10 Mart 2018

Edgar Allan Poe " Bir kedi kadar gizemli yazabilmeyi isterdim. "

Dünya’nın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.

Mutluluk bilginin kendisinde değil, bilginin edinilmesi sürecindedir.

Duyguların aşırı güçlü oluşunu delilik zannediyorsunuz.

Gün boyu rüyalarda gezenler, sadece uykusunda rüya görenlerin kaçırabileceği şeylerin farkındadır.

Bazı kitapları okurken yazarın düşüncelerine dalıp gideriz, bazılarını okurken de kendi düşüncelerimize…

Mükemmel bir şiirin mutlaka bir amacı olması gerektiği aklıma geldi. İnsanlığı en çok hüzne boğan evrensel acı ne olabilir diye sordum kendime. Cevabım “ölüm” oldu.

Gördüklerinizin yalnız yarısına inanın, duyduklarınızın hiçbirine.

Delilikten muzdarip değilim her anın tadın çıkarıyorum.

On oyundan dokuzunda kazanan deha değil, dikkattir. Ancak dikkatin önemi azaldığında kazananı belirleyen faktör ise zekadır.

Eşsiz olduğu öyle bariz bir gerçek gibi görünüyordu ki, bu eşsizliğin nereden kaynaklandığını sorgulamak saygısızlık gibi geliyordu.

Sevgiden daha öte bir sevgiyle sevdik birbirimizi.

Nasıl etikte kötü iyinin bir sonucuysa, yine aynı şekilde sevinçten keder doğar. Ya geçmişte kalmış mutlulukların anısı bugünün acısıdır, ya da var olan ıstıraplar kökenlerini var olmuş olabilecek esrikliklerden alırlar.

O zaman diye mırıldandım dönüp giderken, gerçekler bazen hayal gücünden nasıl da daha tuhaf olabiliyor.

Düş görmek bir mutluluktur.

Mutluluk hayatta iki kez elde edilmez.

Server Tanilli "İnsanlığın yeni bir rönesansa zorunluluğu açıktır. İnsanlık yeniden kendi rönesansını, kendi aydınlanmasını bulmak zorundadır."


Din, felsefeye karşı daima dişlerini göstermiştir.

Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz... Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metod, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma... Ya mahkemelere? Asla...

Doğruya inançlar değil, bilgi götürür.

Egemen ideoloji, kitlelere yanlış bir tarih bilinci aşılamak için her konuda olanca çarpıtma yapmış, gözler önüne bir "duman perdesi" çekmiştir.

İnsanlık, mağara döneminden bu yana, sürekli bir ilerleme içinde evrilmiştir ve bu ilerleme, daha güzel bir dünyanın kuruluşu adına geleceğe doğru uzanmaktadır.

İnsanlık tarihini incelerken görürüz ki; insanlık tüm tarihi boyunca çok çetin koşullardan geçmiş, umut kadar umutsuzluğun ve yılgınlığın da alabildiğine yaygın olduğu dönemler yaşanmıştır.

İnsanlığın yeni bir rönesansa zorunluluğu açıktır. İnsanlık yeniden kendi rönesansını, kendi aydınlanmasını bulmak zorundadır. Bir kez daha, "özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği" yaşama geçirmeliyiz. Bu "kazananın yaşadığı, kaybedenin kurban edildiği" insanlık dışı düzene karşı çıkmalıyız. "Para ve Piyasa Dini" yerine "İnsan Olmanın Aklı"nı koymalıyız. Bu sahte dinlerin, insanı insanlığından uzaklaştırmasına karşı koymalıyız. Bireyleri de, toplumları da, dünyayı da kurtaracak olan budur!

Kemalizm'in gerçek düşmanları sahte Atatürkçülerdir.

Türkiye'de bilmediğimiz şeylerden biri tarihtir; kendi tarihimizi bilmeyiz, ayrılmaz bir parçası olduğumuz insanlığın tarihini ise hiç bilmeyiz; bildiklerimiz, derme çatma şeylerdir.

İlhan Selçuk 'Mutluluk'


 MUTLULUK
Aydın olmak ne demektir? Devrimci ve demokrat olmak demektir; ilerici olmak, çağdaş olmak demektir. Dünyamızın bütün katı ve kötü gerçeklerini öğrenmek; onları küçümsemeden, azımsamadan, gizlemeye çalışmadan ortaya koymak; sonra her çeşit çıkarcı rüzgara, baskı fırtınasına karşı; binlerce yıllık geleneklere, yüzlerce yıllık göreneklere karşı; insanı ezen bilgisizliğe, soysuzlaştıran para gücüne karşı...

Ve umutsuzluğa karşı...

Ve yazgıcılığa karşı...

Bu olumsuz koşullarda bile boyun eğmeyi yadsıyarak özgürlükleri savunmak demektir.

Dünyaya gelen her dört çocuktan üçünün yeteneklerini geliştirmelerine engel olan sosyal adaletsizliği yok etmek; ülkelerin yönetimlerini para gücünün eline bırakan düzenleri değiştirmek; adaletin soysuzlaştırılmasını engellemek; gökten inme sanılan ayrıcalıkları tanımamak; ırkçılığı, yoksulluğu ve sömürüyü ortadan kaldırmak için elinden gelen ne varsa yapmak ilericiliğin kuralıdır. Yerel yenilgilere karşın insanlığın gittikçe daha aydınlık olacağına inanmak; geçici gerilemelerin aldatıcı görüntüsüne kapılmamak ve kişiliğinden ödün vermemek...

İşte ilericilik budur.

Çağdaşlık da budur.

