08 Şubat 2021

İyinin Egemenliği - Iris Murdoch

iris3

 

 

İster klasik ister çağdaş olsun, felsefenin sorunları çoğu zaman karışık bir düzlemde tartışılır ve felsefe, bu tartışmaya her zaman açıktır. Iris Murdoch, insanın talepleri ve istekleri üzerinden, felsefenin temel sorunlarını tartıştığı bu makalelerde, kavramların altını adeta bir maden işçisi gibi kazarak, kendi gerçeğini, “iyi”sini aramaktadır. Bunu yaparken de varoluşçuluktan davranışçılığa, psikoloji ve psikanalizden Marksizm'e, sonra en başa, Platon'un Devlet'ine atıfta bulunur.

Ahlakın kavramlara, özellikle “iyi”ye yaklaşımını değerlendirmeye, yeniden adlandırmaya ve korkusuzca tartışmaya çalışır Murdoch; buna Tanrı da dahildir. Hatta bazen kendi teorilerini tartışmaya açarak, yeni bir yön, yeni bir çıkış yolu arar. İyinin Egemenliği, bahsi geçen çıkış yolunun felsefeyle birlikte olacağını anlatan, Murdoch'ın belki de en değerli tartışmalarını barındıran, zihin açıcı bir eser.

 

Alfred Adler - Yaşam Sanatı

 Alfred Adler ile ilgili görsel sonucu

 

Ne zaman sürekli hareket halinde bulunan, bu arada şiddetli ruhsal çalkantı ve tutkulara konu olan kişilere gözlemlesek, bunların kendilerine güçlü bir aşağılık duygusunu barındırdıkları sonucuna varırız. Güçlükleri göğüsleyebileceğini bilen bir insan sabırsızlığa kaptırmaz kendini.

 

Thomas More seçme sözler

“Barış Avrupa krallarının umurunda değildir. Onlar kan dökerek ülkeleri ele geçirirler sadece. Kralların danışmanları ise daha yüksek mevki kapmaktan, keselerini altınla doldurmaktan başka bir şey düşünmeyen beş para etmeyen dalkavuklardır.”

"Silahla kazanılan şeref, şerefsizliklerin en büyüğüdür."

"Farz edelim ki beni yakalamak için ormandaki tüm ağaçları kestin ve bu sefer şeytan senin peşine düştü. Tüm o ağaçları kestiğine yani bütün o yasaları yerle bir ettiğine göre neyin arkasına saklanabilirsin."

"Çağımızın en büyük sorunlarından biri, çok fazla tahsilli insan olmasına rağmen az sayıda aydın olmasıdır."

‘’…. Aaslında kral için tebaasının olabildiğince az malı olması evladır çünkü kendi güvenliği için bunun böyle olması gerekir, aksi halde halk servet ve özgürlükten arsızlaşır.  Servetin ve özgürlüğün olduğu yerde insanlar katı ve adaletsiz buyruklara sabırla boyun eğmeyi zül sayar. Buna karşın yoksulluk ve kıtlık insanları köreltir, uysallaştırır ve isyana hazır cüretkâr ruhları eze eze öğütür."

"Kendini beğenmek öyle bir cehennem yılanıdır ki, insanın yüreğine sinsice süzülüp girer, onu zehirleyip gözünü kör eder, daha güzel bir hayata giden yoldan saptırır onu. Bu sürüngen, insanların öylesine içine işler ki, onu koparıp atmak kolay olmaz."

''Ütopialılar aklı başında insanların, yıldızlar ve güneş dururken, bir incinin ya da bir elmasın cılız parıltısına düşkünlüklerine şaşarlar. Bir koyunun sırtında taşıdığı yükün en incesinden yapılmış giysiler giyiyor diye bir insanın daha soylu, daha değerli olacağını sanması deliliktir onlar için. Kendiliğinden hiç de yararlı olmayan altına neden bu kadar değer verildiğini, insanın dilediği gibi kullandığı bir nesnenin nasıl insandan daha üstün sayılabileceğini anlamıyorlardı. Bir de şuna şaşırıyorlardı: nasıl oluyor da bir eşek kadar bile kafası işlemeyen vicdansız, ahlaksız, budala zenginin biri, sadece birkaç torba altını var diye, akıllı dürüst bir sürü insanı buyruğu altında köle gibi kullanabiliyordu?''

