13 Aralık 2015

Louise Hay - Düşünce Gücüyle Tedavi

Geçmişimizden kurtulmalı ve herkesi bağışlamalıyız. Kendimizi sevmeyi öğrenmeye istekli olmalıyız. Bedenimizde “ hastalık “ denen şeyin yaratıcısı biziz.
 
İçinde bulunduğumuz olayları yaratıyor, sonra da bunlardan duyduğumuz sıkıntı, üzüntü ve düş kırıklığı için bir başkasını suçluyoruz; böyle yapmakla gücümüzü de başkasına kaptırmış oluyoruz.
 
Bilinçaltımız inanmayı seçtiğimiz her şeyi kabul eder.
 
Çoğumuzun kim olduğumuz konusunda saçma düşünceleri ve hayatın nasıl yaşanması gerektiği konusunda çok, çok katı kuralları var.
 
Çok küçük yaşlardayken, kendimiz ve yaşam hakkında neler hissedeceğimizi çevremizdeki yetişkinlerin tepkilerinden öğreniriz. Büyüdüğümüzde, çocukluğumuzdaki yaşamımızın duygusal ortamını yeniden yaratma eğilimi gösteririz.
 
Sorunumuz ne olursa olsun, yaşadıklarımız, iç dünyamızın dışarıya yansıyan sorunlarıdır.
 
Kırgınlık, Yargılama, Suçluluk ve Korku her şeyden çok sorun yaratır. Bu dört duygu hem bedenimiz, hem de yaşamımızdaki temel sorunların kaynağı oluyor. Bu duygular, yaşam deneyimlerimizin sorumluluğunu almak yerine, başkalarını suçlamaktan kaynaklanıyor. Evet yaşamımızdaki her şeyden yüzde yüz sorumlu olursak suçlayacak kimse kalmayacak değil mi?
 
Geçmiş yaşanmış ve bitmiş. Bunu değiştiremeyiz. Ama geçmiş hakkındaki düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Bizi geçmişte biri incitti diye, şimdiki anda KENDİMİZİ CEZALANDIRMAK ne saçma.
 
Eğer her şeyin umutsuz, bizim de kurban olduğumuz inancını seçersek Evren bu inancımıza da “Evet” der.
 
Tüm hastalıklar affetmeme durumundan kaynaklanır. Ne zaman hasta oluyorsak, affetmemiz gereken kişinin kim olduğunu düşünmeliyiz.
 
Affetmeye en çok zorlandığımız kişi, BIRAKMAYA EN ÇOK GEREKSİNİM DUYDUĞUMUZ KİŞİDİR.
 
Kendimizi OLDUĞUMUZ GİBİ ONAYLADIĞIMIZ, sevdiğimiz ve kabul ettiğimiz zaman, her şey yoluna giriyor. Küçük mucizeler her yerde görülüyor.
 
Geçmiş değiştirilemez Gelecek, şimdiki düşüncelerimizle biçimlenir. Özgürlüğümüze kavuşmak için şart olan anne babamızın kendi anlayış, bilgi ve farkındalık çerçevesinde yapabildiklerinin en iyisini yaptıklarını anlamaktır. Birisini suçladığımızda, kendimiz için sorumluluk almıyoruz demektir.

Bize bunca kötülük yapan bu insanlar da sizin gibi çaresizlik hissediyorlardı. Kendilerine öğretilen şeyleri sizlere öğretmekten başka ellerinden ne gelirdi ki.

Anne babanızın çocukluğu hakkında ne kadar bilginiz var, özellikle on yaşından önceki dönemleri hakkında ? Eğer hala mümkünse öğrenmeye çalışın. Onların nasıl bir çocukluk yaşadığını öğrenirseniz, size niye öyle davranmış olduklarını daha kolaylıkla anlamış olacaksınız. Anlayış size şefkat kazandıracaktır. Eğer bilmiyorsanız ve öğrenme imkanınız yoksa çocukluklarının nasıl olabileceğini gözünüzde canlandırmaya çalışın. Ne tür bir çocukluk, böyle bir yetişkini yaratır ? Bu bilgiye kendi özgürlüğünüz için ihtiyacınız var. Onları özgürleştirmeden, kendinizi özgürleştiremezsiniz. Onları bağışlamadan, kendinizi bağışlayamazsınız. Onlardan mükemmellik bekliyorsanız, kendinizden de mükemmellik bekleyeceksiniz ve yaşamanız boyunca mutsuz bir insan olacaksınız.
 
