30 Kasım 2012

Seçilmiş "Dünya" sözleri

-Dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz...Arthur Schopenhauer 

-Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır... Arthur Schopenhauer 

-İki şey dünyaya hükmeder; biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilir...Napolyon Bonapart

-Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık...Afrika atasözleri

  -Hiçbir şey onu telaşlandırıp heyecanlandıramaz artık. Bizi dünyaya bağlayan ve bizi (kaygı, yakıcı arzu, öfke ve korku dolu olan bizi) sürekli acı içinde ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: o hepsini kesip paramparça etti. Gülümseyerek geriye, şu anda oyunun sonuna gelmiş bir satranç oyuncusu gibi kayıtsızca önünde duran bu dünyanın düşsel görüntüler geçidine bakıyor...Arthur Schopenhauer 

-Sonsuz uzayda etrafında bir düzine daha küçük kürenin döndüğü yuvarlak, ortası sicak, üzerindeki küflü tabakanın canlı ve bilinçli varlıklar ürettiği soguk sert bir kabukla kaplı sayısız aydınlık küre - bu ... gerçek dünya... Arthur Schopenhauer
  
-Zekam bana değil, dünyaya aittir... Arthur Schopenhauer 

-Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye ınanmamak da öteki yarısı...Arthur Schopenhauer

-Dünyanın özü kötüdür. Yapılması gereken en iyi şey yaşam istencini reddetmektir...Arthur Schopenhauer 

-Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"... Arthur Schopenhauer

  -Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu...Napoléon Bonaparte 

-Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin, fakat bazıları için sen bir dünyasın...Gabriel García Márquez 

-Dünya artık emek-yoğun, malzeme yoğun, enerji-yoğun değildir; bilgi yoğun olmaktadır...Peter F. Drucker

Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiç bir şeyi olmayandır...Arthur Schopenhauer

İlahi Komedya - Dante Alighieri

Dünya şiirinin başyapıtı İlahi Komedya, Dante'nin Cehennem'e, Araf'a ve Cennet'e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. İlahi Komedya, 14 233'e ulaşan toplam dize sayısı ile, şiir tarihinin en uzun soluklu şiiridir. Dante'nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer, Dante'ye Cehennem ve Araf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Araf'ın tepesinde Vergilius yerini, Cennet'te Dante'ye rehberlik edecek olan Beatrice'ye bırakır. Dante, Beatrice'yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice'ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olur Beatrice. Vergilius'un Aeneis destanını örnek alan ve sıradışı bir aşka mitoloji, tarih ve kutsal metinlerle de desteklenen gerçeküstücü bir ortamda yakılan bir ağıt olarak da değerlendirilebilecek olan İlahi Komedya'nın, tarih ve felsefeden dinbilime, gökbilimden geometriye uzanan bir ansiklopedi niteliği taşıması da bir başka özelliğidir.
 
 - - - - - -
 
-Sefalet zamanlarında mutlu anları hatırlamaktan daha acı bir şey yoktur.
-Kuşku insana keyif veriyor, tıpkı bilgi gibi.
-Gurur, hırs ve kıskançlık, kalpleri tutuşturan üç alevdir.
 -Hile insana özgü bir kusurdur.
 -Korku, insanı kimi zaman öyle ezer ki her türlü soylu girişimden vazgeçirir. Tıpkı yanıltıcı bir görüşün, hayvanı huylandırıp şahlandırması gibi.
 -Yaşam yolumuzun ortasında karanlık bir ormanda buldum kendimi, çünkü doğru yol yitmişti.
 -Ruh, maddenin ağırlığı altında çökmezse, her mücadeleden zaferle çıkar.
 -Benden önce her şey sonsuzdu; sonsuza dek süreceğim bende...
İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu.
-Bu yüzden yitiğiz biz, başka bir suçtan değil, tek cezamız umutsuz bir özlemle birlikte yaşamamız.
-Öyle şehvet düşkünüydü ki, yasal kılmıştı zevk alınan her şeyi örtmek için kendi ayıbını.

Louis Aragon - İşte Otuz Yıldır

Alın şu ruhumun kitaplarını alın da açın rasgele bir yerinden
Parçalayın en iyisi anlamak için 
Kokuyu da gizemi de
Açın sayfaları bir hoyrat parmakla buruşturun yırtın
Bir şey kalır onlardan yalnız
Bir mırıltı bir nakarat 
Bir şey anlatmayan bakış 
Uzun bir teşekkür kekeme 
O çayır gibi mutluluk


