Türk eğitim dünyasına adını “Tonguç Baba” olarak yazdıracak İsmail Hakkı Tonguç,
1893 yılında Bulgaristan’ın Tatar Atmaca köyünde dünyaya gözlerini
açtı. Babası Kırım göçmenlerinden Hacı Velioğlu İdris, annesi ise
Dobruca Türklerinden Vesile Hanım’dı. Biri kız olmak üzere 8 çocuklu
çiftçi bir ailenin en büyük çocuğu olan Tonguç ilkokul eğitimini kendi
köyünde, rüştiye eğitimini ise Silistre’de tamamladı.
Silistre’deki eğitimin ardından babasının karşı çıkmasına rağmen
Tonguç İstanbul’da eğitimine devam etmek istedi. 1914 yılında tek başına
İstanbul’a gelen Tonguç uzun uğraşların ardından Maarif Bakanı Şükrü
Bey ile görüşerek okuma arzusunu ona da anlattı. Şükrü Bey ona kendisini
Kastamonu Öğretmen Okulu’na parasız yatılı olarak kaydettirebileceğini,
okuldan memnun kalması durumunda ise İstanbul’daki en iyi okullardan
birine kayıt ettirebileceğini söyler. Son derece mutlu olan Tonguç
ertesi gün İnebolu’ya gidecek gemiye binmek için Galata rıhtımına gider.
Fakat Tonguç’un Kastamonu’ya hareket için seçtiği tarih 30 Ekim 1914’tü
ve Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı’na girdiğinden Tonguç
Kastamonu’ya karayolu ile gitmek zorundaydı.
Kastamonu Öğretmen Okulu’ndaki eğitim yaşamı 1,5 yıl süren Tonguç
Maarif Nazır’ı Şükrü Bey’e mektup yazarak sözünü anımsattı ve eğitimini
İstanbul’da sürdürmek arzusunu belirtti. Tonguç için sıkıntıyla geçen
birkaç haftanın sonunda mektuba nihayet olumlu yanıt geldi ve 1916
Mayıs’ında Tonguç Moda’da bulunan İstanbul Öğretmen Lisesi’nde eğitim
görmek üzere yola çıktı.
Mezuniyetin ardından okulu başarıyla bitiren 20 öğrenciyle birlikte
1918-1919 yıllarında Almanya’nın Karlsruhe kentindeki Ettlingen Öğretmen
Okulu’nda sekiz aylık bir programa devam etti. 1919 Nisan ayında resmi
bir yazı ile yurda dönülmesi bildirilince Tonguç zorunlu olarak
ülkesine dönmek zorunda kaldı.
Yurda döndükten sonra, 62 sicil numarası ile 11 Eylül 1919 tarihinde
Eskişehir Erkek Öğretmen Okulu Resim-Elişleri ve Beden Eğitimi öğretmeni
olarak meslek yaşamına ilk adımını attı. Fakat Eskişehir’in Yunan
saldırısına uğraması nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı aralarında
Tonguç’un da bulunduğu bazı öğretmenleri yarım kalan eğitimlerini
tamamlamaları için tekrar Almanya’ya yolladı. Tonguç 1921–1922 yılları
arasında Karlsruhe Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda eğitim gördü.
Dönüşünden
sonra 1922-25 yılları arasında Konya, Ankara, Adana gibi yurdun çeşitli
illerinde öğretmenlik yaptı. Ankara Erkek Öğretmen Okulu’ndaki müdür
yardımcılığı görevi ise Tonguç’un ilk yöneticilik deneyimi oldu. 1925’te
beş aylığına mesleki eğitim kurumlarında incelemeler yapmak üzere
yeniden Almanya’ya gitti. Almanya yanında İngiltere ve Fransa’da da
incelemeler yaptı.
