06 Haziran 2018

Şems-i Tebrizi

Eğer hâlâ kızıyorsan, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. Eğer hâlâ kırılıyorsan, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. Eğer hâlâ kınıyorsan, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. Eğer hâlâ karşılıksız sevmiyor ve sevginde ayrım yapıyorsan, hâlâ akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir. Eğer hâlâ ‘ben’ demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hâlâ nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. Eğer hâlâ musibetlere yana yana üzülüyorsan, gerçeği bilmiyorsun demektir. Ve eğer hâlâ, ‘şikâyet’ ediyorsan, hakikati göremiyorsun demektir!..

Carl Gustav Jung: Face to Face

Kendisini büyük bir samimiyetle anlatıyor; torunlarından, okul hayatından, güçlü ve büyük oluşundan ve karıştığı kavgalardan, parasızlığından, eğitiminden, neleri okumayı sevdiğinden, Freud ile ilişkisinden ve psikolojik tiplerini oluştururken hangi klinik vakalardan yola çıktığından bahsediyor.




Haydar Ergülen - Ay Antolojisi


Elmanın küçük ve kırmızı olduğu yıl
şiir yağmurun yerine yağar
ve bordo bir ay kanar bundan aşk yerine... Bir Kızılderili Şiiri

Ocak
Yazla yıkanmış elma
caneriği olur sesinde
güzün yıkadığı üzüm
cansuyudur sevgiliye
(Eski İran Şiiri)

Şubat
Benim sende bir emanetim vardı
elma d iyedir, sende benim olan tek şey
Kızıldeniz'e git, elmayı bırak, sen de
elma boyunca yürü denizin içine
dibe vurunca anlaşılır bazı şeylerin derinliği
ben hiç elma yiyen balık görmedim
insandan yaralanacağına balıktan yaralansın bu kez
o elma kalbimdir benim eski serseriliğim
(Eski Mısır Şiiri)

Mart
Şairlik, haksızlık etmektir düpedüz
elma dururken üzümün karanlığına
her bağdan yepyeni bir salkım heves
ve her adada başkalığıyla şımarıyorsa elma
ve üzümden sarhoş olacağına, ah geçkin şair,
elmadan başı dönüyorsa, unutur elbet
genç bir âşık gibi bağbozumunu da
AY ANTOLOJİSİ

kelimeler de suçortağı olur ve şiir bozulur:
Üzümü küstürme, karanlık olan elma
gecenin ve aşkın anlattığı da bu
yaz geçsin tez güz evine dönsün
ayışığıyla yıkanmış vedalarda
sevdiğim bağbozumu
(Eski Ada Şiiri)

Nisan
Nar dahi açılsa tanesi narin
üzüm yatağında ateş, yüreği serin
elma sırmış meğer ötesi derin
bir elmayı soyamadım erenler
Ağustos'a düştüm aşktan bir umman
Ekim'de eğlendim hayli bir zaman
boşunaymış yağmur, zalimmiş Nisan
bir gönlümü bilemedim erenler
(Eski Bektaşi Nefesi)

Mayıs
Bordo yorgan
ağır geldi kışa
bundan hüzüntülü elma
(Eski Bir Haiku)

Haziran
Seni neyle geri getireceğim, de bana güzel yağmur
büyük bir ev buldum, adı sokak, bir de küçücük
parkı var, gölgesi içinde keder gibi durur
ister Haziran de, ister Ağustos, balkonunda
aşka da yer bulunur, hâlâ elmayım diye
mırıldanan şiiri de say şarabın bordosuna
keyfimiz tamam olur... demek isterdim ama,

nasıl derim, sokağa yağmur gibi konuk giden
şu küçücük kedi kız bir daha nerde bulunur?
(Eski Bizans Şiiri)

Temmuz
Cumartesi: Şehir kalabalık ve kendine çarpıyor.
Pazar: Ada sessiz ama yalandan batıyor.
Pazartesi: Sanki yazın son günü herkes kızıyor.
Salı: Yağmur nerede bir arkadaş daha ölüyor.
Çarşamba: Pul mu yetişir acıya mektup gibi yağıyor.
Perşembe: Bordo mu? Ay çıkınca boyası dökülüyor.
Cuma: Elma çürük, şiir hava gibi bozuyor.
Şiir hangi gündür?
Kim bilir?
Yazan bilmiyor.
(Yeni İstanbul Şiiri)

Ağustos
Merhamet ayları çoktan geçmiş olmalı
Ağustos merhamet kadar sıcak değilmiş!
İnsanın kendisiyle arayı açtığı zamanlar vardır
bir gün de olabilir bir ömür de, fakat
hiçbiri hoyrat sayılmaz Ağustos kadar
bazen bunca uzaklığa bakıp da insanın
git diyesi gelir Ağustos'a 'git ve merhamet
dilen zalimliğine şu adı çıkmış Nisan'dan'
Yalnızca bir yaz olsa kaybolan, değil
merhamet gibi kayıpmış şu Ağustosta şiir...
(Yeni Yaz Şiiri)

Eylül
Ha şiir yazmışsın Eylül'de
ha günah işlemişsin
bence ikisi de bir
ve yalnızlık suç gibi işlenir
Eylül'se, şiir bekleyebilir
yazma, ağaçlara bak
şiir gazel gibi dökülebilir
Elmalar kızarıyor mu beni güldürme
güldürme üstüme bir de şu sarışın Eylül'ü
şarabın tortusu bordo bir acı
Eylül'ün sonuysa hiç değişmez
ezilmiş şiirden ibarettir
("Defterlerde Kurutulmuş Şiirler"den)

Ekim
Evine dön! Ekim'den şiire giderken
kim bilir kaç bağbozumu?
(“Yola Dökülenler İçin Kılavuz'dan)

Kasım
Gidecek başka bir yeri varken Kasım'a gelen
kelimelerden şiir olur (ben gelir miydim?)
Düşecek başka bir şiir varken bana düşen
elmalardan ayrılık olur (ben de düşerdim!)
Isınacak sıcak ruhlar varken benimle üşüyen
renklerden sonbahar olur (beni de yetiştirdiler!)
Bu şiirin gidecek bir yeri yok, Kasım gibi kimsesiz
dalında bir yaprak gibi, güz ondan habersiz
üç beş kelimem olsaydı benim de tütseydi ocağım
nice bir iklime düştü ki ruh benden de tesellisiz
(Eski Yahudi Mistik Şiiri)

Aralık
"Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle''
Aralık yoktur Turgut Uyar'da
Ekim gibidir her şey
bence de öyle
Ekim gidiyorsa Aralık niye beklensin ki
Ekim'in şiiri var, Aralık'sa şiir yerine
bir kere bile geçmesin sokağımızdan
kötü şiirler gibi bekletmesin de sonuna dek
Ekim gibi ansızın bitsin ya da bitmeden...
Yarım kalsın!
Ne kadar yarım kalırsa o kadar şiir
ne kadar Ekim olursa o kadar Aralık
kalır şiire, kaybolalım diye hemen
ve şiirimiz sanki yazılmış gibi önceden
yarısı Ekim'den yarısı şiirden yarım Aralık