26 Nisan 2021

Marcus Aurelius’un Ruhsal Öğretileri / Aurelius Düşünceler

   İnsanı Mutsuz Eden Nedenler

Her yeni güne başlarken, kendine şunu anımsat: ‘Bugün yine, meraklı, nankör, kendini beğenmiş, hilekâr, kıskanç ve bencil bir sürü insan çıkacak karşıma.Onları bu duruma getiren, iyi ile kötüyü ayırt edemeyecek kadar cahil olmalarıdır.

Utanmazın biri seni incitirse, hemen şunu sor kendi kendine:Dünyada utanmazların bulunmaması olanaklı mıdır?Olanaksızdır. Öyleyse olanaksız olanı isteme; çünkü bu insan da dünyada var olması kaçınılmaz olan utanmazlardan biridir. Bu düşünceyi, bir hırsızla, bir hainle, ya da başka bir kötü insanla karşılaştığında da aklında tut, çünkü bu tür insanların var olmamalarının olanaksızlığını anımsar anımsamaz, onlara daha kolay katlanırsın. 

Sana sıkıntı veren yüzeysel şeylerden kendini kurtarmaya gücün yeter; çünkü bunlar yalnızca senin imgeleminde vardır; o zaman tüm evreni kucaklamak, öncesiz sonrasız zamanı kavramak, her şeyin hızla dönüşümünü ve doğumla ölüm arasındaki mesafenin ne denli kısa, doğumdan önceki zamanın ne denli uzun olduğunu, ölümün ardından gelecek zamanın da nasıl eşit ölçüde sınırsız olacağını kavramak için geniş bir yer açacaksın kendine.

Birisi sana bir haksızlık ederse, hangi iyi ve kötü kavramının ona bunu yaptırdığını düşün hemen. Böyle düşünürsen, ona acırsın, artık ne şaşkınlık duyarsın, ne öfke. Çünkü ya onunla aynı iyi kavramına sahipsindir, ya da benzer bir kavramına; o zaman onu bağışlamak zorunda kalırsın, çünkü benzer koşullarda sen de onunla aynı biçimde davranırsın. Ama onunla artık aynı iyi ve kötü kavramına sahip değilsen, şeylerin çarpıtılmış görülerine sahip olan kişiye hoşgörü göstermen daha kolay olacaktır.

Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parçaşöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi. Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında, öfkeni hemen unutursun. Ve eğer bir yolunu bulabilirsen, karşındaki insanın gerginliğini gidermelisin.

İnsanlar birbirleri için dünyaya gelmişlerdir. Bu nedenle onları eğit ya da katlan onlara.

Bu dünyadan yalanı, ikiyüzlülüğü, uçarılığı, kendini beğenmişliği hiç tatmadan ayrılmak kuşkusuz en bilgece şey olurdu; en azından, son soluğunu bunlardan tiksinmiş olarak vermek, şanssız bir deniz yolculuğundan sonra acil manevra yapmak gibidir. Yoksa kötülüklerine bağlı kalmayı mı yeğliyorsun, deneyimin seni bu beladan kaçmaya razı etmedi mi hala? Çünkü zihnin bozulması, bizi kuşatan havanın bozulmasından, kirlenmesinden daha ciddi bir vebadır. O veba salt hayvanları etkiler, bu ise insanlığımızı ortadan kaldırır.  

Varolan ve doğan her şeyin nasıl hızla geçtiğini, yok olup gittiğini düşün sık sık. Çünkü madde durmadan akan bir ırmağa benzer, etkinlikleri sürekli dönüşüme uğrar, değişkeleri sonsuzdur, hemen hemen hiçbir şey dural değildir, elini uzatsan tutabileceğin kadar sana yakın olan şey bile. Geçmişin ve geleceğin, içinde her şeyin yok olup gittiği sınırsız uçurumunu düşün. Öyleyse, bütün bunların ortasında gurura kapılmak, çırpınmak, yakınmak aptallık değil midir, sıkıntılarımız uzun bir zaman sürmeye yazgılıymış gibi.

Bütün bunları ne zamandır ertelediğini ve kaç kez Tanrılardan yeni kayralar almana karşın onlardan yararlanmadığını anımsa. Nasıl bir evrenin parçası, dünyayı yöneten hangi varlığın türemesi olduğunun; sana ödünç verilen zamanın sınırlılığının, onu zihninin sislerini dağıtmak için kullanmadıkça, bu sınırlı zamanın yokolup gideceğinin, senin de yok olup gideceğinin ve o zamanın bir daha eline geçmeyeceğinin bilincinevarmanın vakti geldi, geçiyor. 

