15 Ağustos 2014

Behçet Necatigil şiirleri


Sen, Ben, O
Her ben, dolaylı şekilde bir seni anlatış, bir senden yakınıştır. 
Çünkü benim yerim senle onun arasındadır. 
Ve o değildir bana yakın olan, sensin. 
Ben ben olsam dilbilgisi kitaplarındaki tekil şahıs zamirlerini şu sıraya göre düzenlerdim. 
Sen, ben, o! 
Başta sen gelir, çünkü ben diye bir şey yok sen olmadıkça. 
Her ben, ben'liğini sen'le anlar.

Arada
Her şey araya giriyor, aradan çıkıyor
Arada çocuklar doğuyor, büyüyor, yürüyor
Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor
Arada yaz kış bahar, dünya dönüyor

Biz unuturuz başka!
Ölümler arada, hatırlatır
Dünyanın malını toplasak da
Bu dünyanın sonu vardır

Ölümler varsa arada, anılar da var
Sevdiğin miydi, geceleri
Gelir uykulara canlı.Nemli sabahlara taze
Açılmış çiçekler kadar.

Zorluklar varsa arada,
İnsansın!
Engellere harcanmayan güçler ne güne
Dayat ki, yaşadığını anlayasın!


İlhan Berk - Yavaş yavaş geçtim

 
Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından
bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen
geçtiği yeri
yavaş yavaş çıktım içimden. Dokundum
yavaş yavaş acıya, kuvarsa, şiire
yavaş yavaş tarttım suyu, anladım nedir ağırlık
kokular
coğrafya.
Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini
gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü
gördüm yinelemedi gördüğüm hiçbir şey
böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana
insanlaştırdım yavaş yavaş dışımı
böyle karıştım kalabalıklara
kalabalıklaştım böylece.

                                              kül

J.Christophe Grange "Beni anlamak için söylediklerimden çok, sustuklarımı dinleyin. Çünkü ben söylediklerimden çok, sustuklarımda gizliyim."

  


Vladimir Mayakovski - Şair İşçidir

Bağırırlar şaire:
“Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki…”
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.

Ve eğer
bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
Fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle…
Kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!
Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!

Temel Dursun’a demiş ki

Temel ile Dursun sinemaya gitmişler. Filmin bir yerinde at yarışı var.
Temel Dursun’a demiş ki:
Haydi Dursun bahis oynayalum. İddiaya girelim.
Peki… 10 lirasına...
Temel “Ben beyaz atı tutayrum” demiş.
Dursun “Tamam ben da siyah atı.”
Yarış koşmuş...
Dursun’un siyah at kazanmış.
Temel’in beyaz at sonuncu.
Temel dürüst arkadaş. Çıkarmış onluğu uzatmış Dursun’a.
Al uşağum parayu. Ben zaten bu filmi daha önce seyrettiydum. Sürpriz oynadum oni!..