06 Nisan 2019

Nazım Hikmet - Ç a ğ ı r ı


Tanrı ellerimizdir,
Tanrı yüreğimiz .aklımız.
Her yerde var olan Tanrı,
toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve plastikte
ve bestecisi sayılarda ve satırlarda ulu uyumların.
İnsanlar sizi çağırıyorum:
kitaplar, ağaçlar ve balıklar için,
buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
üzüm karası saçlar, saman sarısı saçlar ve çocuklar için.
Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
çocukların avuçlarında yeşerecekler.

22.11.1962


Horace " Bilmeye cesaret et! "



Sapere aude (Latince: "Bilmeye cesaret et!") İlk defa Horatius tarafından Epistles 2. şiirinde kullanılan Latince deyiş. Horatius'un kullandığı haliyle ''Nam cur, quae laedunt oculum, festinas demere, siquid est animum, differs curandi tempus in annum? Dimidium facti, qui coepit, habet; sapere aude, incipe. Viuendi qui recte prorogat horam, rusticus expectat dum defluat amnis; at ille labitur et labetur in omne uolubilis aeuum.'' Yani:  

"Gözüne ufak bir çöp batsa, onu oradan çıkarmak için acele edersin. Zihnin hasta olduğu vakit tedavisi için neden acele etmezsin? Başlamak, işin yarısını bitirmek demektir. Kendi aklınla düşünmeye/akıllı olmaya cesaret et, başla!".  

Immanuel Kant ve Aydınlanma Çağı ile özdeşleşmiştir. Kant "Aydınlanma Nedir?" adlı denemesinde aydınlanma çağının felsefesini bu deyiş ile özetlemiştir.



Isaac Asimov - Sonsuzluğun Sonu

  
“Dolu Dolu Yaşadım” başlıklı otobiyografisinden

"Yazmak için önce bir sorun ve o sorunun çözümünü düşünüyorum. Ancak bundan sonra yazmaya başlıyorum; hikâye, ilerledikçe geliştiği için karakterlerin başlarına neler geleceğini, güçlükleri aşmayı nasıl başaracaklarını yazdıkça öğrenmenin heyecanını yaşıyorum; ama hikâye önceden bildiğim bir sona, çözüme doğru gittiği için de bu süreçte yolumu kaybetmemiş oluyorum. Yazarlığa yeni başlayanlar benden tavsiye istediklerinde de hep bunun üzerinde dururum. Onlara hikâyelerine bir son belirlemelerini, aksi halde bir nehir gibi akıp giden olayların, sonunda denize ulaşamadan çöl kumlarında yitip gidebileceğini söylüyorum."
 
 


Konfüçyüs "Ülkeyi Yönetmek"


  I - Üstat dedi ki: "Ülkesini erdemle yöneten kimse, yerini her zaman koruyabilen ve bütün yıldızların kendisine uyduğu kutup yıldızıyla karşılaştırılabilir."

  II - Üstat dedi ki: "Şiir kitabında 300 parça şiir vardır; ama bir tümce hepsini içine alabilir: Kötücül düşüncelerin olmasın."

  III - Üstat dedi ki: "Halk yasalarla yönetilir ve cezalarla yola getirilmek istenirse, onlar kendilerini cezalardan kurtarmaya çalışacaklar; ama hiç utanç duymayacaklardır. Onlar erdemle yönetilir ve terbiye gerekleriyle yola getirilmek istenirse, utanç duyacaklar ve böylece iyi olmaya çalışacaklardır."

  IV - Üstat dedi ki: "15 yaşımda kendimi öğrenmeye verdim."

  - "30 yaşımda, istencime sahip olabildim."

  - "40 yaşımda, kuşkulardan uzaklaştım."

  - "50 yaşımda, 'göğün buyruğu'nu öğrendim."

  - "60 yaşımda, seziş yoluyla her şeyi kavradım."

  - "70 yaşımda, doğru olan şeylere zarar vermeden yüreğimin isteklerini yerine getirebildim."

  V - Meng İ (5), "Anaya babaya sevgi ve bağlılığın ne olduğunu" sordu. Üstat yanıt verdi: "Onların sözünü dinlemek demektir".

  - Daha sonra Fan Ch'ıh (6) ile giderken dedi ki: "Meng-sun (Meng İ) bana 'Ana babaya sevgi ve bağlılığın ne olduğu'nu sordu. Ben de, 'Onların sözünü dinlemektir,' dedim."

  - Fan Ch'ıh dedi ki: "Ne demek istiyorsunuz?" Üstat yanıt verdi: "Yaşarken, ailemize terbiye gereklerine göre hizmet etmeliyiz. Öldükleri zaman, tören kurallarına göre onları gömmeli ve kurbanlar sunmalıyız."