Varolan şeyler arasından en hoşuna gidenleri seç, eğer olmasalardı, onları nasıl isteyeceğini düşün. Ama sahip olmaktan mutluluk duyduğun şeyleri aşırı değerlendirmemeye alıştır kendini; yoksa bir gün onları yitirirsen sarsılırsın.

İyi insanın nasıl olması gerektiğini anlatmayı bırak artık; anlattığın insan ol.

Akılcı insanın iyiye ya da kötüye doğru değişmesi, düşündükleriyle değil davranışlarıyla olur. Öyleyse biz de bir insanın mükemmelliğini ve yanlışlarını onun düşüncelerine göre değil davranışlarına göre değerlendirmeliyiz.

Akılcı bir insanın yapısında, adalete ters düşen hiçbir erdem göremem; ama zevk düşkünlüğüne karşı bir erdem görürüm, bu da kendine hâkimiyettir.

Sorun çözme ? Bugün kendimi sorunlarımdan uzaklaştırdım, daha da iyisi sorunlarımdan kurtuldum. Çünkü onlar benim dışımda değil, içimdeydi. Özellikle de zihnimin yargılarından kaynaklanıyordu.

Fevri olmamak ? Eğer bir şey doğru değilse yapma, eğer bir şey doğru değilse söyleme. Fevri hareketlerine hakim ol.

Kendini kontrol ? Fantezilerinden kurtul. Arzularının avucunda oynattığı bir kukla olmaktan kurtul. Doymak bilmez iştahını bastır. Asıl kişiliğinin gücünü korumasını sağla. Yeryüzünde alacağın, vereceğin son nefesleri düşün. Bırak bir insanın yaptığı hata, onun hatası olarak kalsın?

Başına gelenleri ve senin yazgında bulunanları yalnızca sev. Bundan daha uygun ne olabilir?

 

Orhan Hançerlioğlu - İnsanda Bir Korku

 
İlk insan, soğumuş lav kayalarının üstüne çıkıp çevresine bakınca, kendisine göre değerlendirdiği iki şey gördü: Kendisinden aşağıda olanlar, kendisinden yukarda olanlar...Kendisinden aşağıda olanlara aldırmadı ama, kendisinden yukarda olanlardan ölesiye korktu. 
Uçsuz bucaksız bir doğanın ortasında ne kadar yalnızdı. Gökler gürlüyor, şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyor, kendisinden pek güçlü hayvanlar saldırıp parçalıyorlardı. 
Kendisinden yukarda olanların en üstünde gök vardı. Artık, yüzyıllar boyunca korkacaktı bu gökten, saygı duyacaktı bu göğe. Öylesine bir korku, öylesine bir saygıydı ki bu, gelecek kuşakların en akıllıları bile kendilerini bundan kurtaramayacaklardı. 
Milyonlarca yıl yücelik, tanılık, güçlülük ölçüsünü mavi ellerinde tutacaktı, gök. Gök, ona bağırıyor, parmağını sallıyor; onu boğmak için sağanaklarını, onu yakmak için yıldırımlarını gönderiyordu. Ona yalvarır, tapar, yaltaklanırsa belki kendisini korurdu da.
 

Joseph Campbell - Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

 
“Dinsel öğretilerin içerdiği gerçekler öylesine bozulmuş ve sistematik olarak tanınmaz hale getirilmiştir ki,” diye yazar Sigmund Freud, “insanlık onları gerçek olarak kabul edemez. Bir çocuğa yeni doğan bebeklerin leylek tarafından getirildiğini söylememizle aynı şeydir bu. Burada da, bu büyük kuşun neyi belirttiğini bildiğimizden, gerçeği simgesel bir görünümle anlatırız. Fakat çocuk bunu bilmez; o ancak çarpıtmayı duyar ve kandırıldığını hisseder; ve bizler asiliğinin ve yetişkinlere olan güvensizliğinin bu izlenime sıkı sıkıya bağlı olduğunu biliriz. Biz, gerçeğin bu tür çarpıtmalarından kaçınmanın ve çocuğa olan bitenin gerçek halinin bilgisini, onun entelektüel gelişim aşamasına uygun biçimde sunmanın daha doğru olduğu sonucuna vardık.” 
 
