18 Mart 2021

18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 106. Yılı Kutlu Olsun!

 
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Tüm Kahraman Şehitlerimizi Saygıyla ve Minnetle Anıyoruz.

ÇANAKKALE DESTANI
Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde,
Bin dokuz yüz on beşin, Mart'ın on sekizinde.
O bir destan değildi, masal sayılır destan,
Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan.
Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı,
Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı başı.
Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi,
Her birisi sanki de, cehennem zebanisi.
Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale,
Kurdular her cephede, etten, yürekten kale.
Haçlı haçın altında, hedef almış hilali
Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali.
Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine
Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine.
Düğüne gider gibi, gittiler şahadete,
Koştular seve seve, en büyük ibadete.
Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer
Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler,
Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar,
Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar.
Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar,
Sevindiler giderken, Allah'a kavuşanlar.
Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler
Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler.
Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali,
Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali.
Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda,
Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda.
Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu,
Şehitleri O Nebi, kucağında uyuttu.
Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar
Bugün tarih onları, altın harflerle yazar.
Namazsız ve Kur'an sız, düşse de bir yanına,
Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına.
Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer,
Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer.
Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler,
Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler.
Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez
Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez.
Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar,
Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar.
Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin,
Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin
Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına,
Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına.
Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti,
Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti.
Kasım Kaplan

Ceyhun Atuf Kansu " Ben bir halk ve toplum ozanıyım."

Bireysel bilinçaltı gibi bir de ulusal bilinçaltı vardır, bireysel bilinç yasalarını çoğu kez nasıl bu gizli bilinçaltı yönetiyorsa, ulusal yapının yasalarını da yaşanmış, denenmiş, yılların hazinesi gibi kapalı duran ve bir halkın iç yaşayışını biçimlendiren ulusal bilinçaltı yönetir. Bir ulusun bilinçle yaşar hale gelmesi için kendi ana hazinesi olan yaşayışının kaynaklarını biçimlendiren bilinçaltını yoklaması, işleyerek aydınlığa akıtması gereklidir. (Kansu 1950, Bekçi Gazetesi)

Ben bir halk ve toplum ozanıyım. Ya da öyle bir ozan olmak istiyorum. ... Sevdiğim ozanlardan en aşağı üçü halk ozanıdır. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan’dır. Güneş vurmuş dereler gibi akmalımısrağlarım. Bulanık sulardan hoşlanmam. ... Türk halk şiirine öykündüğümü söyleyebilirler. Ben o şiire öykünmüyorum; okulum benim o şiir; şiiri o okulda öğrendim. Gerçek şiir de orada, halktadır diyorum (Kansu: 1967)


Sen bütün sevinçlerin kaynağısın, ey insan!

Tabiata güzellik örer senin düşüncen.

Mavi gök örtüsüne işlenen sonsuz zaman,  

Yaşamak...bir dağ boyu yaşamak, her endişen. (Kardeş Sofrası)


Bergamayı görmelisiniz ilk önce,

Aralarında otlar biten o anfilerde,

Bakmalısınız doya doya o aydınlığa,

Nerede diye haykırmalısınız o miras. (Haziran Defteri)


 
İşliği Güneş Tanrısına kapı komşu

Bir demirci ustasıydım

Alacahöyük’te.

Beş parmağımı basarak kızgın demire

Güneşi işlerdim ellerimle.

 Ellerim, ellerim, ellerim

Şimdi bir durgun araçtır müzelerde.

Bir gün üzüm yerken

Ve güneşi döverken  

Alıp götürdüler beni

Kralın koruyucuları, geçirip

Boğazköy’ün taş sokaklarından

Uygarlığı onlar yarattı sanırsınız

Yani Hattuşaş soyluları.

Oysa halkın özleminden

Yaratıcı emeğinden kalmadır güneş halkası. (Kardeş Sofrası)


 
Var mıyız, der, sorar zeytin ağacı altında

Gül hatmi bayırından aşağı Bilge Tales

Varolmasak nedir bu deniz

Köpüklü maviliği görür müyüz?

Direkleri katran ağacından bu Fenikeli gemileri

Yürütür müyüz dalgalara karşı......(Bir Kasabadan Resimler)


Pembe nanelerde ak kelebekler,

 Islak kanatlarla uçar sinekler,

Oyun oynar suda büyülü renkler,

Böğürtlenler suyu öper, dallardan. (Kardeş Sofrası)


Beyler kale tutmuşlarsa karşıda

Tüm tartılar bozulmuşsa çarşıda

Eteklerinden gülmenin yapraklarını savurarak

Kasaba yolunu yarına döşemek ne güzel

Yarın hep gülen halkındır (Kardeş Sofrası)


 Pembe nanelerde ak kelebekler,

Islak kanatlarla uçar sinekler,

Oyun oynar suda büyülü renkler,

Böğürtlenler suyu öper, dallardan. (Kardeş Sofrası)


Yaşanılacak bir yurt haline gelsin diye Anadolu, birbirimizi sevelim, birbirimizi tanıyalım, birbirimize bağlanalım, birbirimize saygı gösterelim diye yazacağım durmadan.


Bu çocukları, bu habersiz çocukları,
Görmediniz, anlatamam, ürperiyorum...(Bağımsızlık Gülü – Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü)


Çalışan insan ne kadar güzeldir…(Bağımsızlık Gülü – Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü)


Dostum tezgah, dostum tarla, dostum çarşı

Ben iyi günlerin hamurunu yoğuran emekçi.

Ben çalışan bir insanım, emekçi...(Bağımsızlık Gülü – Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü)


Bilginin yarısı söz ise, yarısı gözdür...(Balım Kız, Dalım Oğul) 


Nisan yağar sap olur,

Mayıs yağar çeç olur...(Balım Kız, Dalım Oğul)


Kaya bilip aşkına dayandım...(Bağımsızlık Gülü – Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü) 


Kadınım saçlarını tarar aynada,

Benim parmaklarım değmişçesine.

Bahçeye çıkıp şarkı söyler içinden

Sesinden sesim geçmişçesine...Bekleyen Kadının Günü


Düşün, düşün ki anne ben daha çok küçüğüm,
Ilık ellerimden tut, beraber götür beni,
Oyuncakçıda büyük mavi bir gemi gördüm,
İşlenmiş, dalgaların köpüğüyle yelkeni...Çocukluk Aşkı

Anne, bahar geliyor uyansana
Çık altın eşikte bekle beni,
En güzel tılsımları buldum sana
Koklayabilmek için nefesini...Uyuyan Güzel Anneye