28 Eylül 2015

İçimdeki Tanrı "Madde size hükmetmesin, siz onu amacınıza ulaşmada araç olarak kullanın."

Madde Size Hükmetmesin

Dünya yaşamında madde ile olan bağını bir anda koparman mümkün değil. Bunu yapman doğru da değil. Özünü arama yolculuğunda madde ile olan bağını bağımlılık noktasından sıfır noktasına çekebilmek gerekir.

[Sıfır noktası: varlığın yüceliğini bilip, herşe
yin, her olayın bir düzen, bir ahenk içinde olduğunu bilmek. Madde aleminde istek, arzu ya da karşılaştığınız engellerde ne olumlu ne de olumsuz düşünce formu oluşturmamak, akışına güvenmek. Varlığının sesini dinleyip, gerçekte seni geliştirecek olan deneyimi yaşamak.]

Önce dünya hayatının sizin için ehemmiyetini düşünün. Neden sizin için önemli? Sahip olduğunuz, sizi mutlu ettiğini düşündüğünüz şeyler sizi gerçek anlamda mutlu ediyor mu? Yoksa gerçek mutluluk zannettiğiniz maddenin sizin üzerinizde kurduğu hükümdarlığı mı?

Madde ile birlikte olmak, maddeyi bir araç olarak kullanmak zorundasınız. Eğer onu soyutlarsanız özünüze ulaşma yolundaki en büyük engel olan nefsinizi önemsememiş olursunuz. Oysa asıl mesele nefsinizi terbiye etmek. O zaman yapılması gereken, maddenin sizin üzerinizde hükümdarlık kurmasına izin vermemek ve maddeden kendinizi soyutlamaya çalışmamak.

Yaşantınızda istek ve arzularınız için ne olumlu ne de olumsuz düşünmeyip sıfır noktasında kalabilmek. Bunu yapabilirseniz o zaman bu istek ve arzularınız çıktığınız özüne ulaşma yolculuğunda size gerçek anlamda hizmet etmiş olur.

Madde size hükmetmesin, siz onu amacınıza ulaşmada araç olarak kullanın.

İyi ya da kötü diye birşey yok

İyi ya da kötü senin dünya hayatında karşılaştığın olayların yansımasıdır. Sen zorluklarla ya da senin titreşimine uygun olaylarla karşılaşınca hissettiğin duygulara verdiğin isimlerdir bunlar.

İyi olay kötü olay, neye göre iyi, neye göre kötü…

Ben merkezli yaşıyorsunuz, madde alemiyle yoğrulduğunuzdan beri giderek artan ben merkezciliğiniz var.

Mutluluğu arama yolunda dünya hayatını gerçek hayatın zannettin. Gerçek senle olan bağını unuttukça madde alemine daha fazla girdin. Nefsini besledin büyüttün. Sen ve senin düşünce yapına uygun olayları ve beşer varlıkları iyi belledin. Kendini dairenin merkezinde, senin titreşimindekileri de etrafında gördün. Gerçek bu mu? Yoksa sen böyle olmasını mı istiyorsun? Bu düşünce seni gerçek sana götürüyor mu? Yoksa etrafındaki katmanları artırıyor mu?

Madde aleminde yaşadığınız deneyimlerin gerçekte sizin için ne ifade etmesi gerektiği bilincine vardığınızda, iyi kötü kavramları size hiçbir şey ifade etmemeye başlar.

Karşınıza çıkan olaylara ve sizinle aynı titreşimde olmadığını düşündüğünüz beşer varlıklara nefret, kızgınlık, öfke yerine sevgi ve hoşgörü hissettiğiniz zaman iyi kötü kavramları anlamını yitirir.

Unutmayın ki yok birbirinizden farkınız, özde birsiniz, teksiniz. Ancak bunun anlamını kavrarsanız o zaman kalbinizin derinliklerinden gelen sesi yavaş yavaş duymaya başlarsınız.

Gerçek duygu gerçek akıl

Karar mekanizmasının en önemli unsurları duygu ve akıl yönetimidir. Özlemini duyduğunuz gerçek yaşam, gerçek bilinç düzeyine çıkabilmeniz için gereken, duygularınızın ve akıl yürütme melekelerinizin denge prensibine uygun işleyişini sağlamalısınız.

Bu işleyişi öğrenebilmeniz için size engel gibi görünen deneyimler ya da fizik bedeninizi sarsacak olaylarla karşılaşırsınız. Bu olaylara sizi madde alemine gereğinden fazla bağlayan düşünce ve hissiyatla değil, gerçek duygu enerjisiyle bakabilmek önemlidir.

Gerçek duygu enerjisi özünüzün saflığını, temizliğini taşır. Onda iyi ya da kötü nitelik yoktur, nötürdür.

Şimdi bu anlatılmak istenen yeterince anlaşılmasa da zaman içinde her insanoğlu yavaş yavaş bütün benliğiyle anlayacaktır. Akıl yürütmek, mantıklı olmak, sizin dünya yaşantınızda karşılaştığınız deneyimlerden en az acı çekerek çıkmak için kullandığınız melekenizdir. Aslında akıl, gerçek duygu yakalandıktan sonra, onu madde alemine uygulamada izlenmesi gereken yolları belirleyen bir araç olmalıdır. Akıl ve duygu birbirini tamamlayan ve denge prensibine göre yönlendirilmeleri gereken melekelerdir.