10 Temmuz 1926 ile 26 Ağustos 1926 tarihleri arasında, ilköğretim
müfettişleri ve ilkokul öğret-menleri için Ankara’da açılan “İş İlkesine
Dayalı Öğretim Kursu”nda, yabancı öğretim üyeleri ile birlikte
çalışarak, daha sonra Köy Enstitülerinin temel ilkesi, sloganı durumuna
gelecek “iş için, iş içinde, işle eğitim” anlayışını geliştirdi.
26 Ocak 1927’de ilkokul öğretmeni Nafia Kamil ile dünya evine giren
Tonguç’un 1928’de ilk çocuğu Engin Tonguç, 1936 yılında da ikinci çocuğu
Yalım Tonguç dünyaya geldi.
1935’te dönemin Kültür Bakanı Saffet Arıkan’a “Köy Enstitüleri”nin
temelini oluşturacak bir rapor sundu. 1936 da Eskişehir, Mahmudiye’de
Köy Enstitülerinin önceli sayılan “Eğitmen Kursu”nu açtı. 1938’de
ilköğretim kurumlarını incelemek üzere Bulgaristan’da, Macaristan’da ve
Almanya’da bulundu.
Çok partili döneme geçiş ile birlikte İsmail Hakkı Tonguç için de
sıkıntılı günler başladı. Köy Enstitüleri ile adının özdeşleşmesi
yüzünden hakkında birçok dedikodu çıkarılan ve iftiralara maruz kalan
Tonguç, seçimleri kaybetmek istemeyen İsmet İnönü tarafından gözden
çıkarıldı ve bir zamanlar en yakın arkadaşlarından biri olan Milli
Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer tarafından faal görevden alınarak
Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine getirildi. Sonraki Milli Eğitim Bakanı
Tahsin Banguoğlu ise bunu bile fazla bularak ömrünü eğitime adamış
böyle bir eğitimciyi Ankara Atatürk Lisesi’nde Resim-İş öğretmeni olarak
görevlendirdi. 11 Eylül 1950 tarihinde ise yeni Milli Eğitim Bakanı
Tevfik İleri, Tonguç’u Bakanlık emrine aldı. 1953 yılında emekliliğini
isteyen Tonguç, 1956 yılında işlemlerinin tamamlanması ile emekliye
ayrıldı. 1958 yılında hastalanan Tonguç, 1960 yılında dünyaya gözlerini
yumdu.
Tonguç’ta Eğitim Anlayışı
Hayatından anlaşılacağı üzere İ. Hakkı Tonguç bir eğitim bilimci
olabilmek için eğitim kurumlarında gerekli eğitimi alarak “bilimsel
bilgiye” sahip olmuş, eğitimle yoğrulmuş, işini severek yapan bir kişi.
Klasik tabiriyle “alaylı” değil “mektepli” olarak alanında “aydın”
sayılabilmek için ilk önkoşul olan “bilimsel bilgiye” ulaşmış. Ancak
Tonguç, bilimsel bilgiye ulaşmakla kalmamış bir başka çaba içinde daha
olmuş: Sahip olduğu bilginin aydın olmanın diğer bir koşulu olan çağdaş,
evrensel bilgi olabilmesi için yabancı ülkelere gitmiş, yabancı
uzmanlarla çalışmış. Yani sadece bilimsel bilgiye değil, çağdaş bilgiye
sahip olmak için de çaba harcamış.
Eğitim devrimcisi Tonguç için bu da yeterli olmuş mu? Hayır. Sahip
olduğu çağdaş ve bilimsel bilginin gerçeklerden kopuk bir bilgi
olmamasına özen göstermiş. Ülkesinin gerçeklerinden yola çıkarak sahip
olduğu bilgiyi yerel koşullarla zenginleştirerek uygulanabilir, ülke
gerçekleriyle uyumlu bütünsel bir bilgi haline getirmiş. Dünya görüşünü,
yerel ve evrensel bilgilerim bir araya getirerek çağdaş, bilimsel ve
bütünsel bir bilgiyle oluşturmuş.
Böyle bir birikime sahip eğitimci olarak İsmail Hakkı Tonguç, tüm
yaşamı boyunca eğitimi sadece dar bir eğitim faaliyeti olarak görmedi.