  VI - Meng Wu da, (7) yine anaya babaya bağlılığın ne olduğunu sordu. Üstat yanıt verdi: "Ana baba, çocuklarının hastalanmasından korkarlar."

  VII - Tzu-yü (8) de anaya babaya bağlılığın ne olduğunu sordu. Üstat yanıt verdi: "Bugünlerde anaya babaya bağlılık demek, bir kimsenin ailesini geçindirmesi olarak anlaşılıyor. Ama, köpek ve atlar da ayni şeyi yaparlar. Saygı olmazsa bunu ötekinden nasıl ayırt edebiliriz?"

  VIII - Tzu-hsia da, anaya babaya sevgi ve bağlılığın ne olduğunu sordu. Üstat yanıt verdi: "Zorunluk ve biçim sorunudur. Ailesinin bir sıkıntısı olunca, genç çocuk bu sıkıntıyı üzerine alırsa, şarabını, yiyeceğini onların önüne koyarsa, bu anaya babaya sevgi ve bağlılık sayılmaz mı?"

  IX - Üstat dedi ki: "Hui (9) ile bütün gün konuştum. Söylediklerimin hiçbirine karşı çıkmadı. Sanki budalaydı. Benden uzaklaşınca özel yaşamınızı inceledim. Bu her şeyi açıkça gösterdi; Hui budala değildi."

  X - Üstat dedi ki: "Bir insanın yapacağı işlere bak:

  - "Onun davranışlarına dikkat et."

  - "Dinlendiği şeylere bak."

  - "Bir insan kişiliğini nasıl gizleyebilir?"

  XI - Üstat dedi ki: "Bir kimse, sürekli yeni bilgiler elde ederek eski bilgisini geliştirmeye çalışırsa, o kimse başkalarının öğretmeni olabilir."

  XII - Üstat dedi ki: " 'Büyük ve üstün insan' bir araç değildir."

  XIII - Tzu-kung, "'üstün insan' kimdir?" diye sordu. Üstat yanıt verdi: "Konuşmadan önce eyleme geçer ve sonra eylemine göre konuşur."

  XIV - Üstat dedi ki: " 'Büyük ve üstün insan' özgür düşüncelidir ve dar kafalı değildir. Ancak küçük bir insan dar kafalıdır ve özgür düşünceli değildir."

  XV - Üstat dedi ki: "Düşünmeden öğrenmek, zaman yitirmektir. Bir şeyi öğrenmeden düşünce ileri sürmek, tehlikelidir."

  XVI - Üstat dedi ki: "Yu, (10) sana bilginin ne olduğunu öğreteyim mi? Bir şey bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şey bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir."

  XVII - Üstat dedi ki: "Garip öğretiler üzerinde çalışmak, gerçekten zararlıdır."

  XVIII - Tzu-chang, (11) para kazanmak amacıyla bilgi edinmeye çalışıyordu.

  - Üstat dedi ki: "Çok dinle, kuşkulandığın noktaları bir yana bırak ve sakınarak konuş; o zaman pek az yanlışın olur. Çok gör ve tehlikeli şeylerden uzaklaş ve davranışlarında sakıngan ol. O zaman pişman olmazsın. Bir kimse konuşmalarında ve davranışlarında az yanlış yaparsa, bu kimse kazanç yolundadır demektir."

  XIX - Dük Ai (12) sordu: "Halkı söz dinler kılmak için ne yolda davranmalı?"

  - Üstat yanıt verdi: "Doğruluktan ayrılma, yanlışlarını düzelt. İşte o zaman halk söz dinler. Yanlışlarını düzeltmezsen, doğruluktan ayrılırsan, o zaman halk söz dinlemez."

  XX - Chi K'ang (13) sordu: "Halkın hükümdarlarına karşı saygılı olması, bağlılık göstermesi ve çok çalışması için, ne yapmalı?"

  - Üstat yanıt verdi: "Halkı ağırbaşlılıkla yönetirse, ona saygı gösterirler. O (hükümdar), ailesine bağlı ve herkese karşı incelikliyse, ona bağlılık gösterirler. İyi yoldan gider ve elinden geldiğince öğretmeye çabalarsa, halkı çok çalışır."

  XXI - Birisi Konfüçyüs'e dedi ki: "Neden devlet hizmetinde bir görev almıyorsunuz?"

  - Üstat yanıt verdi: "Şiir kitabında anaya babaya bağlılık konusunda ne diyor? Sen ana ve babana bağlıysan, kardeşlik ödevini yapmış olursun. Bu davranış devleti etkiler ve aynı zamanda hükümetin kurulmasını sağlar. Şu halde, bir insan neden devlet hizmetinde görev alsın?"

