Hemen her gün insanların ne kadar samimiyetsizleştiğini, ve bitmek bilmez sitemlerine tanıklık ederiz.
Hiçbir şeyden memnun olmama, hayal kırıklığı, öfke ve üzüntüyle harmanlaşan duyguların günden güne arttığı artık kaçınılmazdır.
Bunun nedeni hayatlarımızın otomatikleştiği mi yoksa beklentilerimizin tam olarak karşılanmaması mı? Ya da hayattan ne istediğimizi bilememek mi?
Zaman insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. İnsanı olduğundan farklı birine dönüştüren tek şey sevgidir.
Gökyüzündeyken hayata, kainata duyduğu sevginin her şeyden daha güçlü olduğunu fark eder...
*
... yaşadığım sokak, sokak lambaları, şu an içinde bulunduğum ev,
salondaki mobilyalar, bir gün hepsi ortadan kaybolacak... tıpkı bedenim
gibi. Ama bir şey var ki kâinatın ruhunda iz bırakacak: sevgim. Linda
ayrıcalıklı bir yaşama sahip olduğunun bilincinde. Yine de her sabah
yeni bir güne açtığı gözlerini hemen kapayası geliyor. Arkadaşları ilaç
kullanmasını öneriyor. Oysa Linda'nın istediği hissizleşmek değil,
yaşadığını hissetmek...
Çünkü yaşamak sevmektir. Paulo Coelho Aldatmak'ta diğer kitaplarından
farklı olarak kışkırtıcı, tene dokunan ve tutku dolu bir hikâyeyle
çıkıyor okurun karşısına. Her şeyin mümkünmüş gibi sunulduğu bir
dünyada, imkânsız aşkın izini sürüyor. Ruhun kuytularında kaybolmaya
çekinmeden... Ne de olsa bazen kim olduğumuzu bulmamız için kendimizi
kaybetmemiz gerekir.........Arka kapak
Özet
Dünya edebiyatının en çok okunan
yazarlarından Paulo Coelho da bugüne kadar yayınladığı kitaplarından
farklı bir çizgiye sahip “Aldatmak”ta bu konuya değiniyor. Modern şehir
kadını Linda’nın kendini bulma yolculuğunu felsefik bir yaklaşımla
ustaca anlatıyor yazar.
Linda 31 yaşında, dünyanın yaşaması en rahat metropollerinden Cenevre’de
yaşayan iki çocuk annesi bir kadındır. Kendisine sırılsıklam aşık ve
İsviçre’nin Bilan dergisi tarafından en zengin üç yüz kişisi arasında
yer alan bir kocası var. Dünyanın en güvenli ülkesinde en iyi
gazetelerden birinde gazetecidir. Bu yılın başına kadar çok az kişinin
sahip olduğu kusursuz bir hayatı olduğunu düşünür ve hiçbir şeyi
sorgulamaz. Yaşantısını olduğu gibi yaşamaya devam eder. Ta ki o
röportajı yapana kadar. Bir yazar sohbet sırasında şöyle der: “Mutlu
olmak hiç ilgimi çekmiyor. Aşk ve tutkuyla yaşamayı yeğlerim ki bu
tehlikelidir çünkü karşımıza neler çıkacağını bilmeyiz.” Ertesi gün
hayatından hiçbir risk olmadığını fark eder ve günlük rutin işlerini
yaparken “Yani her şey bundan mı ibaret?” diye düşünür. Bundan sonra
içini müthiş bir yoksunluk duygusu kaplar. Her gün mutsuz uyanmaya
başlar. Fakat bir gün 16 yaşında iken aşık olduğu sevgilisi siyasetçi
Jacob König ile karşılaşır. Jacob, kendisinden bir yaş küçük ve evlidir.
Gazete için röportaj yapacaklardır. Fakat birden Linda röportaj sonrası
Jacop’a yakınlaşır ve bu onu çok tahrik eder. Tekdüze giden hayatında
yeni bir başlangıç yaptığını ve bu olağandışı olayın kuytularda kaybolan
ruhunu tekrar geri getireceğini düşünür. Jacob da bu hamleye karşılık
verir ve gizli gizli buluşmaya başlarlar. Bu dönemden sonra Linda,
içinde gizli kalmış ne kadar arzu, istek, duygu varsa açığa çıkarır. Bu
durum ona farklı duyguları katsa da “eşini aldatma” olgusu onu çok
rahatsız eder. Jacob’a aşık olduğunu hatta onsuz yapamayacağını düşünür.
