03 Mart 2018

Isaac Asimov "Aklın, Sokrates’ten bu yana yobazlık ve hurafeye karşı açtığı savaş henüz kazanılmış değildir."

Tam şu anda hayatın bence en üzücü tarafı, bilimin bilgiyi biriktirme hızının, toplumun bilgelik edinme hızından daha fazla olmasıdır.

Benim için yazmak, basitçe parmaklarımın arasında düşünmek.

Bilgisayarlardan değil, onların eksikliğinden korkuyorum.

Bilim Kurgu yazarları kaçınılmaz olanı öngörür ve sorunlar ve elim olaylar belki kaçınılmaz ise de, çözümler değildir.

Bilimin tarihi herhangi bir kişinin sahip olabileceği küçük sezgileri gerektiren tümüyle devrimsel bir ilerlemedir ancak şu var ki onu yalnızca tek bir kişi başarır.

Bilimsel çalışmalarda insanı en çok heyecanlandıran şey, ‘Buldum, buldum’ cümlesi değil, ‘Allah Allah, burada çok saçma (komik, tuhaf vs.) bir şey görüyorum’ cümlesidir.

Doğru olanı yaparken, ahlaki hislerinizin yolunuza çıkmasına hiçbir zaman izin vermeyin.

Düzgün okunduğunda, Kutsal Kitap ateizm için en büyük güçtür.

Evren içindeki maddelere kıyasla öyle muazzamdır ki, tek bir kum tanesini barındıran, yirmi mil uzunluğunda, yirmi mil eninde ve yirmi mil yüksekliğinde bir binayla kıyaslanabilir.

Hayat, satrancın aksine şahmattan sonra da devam eder.

Hayat zevkli, ölüm huzurludur. Sıkıntılı olan aradaki geçiştir.

Herşeyi bildiğini düşünen bu insanlar, bizler (araştıranlar) için büyük bir baş belâsıdır.

İnsanlar dünyaın düz olduğuna inandıkları zamanlarda haksızdılar. Dünyanın küre şeklinde olduğunu düşündüklerinde de haksızdılar. Fakat eğer dünyanın küre şeklinde olduğuna inanmanın, düz olduğuna inanmak kadar yanlış olduğunu düşünüyorsanız, sizin bakış açınız, bu ikisinin toplamından daha yanlıştır.

Yaşamın tümü nükleik asittir; kalanı yorumdur.

Eğer bir ateist olmasaydım, insanları bazı kuru laflara bakarak yargılayan bir tanrı yerine, yaşamlarındaki samimiyete bakarak yargılayan bir tanrıya inanırdım. Bence o, sürekli olarak “tanrı, tanrı, tanrı” diye konuşan ve yaptığı her iş “yanlış, yanlış, yanlış” olan bir TV ilahiyatçısı yerine, dürüst ve samimi bir ateisti tercih ederdi.

 Eğer doktor bana altı dakikalık ömrümün kaldığını söyleseydi, biraz daha hızlı yazardım!

 Daima daktilomun başında yazı yazarken başım klavyeye düşüp, burnum iki tuşun arasına girerek ölmek istemiştim, ama bu mümkün olmayacak gibi görünüyor.

 Nefes almakla aynı sebep yüzünden yazıyorum. Yazmasaydım ölürdüm!

 Her ne olursa olsun, yorulmak bilmeden denemeye devam ediyorum ve daima devam edeceğim. Ancak biliyorum ki Dünya’yı tek başıma kurtaramam, hatta elle tutulur bir değişikliğe bile yol açamam. Fakat tüm bunlara rağmen günlerimi hiç çaba sarfetmeden geçirerek kendime de mahçup olamam.

Fakat artık dünyanın ne olduğunu biliyordu: Özgürlüğün sınırsızlığıyla kuşatılmış bir hapishane.

Aşkın Gözü Kördür ve Her Zaman Çılgınlık Yanındadır!

