Doğum, hastalık, ölüm Allah’ın emri. Anladık! Fakat ne bileyim, özlediğin bir işte çalışmadan, içine doğduğun şu dünyanın ötesini berisini hiç görmeden, taş üstüne bir taş koymadan, bir ağaçcağız olsun dikmeden, bir günceğiz olsun şunun bunun eteğini öpmeden yaşayamamak ve böylece dünyadan defolup gitmek de Allah’ın emri değil a!
‘‘Ne tuhaftır, sokakta, cana yakın birini görürsünüz içinizden ona, “Hey insanoğlu geçmişte ve gelecekte rastlantı sonucu işte birbirimizi dünya gözüyle görüyoruz. Nasılsın bakalım?” diyesiniz gelir. Ama kendinizi tutarsınız çünkü görenek ve geleneğe göre birbirinizin yabancısısınız. Yanaşmaya gelmez çünkü kirpiymişsiniz gibi dikenleriniz birbirine batar. Somurtacaksınız. Oysa yabancı olsa da el yürekte eğrilerek selam vermek hoş oluyordu.’’
‘‘Vakit öldürüyoruz, diyorlardı. Kimin haddine düşmüş vakti öldürmek! “Vakit” onu yaşatmayı bilmeyenleri öldürür; bitkileri, insanları, imparatorlukları, uygarlıkları, çağları hep yok eder.’’
‘‘Yaşam öyledir ki birlikte yaratılan, yaşayan ve büyüyenler birbirlerini seveceklerdir. Çünkü birbirlerini sevmekten başka her ne yaparlarsa, birbirlerinin celladı olarak birbirlerini öldüreceklerdir.’’
‘‘Düşünün bir kez, insan olmayan yerde, insanın insana rastlayınca çıldırasıya sevindiğini düşünün…’’
‘‘Adı çıkacağına canı çıksın derler. Adım çıktı diye canım niye çıksın?..Hele şu adımla canımı çıkartanlara bakında bir! Canımın onların çıkartacağı adımla ne ilgisi var? Ben kendi hayatımı yaşarken, isteyen adımla kalır. Benim hayatım kendi beynimin içinde ve başımda yaşıyor, hayatım başkasının beyninde ve o beynin benimle ilgili anlayışında yaşamıyor ki, bana hakaret edenlere, namusuma saldıranlara hemen öfkelenmem gereksin. Ama zorla değil ya hiç öfkelenmiyordum, alışılan öfkelenmektir, diye öfke taslamak zahmetine de katlanamıyordum. Ben neysem oyum, ne övünmekle yükselir, ne yerinmekle alçalırım.’’
‘‘Gönlünce gezip tozmakta, sevmekte ve umutlanmakta özgür ya, bundan ötesini ne yapacaktı!’’
‘‘Hayatımda pek kazanmadım ki kazanmasını öğreneyim. Ama kaybetmesini, hem de şahane kaybetmesini öyle öğrendim ki en zengin kazanışlara taş çıkartan bir ferahlık ve gönül açıklığıyla, gülerek kaybederim.’’
Mavi Sürgün