20 Ocak 2017
Haldun Dormen "Bedia Muvahhit sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadındır"
Yaşar Kemal "Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır."
Şu dünyada yalnız kalan, kimsesiz çaresiz olan yalnız be yalnız insandır.
Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok.
Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar çiyanlar, hiç birisi, hiç birisi yok olmuyor. Ama insan yok oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp, kendinde bitiyor.
İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.
Çocuklar İnsandır.
İnce Memed'den
Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır...
1971'de Abdi İpekçi'ye verdiği röportajdan
Evrende iki sonsuz doğurgan yaratıcı güç vardır. Biri insan, öbürü doğa. İnsan, yaratıcılığını yitirdiği gün, doğa yaratıcılığını bitirdiği gün her şey bitecektir.
Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.
Sait Faik hakkında
"Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık.. Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu adama Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanım efendileri seyrederken rastlarsınız ."
Ağrı Dağı Efsanesi
Şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. Karanlığa ışığa, her şeye, her şeye akıl erdirecekler, tek insanoğluna güçleri yetmeyecek. Onun sırrına ulaşamayacaklar.
Yalnızlık" isimli şiirinden
"çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı."
Yılanların Öfkesi, Yılanların Öcü, Yılanların Hışmı ve Özgürlük Üstüne
Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Allah beterin beterinden saklasın derler, bir de düşünenleri, gelin şuna düşünenleri demeyelim, düşünmeye çabalayanları hep öldürmüşler.
İnce Memed 1
Ne olursa olsun kadın konuşmuştu. Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.
Yalan üzerine
Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki… Yüz bin yıl su altında, yıkanmış, düzelmiş çakıltaşı gibi.
İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır.
Kim bilir, bir insanın iyilik mi kötülük mü, dostluk mu düşmanlık mı düşündüğünü şöyle yüzüne bakınca, kim bilir?
Kim bilir? Tanışmadan, konuşup görüşmeden bir insan korkuludur, başka bir şeydir. Yani herhangi bir şeydir. Konuşup görüşüncedir ki işte o zaman insan insan olur. Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir. Tehlikelerle doludur.
Bir dil bulacağız her şeye varan. Bir şeyleri anlatabilen...
Böyle dilsiz, böyle düşmanca, böyle bölük pörçük dolaşmayacağız bu dünyada.
O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.
Aslı Erdoğan o. Biraz ürkek, biraz yabani, çok içe dönük, gerçek bir sanatçı. Ve bütün sanatçılar gibi delilik ve dahilik arasında gidip gelen biri.
Zülfü Livaneli - Son Ada
Son Ada… Martılar, yasemin kokuları, çam
ormanları, renk renk balıklar ve mutlu insanlarla dolu anakaraya uzak
bir sığınak. En iyi korunan sır, yeryüzünün gizli cenneti.
Bu son insani köşe, son sığınak nasıl kaybedildi? Geri kazanmak mümkün mü?
Ünlü
edebiyatçı Zülfü Livaneli’nin en politik romanı olan Son Ada, ismini
bilmediğimiz bir adada yine ismini bilmediğimiz insanların ve bir
diktatörün ekseninde yaşananları anlatıyor. Livaneli, Türkiye’den ve
dünyadan tüm okurların aşina olduğu “diktatörlük” gerçeğine alegorik bir
anlatımla dikkat çekiyor.
Türk edebiyatının mihenk taşlarından Yaşar
Kemal’in Önsöz’de yer alan sözleriyle: “Zülfü bu romanda inanılmaz
ölçüler, olanaklar yaratmış. Her şey birbirine uyuyor. Edebiyatta
görkemli bir söz vardır, büyük kapıdan girmek. Bu, büyük bir eserin
yazarı demek. Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”
2009 Orhan
Kemal Roman Armağanı’na layık görülen ve pek çok dile çevrilip dünya
çapında okunan Son Ada, Gezi direnişçilerini selamlayan yenilenmiş
finaliyle tekrar okur karşısına çıkıyor.
- - -
-Ülkenin yıllardır kanadığını, kutuplaştığını, insanların birbirine karşı kamplar halinde bölünüp kışkırtıldığını biliyorsun, değil mi?
-Dünyada kötülük daha örgütlü ve planlı, iyiliğin içinde zaten bir saflık var. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor.
-Şiir silahtan güçlüdür!
-İnsanoğlunun yaşadığı her kötü deneyim çakralarını kapatıyor, bu da negatif bir enerji yayılmasına sebep oluyordu. Kötülüğün sebebi buydu işte.
-İçinde yaşadığı koşullar ve iklim insanları değiştiriyor.
-Keşke o gece Poseidon açık denizin karanlıkları arasından kükrese, üstümüze gecenin bütün lanetli fırtınalarını salsa, o uğursuz karşılama törenini paramparça etseydi.
-Kişiliğinin bir noktasına sanki bir Ortaçağ sövalye zırhı geçirmişti, oradan ötesine geçmek mümkün olmuyordu.
-Şunu unutma ki Proust olmak ve Proustvari olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bu biçim, Marcel adlı Parisli yazarın o koşullar içinde bulduğu, kendine özgü bir biçimdir, kendi sesidir. Sende anlatıda kendi sesini bulmalısın. Yoksa yazdığın şey Proust'tan daha iyi olsa bile Proust taklidi olarak kalır.
-Tekrar insanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insana göre oluşur diye sordum kendi kendime.
-Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor.
-Halk dediğin değişken bir şeydir dedi. Bugün böyle davranır, yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı.
-Biz insanlar evren hakkında düşünürüz, yargılara varırız ama evrenin bizim hakkımızda ne düşündüğünü hiç merak etmeyiz.
-Anne pelikan, yavrularının açlık çektiğini görürse, kendi etinden parça kopararak onları besler.
-İnsanoğlunun yaşadığı her kötü deneyim çakralarını kapatıyor, bu da negatif bir enerji yayılmasına sebep oluyordu. Kötülüğün sebebi buydu işte.
-İnsanoğlu ne garip diye düşündüm, en ummadığın kişide neler var.
-Kelimeleri güzelleştirerek ya da şiddetlendirerek, güzel tasvirlerle insan hallerini anlatmaya kalkma. Sen eylemi anlat, gerisini okur kafasında tamamlasın. Aristo'da böyle demişti.
Pablo Neruda - Ayaklarına Dokunurum Gölgede
yol gösterir bana kartal gözlerin uçarken de
Matilde, ağzından öğrendim öpüşlerle,
öğrendi dudaklarım hemhal olmayı ateşle.
Ah o kesin yulaf mirası bacaklar,
kırların kalbine
uzanan savaş,
dayadım da kulaklarımı sinene
kanım işledi o saat dağlı sesine.”