Hepimiz, neler olursa olsun, küçük yaşta koşullandırıldığımız sınırlarımızı aşmak için buradayız. “ Onlar “ bize ne söylemiş olurlarsa olsunlar, kendi görkemimizin ve yüceliğimizin farkında olmak için buradayız. Sizin aşmak zorunda olduğunuz kendi olumsuz inançlarınız var, benim de aşmak zorunda olduğum kendi olumsuz inançlarım.
 
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.

Geçmişin üzerimde gücü yok. Çünkü öğrenmeye ve değişmeye hazırım.

Geçmişe, beni bugün olduğum noktaya getiren gerekli bir süreç olarak bakıyorum.

Zihinsel evimin odalarını temizlemek için bulunduğum noktadan başlamaya hazırım.

     Nereden başladığımın önemli olmadığını biliyorum. Bu nedenle en küçük şey ve en küçük odalardan     başlıyorum. Böylece sonuçları çabucak görebileceğim.

Bu serüvenin içinde olmaktan heyecan duyuyorum.

Çünkü bu özel deneyimden bir daha asla geçmeyeceğimi biliyorum. Kendimi özgür bırakmaya hazırım.

Dünyamda her şey iyi ve güzel.
 
Sorun ne olursa olsun, kökeni bir düşünce kalıbında yatıyor ve DÜŞÜNCE KALIPLARI DEĞİŞTİRİLEBİLİR. Size doğru gelebilir, doğru gibi görünebilir ; tüm bu sorunlar hayatımızda sürekli mücadele ettiğimiz problemler. Ama karşılaştığımız sorun ne kadar zor olursa olsun, içsel bir düşünce kalıbının, dıştaki sonucundan başka bir şey değil. Hangi düşüncelerin sorunlarınızı yarattığını bilmiyorsanız şu anda doğru yerdesiniz. Çünkü bu kitap bunları bulmanıza yardımcı olmak amacıyla yazıldı. Hayatınızdaki sorunlara bakın. Ve kendinize sorun “ Hangi düşüncelerimle bu sorunu yaratıyorum? “. Kendinize sessizce oturup bu soruyu sorma olanağı tanırsanız, içsel zekânız size bu yanıtı gösterecektir.
 
Bazen kimse size dikkat etmediği için, görünmez olduğunuz duygusuna bile kapılıyorsunuz.
 
Sabah uyandığınızda, yağmur yağıyorsa “ Öff, ne kötü bir gün ! “ diyenlerden misiniz ? Kötü bir gün değil. Sadece ıslak bir gün. Yağmura uygun kıyafetler giyip, bakış açımızı değiştirdiğimizde birçok zevkli yağmurlu günler yaşayabiliriz. Eğer inancımız, yağmurlu günlerin kötü olduğuysa, yağmurlu günleri hep içimiz sıkılarak yaşayacağız. O anda olan şeyle akmak yerine, gün boyu akıntıya karşı kürek çekeceğiz. “ İyi “ ya da “ Kötü “ hava diye bir şey yok. Sadece bireysel tepkilerimiz var.
 
Düşünsel ve sözsel olarak ne tür mesajlar gönderiyorsak, aynı biçimde bize geri gelecektir.
 
Ağzınızdan çıkan sözün olumsuz sözcükler içerdiğini farkettiğiniz anda durun. Cümlenin yarısında olsa bile. Ya cümleyi olumlu bitirin ya da tamamlamaktan vazgeçin. Hatta “ İptal “ bile diyebilirsiniz.
 
Bir sorun olduğunda, yapmanız gereken bir şey yok, bilmeniz gereken bir şey var.

Değişime en çok direndiğiniz şeyler, değiştirmeye EN ÇOK İHTİYACINIZ olan şeylerdir.
 
Zihniniz istediğiniz şekilde kullanmayı seçeceğiniz bir araçtır.
 
Kendi düşüncelerinizin aciz bir kurbanı değil, efendisisiniz.
 
