09 Aralık 2012

Gassan Satar "Oğluma Mektup"

Sevgili oğlum.. Ahmet'im
Aşkı tadan yüreğin artık başka bir sen yaratacaktır senden
Aşkın büyütmediği hiç bir yürek yoktur
İlk tadıdır bu yaşamın
Kendini bir birey olarak ilk bu netlikte 

hissettiğin gündür
Ve artık sadece sana ait bir yolun çizgileri çizilmeye başlanmıştır
Ve sen kendi adım izlerini bırakıp
Yürümeye başlayacağın o son saatlerdesin
Yürüdüğün yol dikenli yoldur
Elbet koklanacak çiçekler de var
Ama yine de sen bil ki oğlum
O hoş kokuya alışkınlıkla unutmak ayak ucundayken
Dikenin acısı bir yangın gibi taşınır bedeninde
Yine de yenilgi sayma acıyı


Yol dediğin ne kadar yüründüğü ile ölçülmez
Nasıl yürüdüğünü anlıyorsan eğer oğlum
Dikene şükür etmeyi unutma sakın
Bilirim inatçı çocuksun sen
Ve dik başlısın da biraz
Ben en çok isyandan dikleşen saçlarını okşamayı sevdim
Ama yine de inatla, haklılıkta dik durmayı ayır birbirinden
Yine de inat etmek yanlışlıksa
Ve bu yanlışı da yapacaksan
Varsın bu inat da senin olsun elbet... kim ne karışır
Ama sen kendine karşı direnme oğlum
Seninle isteklerin arasındaki en büyük engel
Yine senin kendinde yarattığın korkular

Ve kendine direnmelerdir oğlum

Bil ki senin yerine karar almak isteyenler hep olacak
Şaşı gözler peşinde olacak
Durmaksızın konuşan dudaklar
Ve dört yönde sonsuz yol işaret eden parmaklar
Yolundan çevirmeye çalışacak çok öğütler bir de
Yine de bil ki oğlum
Sen özgür bir ruhsun
Burnunun dikine giden yol da değil ama bilesin
Bilmeden ve duymadan bileceğin ve duyacağın doğrularla
Ben doğruyu yapıyorum diyebileceğin yönde yürü
Ki başkalarına yanlış gelecek belki
Belki en başta ben babana
Ve seni gözünden bile koruyan annene de
Hata yapmana doğru giden yolda bile olsan
Sen kendin ol oğlum
Doğrusunda ve yanlışında sen ol
Eğer yürüdüğün yolda hedefini mutlak mutluluktan ayırabilirsen
Yani bilirsen mutsuzluğun da kaçılamayacak bir yaşam gerçeği olduğunu


Tökezlemelerden korkmadan
Her eyleminin sorumluluğunu alabilirsen
Doğru yol budur oğlum senin için
Korkmaktan korkma oğlum
Korkuya teslim olmaktan kaçın sadece
Korkmayan insan yoktur
Sen de korkacaksın bazen

Ve bazen umutsuzluk ve çaresizlik yapışacak yakana
Her yol kapanmış gibi gelecek sana
Bir patikada kaybolmuşluğun acısını yaşayacaksın belki de
Eğer bu yaşamın ne olduğunu hatırlayabilirsen
Ve sonsuzluk içindeki küçük bir noktanın içinde olduğunu görebilirsen
Korkun geçecek ve umudun tazelenecektir oğlum


Yani şunu diyeceksin;
`Ben o küçük nokta değilim`
`Ben o sonsuz olanım`
Suyu düşün
Ve suyun içine girdiği kabı
Her insan ya sudur ya da o kabın kendisi
Sen şekle giren o su gibi olma sadece
Sadece akışının gücünü al
O akış ki yenilenmenin ruhunu taşır içinde
Sen hem o gücü içinde barındıran akış ruhunun kendisi
Ve hem ona şekil veren kabın kendisi ol
Yani hem su ve hem kabın kendisi olmaktır bu
Yani diyeceğim o ki
Peşin bir şekilde hiç bir inanca sarılma
Her bilgi ve gerçek
Ve üstelik ahlak ve namus bile
Değişir zaman içinde
Gerçek olan bunlar değildir
Gerçek olan onları bizim nasıl algıladığımızdır
Senin tek inancın değişimin gücü olsun oğlum
Yine de bu söylediklerim sana yanlış gelirse

