22 Kasım 2019

Yürümek - Sevgi Soysal



Yeni kapıları açmak gerek, yanlış kapıları, doğru kapıları, ama açmak, mutlaka açmak.

Çizgisini tamamlamış bir çember içinde ne kadar ilerlenebilir?


Marcel Proust - Swan’ın Bir Aşkı

Marcel Proustun Geçmiş Zamanın Ardındası, yüzyılımızın kuşkusuz anıt yapıtlarından biridir: Roman sanatına getirdiği yeni boyutlar yanında, benzerine az rastlanan anlatımı ve imgeleriyle, yoğun düşünce yüküyle, Fransa´nın ve dünyanın, çağımızın ve bütün çapların en büyük edebiyat yapıtlarından biri olduğunda herkes birleşiyor bugün. Yazık ki 1983 yılında bile, Türk okuru, bu büyük yapıtı tanıma olanağına kavuşmuş değildir. Ama hemen belirtelim ki, Marcel Proust´un sanatını, duygu ve düşünce evrenini tanıma konusunda Swann´ın Bir Aşkı: Fransa´da bile sık sık ayrı bir kitap olarak yayımlanması da bunu gösterir. Burada olaylar Marcel´in değil de Swann´ın çevresinde dönmesine, anlatıcının kendi serüveniyle dolaysız bir bağıntısı olmamasına karşın, Geçmiş Zamanın Ardındanın bir bölümünü oluşturur. Swann´ın kendisine benzerliği öylesine bir benzerliktir ki, onun serüvenini Marcel´in serüvenine özdeş kılar. Böylece Swann´ın Bir Aşkı, ister istemez Geçmiş Zamanın Ardındanın bir an-öyküsü, bir örnekçesi gibi olur. Okuyunca siz de göreceksiniz. Swann´ın Bir Aşkı, tek başına ele alındığında da, gerçekten olağanüstü güzellikte bir romandır. 
 
*
 
Tutku geçici ve farklı kişiliğimiz gibidir, öbür kişiliğimizin yerini alır, o zamana dek onu dile getiren değişmez göstergeleri yok eder. 

Genel olarak insanlar bizi öyle az ilgilendirir ki, içlerinden birini böyle acı ve sevinç olanaklarıyla donattık mı bir başka dünyadanmış gibi görünürler bize …


Kadınlar Okulu - André Gide

Söylememiz gereken sözler kimi zaman öyle geç geliyor ki usumuza.

Benim, tanıdığın insan olmadığımı söylüyorsun değil mi? İyi ama sen de benim tanıdığım kişi değilsin. İnsan, bir insanın gerçekten sandığı insan olduğunu nasıl anlar?

İnsan birini sevdi mi olduğu gibi göremez artık onu.

Zengin olacağımızı anladım; neredeyse üzülüyorum buna: mutluluğa ermek için paraya gereksinimi bulunanlara bırakmak isterdim serveti.

İnsan kocamış çocuktan başka bir şey değildir.



Voltaire Seçme sözler

 Okumak ruhu yüceltir

Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk subukluklarıyla başa çıkmak zorunda olmalarıdır.

Bir insanı cevapları ile değil sorularıyla yargılayın.

Fikirlerinizden nefret ediyorum. Ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım.

Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi eleştirme izniniz olmadığını bulun.

Çalışmak bizi şu üç beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk.

Gençleri bırakınız dünyayı hayal ettikleri gibi görsünler, büyüyünce nasıl olsa olduğu gibi göreceklerdir.

İnsan düşüncesinin tarihi, insan budalalığını ortaya koyar.

İnsanlar yiyecek yemekleri ve yatacak yerleri olduğunda düşünmeyi reddederler.

Okulda okuduklarıyla yetinenler, yalnız öğretmenleriyle konuşabilen çocuklara benzerler.

Tehlikeleri seçemeyen adama hemen kahraman gözüyle bakmak yanlıştır.

Teori yapmadan çalışalım, hayatı çekilir kılmanın yegane yolu budur.

 Tanrı'ya tek bir dua ettim: "Düşmanlarımı komik duruma düşür!" O da kabul etti.


Kapıların Dışında - Wolfgang Borchert


 
”Hiçbir Tiyatronun Oynamak Hiçbir Seyircinin Görmek İstemediği Oyun”
 
 

 "Kapıların Dışında" adlı eserini, dijital görüntü teknolojisini kullanarak sahneliyor. Animasyonlarla oyuncuların iç içe geçtiği ve interaktif olarak sürekli iletişim halinde olduğu sahneleme ile dijital teknoloji oyunun bir parçası olarak kullanılıyor.

Savaşın birey ve toplum üzerindeki yıkıcı etkisinin anlatıldığı oyunda, ruhsal ve fiziksel yaralarla savaştan yurduna dönen bir askerin, döndüğünde hiçbir şeyi eskisi gibi bulamamasının hikayesi anlatılıyor.

Borchert, Nazi karşıtı görüşlerinden dolayı defalarca tutuklandı. Öykü ve şiir kitapları bulunan yazar, tek oyunu olan "Kapıların Dışında" adlı eseri, sağlığının kötüleşmesi üzerine İsviçre'de yatırıldığı bir hastanede yazdı. Borchert, "Kapıların Dışında" dünya prömiyerini yapmadan bir gün önce, 20 Kasım 1947'de, henüz 26 yaşındayken tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu ve ardında savaş karşıtı bir başyapıt bıraktı.
 Çeviri:Behçet Necatigil

Tolstoy - Sanat Nedir

Şunu hiç unutmamalıdır ki, sanat, bir fedakarlık abidesidir. Eğer siz fedakarlığa talip değilseniz, milyonlarca insanın ömrünü verdiği bu müesseseye katılmaya hakkınız yok demektir.