İlerleyen günlerde Jacob’un karısını defalarca aldattığını öğrenir. Bu
durum onu rahatsız eder. Ona sadece sıradan kaçamak yaptığı bir kadın
olmadığını anlatacaktır. O sıralarda yoga dersi almaktadır. Yoga
hocasının söylediği bir şey Linda’yı çok etkiler. “Işıktan bir zırhın
bedenimizi sardığını hayal et. Her günümüzü bu zırhın bizleri
tehlikelerden koruyacağına güvenerek geçirmeliyiz, böylece varoluşun iki
yönlülüğüne bağlı kalmaktan kurtulacağız. Üzerinde sevincin ve acının
değil, yalnızca derin bir huzurun bulunduğu orta yolu aramalıyız.” Linda
ise bunu başaramadığını, zırhın görüntüsü zihninde binlerce parçaya
ayrıldığını ve yerini Jacob’un karşısına çıkan, istisnasız her güzel
kadından hoşlandığına dair duyduğu kesinliğe bıraktığını fark eder. Bu
arada Marienne’den nefret etmeye başlar. Aklınca ondan intikam almak
ister. Küçük bir servet ödeyerek kokain alır ve çalıştığı iş yerine
bırakıp polise ihbar etmeyi amaçlar. Artık büyük bir açmazın içindedir.
Jacob König, kâbuslarında, odasında ve yatağındadır. Zihninden
çıkaramaz. Bu arada Kübalı bir şamanla bir dizi röportaj yapar. Çok
beğenilir. Şaman Lİnda’ya “Ruhunun içinde aydınlık, karanlıktan fazla.
Ama bunun işe yaraması için senin sonuna kadar gitmen gerekiyor.” der.
Bu sözler Linda’yı çok etkiler fakat yine de Jacob’la buluşmaya devam
eder.
Bir gün seçimlerden sonra bir kutlamada König çiftiyle karşılaşırlar.
Madam König Linda ve eşine akşam yemeği teklif eder. Hotel des
Armutes’in restoranını seçerler. Yemekte Marienne kıskançlık konusunu
açar. Jacob ve Linda gerilir. Aralarındaki ilişkiden Marienne’in
şüphelendiğini düşünürler. Marienne, kocasının evlilik dışı
maceralarından haberi olduğunu ve bunu umursamadığını söyler. Yattığı
kadınları küçümsemektedir. Linda dayanamaz, kocanla ilişkiye girseydim
bu fark etmezdin, çünkü aptal değilim, der. Bu konuşmayla aldatılan
eşler şüphelenmeye başlarlar. Ertesi gün Jacob, her şeyi mahvettiğini ve
karısının artık doğruyu bildiğini söyleyen bir mesaj atar. Linda çok
üzülür. Jacob sayesinde yitirdiği mutluğu geri kazandığını, yalnızlık
çukurundan uzaklaştığını ama yemekten sonra bugünlerin ebediyen geride
kaldığını düşünür. Fakat, yine de Jacob’un ofisine gitmekten geri kalmaz
ve son kez beraber olurlar. Linda, kalbi paramparça da olsa ilişkiye
son verme kararı alır. Çünkü ona elini uzatan tek kişi kocasıdır.
Şüphelense de kocasının sevgisi şüphesine üstün gelmiştir. Kocasına
karşı dürüst olmaya karar verir. Artık Jacob sayfası bitmiştir.
Kocasıyla bir tatile çıkarlar. Tatilde eşinin teklifiyle paraşütle
atlama deneyimi yaşar. Bu deneyim ona çok iyi gelir. Meseleleri artık
çözdüğüne karar verir.
Şöyle düşünür: Zaman insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. İnsanı
olduğundan farklı birine dönüştüren tek şey sevgidir. Gökyüzündeyken
hayata, kainata duyduğu sevginin her şeyden daha güçlü olduğunu fark
eder.
Bu kitap aslında sadece Cenevre’de yaşayan Linda’nın sorunu anlatmıyor,
günümüz kadınlarının da açmaza düştüğü problemleri de usta bir dille
yansıtıyor. Linda sonunda sevginin gücünü keşfediyor ve kendini bulmayı
başarıyor. Dileğim tüm dünya kadınlarının başına…
Konusu
Dünya edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Paulo Coelho Aldatmak romanı ile yine çok çarpıcı bir hikayeye imza atıyor.
Türk okurlar Paulo Coelho’yu Simyacı romanı ile tanırlar. Bir çok kitaba
imza atan ünlü yazarın en çarpıcı romanı diyebiliriz. Felsefi sorguları
kullanarak kitaplarını farklı klan Paulo Coelho Aldatmak romanında bu
kez farklı bir konuya el adıyor. İnsanların tutkularına…
Kitapta Linda adındaki karakterin 30lu yaşlardan sonra arzularını ve
tutkularını yeniden keşfetmesi ile yaşadıkları anlatılıyor Linda 31
yaşında mükemmel bir kocası, mükemmel çocukları, mükemmel bir eşi ve
mükemmel bir hayatı olan bir kadındır. Bir kadının hayatta isteyeceği
her şeye sahiptir. Bir gün karşısına eski sevgilisi çıkar ve o günden
sonra Linda’nın hayatı tamamen değişir. Hayatının aslında ne kadar
monoton ve sıradan olduğunu keşfediyor ve içinde gizli kalmış arzularını
dışa vurmaya hazırlanıyor. Bunu yaparken de etik olmayan her şeyi
deneme hazır. Yeter ki yeniden keşfettiği kendisini ve arzularını tatmin
edebilsin.