Bunlar yanlıştır de
Ve kendi gerçeklerinle yürü bu yaşam serüveninde


Sana ne sev ne de nefret et diyebilirim
Çünkü var olan her duygu bizim içindir
Yani seveceksin bazı zaman
Ve nefret edeceksin içten içe
Ama hangisi olursa olsun
Hiç birinin kölesi olma
Egondan kaçman gerektiğini öğütleyecekler sana
Onu yok etmeni isteyecekler
Oysa onlar bilmiyor ki
Ne kadar kontrol altına almaya çalışırsan
O kadar kontrolünün içindesindir onun
Öyleyse sadece anlamaya çalış kendini oğlum
Egon ve arzuların senden ayrı duygular değildir
Kendinden uzaklaştırmaya çalıştığın ancak kendin olacaksın
Fark etmek bunu en değerli hazinedir
Eğer bunu böyle anlar ve bilirsen


Akıntıya karşı kürek çekmememinin de ne olduğunu anlayacaksın
Basitlik ile karmaşıklığı birbirinin içinde bulacaksın bazen
Basit bakmanın hayatın en yalın hali olduğunu anladığında
Karmaşıklığın eğri duruşundan kurtulmuş olacaksın
Basit olan şudur oğlum;
Kendinle başka bir insan arasında
Ve kendinle başka bir duygu arasında

Hiç bir üçüncü varlığı ve koşullandırmayı kabul etme
Tanrıyla yalnızsındır sen
Ve toplumla da yalnızdır
Dizin kanadığında
Yanında baban ve annen varken
Ve kanayan yarana pansuman yaparlarken bile
Canının ne kadar acıdığını gerçekten bilen tek kişi sensindir


Öyleyse aracı kullanma hiç bir eyleminde
Sen başarısızlık ya da başarının oluşturduğu kişisin
Başkalarının doğrularıyla yaşayacağına
Kendi yanlışlarınla gurur duy
Bu kendin gibi olmanın altın kuralıdır oğlum
Benim sevgim senin her zaman yanındadır
Ama bil ki kendini sevmediğin zaman
Hiç bir sevgi kar etmez sana
Bu yüzden kendinle barışıklığın anlamını iyi kavra
Bu koşulsuz sevgidir ancak
Hiçbir büyüklenmeye yürümeyen
Kendinden başka hiç kimseyi aşağılamayan
Ama kendi duruşunda sana huzur ve haklılık veren sevgidir o
İste o zaman sana duyulan sevgileri yüreğine emip
Büyütüp yeniden sevdiklerine yansıtabilirsin
Herkes gibi yaşarken 


Sadece kendin gibi olmak yaşamın en basit kuralıdır oğlum
İnanılması gerekenle
İnanılması gerektiğine öğretilen arasında fark vardır 

 İşte sen oğlum
Bu farkın içinden sıyrılan kişi ol
Kendin ol sadece
Aynaya baktığında uzun yıllar sonra
Gördüğün yüze yabancı kalma yani
Bendim yaşayan bütün bu ömrü
Ve benim yapan ve yıkan
Benim doğru ve yanlış olan diyebildiğin o an
Sen benim oğlum
Sen benim Ahmetimsin


Sabırla tembelliği birbirine karıştırmadığın an
Yürüdüğün yolda başarabilme azminden ödün vermediğinde
Vardığın ya da varamadığın bütün hedeflerde
Yetinmeyip yeniden başlayabilme gücünü bulduğunda
Ben artık oldum demeyip
Her duraktan sonra yeniden bir yol haritası çizebiliyorsan
Ve üstelik paylaşabiliyorsan kendini
Kendin gibi olan ve olmayanla
Öğretmek için değil
Ve öğrenmek için değil sadece
Öğretirken öğrenmek
Ve öğrenirken öğretmek için


Çabasız ve sırf bir oluş hali içinde olabilirsen
Sen göklerin ve yaşamın da oğlusundur artık
Eğer bir kızım olsaydı oğlum
Sana bu söylediklerimin aynısını söylerdim
Ve eğer sen de kendin olma savaşında
Kadın ve erkeğe aynı bakabilirsen
Komşu kızına ve sınıftaki kız arkadaşına
Annene ve sevgiline
Karına ve kızına
Ayırmadan ve aynı ışıkla bakabilirsen onlara
İşte sen meleklerin ve tanrının da oğlusun artık Ahmet'im...


Kar - Ahmet Muhip Dıranas

Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanllık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze inceden

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,

Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı? Kar içindesin!

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!

Uyandırmayın beni uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram

Buğulandıkça yüzü her aynanın

Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.


Ahmet Muhip Dıranas - Gerçek

Uyandığı zaman gökte yıldızlar
İnsan düşünür: belki de Allah var!
Tanrısal bir öpüştür söken şafak.

