24 Ağustos 2016

Haydar Ergülen - İzmir Radyosu Konuşması

çocukluk yağsa, mavilik yağsa, kardeşlik yağsa
kimin yağdığı belli olmasa karışsak birbirimize
sırılsıklam olsak birbirimizden hangimiz yağmur
hangimiz çocuk, hangimiz mavi, hangimiz şair
belli olmasa da bir şiir çıksa hepimizden
şimdi ne iyi gelir ne iyi gelir ne iyi gelir!
 
1.
Dün radyodan bir yağmur söylediler,
İstanbul Radyosundan değil, Ankara sen çıkma aradan,
hep kal Ankara kal sisli kal, fakat bu yağmur
İzmir Radyosundan. Geçenlerde bulut olmuştum,
şimdi yağmur olma sıram gelmiş, olurum
dedim, madem bulutluğumu bilmişler, bana
gökyüzü kadar bir yer göstermişler, hem
oldum, hem de usul usul yağmur olsam
yeridir, dedim, oldum, uslandım.
Şiire faydam yok, bari ağaçlara… olurum, olur
hem bende yazılı, sözlü, yaşlı gözlü,
gözü yolda, gönlü bulutta yağmur da çoktur,
eski gözyaşları bile bulunur:
Hepimizin çekmecesi var, gözyaşı çekmecesi,
acı çekmecesi, simli, keder çekmecesi, işli,
çocukluk çekmecesi, gözlüklü, çocukluğumdan mı
desem ilkgençliğimden mi? Galiba en çok
iki şeyden biriktirdim: Biri sessizlik, diğeri ses
ya da şöyle,  biri iç yağmur, öteki yağmur
gençliğin sonuna doğru ikisini de harvurdum
savurdum, kendi sustuklarım da
içinde her söze kandım ve her yağmuru
üstüme alındım, bana yağıyor benim için
yağıyor sandım.
Söz uğruna şiir, şemsiye uğruna çok yağmur
yitirmişliğim vardır, bunu, bir daha aklımdan hiç
çıkmayacak kadar unuttum. Söz yağmurunda da
ıslandım güz yağmurunda da. Böylece
bazı günlerim gibi bazı sözlerim de üşüdü,
ıslandı ve kalbe soğukluk verdi.
Yağmurdan roman çıkmaz, ustasının eline
düşerse her yağmurun bir hikâyesi olur.
Yağmur dediğin şiire ve filme yağar.
Yağmurdan çok şiir çıkar, şiirden yağan
yağmursa unutulmaz. Yağmur ile şiir:
Sanki ikisi de aynı göğün mavisidir,
gönlü mavi bir anneden olma iki kardeş,
ve bence biri de mutlaka, hangisi olur mu,
elbette şiir kızkardeş.
Yağmur, siyah-beyaz filmlere yağıyorsa
renklidir. Yağmur mu film mi orasını
artık körkütük izleyen bilir.
Ortasında değil ama bir filmin
başında ve sonunda yağmur gereklidir,
(az kaldı söyleyip susmayı unutuyordum:
yağmur şiirde boşluk olarak durur)
yağmurlu filmlerde ne söz gerekir ne müzik
yağmurun yağdığı bazen ses olur bazen sessizlik
yağmurun ruha değdiğinde çıkardığı ses
yağmurun sözcüklerini ararken kaybolduğu şiir
“velhasıl her şey yerli yerinde” dediği gibi şairin
yağmur yerli yerinde yağar eski filmde…
2.
Şimdi çocukluğun çatısı kalktı ya üstümüzden
yağmurun da eski tadı yok bu yüzden
yağmur yağmıyor ki artık sudur yağan
kırmızı kiremitlerin serinlemeyişi bundan
artık çorbası hazır çocuklar hastalansa n’olur
okula gitmemek için eskisi gibi yalancıktan
yağmur kiremitlere düşer, camlara vurur
sesi içimize yağar, kalbimize düşer
belki de suyun gezgin halidir yağmur
dünyagörmüş, deryageçmiş, denizgezmiştir
yağmur biraz da eski arkadaşların yağmasıdır
eski şehirler, eski anılar, eski sevgililer yağar
her zaman altında durana ya da ondan kaçana değil
onu dinleyene, duyana da yağar, ona bakakalana da.
Çocuklar büyüdü, yağmurlar değişti, eski
geveze yağmurların yerine ki onlar yağmaz da
mırıldanırdı sanki, ince geveze derlerdi sanırım,
ikindinin gevezeliği gibi sessiz, kekeme ve
bir buluşma olarak kendisini bekleyenlerle
mırıl mırıl hişt hişt usul usul içli içli
yine yağsa yağmur konuşur gibi bizimle
derdalır gibi bizden, yaraörter gibi içimizden
söziyileştirir gibi, hatta sessizliği de onarır gibi
gibi olsa yağmur her şey yağmur gibi yağsa
çocukluk yağsa, mavilik yağsa, kardeşlik yağsa
kimin yağdığı belli olmasa karışsak birbirimize
sırılsıklam olsak birbirimizden hangimiz yağmur
hangimiz çocuk, hangimiz mavi, hangimiz şair
belli olmasa da bir şiir çıksa hepimizden
şimdi ne iyi gelir ne iyi gelir ne iyi gelir!



F. Dostoyevski "Seni düşünmeyen, anlamak istemeyen, anlamamazlıktan gelen insanlara yön değil, yol vermelisin."





Ahmed Hâşim - Akşam


Susar meşâcir-i pür-şâm içinde bülbül-i âb,
Sular semâ-yı hayâlâtı eyler istîâb;
Döner bu sâhil-i nîlîye gölgeden kuşlar
Ağızlarında güneşten birer kızıl dürr-i nâb.


Susar akşamın koruluğunda su bülbülü,
Sular hayallerin göğünü içine alır;
Döner bu mavi kıyıya gölgeden kuşlar,
Ağızlarında güneşten birer kızıl saf inci.