‘’Az bulunduğundan ötürü değerli sayılmaları insanoğlunun çılgınlığına verilmeli. Tabiat, o eşsiz ana, altın ve gümüşü yararsız, boş nesneler olarak çok derinlere gömmüş; oysa havayı, suyu, toprağı, iyi ve gerçekten yararlı olan her şeyi gözler önüne sermiştir.’’

"Ve açlıktan ölen, soğukta titreyen, hastane kapılarında can veren bir insanın yazgısı ne denli acıysa; doğanın güzelliğinden, düşünceden, şiirden, müzikten haz duyamayan bir insanın yazgısı da o denli acıdır."

"Tanrım, bu bildiğimiz en iyi din olduğu için, bu şekilde ibadet etmek bildiğimiz tek yol olduğu için sana bu şekilde yakarıyoruz. Yanılıyorsak bizi affet…"

“Toplum her insana eşit bir güvenlik sağlamalıdır... Kralın en kutsal görevi kendinden önce halkın mutluluğunu düşünmektir. Zorba kralın tahtta oturmaya hakkı yoktur. Halkın acıları iniltileri ortasında keyif sürmek krallık değil zindan bekçiliği demektir.”

(Bu söz bana Behlül Dânâ’nın bir hikâyesini hatırlatır: Bir gün Hârûn Reşit, Behlül Dânâ’ya sorar: ”Hırsızlık etmenin cezası nedir?” Behlül cevap verir: ”Eğer hırsız, hırsızlık etmeyi kendine iş edinmişse eli kesilmelidir. Yok eğer aç kaldığı için yapıyorsa, Halife’nin eli kesilmelidir.”)

‘’Halkın yoksulluğu kralın varlığını korur.’’

‘’Kralların sarayında felsefeye yer yoktur.’’

"Çünkü bir devletin gelişmesi de, yıkılması da o devleti yönetenlerin ve yargıçların elindedir. Yargıçların adam kayırmaları ve para tutkusuna kapılmaları, bir devletin en sağlam ve en güvenilir yanı olan adaletini yıkıverir.’’

‘’Hükümdarlar kendilerini barışın faydalarından çok savaş meselelerine adamışlardır.’’

‘’Halkın yararından söz edenler, aslında kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmezler.’’

‘’Aşırı doğruluk aşırı haksızlık getirir. Kanunları yazanın aklı o kadar hatasız, o kadar kesin midir ki buyruğunu dinlemeyen kılıcı hak etsin?’’

‘’Paranın insana işletmeyeceği suç yoktur.’’

"Hayal gücünü kaybeden toplum yarınsızdır."

‘’İyi bir kral nedir? Kurtların yaklaşmasına izin vermeyen bir çoban köpeği. Peki, kötü bir kral nedir? Kurdun ta kendisi.’’

‘’İnsan ne denli yükselirse, o denli kötü olur düşüşü.’’

‘’Tanrı bize yalnız başkasını değil kendimizi öldürmeyi bile yasak etmiş. Oysa biz yasaların gölgesine sığınarak birbirimizi boğazlayabiliyoruz!’’

‘’Hayatta hiçbir şey insan hayatı kadar değerli değildir.’’

‘’Kötülük yapmak isteyen, sadece karşısına bir engel çıktığı için bu kötülüğü yapmamışsa niçin suçlu sayılmasın?’’

‘’Kralın istediğini kitaba uydurmaktan kolayı mı var? Ya yasalarda yeri bulunur, ya da bir yasanın sözleri gereğince yorumlanır.’’

‘’Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz.’’