Bundan çok uzun yıllar önce dünyada yaratılmadan, insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilmez halde dolanıyorlarmış. Bir gün toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın bir şekilde otururlarken, ''SAFLIK'' ortaya bir fikir atmış NEDEN SAKLAMBAÇ OYNAMIYORUZ?

Orda bulunan herkes de bu fikre sıcak bakmış ÇILGINLIK çılgın olduğun için bağırarak ortaya atılmış - Ben ebe olmak istiyorum. Ben ebe olmak istiyorum... Oradakilerin hiç biri çılgınlık kadar atak olmadığı için oldukları yerde kalakalmışlar.

ÇILGINLIK bir ağaca yaslanmış ve başlamış saymaya - bir iki üç... ÇILGINLIK saymaya başladıktan sonra iyi huylar ve kötü huylar saklanacak yerler aramaya başlamışlar. ŞEFKAT ayın boynuzunu asılmış. İHANET çöp yığınlarının içine girmiş SEVGİ bulutların arasına kıvrılmış YALAN bir taşın altına saklanacağını söylemiş ancak yine herkesi kandırıp gölün dibine saklanmış. TUTKU dünyanın merkezine girmiş PARA HIRSI bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış ve ÇILGINLIK sayamaya devam etmiş -yetmiş dokuz seksen seksen bir...

Aşk’ın dışında bütün iyi huylar ve kötü huylar saklanmışlar AŞK kararsız olduğun için bir türlü saklanacağını bilemiyormuş ÇILGINLIK doksan yediye gelmiş -doksan sekiz doksan dokuz ve yüz' e vardığında aşk sıçrayıp etraftaki güllerin arasına girmiş ve oraya saklanmış ÇILGINLIK bağırmış sağım solum sobe saklanmayan ebe demiş... Arkasına döndüğünde ilk önce TEMBELLİĞİ görmüş. TEMBELLİK ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş ÇILGINLIK sonra ŞEFKATİ ayın boynuzunda görmüş ve İHANETİ çöplerin arasında, SEVGİYİ bulutların arasında, YALANI gölün dibinde ve TUTKUYU dünyanın merkezinde bulmuş sadece biri hariç herkes yavaş yavaş geriye dönmeye başlamış.

ÇILGINLIK umutsuzluğa kapılmış HASET son saklanan bulunamadığı için haset duyarak, ÇILGINLIĞIN kulağına fısıldamış. Aşk’ı bulamıyorsun ama o güllerin arasında saklanıyor. ÇILGINLIK çatal şeklinde tahta bir sopa almış ve güllerin arasına sopayı çılgınca saplamış, saplamış, saplamış...

Ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Haykırıştan sonra AŞK elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış ve parmaklarının arasından sicim gibi kan akıyormuş ÇILGINLIK, AŞKI bulmak için heyecandan aşkın gözlerini kör etmiş. -ne yaptım ben seni kör ettim. Ne yapa bilirim... AŞK cevap vermiş -gözlerimi geri veremezsin ama istersen bana kılavuzluk yapabilirsin...

O günden beri AŞKIN GÖZÜ KÖRDÜR VE HER ZAMAN ÇILGINLIK YANINDADIR!

Seneca " Yeryüzünde güneş ışığına layık olmayan nice insan var. Ama güneş her gün doğar. "

 



Cahit Sıtkı Tarancı - Deniz

Bu akşam vakti deniz,
O bütün hasretimiz,
Sanki gelmiş de dile,
Nedametin sesiyle,
Çarparak kayalara,
Yetmez mi, diyor deniz,
Karada çektiğiniz? 



Özdemir Asaf - Evrensel Ballad

Bir  öykümüz  olsa,  duyan  öyküsü  sansa.
Öykümüz  böylece  dallanıp  -  budaklansa.
Bir  sevi’den,  bir  övü’den,  o  bizim  öykümüzden
Giderek  buluşan  eller  evreni  sarsa.
Öykümüz  de  biryüz  büyüklüğümüzden;
Herkes  sevi'sinde  evreni  kucaklarsa.