Eğitimle ilgili bilgisini bir yandan ülkemizin birçok yerinde çalışarak
ülke gerçeklerini ve gereksinimlerini diğer yandan da yabancı
ülkelerdeki gelişmeleri ve bilgileri dikkate alarak zenginleştirdi. Bu
çalışmalarının sonucunda da ülkesinin gerçeklerini görerek,
gereksinimlere uygun evrensel bilgiler ve deneyimlerle uyumlu bir eğitim
modeli yarattı.
Kısacası, İsmail Hakkı Tonguç tüm yaşamında gerçek bir aydın örneği
oldu. Çağdaş, bilimsel ve bütünsel bir bilgiyle elde edilmiş dünya
görüşüyle uyumlu davranışlar geliştiren tutarlı bir kişi olarak yaşadı.
İ. Hakkı Tonguç’un vurgulamamız gereken bir başka önemli özelliği ise
oluşturduğu eğitim modelinin çıktısı ile ilgilidir. Sayın Tonguç’un ilk
Kültür Bakanlarından Saffet Arıkan’a sunduğu ve sonrasında da sürekli
geliştirerek uygulamaya soktuğu Köy Enstitüleri, başlı başına bir
aydınlanma hareketi ve aydın yetiştirme projesiydi. Bu eğitim modeli ile
Tonguç kendi edindiği aydın özelliklerinin bu okullardan yetişecek
öğrencilerde de bulunmasına çaba harcadı. Köy Enstitülerinde çağdaş ve
ülke gerçekleri ve gereksinimleriyle bütünleşmiş bilimsel bilgiye sahip
öğrenciler yetiştirmek ana amacı oldu. Bir diğer deyişle yaşamında da
sadece eğitimli kişiler değil davranışları tutarlı gerçek aydınlar
yetiştiren yolu açtı. Köy Enstitülerinden yetişen binlerce kişi tüm
yaşamlarında üretim ve tutarlı davranışlarıyla ülkemizin gerçek aydınlar
ordusunu oluşturdu.
Türkiye’nin kalkınma hamlesinin altında, çağdaşlık adına yapılan ne
varsa İsmail Hakkı Tonguç’un Köy Enstitülerinden yetişen bu gerçek
aydınların emeği, bilgisi ve üretimleri vardır.
Tonguç Nasıl Bir Çaba İçindeydi?
Tonguç’un eğitim alanında yaptıklarını biraz daha ayrıntılı incelemek
istersek karşımıza ciddi bir arayış çıkar. Yaptığı bir arayıştır. Neyi
aramıştır? Öncelikle İsmail Hakkı Tonguç hayatı boyunca Türkiye’nin
eğitim alanında temel gereksiniminin ne olduğunu araştırmıştır. Kolaya
kaçmadan, bir takım bilgileri aktaran bir eğitim sistemi yerine
ülkemizin gereksindiği adamı yetiştirecek bir eğitim sisteminin arayışı
içinde olmuştur.
Arayışının özünü “Türkiye’nin o yokluk yıllarında nasıl bir insana,
adama gereksinimi olduğu ” oluşturmuştur. Bir diğer deyişle; ülkenin
kalkınabilmesi, aydınlanma hareketinin başarıya ulaşabilmesi için “nasıl
bir insan yetiştirmeliyiz?” sorusuna yanıt araştırmıştır.
Arayışının ikinci aşamasını “ülkenin gereksindiği insanı yetiştirecek
eğitim sisteminin arayışı oluşturmuştur. Bu özelliği ile de Tonguç
sadece çağdaş bilgi aktaran bir eğitimci ve eğitim sistemi kuran birisi
olmamış, araştıran ve bulduğunu uygulayan bir eğitimci olmuştur.