Gerçek duygunun ve gerçek aklının seni asıl sana götüreceğini bil.

Adam Fawer - Empati

Yaşamınızın kontrolü sizde değil!
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun
o kadar derinlerine işlemitir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz.
Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.



R.Will - Yeniden Başla

 
Kendini yorgun hissetsen bile,
Başarı senden kaçsa bile,
Bir hata sana zarar verse bile,
Hatta ihanet sana acı verse bile,
Bir hayal yok olsa bile,
Gözyaşları gözlerini yaksa bile,
Kimse gayretini fark etmese bile,
Nankörlük ödülün olsa bile,
Anlayışsızlık seni gülmekten alıkoysa bile,
Ve hatta her şey,
hiçbir şey olsa bile,
Vazgeçme,
Yeniden Başla..

R.Will


Osho - Özgürlük sana kanat verir

Ben tüm hayatım boyunca uyumsuz birisi oldum... Ailemin içinde, dinimde, ülkemde; ve bundan çok büyük bir keyif aldım çünkü toplumla uyumsuz olmak birey olmak demektir.

Varolan kurulu düzenle uyumlu olmak, bireyliğini kaybetmek demektir. Ve bütün dünyan bundan ibaret.

Uzlaşmaya gidip bireyliğini kaybettiğin an, her şeyi ...kaybetmiş olursun. İntihar etmiş olursun. Yaşadığımız dünya düzenine uyum sağlamış olan insanlar, kendilerini yok etmiş olan insanlardır.

Bunun çok büyük bir cesaret, çok güçlü bir özgürlük duygusu gerektirdiği kesin; aksi halde bütün dünyaya karşı tek başına direnemezsin. Ama bütün dünyaya karşı çıkmak o kadar büyük bir keyif, neşe ve lütuftur ki, hayatlarında hiç toplumla uyumsuzluk yaşamamış olanlar bunu anlayamaz.


İnsanlık tarihindeki bütün büyük isimler toplumlarında birer çıban başı olmuştur. İnsanoğlunun mutluluğuna ve dünyanın güzelliğine katkı yapmış olan bütün insanlar, toplumlarıyla çatışma içinde olmuştur. Uyumsuz olmak çok değerli bir niteliktir.

Hiçbir noktada taviz verme. İlk uzlaşma, senin yıkımının başlangıcıdır.

Bununla, inatçı olman gerektiğini söylemiyorum; eğer bir şeyin doğru olduğunu görüyorsan, ona uy. Ama bir şeyin doğru olmadığını fark ettiğin an, bütün dünya doğru olduğunu hissediyor olsa bile, o şey artık senin için doğru değildir. Konumunu sabitle. Bu sana dayanma gücü, azim ve belli bir bütünlük verecektir.

Uyumsuz olmak demek, egoist olmak demek değildir. Eğer bir egoistsen, er ya da geç uzlaşmaya gidersin. Ne zaman daha egoist olmanı sağlayacak bir grup insan, bir toplum ya da bir ülke bulursan, hemen o topluma uyum sağlarsın. Gerçek uyumsuz mütevazı bir insandır, o yüzden kimse onu içine çekemez. O özgürdür, çünkü egosundan özgürleşmiştir.

Benim anlayışıma göre sadece zeki olan ve birey olan insanlar dışlanır. İtaatkâr insanlar, bireyselliği olmayan insanlar, ifade özgürlüğü olmayan insanlar, hiçbir şeye hayır diyemeyen, kendi arzusuna karşı olsa bile evet demeye hazır olan insanlar bu dünyada saygın bir konuma yükselirler. Onlar başkan olur, onlar başbakan olur. Onlar, sırf intihar etmiş oldukları için her şekilde saygı görürler. Onlar artık yaşamıyor, fosilleşmiş durumdalar. Yaşayan bir insanı nasıl belirli bir kalıp içine sokabilirsin? Her birey özgündür. Neden bir başkasının kalıbına sığsın ki?

Dünyadaki bütün mutsuzluk çok basit bir şekilde açıklanabilir: Herkes, doğalarının olmalarını istediği şeyin ne olduğu araştırılmadan, başkaları tarafından kesilip, kalıplanarak bir düzene uyduruluyor. Varoluşa bir fırsat bile vermiyorlar. Çocuk doğduğu andan itibaren onu bozmaya başlıyorlar. Tabii, tamamen iyi niyetli olarak. Hiçbir ebeveyn bunu bilinçli olarak yapmıyor ama onlar da aynı şekilde şartlandırılmışlar. O da aynı şeyi çocuğuna uyguluyor; başka bir yol bilmiyor ki.

İtaat etmeyen çocuk sürekli ayıplanıyor. İtaatkâr çocuk ise sürekli övülüyor. Peki ama sen hiç itaatkâr bir çocuğun herhangi bir yaratıcı alanda dünyaca ünlü olduğunu gördün mü? Sen hiç edebiyat, barış ya da bilim Nobel ödülü almış itaatkâr bir çocuk duydun mu? İtaatkâr çocuk sıradan kalabalığın bir parçası olur.

Ben her yerde sürekli bir uyumsuz olarak yaşadım ve her anını, her damlasını keyifle yaşadım. Sadece kendin olmak o kadar güzel bir yolculuk ki.