28 Temmuz 2016

Yobazlık

Köprüden geçmekte olan yobaz, bir adamın intihar etmek üzere olduğunu görür.
Koşarak yanına gelir ve ‘Dur, sakın yapma’ der.
Adam ‘neden’ deyince yobaz, ‘Yaşamak için birçok neden var’ karşılığını verir ve aralarında şu konuşma geçer:
- Dindar mısın?
- Evet.
- Ben de...
Hıristiyan mısın Budist mi?
- Hıristiyan.
- Ben de...
Katolik mi yoksa Protestan mısın?
- Protestan.
- Ben de...
Episkopal mi yoksa Baptist misin?
- Baptist.
- Ooo, ben de...
Tanrının Baptist Kilisesi’nin mi, yoksa İsa’nın Baptist Kilisesi’nin mi üyesisin?
 - Tanrının Baptist Kilisesi’nin.
- Ben de...
Tanrı’nın reformcu Baptist Kilisesi mi, Tanrı’nın orijinal Baptist Kilisesi mi?
- Tanrı’nın reformcu Baptist Kilisesi.
- Ben de...
1879 tarihli mi, yoksa 1915 tarihli reformdan yanasın?
- 1915.
Yobaz, ‘Vay kafir vay’ diyerek adamı köprüden aşağı iter!


Adam Olmak - Rudyard Kipling

 

Eğer

Çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
Sen aklı başında kalabilirsen eğer
Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
Hem kendine güvenebilirsen eğer
Bekleyebilirsen usanmadan
Yalanla karşılık vermezsen yalana
Kendini evliya sanmadan
Kin tutmayabilirsen kin tutana

Düşlere kapılmadan düş kurabilir
Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
İkisine de vermeyebilirsen değer
Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
Kandırabilir diye safları dert edinmezsen
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
Koyulabilirsen işe yeniden

Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada yitirsen bile
Yitirdiklerini dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu
Yüreğine sinirine dayan diyecek
Direncinden başka şeyin kalmasa da
Herkesin bırakıp gittiği noktada
Sen dayanabilirsen tek

Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
Unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
Dost da düşman da incitemezse seni
Ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
Her saatin her dakkasına
Emeğini katarsan hakçasına
Her şeyiyle dünya önüne serilir
Üstelik oğlum adam oldun demektir 

Çeviri:Bülent Ecevit

Jean Christophe Geangé "Hayat Tanrı'nın bir armağanıydı ve asla istediğin gibi kullanamazdın."

Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...Koloni

Seni bekliyorum,
Işıksızları koruyorum,
Yalnız sen ve ben.
Orada, her şeyin başladığı yerde...Şeytan Yemini

Juani diğer çocuklar gelip kızdırmasin diye gözlerden uzak demir Parmaklıkli bir yere koyduk .üzerinde birinin bakışlarını hissettiğinde panikliyor.her bakımdan huzursuz oluyor.Sonra aniden uykuya dalıyor. Ardından uyanıyor ve yeniden ipini cekistirmeye başlıyor. Onu bağlamak zorunda kaldıaksi takdirde kendini Parmaklıklara çarpa çarpa yaralayacakti. Sürekli olarak Isa nin matta incilinde yer alan sözlerini yineliuorum.'ne mutlu ruhta fakir olanlara çünkü göklerin egemenliği onlarindir. Ne mutlu yaslı olanlara çünkü onlar teselli edilecekler.ne mutlu yumuşak huylu olanlara çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar...Ölü Ruhlar Ormanı

Hayat Tanrı'nın bir armağanıydı ve asla istediğin gibi kullanamazdın...Şeytan Yemini


Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:

  “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
...“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”
 


Metin Altıok - Bir acıya kiracı

Çocuk Ve Sevdalı
Her yaşın kendince, 
Bir güzelliği vardır , 
İşte bu güzellik; 
-Diyordu Nusret Hızır­ 
Çocukluğudur o yaşın, 
Çocukluktan vazgeçme. 
 
Ve hiç vazgeçmedi; 
Fıskiyenin üstünde 
İnip çıkan top gibi 
Taşıdı yüreğinde, 
Düşte ağır , yükte hafif 
Uçarı bir sevinci. 
 
 
Her yaşın kendince, 
Bir bilgeliği vardır. 
İşte bu bilgelik; 
-Diyordu Nusret Hızır­ 
Sevgisidir o yaşın, 
Sevmekten vazgeçme. 
 
Ve hiç vazgeçmedi; 
Ağacın gövdesinde 
Uç veren sürgün gibi 
Taşıdı hep yüreğinde, 
Biri yanıp biri sönen 
Uslanmaz bir sevgiyi. 
 
 Bir acıya kiracı

 Nasıl da Eskimiştir
Başa dönelim biraz da,
Hep başa döneriz;
Belki bir çay bardağına,
Sıcaklığa, tutuşa, dokunmaya,
Ne güzel anımsarız geçmişi,
Kendi yalanımızla.
 
Uysal bir geçmiştir,
İyi şeyler kalmıştır aklımızda.
Unutmak bizim bildiğimiz iştir.
İri gözlerin senin
Bütün iyiliğiyle,
Bizi hep nasıl izlemiştir.
Geçmiştir, bugün de geçer
Zamanla güzelleşir.
Geçmişle bugün arasında
Tek bildiğim kendimdir.
Ve kendim, belki hiç bilmediğim,
Nasıl da eskimiştir.
Başa dönelim biraz da,
Örneğin çatlak bir nara.
Eski bir aşka dönelim,
Bir aşkın kanayan anısına,
Ki yıldız dolsun
Apansız karanlığımıza.

Bir acıya kiracı
 

Konfüçyüs "Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız."

Bir gün öğrencilerinin tam karşısına geçen Konfüçyüs, elinde tutuğu vazoyu tüm öğrencilerin görebileceği şekilde havada kaldırdı. Diğer elinde duran elmayı ise öğrencilerin meraklı bakışları arasında vazonun içine bıraktı. Daha sonra vazoyu yere koydu ve öğrencilerine; ” Bu elmayı vazodan çıkarmayı başaran kişi elmayı yiyebilir” dedi. Çocuklardan elmayı çıkarıp, yemek isteyen biri hemen atılıp elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı çıkarmak için uğraşıp durdu. Ancak bir türlü vazonun daracık azğından elini ve elmayı aynı anda çıkarmayı başaramıyordu.
 
Konfüçyüs “Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkartman mümkün değil” dese de çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyor uğraşmaya devam ediyordu. Ama sonunda çıkaramayacağını anlayınca zorunlu olarak elmayı almaktan vazgeçerek, pes edip yerine oturdu.

Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı?
 
Çıkaramadığını gören Konfüçyüs vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Bunu gören çocuklar gülmeye başladı. Aslında o kadar basit birşeydi ki bu. Konfüçyus “Fakat bu, göründüğü kadar basit değil” dedi. Elmayı havada tutuyordu konuşurken. “Bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek bazen zor bir iştir. Onu bırakabilmek de bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız. İşte ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz.”