İsmail Hakkı Tonguç’un bu arayışının altında bir başka önemli
özelliği yatmaktadır: Gerçek bir aydın olarak Tonguç demokrasiye inanan,
halk yönetimine inanan bir demokrat, bir devrimcidir. Bu özelliğini
“Köy Eğitim ve Öğretiminin Amaçları” başlıklı 1944 yılında Ankara Maarif
Matbaası’nda basılan “Köy Enstitüleri II” isimli yapıtta yayınlanan yazısındaki aşağıdaki cümleleri net bir şekilde ortaya koymaktadır:
Halka medeni bir insan topluluğu halinde yaşamanın ilk
bilgilerini öğretme ve bir memlekette halk idaresini gerçekleştirme
şartlarının en önemlisi, geniş anlamlı ilköğrenimi parasız ve mecburi
kılmaktır. Bireyleri bu çarktan tamamen geçirilememiş milletlerde halkın
kendi kendisi idare etmesi mümkün olamamıştır. Bir ulus halk idaresini
kuramadığı takdirde onun mukadderatı tek insanın veya küçük bir insan
kümesinin eline geçer.
Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere o sadece bilgi aktarmayı amaçlayan
bir eğitimci değil aynı zamanda demokrat, halka inanan ve güvenen
ilerici bir eğitimcidir.
Yine Tonguç eğitimi bir ülkenin temel harcı olarak görmüş ve bu
nedenle çok ciddiye almıştır. Bu noktada da yukarıda belirttiğimiz
yazısındaki şu sözleri önemlidir: “Osmanlı İmparatorluğunun süratle
çöküşü bazı sebeplere dayanır. Bunlar arasında ilköğrenimi tahakkuk
ettirmek yolunun tutulmamış olması önemli bir yer alır. ”
Tonguç’un kâğıda döktüğü bu düşünceleri onun sadece bir eğitim çabası
içinde olmadığını, aydınlanma hareketinin bir önemli kişisi olarak
halkın çağdaş değerlerle eğitilerek demokratik bir halk idaresinin
kurulabilmesi için de yoğun bir çaba içinde olduğunu göstermektedir.
Demokratik bir halk idaresinin kurulabilmesi için ortaya koyduğu
yoğun çaba kapsamında önce toplumsal yapıyı incelemiş, ülke gerçeklerine
bakmıştır. Nüfusunun % 80’inin köyde yaşadığı ülkemizde ilköğrenim
çağında okula giden çocuklarımızın sadece % 19’unun köylerde
bulunduğunu, buna karşılık ilköğretim eğitimi alanların % 81’inin
kentler ve kasabalarda bulunduğunu saptamış ve ülkemizde doğru olanın bu
yapının gereksinimini karşılayan bir eğitim sistemi kurmak olduğunu
görmüştür.
Dolayısıyla eğitimin ana alanının köy olduğunu ve ülkenin o dönemde
köylerden yetişecek aydın köy adamlarına gereksinimi olduğunu
keşfetmiştir. Yani “nasıl bir insan” sorusuna yanıtı “aydın köy adamı,
üreten, öğreten, uygulayan, seven, köy adamı” olarak vermiştir.
Bu adamı yetiştirecek sistemin nasıl olacağı sorusuna yanıtı ise
kendi ifadesiyle “bilimsizliğin en çok yayıldığı köylerimize öğretmen ve
lüzumlu diğer mesleklerin erbabını yetiştirecek” Köy Enstitüleri
Sistemi diyerek vermiştir. Sistemi oluştururken toplumun % 80’ini
oluşturan köyü tanımak, köylünün temel gereksinimlerini ve sorunlarını
saptamak en önemli öncelik olmuştur.