elsa'ya şiirler-den


Jack Kerouac - Yolda

Amerikan edebiyatının devi Jack Kerouac’tan, Beat Kuşağı destanını yazan kitap: Yolda.
Kafaları dumanlıydı, hayatın sillesini yemişlerdi belki, iflah olmaz hayalperestlerdi... Yaşam yazılacak bir şiirdi onlar için ve beklemezdi.
Gökyüzü bunca geniş, hayat bunca kısa, hayaller bunca sonsuzken yol özgürlüktü. Yol dostluktu, maceraydı; sonsuz olasılığın toplamı, yaşamın kaynağıydı. Yolun sonunda aşk vardı, söz vardı, ses vardı; başlangıçlar hep şen, hep heyecanlıydı. Hızla giden bir arabanın dikiz aynasına yansıyordu hayatın anlamı, öyle bir şey varsa tabii; tan kızıllığında, gecenin bağrında, bir dostun yanı başında. Hareket halinde olan için ölüm yoktu, tasa yoktu; devinim vardı sadece, dünyayı berraklaştıran, yaşamı anlamlı kılan. Yıldızların altında, hızla giden arabaların arka koltuklarında, kaçak atlanan tren vagonlarında, çadırlarda, barakalarda, uzak diyarlarda kutsal yaşam vardı ve yüreklerindeki coşkuyu daracık bir dünyaya sığdıramayanlar, yollarda şahlandı. Nereye olursa...
Bir caz melodisi gibi kıvrak ve neşeli, bir esrimeydi hayatın kendisi, tıpkı bir düş gibi ve tüm gerçekler, hızla giden bir aracın tekerleklerini öpen asfalt misali önlerine seriliverdi.
Jack Kerouac, bir döneme damga vuran Yolda’da kendi hikâyesini anlatıyor. Sansürsüz, yalansız, olduğu gibi. Belge niteliğinde bir roman, aynı zamanda bir şarkı bu belki de; özgürlüğün, arayışın, dostluğun, kayıp babaların ve küskün oğulların, onulmaz yaşam hasretinin şarkısı.
Yaşama ve aşka saygıyla: Yolda!

- - - - - - 

"Çünkü benim için yalnız çılgın insanlar önemlidir, yaşamak için çıldıranlar, konuşmak için çıldıranlar, kurtarılmak için çıldıranlar, aynı anda her şeyi birden arzulayanlar, hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen, yıldızların arasında örümcekler çizerek patlayan ve en ortalarındaki mavi ışığı görenlere, ‘vay canına’ dedirten o muhteşem sarı maytaplar gibi yanan, yanan, yanan insanlar."


"Ben, söylediklerimden sorumluyum, anladıklarınızdan değil." Stefan Zweig

 


Hicri İzgören - Kılıç Artığı Poe-tik-ler

I 
Masallarımız aynı düşlerimiz bir
Aynı ateşin yaktığı ağıtlardan geliyoruz
Kentin en uzak köşeleri
Hüznün ele verecek seni
Öyle mahzun bakma çocuk
"Devletin ve milletin bekası" zedelenir
 
Orda aşka yardım ve yataklıktan
Sabıkalıdır şiir
 
II
Acı ata yadigârıdır
Bin yıllık bir tarihi var
Beni bana kırdırır
Kehribar bir tespih gibi
Çek çek bitmez
Kimi zaman yaşayıp yaşamamak
Birbirine eşittir
 
Orda zembereksiz bir saat
Kırık bir keman gibidir şiir
 
III
Hüznü bir bohça gibi vurup sırtına 
Söyle hangi acısıydın viran evlerin 
Kanlı bir mendil kaldı geride 
Serin bir su yavru bir kuş gibiydi 
Meçhulümüzdür nasıl bir ölüme gelin gittiği

O mendilin kokusunda 
Kanın dördüncü halidir şiir 

IV 
Maskeler atılmış roller ve replikler 
Derin bir uykuya dalmıştır 
Bir şarkıda ağlarken 
Bir çiçeği sularken 
Onlarla konuşur görürsem seni 

Demektir Şiir
yeni çığlıklara hazırlıyor kendini 

V
Hepsi de yaralı bir cerenin resmidir 
Açılırsa bir sayfası unutulmuş defterin 
Orda herkes kendi payına düşen 
Bir yangınla karşılaşacak 
Ve görülecek Kaç kadın ezilmiş ayak altında 
O canavar evlerin

De ki
O defterin dipnotlarıdır düşünde düş görür şiir

VI 
Piyasa şartları nedir
İstatistik yasaları ne söyler bilmem ama
Bir avuntu bulunur her zaman
Peşin fiyatına taksitle
Biraz etik estetik
Biraz kolesterol biraz turnusol
Vazife ulufe biraz felsefe
Bunca havar hiç rayting yapmıyor demek
Vatanperver bir münevver olarak
Sizin bu konuda bakışınız kaç amper

Belki de
Turnusolün sudaki rengidir şiir
 
VII
Daha yirmi dört saat
Hayati tehlikesi var diyor doktor
Durmadan morfin yapıyorlar
Kurtulsa da izi kalırmış
Yüreğini ezmiş aklının paletleri

Bir saatin tik-taklarıdır orda
Beşinci mevsimin adıdır şiir
 
VIII 
Biz mi taşırız aşkları 
Aşklar mı bizi Şimdi hangi kentte 
Yağdığını unuttuğum bir yağmur 
Ertelenmiş bir aşkın saçlarını yıkıyor 

O günden beri 
Öznesi yaralıdır şiirin 

IX
Orda yıldızlar daha parlaktır 
Aynalar daha ayna 
Yaşamaya başladığın an 
Biraz daha koyulaşır ağaçların yeşili 

Orası  
Şiirin kendini göndere çektiği yerdir

X 
Sensiz paslı bir çivi gibi duruyorum
Bir duvarın yüzünde
Ateşe ve rüzgâra dair bir dize kuşan
Bu geceyi teslim al
Bir selam uçur bana
Hâlâ bir sabah serinliği ise adresim

İnsana dair her çığlık
De ki şiirdir biraz