Farkında olmaktan kaçındığımız şey, ne kadar kötü olursa olsun geçmişten kopamamanın sadece bizi yaraladığıdır.
 
Kendimizi ve başkalarını affetmek bizi geçmişe bağımlılıktan kurtarır.
 
Ne tür bir iyileşme isteniyorsa istensin, tek çözüm daima SEVGİ’ dir. Sevgiye giden yol da affetmekten geçiyor. Bağışlamak tüm olumsuz duyguları yok ediyor. Affetmeyi başarmak için birçok yol var.
 
Affetmekte zorluk çektiğiniz kişi ya da olay hakkında minik şarkılar uydurun. Bu küçük nakaratları söylerken her şeyi daha hafife alarak yaklaştığınızı göreceksiniz.
 
Anne babalarımızı suçlamıyorum, çünkü hepimiz kurbanların kurbanıyız. Size kendi bilmedikleri şeyi öğretmeleri nasıl mümkün olabilirdi ki?
 
Çünkü bilinçli olarak değiştirmedikçe aile inançları hep bizimle kalır.
 
Kendi yetmezlik ve sınırlılık inancımız, bizi sınırlayan tek şey
 
Yaşlı insanların yüz ve bedenleri açık bir biçimde hayat boyu sürdürdükleri düşünce kalıplarını yansıtır.
 
Baş bölgesinde bir sorunumuz varsa bu genellikle “ bizde “ çok yanlış bir şey olduğu duygusunu taşıdığımız anlamına gelir.
 
Çocuk olayları değiştirme gücüne sahip olmamasının tepkisini, kulak ağrısı yaratarak gösterir. Sağırlık birlikte yaşamak zorunda olduğunuz bir kişiyi dinlemeye katlanamamanın göstergesidir.
 
Küçük çocukların gözlük taktıklarını gördüğümde, evlerinde görmek istemedikleri şeylerin olduğunu biliyorum. Görme yetilerini bulanıklaştırarak, kendilerince görmek istemedikleri şeylerin açıklığını ve netliğini bir derece azaltırlar.
 
BAŞ AĞRILARI, kendimizi yanlış, geçersiz, değersiz görmekten kaynaklanıyor. Bir daha başınız ağrıdığında kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin. Kendinizi affedin. Baş ağrınızın geçtiğini göreceksiniz. Migren türü baş ağrıları, mükemmeliyetçi olan ve bu yüzden kendilerine çok baskı yapan kişiler tarafından yaratılıyor. Migrende yoğun olarak bastırılmış kızgınlık var. İlginçtir, migrenin başladığını farkeder etmez mastürbasyon yapıldığında, hemen her defasında migrenin geçtiği görülüyor. Cinsel rahatlama gerginliği ve ağrıyı yok ediyor.
 
Boynumuzla ilgili sorunlar,kendi bakış açımızın doğruluğu konusunda inatçı bir tutum sergilediğimiz anlamına geliyor. 

Göğüs kanseri varsa, derin bir öfke ve kırgınlıkta vardır.
 
Kalp kriz yaratmaz. Krizi yaratan biziz.
 
Kalp hastalıkları olan kişiler asla mutlu kişiler değildir. Hayatın güzelliklerini görmek için zaman ayırmazlar. Bu değer bilmezlikle bir kalp krizi daha yaratırlar.
 
Sevgi, ülserin ilacı. Kendisini seven, kendisiyle barışık kişilerde asla ülser olmaz. İçinizdeki çocuğa karşı sevecen olun. Küçükken ihtiyacınız olan desteği ve teşviki şimdi kendinize verin.

 Kadınlar yaşlanmaktan çok korkuyor. Çünkü gençliğin yüceltildiği bir toplumda yaşıyorlar. Yaşlanmak erkekler için kadınlar kadar zor değil. Hatta biraz gri saç onlara ayrı bir cazibe veriyor. Kadınlar yaşlanıyor, erkekler olgunlaşıyor ve saygı görüyorlar.

Bazı erkekler zevk aldıkları için değil, derinliklerinde duydukları değersizlik duygusunu aşmak, kendilerini kanıtlamak amacıyla birçok eşle olmayı seçiyor.
 