Ne hoştur insanın bir gül açası,
Koşan göklerde kuş gibi uçası,
Bulutlarla yağmur olup ağlamak.
Gitmek, sona ermeden... bir zamanda...
Başıboş bir tekne gibi ummanda;
Fırtınalarda ne yelken, ne bayrak.

Fakat beni sen uyandır, ey zeka!
Bak, işte önümde her günkü çorba,
Ekmek, kaşık ve kasesiyle bu aşk.

Sarhoş eden, davet eden bu ölüm
İçinde ben salt bir ademoğluyum,
Korkan, ölüşünü hatırlayarak.

Ey, ışığın boşandığı gerçek düş!
Bütün zamanı kucaklayan öpüş;
Yaşamak...eken insan, veren toprak.


Tersine yaşanmalıydı hayat - Norman Glass

Tersine yaşanmalıydı hayat tersine yaşanmalıydı bence. 
Önce ölümü savuşturmalıydık başımızdan. 
Yirmi yılımızı huzur evinde geçirip, çok gençleştiğimiz için atılmalıydık. 
Altın bir saatimiz olduktan sonra ise başlamalıydık. 
Kırk yıl çalışmalıydık, ta ki emekliliğin tadını çıkarabilecek denli gençleştiğimiz güne kadar. Üniversiteye gitmeliydik sonra, liseye hazır hale gelene dek parti yapmalıydık 
 İyice ufalmalıydık, oyun oynayıp sorumlulukları unutmalıydık. 
Küçük bir kız ya da bir erkek bebek olunca annemize dönmeli, 
Son dokuz ayımızı yüzerek geçirmeli 
Ve sevgi dolu bir bakışta son bulmalıydık. 

  Hayat tersine yaşanmalıydı bence...

Hayatı Tersten Yaşamak


Norman Glass ile ilgili görsel sonucu

Önemli Olan Burada Kimin Yaşadığı Değil - Charles Bukowski

Önemli olan burada kimin yaşadığı değil
kimin öldüğü
ne zaman öldüğü değil
nasıl öldüğü
büyük insanların tanınmışları değil
adı sanı duyulmadan ölenleri önemli
ülkelerin tarihleri değil
insanların yaşamları önemli
masallar düşlerdir
yalanlar değil
ve insanlar değiştikçe
gerçeklerde değişir
ve gerçekler durağanlaştığında
işte o zaman insanlar ölecekler
ve
böcek, ateş
ve seller
gerçek olacaklar...




Peyami Safa - Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Peyami Safa'nın şaheserlerinden Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Türk edebiyatında “insan ruhunun derinliklerinde ve labi­rentlerinde dolaşan ilk roman” olması ve hasta bir insanı ve onun psikolojisini ele alması bakımından önemli bir yere sahiptir. Birçok araştırmacı ve yazar tarafından Türk edebiyatında bir ilk kabul edilen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Tanpınar dediği gibi, “acının ve ıstırabın yegâne kitabı” olarak hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından başka hiçbir eser olmasa da Türk romanının var olduğuna delil gösterilebilecek kudrette bir eserdir. Romanın genç kahramanı, ayağındaki rahatsızlıktan kurtulabilmek için sayısız doktora görünür ve en nihayetinde havadar bir ortamda, stresten uzak bir istirahat dönemi geçirmesi gerektiğine ikna edilir. Ancak, gerek akrabaları olan bir Paşa'nın Erenköyü'ndeki köşkünde misafir kaldığı dönemde, gerekse kendi evi ve hastaneye gidiş gelişlerinde şuurunu adeta bir facia atmosferinde yoğurur. Peyami Safa'nın çocukluk ve gençlik dönemlerinden fazlasıyla izler taşıyan roman, hem umudu ve umutsuzluğu, hem de sevinci ve felaketi aynı sayfalara sığdırabilmiş olması bakımından insanın eşsiz bir tarifini sunuyor.

 *

 “Nüzhet bana yalan söyledi. Yalan
bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine
şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir
saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır…"

"Dokuzuncu hariciye koğuşuna doğru ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm."
 
"Güneş bile gözlerimden içeriye girdikçe kendinden daha büyük bir karanlık denizine düşmüş gibi derhal sönüyor ve içimin rengini alıyordu."
 
"Artık merhamete layık olduğumu anlamaktan utanmayacak kadar mukavemetimi ve gururumu kaybetmiştim, teslimiyetin zevki içinde başımı yastığa koydum."

Saatlerim - Paul Eluard

 

İnsan oldum, kaya oldum 

İnsanda kaya oldum, kayada insan 

Havada kuş oldum, kuşta gökyüzü 

Soğukta çiçek, güneşte nehir oldum 

Şebnemde parlayan şey 

Kardeşçesine yalnız, kardeşçesine hür.