15 Temmuz 2019

Iris Murdoch "Sevmeyi, sadece severek öğrenebiliriz."


-İnsan sevdiği şey gibi oluyor. Ya da insan kendi gibi olan şeyi seviyor.

-Gerçek bir insan olabilmek için limitler koymak, çizgiler çekmek ve hayır diyebilmek gerekir. Herkese belli belirsiz sempati göstermek, aynı zamanda bir insanı gerçekten iyi anlayabilmeyi de engelleyen bir şeydir.

-Çiçeği olmayan bir gezegenden birileri gelse, etrafımız çiçeklerle çevrili olduğu için sevinçten deliriyor olmamız gerektiğini düşünürlerdi herhalde.

-Aşk cinsellikten doğar, ama sevme sürecinde onu aşar cinsellik insanı çok büyük aldanışlara sürükleyen çok karanlık bir güçtür. Bize, anlamadığımız çoğu zaman da istemediğimiz her türlü şeyi yaptırır. Bu sevgiden yola çıkarak, başka insanları gerçekten anlayabileceğimiz, kölece içgüdülerden kurtulabileceğimiz bir dünyaya açılmak bence zor bir iş. Bütün o şeytanlıklar vs. saplantılarımızdan kaynaklanır, bu da aşılması gereken bir şeydir.

-Din dogmalarının, dinsel imgelerle kuralların büyük ölçüde gücünü yitirdiği, metafiziğe karşı çıkan, bilimsel bir çağda yaşıyoruz. Aynı zamanda hem Aydınlanmanın hem Romantizmin hem de Liberal geleneğin mirasçılarıyız. İçinde bulunduğumuz ikilemin ögeleri bunlardır.


1997 yılında Murdoch’a Alzhemeir teşhisi koyulmuştur. Hastalığını farkında olan Murdoch bu durumu ‘çok kötü, sessiz ve karanlık bir yerde olmak’, cümlesiyle tanımlamıştır.

Anton Çehov - Memurun Ölümü

“Çerviakov evine giderken şöyle düşündü: “Bunda hiçbir alay yok. Bir türlü anlayamıyor, bir de general olacak. Öyle ise artık ben de bu palavracıdan af maf dilemem. Canı cehenneme! Ona bir mektup yazarım. Ama bir daha gitmem, vallahi gitmem.” Çerviakov evine giderken böyle düşünüyordu. Generale mektup yazmadı. Düşündü taşındı, ama bu mektubu bir türlü toparlayıp yazamadı. Ertesi gün kendisinin gidip işi anlatması gerekti. General sorgu dolu gözlerini ona diktiği zaman Çerviakov:
– Dün efendimizi, buyurduğunuz gibi, alay etmek için rahatsız etmeye gelmemiştim. Aksırırken üstünüzü başınızı berbat ettiğim için özür dilemeye gelmiştim. Alay etmek benim ne haddime? Bizler alay etmeye kalkarsak o zaman, efendime söyleyeyim, insanlara saygı kalır mı?
Mosmor kesilen, sapır sapır titreyen general, birdenbire:
– Defol! diye bağırdı.
Dehşetinden kireç gibi olan Çerviakov, bir fısıltı halinde:
– Ne buyurdunuz? diye sordu.
General ayaklarını yere vurarak:
– Defol! diye tekrarladı.
Çerviakov’un karnında bir şeyler koptu. Hiçbir şey görmeden, geri geri kapıya gitti, sokağa çıktı, yürüdü. Bir makine gibi evine gelince, üniformasını çıkarmadan, kanepeye uzandı ve öldü.” (Memurun Ölümü, 1883)

Oruç Aruoba - Yürüme

Yola çıkan kişi nereye ulaşabileceğini, ancak yürüyüp, yolu aşıp, vararak bilebilir
- yol, yürünmeden, bilinmez...

Kendi yönünü bulamayan kişi için,
`yol` yoktur- bir sürüklenmedir
bütün `yürüme`si...

Kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür.

*
Yolcuya, yürünmeden, `yardım` edilemez.
- Duran, yürüyeni anlayamaz.

Yol üstünde tek `yardım` yolu,
yürümektir.

`Yardım` yoktur zaten: Ya, yerleşen kişi için,
yanına yerleşmek, ya da, yürüyen kişi için,
yanında yürümek - bakşa `yardım` yolu
yok...

*
Ötekilere dürüst davranmaya çalıştığımızda bile,
bir şey yapmaya çalışmakta olmak, gelir dikelir
dürüstlüğümüzün üstüne - akbaba gibi...

Dürüstlüğümüz bile, zaten, bir hoştur!

*
tek bir anlamlı bütün - bir kişi - olarak, tek bir
yerde duramayız bir türlü - çeşitli parçalara
bölünmüş, bazen dağınık, bazen toparlanarak, ama hep
yeniden dağılarak, birkaç koldan ilerlemeye çalışırız.

Tek bir yön tutturamamış olmanın acısını çekeriz hep,
ama, aslında, o `tek` yön, olsaydı - bulunsa,
bulunabilseydi - sonumuz olurdu.

  Yürüme

 Cemal süreya için
Bir şairin gözleri kapanınca dünyada görülecek şeyler azalır...Tümceler


Rembrandt "Müzik Dersi"



Allegory of Music - The Music Party, 1626


Ingmar Bergman "Tanrı’nın Varlığı Üzerine Düşünmek"

Eğer Tanrı yoksa, bu gerçekten bir fark yaratır mı? Hayat anlaşılır hale gelir. Ne büyük rahatlık! Ve ölüm aniden hayatın sonu olur. Zulüm, yalnızlık ve korku, bütün bunlar açık ve net bir hale gelmeli. Nattvardsgästerna (Kış Işığı) 1963

Nattvardsgästerna (Kış Işığı)

Ingmar Bergman: Tanrı Üzerine (1970) | Türkçe Altyazılı 


Gustav Klimt - Öpücük


Öpücük, 1907-1908, Tuval üzerine yağlı boya, Belvedere Museum, Vienna, Avusturya.


  Gustav Klimt'in "Öpücük "İsimli Tablosu (Sanat Tarihi / 19. Yüzyıl Avrupası'nda Sanat) - YouTube