‘’Her şeyin parayla ölçüldüğü yerlerde, lükse ve ahlaksızlığa hizmet eden çok sayıda gereksiz zanaat ortaya çıkmıştır.’’ ‘’Çiğnenip geçilir kralların çizdiği bütün sınırlar, krallar ölür, ütopyalar değil.’’

‘’Saygınlık, dilenciler üzerinde otoritesini uygulamakla değil, zengin ve mutlu insanları yönetebilmekle sağlanır.’’

Hayal gücünü kaybeden toplum yarınsızdır.

Ayşe Emel Mesci "Çekin Elinizi Baleden"

 Ayşe Emel Mesci Türkiye Dans Sporları Federasyonu (TDSF) açacağını duyurduğu “bale antrenörlüğü” (!) kursunu Bale Sanatçıları Derneği’nin başlattığı “bale spor değildir” protesto kampanyası üzerine “ertelemiş”. Yani “yanlış yaptım, bu işten vazgeçtim” dememiş, “daha uygun bir zaman kolluyorum” mesajını vermiş.

Merak ettim, TDSF’nin bağlı olduğu World Dance Sport Federation sitesine bir göz attım. Türkçeye “Dans Sporları” diye çok genel bir ifadeyle çevirdikleri terimin İngilizcesi de Fransızcası da “Sportif Dans”, “Spor Türü Dans” olarak karşılanabilir ancak. Dünyada çokça yapılan dans yarışmaları konseptinden yola çıkılarak kurulmuş ve Latin danslarıyla salon danslarını (toplam 10 dal) içeren bir “spor federasyonu”. Tırnak içinde yazıyorum çünkü bir sporun en önemli tanınma ölçütü olan olimpiyatlara kabul edilmeyi henüz başaramamış. 2020 Tokyo Olimpiyatları (2021’de gerçekleşir umarım) kapsamında da yok, 2024 Paris Olimpiyatları kapsamında da...

Ama sinema tarihinde bu sporun unutulmaz bir yeri var: Jane Fonda’nın yıldızının parladığı “Atları da Vururlar” filmi, çiftlerin kazanmak için durmaksızın dans etmesi gerektiği bir dans maratonu üzerinden kapitalist düzeni yerden yere vuran bir Sydney Pollack klasiğiydi.
BALE SPOR DEĞİLDİR

Benim sanat hayatım beş yaşında bale ile başladı. İlk hocam sevgili Yıldız Alpar’dı. Altı yaşındayken o sırada Beşiktaş’ta bulunan konservatuvarın giriş imtihanını kazanmıştım. Evin Ilgar, Madam Olga, Rezzan Abidinoğlu ve ne yazık ki artık hayatta olmayan Gönül Yaltırık’tan ders aldım. Dokuz yıl süren bir eğitimin ardından koreograf olarak mezun oldum. Aynı dönemde konservatuvarın tiyatro bölümüne de devam ediyordum ve sanat hayatımdaki yolumu seçmiştim. Ama 9 yılımı verdiğim ilk göz ağrımı, baleyi hiç unutmadım, sahnede de o eğitimde edindiğim bilgilerden çok yararlandım. Günümüzde bale eğitimi daha uzun sürüyor ve mutlaka çocuk yaşlarda başlıyor. Bu bir zorunluluk. Çünkü bale sanatının gerektirdiği esnek ve özel kas yapısı ancak küçük yaşlardan itibaren çalışılırsa şekilleniyor. Öyle bir haftalık, iki haftalık kurslarla yapılacak bir şey değil bale; insanlar bu sanata bir ömür veriyorlar.

TDSF Başkanı olan Tolga Han, işlettiği özel dans stüdyolarından bildiğimiz, televizyon eğlencelerinde “Tolga Han ve dans grubu” diye gördüğümüz bir isim. O stüdyolarda insanlara parasıyla öğretilen danslar (Latin, flamenco, tango, vb.) bugün başkanlığını yaptığı federasyonun yarışma dalları, herhalde stüdyolar da dans sporları kulübü olmuş. Buna niye gerek duyulmuş bilemiyorum, tartışmak da istemiyorum. Ama “bale antrenörü” gibi saçma sapan bir terim üretilince o zaman Tolga Han Bey’e bir hatırlatma yapmak gerekiyor haliyle.

