzlük
Yetimlik duymasın.
Ben isterim ki
Konuşsun her çiçek
kendi dilince
Silahların
kesilsin sesi.
Ben isterim ki
soğuğa, karanlığa
kapansın kapılar,
Gözler kapanmasın,
Sözler kapanmasın.
Ben isterim ki,
Yangınlar sönsün,
Umutlar sönmesin.
Erişsin her meyve
kendi çağında.
Yüreklere
acı söz değmesin.
Ben isterim ki,
eğilsin dallar
bereketten.
İnsanoğlu
başını eğmesin
utançtan ya da güçsüzlükten.
Ben isterim ki
gözyaşı gibi
aksın pınarlar
berrak, duru
toprağın üzerinde.
Pınar gibi
akmasın gözyaşı
yeryüzünün hiçbir yerinde.
Ben isterim ki
Her şey eğilsin
insanın önünde
insan insana tutsak olmasın.
Ben isterim ki
sevinç, mutluluk
bol olsun.
Yürekten yüreğe,
ülkeden ülkeye
açık yol olsun...
Resul Rıza