Sanatın en önemli yardımcısı ve düzenleyicisi olan eleştiri öykü kötü insanların ellerine bırakılmış ve öylesine kötü kullanılmıştır ki, bu kişiler gerçek sanatı ve sanatçıyı, zararlı birer yaratıkmışcasına dışlamışlar, kötülemişlerdir.

Sanattaki çarpıklıklardan ve yanlış uygulamalardan dolayı sanat ve sanatçılar zarar gördüğü gibi, sanat okulları da harap olmuştur. Geçmişte, sanat okullarından mezun olan sanatçılar arkadaşlarına destek olur, onların yardımına koşarlardı.

 

Enver Gökçe ile Konuşma

Gelenekten Yararlanma 

Gelenekten her zaman için yararlanılabilir. Kimi ozanların bu deneylerde başarısızlığa uğramaları sanımca, onların halkla göbek bağı kuramamış olmalarından ileri gelmektedir. Türkünün ya da ağıtın halk yaşamı içerisindeki yerini ve işlevini bilmeyenler, bunlardan yararlanarak ortaya gerçek sentezler koyamazlar. Dünya görüşleri ne kadar olumlu olursa olsun, birer özentiden öteye gitmez çabaları.
 Suphi Kenan Demirci, “Enver Gökçe ile Konuşma”, Dost Dost İlle Kavga, Yücel Yayınları, seçme eserler: 15, 2. Basım, Ağustos 1975, İstanbul, sf. 27.)
 
 

Georges Politzer & Paul Éluard


Sosyalizmin düşmanları ve onların her türlü uşakları, sosyalizmi,  bireyin  ezilmesi  sistemi  olarak  göstermeye çalışırlar.  Bu çeşitli anlayışlardan daha ilkel,daha bayağı, kaba bir şey yoktur. Sosyalist sistemin insanın kurtuluşunu, bireysel ve kolektif yaratışın açılıp gelişmesini sağlamış olduğu  ve  yığınların  içlerinde  sakladıkları yeti ve anıklıkların her alanda gelişmesinin koşullarını yaratmış olduğu tanıtlanmıştır. 

  Şu satırları yazarken Eluard işte bu fikirden esinleniyordu.

Karanlıkları deste deste ateşe atıyoruz
Kırıyoruz paslanmış kilidini haksızlığın.
İnsanlar gelecek, artık kendi kendilerinden korkmayan
Çünkü insanlar güveniyor tüm insanlara
Çünkü yokoluyor insan yüzlü düşman.


V. VARGI
 
 TIK

Felsefenin Temel İlkeleri

 
Georges Politzer
 
 Felsefenin Temel İlkeleri, tıpkı birinci yapıt gibi, Yeni Üniversiteye devam eden emekçilere -işçilere, memurlara ev hizmetlerinde çalışanlara, bilim araştırmacılarına, öğretmenlere, üniversite öğrencilerine vb.- verilen felsefe eğitiminin deneyimine dayanmaktadır. Bu bakımdan, kitabın, onu kaleme almış olan ve başka birkaç kişi ile birlikte bu üniversitede diyalektik materyalizm dersleri verenlerin adlarından önce Georges Politzer'in adını taşıması doğrudur.
Felsefenin Temel İlkeleri'nin amacı, Marx ve Engels'in ve onların en büyük öğretilileri Lenin ve Stalin'in ana fikirlerini öğrenmek isteyenlere yardımcı olmaktır. Onun için bu yapıt, birer birer okunacak olan derslere bölünmüş bir elkitabı niteliğini taşır

Georges Politzer her şeyden önce Gülüştür. Meydan okumanın Gülüşü; başkaldırmanın değil, devrimcinin Gülüşü; anarşistin değil, tarihin mahkumiyet hükmünden kurtulmak için eski dünyanın güçleriyle açıkça alay eden Marksistin Gülüşü. Zincirler içinde, Pucheu'nün karşısında, Gestaponun işkenceleri içinde bile, galip gelenin Gülüşü; infaz mangasının karşısında, galip gelenin Gülüşü.
 


İlhan Berk "Yazmak Yaşamaktır, Yaşamak Yazmaktır."

Nedir yaşamak? Yaşamak benim için dünyayı algılamak, kavramak, bulgulamak, ona bir anlam vermektir.  Neler var bu yeryüzünde, dedim. Gördüm ki evler, sokaklar, insanlar, çarşılar, dükkânlar, ağaçlar, ovalar, sular, gök, hep gök ve insanlardı yeryüzü. Büyük bir kitap gibiydi daha çok. Böyle gittim geldim ben de o kitapla. Ne zamana kadar? Yazmaya başlayıncaya değin. Ama yazmaya başlayınca iş değişti, yazmaya başlayınca değiştim. Evler, sokaklar, insanlar hep vardı yine; ama ben evleri, sokakları, insanları bir başka görmeye başladım. İşte bu zaman yazmakla yaşamak birleşti bende. İkisini birbirinden ayıramaz oldum. Daha da önemlisi yazmak, yaşamın yerini aldı. Yazmadan yaşamak diye bir şeyi anlamaz oldum. Artık bir suya, bir eve, bir sokağa, insanlara yazmak için, bir onun için bakar oldum. Bir yaprağı bunun için elime alıyordum, bir sokaktan geçerken, bir kadına, bir adama, bir kuşa, gökyüzüne bakarken, hep yazmak için bakıyordum. Yaşamımın artık başka bir anlamı yoktu, her şey ama her şey yazılmak içindi.