Kazalar, kızgınlık ifadesidir. Birikmiş öfkedir. Kazalar ayrıca otoriteye karşı çıkma arzusudur. O kadar kızarız ki, birisine vurmak isteriz, ama birisi bize vurur ( çarpar ).
 
Kendinden nefret, sadece kendiniz hakkındaki bir düşünceden nefret etmektir.

Neye direnç gösterirseniz varlığını sürdürür..Carl Jung
Yaşam gerçekten çok Basit. Ne Ekersek, Onu Biçiyoruz.
 
Kendi hakkımızda düşündüklerimiz, kendi gerçeklerimiz oluyor. Aklımızda oluşturduğumuz her düşünce geleceğimizi yaratıyor. Her birimiz düşünce ve duygularımızla, kendi yaşam deneyimlerimizin . Düşüncelerimiz ve sözcüklerimizle deneyimlerimizi biz oluşturuyoruz.
 
İçinde bulunduğumuz olayların ortaya çıkmasına katkıda bulunuyor, sonra da bunlardan duyduğumuz sıkıntı, üzüntü ve düşkırıklığı için bir başkasını suçluyoruz; böyle yapmakla gücümüzü de başkasına kaptırmış oluyoruz. Hiçbir kişi, hiçbir şey, hiçbir koşul bizim üzerimizde bir güce sahip değil, çünki aklımızla düşünce oluşturan yalnızca “Biz” iz. Deneyimlerimizi, gerçekliğimizi ve bunda yer alan tüm kişileri yaratan biziz.
 
Düşüncelerimizde barış, uyum, denge yarattığımızda bunları kendi yaşamımızda da bulacağız. Bu cümlelerden hangisi size doğru geliyor? İnsanlar hep beni kullanıyor, zarar veriyor. İnsanlar hep yardımcı olmaya çalışıyor. Bu iki düşünce ve inanç yaşamımızda çok farklı deneyimler yaratacaktır. Kendimiz ve hayat hakkındaki inançlarımız, bizim gerçekliğimizi oluşturuyor.
 

Erich Fromm "Gerçek hiçbir zaman şiddet tarafından çürütülemez."

Açgözlülük içsel bir boşluğun sonucudur.
 
Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir.
 
Ancak kendimize inanç duyduğumuz zaman, başkalarına da inanç duyabiliriz.
 
 Anne sevgisi koşulsuzdur, koruyucudur, sıcak bir sığınaktır. Koşulsuz olduğu için denetlenemez ya da elde edilemez.
 
Aşk 'Seni Seviyorum çünkü sana ihtiyacım var' diye başlar, 'Sana ihtiyacım var... çünkü seni seviyorum' diye olgunlaşır.
 
Bilmek ve hala bilmediğimizi düşünmek en yüce marifettir.Bilmemek ve buna rağmen bildiğimizi düşünmek bir hastalıktır.
 
Bir amaca yönelik olmayan sevgide ancak, gerçek sevgi açılıp gelişir.

Birçok kişi, sevme sorununu ilkel bir biçimde ele almakta, kendi sevebilme gücünden, sevme ediminden çok sevilme olarak görmektedir. Onlar için sorun, nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevimli olabilecekleridir.

Birini mükemmel olduğu için sevmezsin. "O" sen sevdiğin için mükemmeldir.
 
Bu açıdan bakılırsa insanın kattığı anlam dışında yaşamın hiçbir anlamı yoktur; insan başkalarına yardım etmediği sürece yapayalnızdır.
 
Burası ve şimdiki an sonsuzluktur.
 
Bütün ağır psikolojik hastalıkların temelinde narsisizm yatar.
 
Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır.
  
Çaresiz birini sevmek, yoksul ve yabancı birisini sevmek, kardeş sevgisinin ilk adımıdır.
 
Derin ve ihtiraslı sev… Kalbin kırılabilir ama hayatı dolu dolu yaşamanın tek yoludur.

 Düşünmek günah işlemeye benzer, insan onun zevkini bir kere tattı mı artık ondan bir daha vazgeçemez.
 
 Eğer ben sahip olduklarım isem ve sahip olduklarımı kaybettiysem; Kimim ben?
  
Eğer sevgi bir çiçekse, saygı onu koruyan saksıdır. Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin saksı mutlaka çatlamıştır.
  