Köleliğini benimsemiş ve zavallılığını özümsemiş bütün kölelerin ve zavallıların aydınlanıp bilinçlenmesi için çalışmak; sömürüyü doğal sayanlara sömürünün kaldırılabileceğini göstermek; özgürlüğü bilmeyenlere özgürlüğü öğretmek için çırpınmak ilericiliğin ve çağdaşlığın da ta kendisidir.

---

Eğer bu yönde çalışan önderler, bilginler, aydınlar ve alçak gönüllerinde büyük yürek taşıyan insanlar olmasaydı insanlığın uyanışı bunca çabuklaşamazdı; nükleer savaş tehlikesi bugünkü gibi dengelenemezdi; dünyanın daha büyük bölümü karanlıkta yaşar, dünkü sömürgeler siyasal bağımsızlıklarına kavuşamazlardı.

Tarihin akışı bağımsızlık ve özgürlüğe doğru yürüyen insanlığı hiçbir gücün durduramayacağını kanıtlıyor.

Daha 1900 yılında ancak 200 milyon beyaz ırktan insan yeryüzüne egemendi ve kendi içinde hoşgörüyü benimseyen Avrupa'daki demokratik rejimlerin bile sömürgeci kolları yeryüzünü kaplıyordu. Aradan geçen sürede, ilericiliğin yadsınamaz adımları, özgürlük ve bağımsızlığın adını dünyanın en uzak köşelerine değin duyurdu.

Diktacılık hevesleri ve özgürlükleri çiğnemek isteyen bütün eğilimler, bir süre için eylemde güçlü görünseler de geçici olmaları kaçınılmazdır. Tarihin bu çarpıcı güzellikle gelişimini görerek insanlığın özgürlük yörüngesinde kendi yerini saptayabilen kişiye ilerici derler.

Umutsuzlukların içinde umudunu yitirmeden, karanlıkların içinde aydınlığı görebilen, en kötü koşullarda bile inancını koruyabilen kişi ilericidir. Çünkü o, evrensel gerçeği kucaklayabilen çağdaş insanın bilincine sahiptir.

İnsanlığın mutluluğunu özleyenlerin nerede olursa olsunlar bütünleşecekleri ortak nokta neresidir? Çağımızın insanı, mutluluğa giden yolun bireycilikten geçmediğini ve gezegenimizin en uzak köşesinde bile çağdaş uygarlığa yakışır bir yaşam biçimi geçerli olmadıkça en uygar sayılan toplumlarda huzur sağlanamayacağını bilmektedir.

Hiç kimse, hiçbir halk, hiçbir ulus, hiçbir ülke kendisini dünyadan soyutlayarak yaşama gücünde değildir. Ve bir devlet (isterse süper olsun) dünyanın şu veya bu yerindeki halkları, ulusları, sömürü düzeninin çerçevesinde uzun süre tutmak gücünü koruyamayacaktır.

Bugün dünyanın her yanında bunalım; eşitsizlikten, adaletsizlikten ve sömürüden üremektedir. Çağdaş insan bu gerçeği bildiği için yeryüzünün bunalımına şaşmaz; tersine bugün dünyada bunalım olmasaydı mutluluğumuz derinleşir; umutsuzluğumuz yoğunlaşırdı. Oysa ilerici insanın umudu gerçekçilikten kaynaklanmakta, savaşımına güç vermekte, mutluluğunun gerekçesini yaratmaktadır.

Düşünüyorum Öyleyse Vurun


Boris Vian " Bağışlamanın en iyi yolu, unutmaktır. "


Anı yoktur. Anıların kendisinden kaynaklanan, başka bir kişilikle yaşanmış, bir başka hayat vardır. Gerçek zaman, eşit saatlere bölünmüş, mekanik bir yapı değildir. Tüm bunların sonunda burnunuza gelen şey, "katmerli papatyaların ateşte yanan kalplerinin kokusu" olacaktır. 

Gerektiğinde, gereksiz insanları hayatından çıkaramazsan; hiç gerekmediğinde, sevdiğin insanlarla arana girebilir. ‎

 Seni sevmeyene asla sabır gösterme. Çünkü sabrının adı yüzsüzlük, fedakarlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur.

Aşk bazen; asla sahip olamayacağın birini sevmektir. 

İnsan ancak hiçbir şeye heves duymadığı zaman özgür olur ve tam anlamıyla özgür olan bir yaratık bir şeye heves etmez. Hiçbir şeye heveslenmediğim için özgür olduğuma karar veriyorum.



Charles Bukowski


 

Özgür ruhlar enderdir, ama görünce bilirsin - en basitinden onlarla veya yanındayken, iyi, çok iyi hissedersin.
 
Cesur insanın hayal gücü kısıtlıdır. Korkaklık kötü beslenmenin bir sonucudur.

    Gittiğinde ağlarsın, şarkılarda, filmlerde, ona-buna, her şeye ağlarsın. Aklın başına gelince de boşa harcadığın zamana ağlarsın.

  İlk şiirler şu anda bulunduğum noktadan daha lirikler. Bu şiirleri beğeniyorum ancak "Bukowski'nin ilk şiirleri çok daha iyiydi," iddiasında bulunanlara katılmıyorum. Kimileri bu iddiaları eleştiri yazılarında dile getirdiler, kimileri de dedikodu sohbetlerinde. Şimdi okuyucu kendi kararını ilk elden verebilir. Bugünkü şiirimde konuya daha doğrudan yönelip özüne iniyorum ve sonra da çıkıyorum. Önceki ve bugünkü tarzlarımın birbirinden daha üstün ya da başarısız olduğuna inanmıyorum. Farklılar, hepsi bu.
 
Tabii ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız.