15 Ağustos 2017

Atatürk ve Devlet Sosyalizmi

1-) ''... İkincisini de Prof. Dr. Reşat Kaynar kaydetmektedir. Atatürk 1932 yılında bir sohbet sırasında, 'Kemalizm diyorsunuz, ne demek Kemalizm?' sorusunu sormakta ve Kemalizm, Socialisme d'Etat (Devlet sosyalizmi) demektir' diye yanıtlamaktadır...''

2-) Atatürk, 23 yaşında Harp Akademisi öğrencisiyken not defterine şöyle yazar: "Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı"

3-) Atatürk, 1919’da Samsun’da karaya ayak basıp Amasya’ya geçerken Havza’da karşılaştığı bir Sovyet subayıyla söyleşisinde: Sovyet subayının ne yapmayı amaçlıyorsunuz sorusuna karşılık olarak, bizim hedefimiz devlet sosyalizmidir demiştir.

4-) Sabiha Sertel, anılarında 1924 anayasasının hazırlanması sırasında Ağaoğlu Ahmet Bey’in ağzından Mustafa Kemal’in devlet sosyalizmi düşüncesinde olduğunu şöyle anlatıyor:
"Devletçiliğin anayasaya girmesini istiyorlar. Bu şimdiye kadar kabul edilen maddelere zıttır. Mustafa Kemal’le bu konu üzerinde uzun boylu konuştuk. Kızdı, ‘ben Socialisme d’Etat istiyorum‘ dedi." 

Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkeye devlet sosyalizmini getirmek istediğini bazı kaynaklar iddia etmektedir.

Bunlardan birisine, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1919'da Samsun'a çıkışının ardından Havza'da, Sovyet heyetinin başında bulunan bir albayla yaptığı görüşmede tanık olunmuştur. Atatürk, Sovyet albayının yönelttiği, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin biçimi konusunda, "Yâni Bolşevikliğin prensipleri üzerine kurulmuş bir cumhuriyet değil mi, Generalim?" sorusuna karşılık, "Öyle olacak, devlet sosyalizmi dersek, daha doğru söylemiş oluruz" yanıtını vermiştir.[10]

Yine Kurtuluş Savaşı döneminde çıkarılan Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde, devlet sosyalizmine dair şöyle bir yazı bulunur: "Sosyalizm’in pek çok esaslarını, milli idaremizi bozmadan alır, tatbik ederiz. Şirketleri yavaş yavaş millileştiririz. Hükümet tekelini halk lehine çoğaltırız ve ayrıntısı burada uzun sürecek daha birçok ıslahat yaparız. Özel tabiriyle, bir nevi devlet sosyalisti oluruz. Fakat hakiki vasfımız, Avrupa matbuatının verdiği isimdir: Ulusçu Türk hükümeti!"[11]

Bir diğerini ise Prof. Dr. Reşat Kaynar aktarmıştır:

"1932 yılının Temmuz ayında, Ankara'da Birinci Türk Tarih Kongresine katılmıştım. Atatürk, her oturumu dikkatle izliyordu. Kongrenin sonunda verilen bir çaylı toplantıda, Atatürk'le iki saati aşan bir süre içinde konuşmuştuk. Bu konuşmanın önemli noktalarından biri de, Kemalizm hakkındaki sözleriydi. Atatürk:

'- Kemalizm diyorsunuz. Ne demek Kemalizm? Kemalizm demek (Socialisme d'Etat) demektir.' tarzında konuşarak, kamu teşebbüsünü savunmuştu.

26 Ağustos günü, İş bankasının kuruluş yıldönümünde de, özel teşebbüs hürriyetinin, iktisat siyasetindeki olumlu mevkiine işaret etti. Böylece Türkiye'nin ekonomik yapısına uygun bir iktisat siyaseti arayan Atatürk'ün, çeşitli şartlar altında, çeşitli davranışlarını görmüştük" [12] Reşat Kaynar bu anısında, aslında bu söylemlerin Atatürk'ün pragmatizminden kaynaklandığını söylemiştir.[kaynak belirtilmeli]

Mahmut Esat Bozkurt ise devlet sosyalizmini şöyle tanımlar: "Devlet Sosyalizmi, özel mülkiyeti tanıyan, fakat insanın insan tarafından sömürülmesini önlemek ve milli kalkınmayı başarmak için devlete ekonomik işlerde kontrol ve teşebbüs hak ve yetkilerini kabul eden bir sistemdir."[13] Lakin bu tanım, devlet sosyalizminin teorisyeni olan Lassalle'nin tanımıyla çelişmektedir.

Erich Von Daniken - Tanrıların Şoku


 "TANRILARIN ARABALARI" yazarından...

Çok eski çağlardan kalma efsaneler, yazıtlar ve arkeolojik bulgular, insanların binlerce, on binlerce yıl öncesinde de dünya dışından gelen yaratıklarla temas kurduğunu işaret ediyor. Yeni Çağ’ın büyük kaşifleri, çoğu kez “vahşiler“ tarafından bir zamanlar atalarını da ziyaret etmiş “Tanrılar“ olarak karşılandıklarını kaydetmişlerdir. Günümüzde de, uzaydan gelen konuklarla ilgili sayısız tanık ifadesi vardır. Erich von Daniken, bu kitabında bir dizi metin ve resimle bu karşılaşmaların nasıl cereyan etmiş olabileceğini, “Tanrıların Şoku“na uğrayan dünyalıların nasıl tepki gösterdiklerini, gelecek kuşaklara ne gibi aktarımlarda bulunduklarını belgelemeye çalışıyor.