  XXII - Üstat dedi ki: Bilmiyorum, bir kimse nasıl oluyor da yalancılıkla işini başarabiliyor. Büyük ve küçük arabalar, nasıl oluyor da boyunduruk ve koşum olmadan gidebiliyor?"

  XXIII - Tzu-chang, "Bin yıl sonraki işler bilinebilir mi?" diye sordu.

  - Üstat yanıt verdi: "Yin sülalesi, Hsia sülalesinin devlet düzenini izledi. (14) Onların bir şeyler aldığı ya da onlara bir şeyler eklediği bilinmektedir. Chou hanedanı Yin hanedanının düzenini izledi. (15) Onlardan neyin alındığı ya da onlara neyin eklendiği biliniyor. Belki bundan sonra gelenler, Chouları izleyeceklerdir. Yüzlerce yıl sonra bile olsa, Chouların işleri bilinecektir."

  XXIV - Üstat dedi ki: "Kendisiyle ilgili olmayan bir ölüye sunu sunmak dalkavukluktur."

  - "Doğru olan şeyi görmek ama yapamamak, korkaklıktır."
 "Konuşmalar"


Bedri Ruhselman 'Obsesyon'

Klasik spiritizmada, obsesyonlar mühim bir bahis teşkil eder. Bir insana psişik olarak spatyomdan veya dünyanın herhangi bir yerinden gelen okült tesirler; fena taraflarını cehalet yüzünden, iyi taraflarını da bilgi yüzünden arttırırlar.
 
Bir insan ruh ilimlerine ne kadar nüfuz etmiş ise obsesyonun manasını o kadar iyi anlar. Ve manası iyi anlaşılmış bir obsesyon ne kadar tehlikeli mahiyet gösterirse göstersin zararlı olmak vasfını kaybedip; faydalı dahi olur.
 
Onun bütün zararı manasının anlaşılmamasında ve insanın ona körü körüne kapılmış bulunmasındandır.
 
Bir insan tehlikeli bir obsesyon karşısında “Bu bir obsesyondur!” teşhisini vaktinde koyabildiği anda obsesyon tesirini derhal kaybetmeye başlar. Fakat bilakis onun ne demek olduğunu bilmez ve onu kendisine mal etmeye kalkışırsa; obsesyonun gittikçe esareti altına girer ve esaret altına girdikçe de kendisini ondan kurtaramaz olur. Zira o, başkasının iradesine bu pasif haliyle kendi iradesini bağlamıştır.


Andrey Tarkovski - Nostalghia


Bir Delinin Haykırışı 
“içimde hangi atam konuşuyor?
hem bedenimde hem de aklımda aynı anda yaşayamam.
bu yüzden tek kişi olamıyorum.
kendimi eşzamanlı olarak tamamlanmamış bir sürü şeyden menkul hissedebiliyorum.
çağımızın gerçek hastalığı, artık büyük ustaların olmayışıdır.
kalplerimize giden yollar gölgelerle kaplanmış;
yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz;
meşgul kafalardan, uzun kanalizasyon borularından, okul duvarlarından içeri böceklerin vızıltıları girmesine ihtiyaç var.
her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle dolmasına ihtiyaç var.
birisi piramitleri inşa edeceğimizi haykırmalı.
yapmamamızın bir önemi yok!
o isteği beslemek gerek..
ve ruhun köşelerini uçsuz bucaksız bir çarşaf gibi esnetmeliyiz;
dünyanın ilerlemesini istiyorsanız, el ele vermeliyiz.
sözüm ona sağlıklıları, sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
siz, sağlıklı olanlar, sağlığınız ne anlama gelir?
insanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız kocaman çukura bakıyor.
özgürlük faydasızdır; eğer yüzümüze bakmaya, bizimle yemeye, bizimle içmeye,, bizimle uyumaya cesaretiniz yoksa!
dünyayı yıkımın eşiğine getirenler, sözüm ona sağlıklı olanlardır.


İnsanoğlu dinle!
Domenico burada, Bagno Vignoni'nin delisi.
Hayır, onun deli olmadığını biliyorum.
Öyleydi, bunu anlayacaksın.
O burada Roma'da, bir gösteri için.
Üç gündür konuşmalar yapıyor.
 
Nasıl gidiyor?
Kalbin nasıl?
Bilmiyorum, sınıra dayandım.
İçimde hangi atam konuşuyor?
Hem aklımda hem de bedenimde...
Aynı anda ayrılamam.
Bu yüzden tek kişi olamıyorum.
Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum
 
Fazla büyük usta kalmadı.
Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
Okul duvarları, asfalt ve refah reklâmlarının
Uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere...
Böceklerin vızıltıları girmeli
 
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını...
Büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle
doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
Yapmamamızın bir önemi yok!
O isteği beslemeliyiz...
Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz...
Sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız...
El ele vermeliyiz
 
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını...
Büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle
doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
Yapmamamızın bir önemi yok!
O isteği beslemeliyiz...
Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz...
Sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız...
El ele vermeliyiz
 
Siz sağlıklı olanlar!
Sağlığınız ne anlama gelir?
İnsanoğlunun bütün gözleri, içine...
Daldığımız çukura bakıyor.
Özgürlük faydasızdır...
Eğer gözlerimizin içine bakmaya...
Yemeye, içmeye ve...
Bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa!
Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler...
Sözüm ona sağlıkolanlardır.
İnsanoğlu dinle!
Senin içinde su, ateş...
Ve sonra kül...
Ve külün içindeki kemikler.
Kemikler ve küller!
Gerçekliğin içinde veya...
Hayalimde değilken, ben neredeyim?
İşte yeni anlaşmam:
Geceleri güneşli olmalı...
Ve Ağustos da karlı.
Büyük şeyler sona erer...
Küçük şeyler baki kalır.
Toplum böylesine parçalanmaktansa...
Yeniden bir araya gelmeli.
Sadece doğaya bak
Hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz...
Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz...
Suları kirletmeden…
Deli bir adam size...
Kendinizden utanmanızı söylüyorsa...
Ne biçim bir dünyadır burası
 
Şimdi müzik
zik!
Ah… Anne!
Başın etrafında dolaşan...
Ve sen güldükçe berraklaşan...
O haf şey havaymış.
 
Andrei Tarkovsky
Nostalghia (Final
 
* * *


insanoğlu dinle!
senin içinde su, ateş
ve sonra kül
ve külün içindeki kemikler!
kemikler ve küller!
gerçekliğin içinde veya
hayalimde değilken, ben neredeyim?
işte yeni anlaşmam:
geceleri güneşli olmalı…
ve ağustos da karlı.
büyük şeyler sona erer…
küçük şeyler baki kalır.
toplum böylesine parçalanmaktansa
yeniden bir araya gelmeli.
sadece doğaya bak
hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz…
yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz;
suları kirletmeden…

deli bir adam, size
kendinizden utanmanızı söylüyorsa;
ne biçim bir dünyadır burası!

şimdi müzik

(teyp tutukluk yapar)

müzik!

ah… anne!

başının etrafında dolaşan
ve sen güldükçe berraklaşan
o hafif şey havaymış.”



Maya Angelou

Yaşlı  Aşıklara  Selamlar 
Altmış beş yaşında bir bayan arkadaşım, elli iki yaşında bir adamla evlendi. Düğünde durumu onaylamadıklarını gösteren asık suratlar pek çoktu. Bu adam neden onunla evlenmek iste­mişti ki? Kendisinden üç-dört yaş genç daha uygun bayanlar yok muydu? Ve bu kadın neden bu adamla evlenmişti? On yıl içinde osteoporoz belini bükecek ve artirit parmaklarının şeklini boza­cak. Kendine gençken bir eş bulamadıysa, vazgeçmeli, kabullen­meli ve yaşlılığına ve yalnızlığına teslim olmalıydı.

Ben ne düşünüyordum? Şöyle dedim, "Ben aşıkları takdir ediyorum, onlar beni yüreklendiriyor; cesaretleriyle cesaretleni­yor ve tutkularından ilham alıyorum." 

Size aşktan bahsetmeye geldim 
vadilerinden ve tepelerinden 
yarattığı sarsıntı, titreme ve heyecanlardan 
size aşkı sevdiğimi 
ve aşkı sevmeyi sevdiğimi söylemeye geldim 
ve kesinlikle, aşık olmaya cesaret eden 
bütün cesur ve güçlü kalpleri sevdiğimi söylemeye.
Bugün bu aşıklar 
ürkekliğin iplerini koparıp 
tüm dünyaya şunu söylediler, 
"Bakın bize, ailemiz ve dostlarımız 
vücutlarımıza izlerini bırakan yılların hiçbirini 
ve ruhlarımızı karartan bozulmuş eski yeminleri 
inkar etmiyoruz. 
Bu vaat daha genç kalplere bırakılsın 
diyor olabilirsiniz 
Ama aşk bize evliliğin kutsal topraklarına 
cesurca girme cesaretini verdi, 
kendilerini cesurca göstermeleri için 
izin verdiğimiz kırışıklıklar 
ve yılların ağırlığını taşıyan 
kemiklerimizle birlikte. 
Yine de yalnızlığımızla yüzleşme 
ve iyi bir evlilikteki paylaşımı kucaklama 
cesaretini gösteriyoruz. 
Cesaret ve umut ediyoruz. "