Elinizdeki kitabın amacı, pek de karmaşık olmayan bir örnekler yığınını bir araya getirip kadim anlamın kendi kendini ortaya çıkarmasını sağlayarak dinsel ve mitolojik figürler altında çarpıtılmış bazı gerçekleri aydınlatmaktır. Eski öğretmenler ne dediklerini bilirlerdi. Hele onların simgesel dilini okumasını bir öğrendik mi, öğretilerinin anlaşılması için bir derlemecinin yeteneğinden fazlasına ihtiyacımız yoktur. Fakat ilk önce simgelerin dilbilgisini öğrenmeliyiz ve ben, bu esrara bir anahtar olarak psikanalizden daha iyi bir araç bilmiyorum. 
 
Psikanalizi konuya dair son söz olarak kabul etmesek bile, onun bir yaklaşım olarak iş görmesine izin verebiliriz. Buradan hareketle atılacak ikinci adım, dünyanın dört bir yanından bir dizi mitle halk hikâyesini bir araya getirmek ve simgelerin kendi adına konuşmalarına izin vermek olacaktır. Benzerlikler hemen gün yüzüne çıkacaktır; üstelik bunlar insanın gezegendeki binlerce yıllık ikameti boyunca yaşayageldiği temel gerçeklerin geniş ve şaşırtıcı biçimde değişmeyen bir ifadesini ortaya çıkaracaktır. 
 
Belki de çakışmaları öne çıkararak Doğulu ve Batılı, çağdaş, antik ve ilkel gelenekler arasındaki çeşitli farklılıkları gözden kaçırdığım söylenecektir. Ne var ki, aynı itiraz, ırksal fizyolojik değişkenliklerin, insan fiziğinin temel anlamda kavranışı amacıyla görmezden gelindiği herhangi bir ders kitabı ya da anatomi çizelgesi için de getirilebilir. Elbette insanlığın sayısız mitoloji ve dini arasında farklılıklar vardır, fakat bu kitap benzerlikler üzerine bir kitap; ve bu benzerlikler bir kez anlaşıldığında farklılıkların, yaygın (ve politik) olarak sanıldığından çok daha az olduğu görülecektir. Umudum, bu şekildeki karşılaştırmalı bir izahatın, günümüz dünyasında birtakım dinsel ya da politik bir imparatorluk yaratmak adına değil, karşılıklı bir insani anlayış doğrultusunda çalışan güçlerin, belki de çok zavallıca sayılamayacak “birleşme” amaçlarına katkıda bulunabilmesidir. 
 
Veda’larda bize söylendiği gibi: “Gerçek birdir, fakat bilgeler ona birçok isim takmışlardır.” Bay Henry Morton Robinson'a, uzun bir uğraşla malzemelerimi okunabilir bir biçime sokmama yardım ettiği için teşekkür ederim. Önerileri, çalışmalarımın ilk ve son aşamalarında büyük ölçüde yardımcı oldu. Bn. Peter Geiger, Bn. Margaret Wing ve Bn. Helen Mc Master'a müsveddelerin üzerinden birçok kez geçip paha biçilmez önerilerde bulundukları için, eşime de başından sonuna dek dinleyerek, okuyarak ve gözden geçirerek benimle birlikte çalıştığı için teşekkür etmek isterim.  
J. C.
New York City 
10 Haziran 1948
Çeviren: Sabri Gürses

Esintiler - Ferit Tüzün


 

Tüzün - Esintiler (Inspirations) - I. Allegro - YouTube

 

William Shakespeare Seçme sözler

İnanıyorum söylediğini candan söylediğine,  Ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez,  Kendi kendinize verdiğiniz sözü tutmak,  En çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
*
Anladığım sözlerindeki öfkedir, sözlerin değil.
*
Çok defa sadece düşmanlarımıza acırız.
*
Bir aptal kendini zeki sanır, ancak akıllı biri kendinin aptal olduğunu bilir.
*
Cehennem boş; tüm şeytanlar burada.
*
Cehalet Tanrı'nın laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
*
İnsanlar yalnızca kendilerinin hissetmediği acıları çekenleri teselli edebilirler.
*
Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkışların teşvikcisidir.
*
Tanrı size bir yüz vermiş, siz kendinize ikincisini yapıyorsunuz.
*
Daha iyisini yapayım derken, iyi olanı da bozarız bazen.
*
Ne olduğumuzu biliriz, ne olacağımızı değil.
*
Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz ve uykuyla çevrilidir küçücük hayatımız.
*
Bir erkeğe yaraşan her şeyi yapmayı göze alabilirim; ama daha fazlasını yapmak erkeklik değildir.
*
Ne kadar da fakirdir sabrı olmayanlar.
*
Herkesi sev, bir kaçına güven, hiçbirine yanlış yapma.
*
Madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün, Sevginin bitmesine insan neden üzülsün? Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı, Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.

 İnsanlar göründükleri gibi olmalıdır. Eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi.