İlkbahar için şöyle söyleyemezsin: 'Erken gelsin ve uzun sürsün.' Sadece
şunu diyebilirsin: 'Gelsin bahar, taşıdığı umutla yıkasın beni ve
elinden geldiği kadar kalsın.'
*
Maria bir kez daha fark etti ki, Aşkı yaratan, Ötekinin varlığından çok yokluğuydu…
*
Dünyadaki bütün dillerde vardır şu özdeyiş: Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. Ne var ki, bence son derece yanlıştır bu; boğmaya, unutmaya çalıştığımız duygulardan ne kadar uzaklaşırsak, onlar da gönlümüze o kadar yaklaşırlar. Sürgündeysek, memleketimizle ilgili en ufak anıları bile tutmak isteriz aklımızda; sevilmiyorsak, sokaktan her geçen bize bunu hatırlatır.
*
Herkes sevmeyi bilir, doğuştan gelir bu. Kimileri bunu kendi doğallığında yaşar, ama çoğunluk sevmeyi yeniden öğrenmek, hatırlamak zorundadır.
*
Bugün birine hayatımı anlatmam gerekse, kendimi bağımsız, cesur ve mutlu bir kadın gibi gösterebilirim.
Dünyada bundan kolayı yok: On bir dakikayı alt edebilecek biricik sözcüğü ağzıma almayayım, yeter.
Ömrüm boyunca, aşkı kabul edilmiş bir tür kölelik olarak anladım. Bu bir yalan: Özgürlük, ancak aşk olduğunda var.
Kendini kayıtsız şartsız teslim eden, kendini özgür hisseden, sınırsızca sever.
Ve sınırsızca seven, kendini özgür hisseder.
İşte bu nedenle, yaşabileceklerime, yapabileceklerime, keşfedebileceklerime rağmen, her şey boş.
*
Aşkta kimse kimseyi yaralayamaz. Herkes kendi hissettiğinden sorumludur ve bu nedenle, ötekini ayıplama hakkından yoksundur.
*
Aşkı düşünmeydi çok uzun zaman olmuş. Benden kaçıyor sanki; ben artık hesapta yokmuşum, o da zaten benimle rahat edemiyormuş gibi. Oysa aşkı düşünmezsem, bir hiç olurum.
*
Tek yaptığım, âşık olmamak. Her geçen gün, erkeklerin ne kadar kırılgan, değişken, kendine güvensiz, şaşırtıcı olduğunu daha iyi anlıyorum...
*
Amacım aşkı anlamak. Âşıkken hayat dolu olduğumu biliyorum, ve şimdi, ne kadar ilgi çekici görünürlerse görünsünler, sahip olduklarımın içimi zerre kadar kıpırdatmadığının da farkındayım. Ama aşk korkunç bir şey: Kız arkadaşlarımın bu yüzden kahrolduğuna tanık oldum; bunun başıma gelmesini istemem.
*
Maria bir kez daha fark etti ki, Aşkı yaratan, Ötekinin varlığından çok yokluğuydu…
*
Dünyadaki bütün dillerde vardır şu özdeyiş: Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. Ne var ki, bence son derece yanlıştır bu; boğmaya, unutmaya çalıştığımız duygulardan ne kadar uzaklaşırsak, onlar da gönlümüze o kadar yaklaşırlar. Sürgündeysek, memleketimizle ilgili en ufak anıları bile tutmak isteriz aklımızda; sevilmiyorsak, sokaktan her geçen bize bunu hatırlatır.
*
Herkes sevmeyi bilir, doğuştan gelir bu. Kimileri bunu kendi doğallığında yaşar, ama çoğunluk sevmeyi yeniden öğrenmek, hatırlamak zorundadır.
*
Bugün birine hayatımı anlatmam gerekse, kendimi bağımsız, cesur ve mutlu bir kadın gibi gösterebilirim.
Dünyada bundan kolayı yok: On bir dakikayı alt edebilecek biricik sözcüğü ağzıma almayayım, yeter.
Ömrüm boyunca, aşkı kabul edilmiş bir tür kölelik olarak anladım. Bu bir yalan: Özgürlük, ancak aşk olduğunda var.
Kendini kayıtsız şartsız teslim eden, kendini özgür hisseden, sınırsızca sever.
Ve sınırsızca seven, kendini özgür hisseder.
İşte bu nedenle, yaşabileceklerime, yapabileceklerime, keşfedebileceklerime rağmen, her şey boş.
*
Aşkta kimse kimseyi yaralayamaz. Herkes kendi hissettiğinden sorumludur ve bu nedenle, ötekini ayıplama hakkından yoksundur.
*
Aşkı düşünmeydi çok uzun zaman olmuş. Benden kaçıyor sanki; ben artık hesapta yokmuşum, o da zaten benimle rahat edemiyormuş gibi. Oysa aşkı düşünmezsem, bir hiç olurum.
*
Tek yaptığım, âşık olmamak. Her geçen gün, erkeklerin ne kadar kırılgan, değişken, kendine güvensiz, şaşırtıcı olduğunu daha iyi anlıyorum...
*
Amacım aşkı anlamak. Âşıkken hayat dolu olduğumu biliyorum, ve şimdi, ne kadar ilgi çekici görünürlerse görünsünler, sahip olduklarımın içimi zerre kadar kıpırdatmadığının da farkındayım. Ama aşk korkunç bir şey: Kız arkadaşlarımın bu yüzden kahrolduğuna tanık oldum; bunun başıma gelmesini istemem.