Uyu
“Uzaklarda bir saat on ikiyi çalıyor,
Bulutlar bile yorgun yerlere alçalıyor
Ay, suda yıkanıyor, renkler yakıyor suyu
Rüzgâr seni okşuyor bırak artık uykuyu.
Hayaller titreşiyor, renk renk mavi, siyah, mor,
Titreşen su bağrında ay sevdayla yanıyor,
Işıklar su koynunda gümüşten birer kuyu
Bak mehtapta uyuyor, uyanma yavrum uyu.
Saat, ilerleme dur, bu an bu dakka dur,
Gece, mehtapla rüzgâr ve sevgilim uyuyor…”
Cellat
“Ne iç ağrısı durdu, ne de tükendi derdim,
Gizli gözyaşlarımdan her gün bir çiçek derdim,
Iztırabımı ona bir buket diye sundum
Yarap, neden kapanmaz yaralara dokundum?
Neden sunduğum meyin ezelî bir mestiyim,
Sevdanın müşrikiyim, aşkın putperestiyim,
Bence hicran, husrandır aşkın vefanın adı,
Niçin hakikat oldu tek hülyamın celladı?..”
Ayrılık
“Anne! çiçek açtıysa
Bağda bensiz bu bahar,
Korkma gönlümde benim
Açan binbir çiçek var.
Huduttan yurt kokusu
Gelir, bana yasemin
Onlardan daha büyük
Yurda yaptığım yemin.
Bensiz yalınız ise
Tarlada çiftle, çubuk
Sınırı bekliyorum
Merak etme, bir şey yok.
Doğarken sen yapmıştın
Başımı yurda adak,
Şimdi yiğit oğluna
Vereceksin sen de hak.
Yolumu beklemesin
Kara gözlü Ayişem
Bugün yurt kaygusundan
Yoktur başka endişem.
Anne biliyorsun ki,
Dünya bize mal olmaz
Erlerden geri kalsam
Sütün de helâl olmaz.
Kanımda her bir Türkün
Kaynıyor asil kanı
Gece gündüz sınırda
Bekliyorum vatanı…
Anne büyük ordunun
Yaklaşıyor düğünü
İleri yürüyünce
Başlıyacak “İnönü”.
Anne belki oğlunun
Sana son selâmı bu
Ağlama almaz isen
Bir ikinci mektubu.”