Tonguç’un Kazandırdıkları
Çalışmalarını “Köylüye bir şey öğretebilmek için ondan birçok şey öğrenmeli”
ilkesine göre gerçekleştirmiş ve köy kültürü kaynağından
yararlanmıştır. Bir eğitim devrimcisi olarak köyden öğrendiğini köye
aktaran İsmail Hakkı Tonguç’un çalışmaları esas olarak köy yaşamının
fiziki koşullarının iyileşmesine büyük katkıda bulunmuştur. Tonguç’un
çalışmalarının bir diğer önemli sonucu ise Türk köylüsünün düşünsel
olarak gelişimine katkıda bulunarak kendine güvenmesini sağlamak ve
kişilik kazandırmaktır. Bu noktayı Köy Enstitülerinden yetişerek Türk
edebiyatının saygın ve unutulmaz isimleri arasına giren Mahmut Makal,
İvriz Köy Enstitüsü’nde eğitimine devam ederken İ. Hakkı Tonguç ziyarete
gelir. Öğrenciler arasından Mahmut Makal’ı konuşturmak amacıyla seçerek
bir soru sorar. Heyecandan konuşamaması üzerine “600 yıldır baskı
altında yaşamış bu halk elbette bir gün düşünmeye ve konuşmaya da
başlayacak. Konuşturun bunları: Konuşturun ve düşünmeye, düşündüklerini
rahatça söylemeye alıştırın.” diyerek eğitim çabalarının bir önemli
amacının da köylerde düşünsel gelişmeyi sağlamak olduğunu belirtir.
Dolayısıyla İ. Hakkı Tonguç’un çalışmaları aydınlanma hareketine ve köy
yaşamının ve Türkiye’nin genel gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur.
Kuşkusuz Cumhuriyetin kurulması sürecinde gerçekleşen aydınlanma
hareketinin eğitim alanındaki tek mimarı İsmail Hakkı Tonguç değildir.
İsmail Hakkı Tonguç’un kişiliğinde ve yaptıklarında somutlaşan “gerçek
aydın” özelliği o dönemlerde daha birçok Cumhuriyet kurucusunda da
bulunmaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Kültür ve Milli Eğitim
Bakanlarından Mustafa Necati, Saffet Arıkan, Hasan Ali Yücel gibi
isimler ilk anda akla gelebilenlerdir. Bu değerli aydınlanmacıları da
burada saygı ile anmak onlara olan borcumuzdur. Onların özverili,
aydınlık ve yurtsever çalışmalarının ürünleri bugün bile ülkemize ışık
tutmaktadır.
Tonguç’un Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatılana kadar öncülü olan
Köy Eğitmenleri Kursları ile birlikte 27 bin eğitimci yetiştirdi. Bu
eğitim kurumlarının kapatılmasından sonra ne yazık ki Türk Milli Eğitimi
her geçen gün çağdaş ve laik eğitimden uzaklaştı. Bugün ülke olarak
yaşadığımız tüm ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların altında bilimsel
ve laik çağdaş eğitimden uzaklaşarak din eksenli eğitimin arttırılma
çabaları ve bu yüzden eğitim sistemimizde farklı uygulamaların ve
yaklaşımların egemen olması yatmaktadır. Birleştirilmiş eğitim yok
edilmiş durumdadır. Oysa ne demişti Atatürk? “Farklı mektepler, farklı insanlar yetiştirir.” Bunun için eğitim birleştirilmiş ve “Kuvvetli cumhuriyetçi, milliyetçi ve laik vatandaşlar yetiştirmek eğitimin her derecesi için mecburi özen noktasıdır’’ ilkesi eğitimin temeli haline getirilmişti.
Bugün Türkiye yine bu eğitimcileri arıyor. İçine düştüğümüz girdaptan
çıkmak için o 27 bin eğitimci gibi aydın adama gereksinim her geçen gün
daha da artıyor. İ. Hakkı Tonguç’un mimarlarından olduğu aydınlanma
devriminin eğitim anlayışının ve kurumlarının ülke koşullarına ne denli
uygun ve yararlı olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Bilimden
yana, laik ve çağdaş eğitimin yeniden tesisi her geçen gün kaçınılmaz
bir zorunluluk haline geliyor.
Not: Bu yazı Prof. Dr. Mehmet Tomanbay’ın 50.
Ölüm Yıldönümünde İsmail Hakkı Tonguç başlıklı yazısının biyografi
bölümüne eklemeler yapılarak hazırlanmıştır.
http://www.serenti.org/egitime-adanmis-bir-yasam-ismail-hakki-tonguc