Eğer sevginizi sevgi doğurmuyorsa bu, sevginizin, sevgi üretemediği anlamını taşır. Eğer seven kişi olarak yaşamınızı ortaya koyuyor ama sevilen bir kişi olamıyorsanız, sevginiz güçsüzdür. Şanssızlıktır.
   
Eğitim, bir çocuğa özel yeteneklerinin fakına varması için yardım etmektir. Eğitimin zıddı yönlendirmedir.
  
 En önemli verme edimi, maddi şeyler değil aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir.
  
Erkekler zaferin, kadınlar ise yenilginin karakter özelliklerini taşıdıkları için, kadın-erkek ilişkilerinde, üstünlük ve yenilgi özelliklerini taşımayan bir beraberliğe rastlamak mümkün olmamaktadır.
  
Geçmişin tehlikesi esir olmaktı, geleceğin tehlikesi ise robot olmak.
 
Gerçek bilgiye erişmenin tek yolu sevme edimidir. Ancak bir insanı nesnel olarak tanıyarak, onun değişmeyen özüyle, sevgi edimi ile kavrayabiliriz.
  
Gerçek hiçbir zaman şiddet tarafından çürütülemez.
  
Günümüzde insanların mutluluğu "eğlenmeye" dayanmakta. Eğlenmenin altındaysa "almanın", tüketmenin doygunluğu yatmaktadır.
 
Günümüzde psikiyatri, psikoloji ve psikoanaliz insanları manipüle etmenin bir yolu olarak kullanılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
 
Hiçbir şey yaratıcılığı aşk kadar teşvik etmez, tabi aşkın gerçek olması koşuluyla.
  
Haset, kıskançlık, hırs, her çeşit açlık, bunların tümü tutkudur. Sevme ise zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir.
 
Her insan mutlu olamaz... Çünkü; gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını; ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz. Çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları. Hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanı başındakileri.
  
Hiçbir şey yaratıcılığı aşk kadar teşvik etmez, tabi aşkın gerçek olması koşuluyla.
 
İnanç insanın varoluşunun bir koşuludur. Sevgiyle olan ilişkisi açısından bunun anlamı kişinin kendi sevgisine olan inancı, başkalarında sevgi yaratabilme ve bu sevginin geçerliliğidir.

   İnançlı olabilmek cesur olmayı tehlikeye atılabilmeyi acı ve düş kırıklığına hazırlıklı olmayı gerektirir. Emniyet ve güvenliği yaşamın birinci koşulu sayanlar inançlı olamazlar.
   
İnsan yaratma süreci içinde kendini dünya ile bütünleştirir. Tam çözüm, insanlarası birlikteki başarıda, bir başka insanla sevgi içinden kaynaşmada yatmaktadır.
Mantıklı düşünce kavramından bir kuramın oluşturulmasına doğru atılan her adımda inanca gerek vardır.
 
Ortak yaşam birliğinin tersine, olgun sevgi kişinin kendi bütünlüğünü, bireyselliğini koruyarak gerçekleştirdiği birliktir. Sevgi, insanı diğer insanlardan duvarları yıkan, onu diğerleriyle birleştiren, etkin bir güçtür. Sevgi kişinin soyutlanma ve ayrı olma duygularını yenmesini sağlar, kendisi olmasına, bütünlüğünü yitirmesine yol açar.

    Otomatlar birbirlerini sevmedikleri gibi Tanrı'yı da sevmezler.
   
 Otomatlar sevemezler. Onlar sadece "kişilik paketleri"ni birbirleriyle değiştirirler ve ucuza kapatma peşinde koşarlar.
 
Ölüm keskin bir acıdır. Fakat yaşamadan ölme düşüncesi katlanılmaz bir ızdıraptır.
    
Önemli bir problemde, yetkinizi aştığı halde size danışılıyorsa, kahramanlık yapmayın.Çünkü mutlaka olaya çözüm değil, suçlu aranıyordur.

    Özel mülkiyetin, ona sahip olmayan insanlar için bile ne kadar önemli, dokunulmaz olduğuna çok güzel bir örnek şöyledir. Almanya'da birinci dünya savaşından sonra insanlar çok zor şartlar altında iken bir referandum yapılır ve insanlara sorulur Savaşı kaybetmemizin sorumlusu olan Alman imparatoruna/luğuna ait mülklere el konulması ve bunun fakir /zor durumdaki halk yararına kullanılması veya mülkiyete dokunulmaması hakkında ne istedikleri". Referandum sonucunda özel mülkiyet kendilerine ait olmadığı halde halk "Hayır el konulmamalı kararını alır.

Sevgi ancak iki insan birbirlerine varlıkların özünden bağlanır, her biri kendisinin varlığının özünden tanırsa, gerçekleşir.
 
Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktır, bir... şeye kapılmak değildir. 
 
Sevginin etkin özelliği, en genel biçimde şöyle tanımlanabilir; Sevgi vermektir, almak değildir.
 
Sevgi, narsisizmin hemen hemen olmadığı alçakgönüllülüğün, nesnelliğin ve düşüncenin gelişmekte olduğu yerde vardır.
    
Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir.
 
Sevgi, sevgi üreten bir güçtür. Güçsüzlük, sevgi üretememektir.
 
Sevgide insan en azından yalnızlıktan kaçıp sığınacağı bir liman bulabilir. iki kişi, dünyaya karşı bir tür ortaklık kurar ve u iki kişilik bencilliğin sevgi olduğu yanılgısına düşülür.
 
Sevgiden vazgeçmek olanaksız olduğuna göre sevgi konusundaki başarısızlıkların üstesinden gelebilmenin bir tek uygun yolu olarak bu başarısızlıkların nedenlerini gözden geçirip, sevginin anlamını incelemeyi geliştirmek kalıyor.
 
Sevginin yalnızca ayrıcalıklı bireysel değil de sosyal bir olgu olarak gerçekleşebilirliğine inanmak, insanın doğasını bilerek temellendirilmiş ussal bir inançtır.
 
Sevme sanatının uygulanabilmesi, inancın da uygulanmasını getirir.
 
Sevmek bir eylemdir edilgen bir duygu değil. Bir şeyin "içinde olmaktır" bir şeye "kapılmak" değil. En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
 
Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır.
   
 Sevmek öğretmenin tek yoludur.
    
Sıkılmama sevmenin tek koşuludur.
 
Tüketim ideoloğunun dileği bütün dünyayı yutmak; tüketici biberon için çığlıklar atan ebedi süt çocuğu.
 
Tüm uygarlığımız, karşılıklı kar sağlayan bir alış-veriş düşüncesi, satınalma açlığı üzerinde yükseliyor.
 
Yalan hiçbir şeyi yerinden kımıldatmaz.

William Butler Yeats "Çıkmaya değer tek yolculuk içteki yolculuktur."

Haddini bilmedikten sonra çok şey bilmek birşeye yaramaz. Suskunluk kimseyi yanıltmasın, Çünkü susan konuşursa kimse kaldıramaz.
    

Unutma; Her gidiş bir ayrılık değildir. Çünkü; Bαzen ne kαdαr uzαğα gidersen git, Yüreğin hep bırαktığın yerdedir .
    

Sakın kaybettiğin yerde bekleme, çünkü güçsüzler öyle yapar. Ve kapanan bir kapıyı birdaha çalma, kapanan kapıyı acizler çalar.
    

Sevdiğin kişinin sana olan sevgisini anlaman için canını yak. Çünkü kimsenin canı yanmadıkça sana gerçek yüzünü göstermez.
    

Mesafeler sevenler için önemsizdir. Çünkü gerçek sevgiyi anlatan tek duygu; özlemektir.
    

Bir erkeğin yumruğundan bile serttir bazen bir kadının son sözü. Çünkü; İlki dişlerini döker, Öteki düşlerini.

    Gerçekten seviyorsan eğer; Ben senin için her zorlukla savaşırım deme. Senden gelen hiçbir şey zorluk değildir de.
    

Bir kalbin içinde ne taşındığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün; Belki de içindeki sensin.

    Bil ki, Geçmişle yaşanmaz ve yaşanmayacak. Ama sakın unutma: Hiçbir gelecek sana o geçmişi yaşatmayacak.


    Uzaklıklar sevenler için önemsizdir. Çünkü gerçek sevgiyi anlatan tek duygu; özlemektir.