Mevlana Sanat



Senin ışığında öğrendim sevmeyi.
Senin güzelliğinde şiirler yaratmayı.

Dans edersin göğsümün içinde,
herkesten saklı,

fakat, görürüm seni ben bazen,
işte bu sanat o manzara.


Çeviri: Vehbi Taşar

 
 
  “In your light I learn how to love.
In your beauty, how to make poems.
You dance inside my chest,
where no one sees you.”
but sometimes I do,
and that sight becomes this art.

Mevlana Jalal ad-Din Rumi

Paul Auster - Ay Sarayı

 
"Uçurumdan atlamıştım ve son anda bir şey uzandı, beni havada yakaladı. O bir şeyin adına sevgi diyorum. İnsanı düşmekten alıkoyacak tek şey, yerçekimi yasalarını yok edecek kadar güçlü tek şey sevgidir."

"Yaşamını rüzgarın esintisine bıraktığın zaman, daha önce hiç bilmediğin, başka koşullarda öğrenilemeyecek şeyleri keşfediyorsun."


- - - - -

 New York Üçlemesi, Leviathan, Şans Müziği, Yükseklik Korkusu, Yanılsamalar Kitabı gibi gizemli romanlarında hep insanın kimliğini, yaşamının anlamını arayan Paul Auster, Ay Sarayı’nda, Marco Stanley Fogg’un tuhaf öyküsünü anlatıyor. Artık çalışmamaya, yemek yememeye karar veren Marco, bütün bunların nereye varacağını merak eder. Geçmişinin anahtarlarının, yazgısının temel bilmecesinin peşindedir. Fantezi ile iç monologların ustalıklı karışımından oluşan Ay Sarayı, yirminci yüzyıl başlarından insanın Ay’a ayak basışına uzanan döneme kadarki üç kuşağı kapsayan bir roman. Gülümseten ama hüznü de elden bırakmayan bir yaşlanma öyküsü. Ay Sarayı, Fransa’nın ünlü kitap dergisi Lire tarafından 1990’da “yılın en iyi kitabı” seçilmişti. Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından biri sayılan Auster, uçsuz bucaksız bir hayal gücünün kapılarını aralıyor. 

*
 
 Ay Sarayı, yeni Amerikan romanının en ilginç, en yetenekli yazarlarından biri sayılan Paul Auster'ın çok beğenilen bir romanı. Romanın başkişisi olan Marco Stanley Fogg, artık kıpırdamamaya, çalışmamaya, yemek yememeye ve bütün bunların doğuracağı tehlikeleri göze almaya karar verir. Böylece, nereye kadar gidebileceğini bu süreç içinde neler olup biteceğini merak eder. 60'lı yılların çocuğu olan Fogg, yorulma nedir bilmeden geçmişinin anahtarlarını arar, yazgısının temel bilmecesinin yanıtlarını bulmaya çalışır. Manhattan'ın kanyonlarından Utah'ın çöllerine yolculuk yapan Fogg, şaşırtıcı ve zengin olaylarla ve kişiliklerle karşılaşır. Roman, insanların Ay'da ilk kez yürüdükleri yaz mevsiminde başlayıp zaman içinde ileri geri hareket ederek üç kuşağı kapsar. Rastlantı ve belleğin yönlendirdiği Ay Sarayı'nda trajedi ve kefaret ödeme, lirizm ve mizah iç içedir. Bugüne kadar yayımladığı romanlarıyla yaşadığı çağın en iyi, en özgün romancılarından biri olmaya aday gösterilen ve müthiş bir hayal gücüne sahip olduğunu, daha sonra yazdığı Yükseklik Korkusu adlı romanında da kanıtlayan Paul Auster'ın en eğlenceli yapıtlarından olan Ay Sarayı'nın keyifle okunacağına inanıyoruz.
 

" Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup, bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların, mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu." Nikos Kazancakis


 “Ne makine şu insan be; içine ekmek, şarap, balık, turp koyuyorsun. İç çekmeleri, gülüşler ve düşler çıkıyor.” 
 
 “Eğer bugün dünyada bir kılavuzu, Hintlilerin dediği gibi bir Guru, Aynaroz Papazlarının dediği gibi bir Yeronda, seçmem gerekseydi kesinlikle Zorba’yı seçerdim.”
 
 “Bazen içimden, küçük bir ânı alıp karşılığında bütün hayatımı veresim gelir.” 
 
 “Biz, güneşin bir an önce batmasını, işçilerin paydos etmesini, kumsalın üzerine uzanmayı, doyumsuz köy yemeğimizi yemeyi, Girit’in sek şarabını içmeyi ve söyleşimize başlamayı bekliyorduk.”
 
 “ Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum. Özgürüm.”
 
  “Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım sevdalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan!”
 
Zorba


Nahit Ulvi Akgün - Birisi




 
Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir.
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze.
Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda.