21 Aralık 2013

Zamansız Sözler - Halil Cibran

Yaşam bizi kaldırıp bir yerden bir yere taşırken, yazgı da bir noktadan diğer bir noktaya doğru sürükler. Ve bu ikili arasında sıkışıp kalmış olan bizler, bu nedenledir ki, ancak bizlere ürküntü verecek sesleri duymakta ve yolumuzda bir engel gibi dikilmekte olanları görmekteyizdir.

Güzel, görkemliliğin tahtına oturur oturmaz gösterir kendini bize; ama biz şehvet adına ona yaklaşır, onun saf ve temiz tacını parçalarız, çirkin girişimlerimizle kirletiriz, üstündeki şalı.

Sevgi, alçak gönüllülüğüne bürünmüş olarak geçer yanımızdan; ama biz ya korkulara kapılıp kaçarız ondan, saklanırız kuytuluklara, ya da izleriz onu, adına kötülüklerde bulunabilmek için. En akıllımız bile Sevgi'nin ağır yükü altında ezilir; ama gerçekte Sevgi, okşayıcı meltem kadar hafiftir.

Özgürlük, leziz yemeklerinden ve bereketli şarabından sunmak için çağırır sofrasına bizi; ama biz sofraya oturur oturmaz tıkanırcasına yeriz önümüze konulanları.

İnsanoğlunun gönlü yardımına koşacak birini arar; ruhu içini dökmeyi diler; ama biz tıkamışızdır kulaklarımızı onların feryatlarına ne duyarız, ne anlarız. Ve ‘deli’ deriz onlara kulak verip anlamış olanlara, üstelik kaçışırız yanlarından.