Bize balede “karakter dansları” başlığı altında Slav, Macar, İspanyol danslarını, ayrıca Anadolu halk danslarını öğretmişlerdi. Anadolu halk dansları hocamız Fikret Değerli’ydi. Baleyi kendi adımlarımızla buluşturma çabasından yıllar sonra tiyatroda oyunlar sahnelerken çok yararlandım.

Bale, yıllar yılı sporcuları aratmayan bir fiziksel emek sarf edilen, ama sonuçta dansı ve koreografiyi üst düzey bir estetikte buluşturan bir sanattır. Balenin antrenörü olmaz, hocası olur, koreografı olur. Bale spordur demeyin, bütün dünyayı kendinize güldürmeyin. Siz en iyisi çekin elinizi baleden, enerjinizi kendi spor dalınızı olimpiyatlara kabul ettirmek için harcayın.

Ayşe Emel Mesci

 

Bir Demet Müzik

Nordsø & Theill - Good Morning (feat. Caroline Francesca) - 0138 - YouTube

Gabriel FAURE': Pavane, Op. 50 - Paintings By "CLAUDE MONET" - YouTube

Schubert - Serenade - YouTube 

Adagio - Johann Sebastian Bach - YouTube

French Latino - Historia de un Amor - YouTube

Samuel Barber - Adagio for Strings - YouTube


Wislawa Szymborska - Olasılıklar


Sinemaları tercih ederim.
Kedileri tercih ederim.
Warta kıyı boyundaki meşeleri tercih ederim.
Dickens’ı  Dostoyevsky’e  tercih ederim.
Kişileri seven kendimi
ademoğlunu seven kendime tercih ederim.      
İğne, iplik taşımayı– ne olur ne olmaz- tercih ederim.
Yeşil rengi tercih ederim.
Herşeye kusur bulan bir sebep üzerinde diretmemeyi tercih ederim.
İstisnaları tercih ederim.
Erken ayrılmayı tercih ederim.
Doktorlarla başka şeylerden konuşmayı tercih ederim.
Eski moda, ince-çizgili desenleri tercih ederim.
Şiir yazma saçmalığını,
şiir yazmama saçmalığına tercih ederim.
Aşk  meselesine gelince,
belirsiz yıldönümlerini tercih ederim
- ki hergün kutlayabilelim .
Kesin konuşmayan
ahlak kuramcılarını tercih ederim.
Tutarlı zarafeti, taşkın nezakete  tercih ederim.
Sivil giyimli kişilerle dolu dünyayı tercih ederim.
Savaşı kaybeden ülkeyi, savaşı kazanan ülkeye tercih ederim.
Bazı saklı alanlarım olmasını tercih ederim.
Karmaşanın cehennemini, düzenin cehennemine tercih ederim.
Grimm Kardeşlerin masallarını , gazete haberlerine tercih ederim.
Çiçeksiz yaprakları, yapraksız çiçeklere tercih ederim.
Kuyrukları kesilmemiş köpekleri tercih ederim.
Açık renk gözleri tercih ederim
-benimkiler koyu olduğu için.
Çekmeceli çalışma masalarını tercih ederim.
Burada belirtmediğim daha birçok şeyi tercih ederim,
yani, pek çok şey de artakalacak söylemediğim.
Bir hiçin arkasına sıralanmış kayıp sıfırları tercih ederim.
(Evimdeki) böcek baskınını, (uzaydaki) samanyolu saltanatına tercih ederim.
Tahtaya vurmayı tercih ederim.
Ne kadar sürecek ve ne zaman bitecek diye sormamayı tercih ederim.
Mevcut durum- geçerli nedeni ile- hüküm sürerken
rastlantısal olasılığı aklımda tutmayı tercih ederim... Çeviri:Bilen Kale