10 Ekim 2018

Dünya Ruh Sağlığı Günü


Dünya Ruh Sağlığı Günü;(10 Ekim) Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun bir projesi olarak doğmuştur. Ruh sağlığı ve ruh hastalıklarının toplumda farkındalığını ve anlaşılırlığını artırmak amacıyla 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim'de kutlanmaktadır.
Ruh sağlığı gününün amaçları şu ana başlıklarda özetlenebilir:
  1. Ruh sağlığı hastalığından muzdarip olanların sesini duyurabilmek, toplumda ruh sağlığı konusunda bilgi ve anlayışın artmasını sağlamak.
  2. Kişinin ruh sağlığını ve yaşam işlevlerini koruyup desteklemek.
  3. Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkları önlemek.
  4. Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların tedavi ve bakımını geliştirmek.
Her yıl belirli konulara odaklanılan Dünya Ruh Sağlığı Günü'nde yıllar itibarıyla konular aşağıda belirtilmiştir:
  1. 2009 yılı gündemi - “Ruh Sağlığında Birinci Basamak Sağlık Hizmeti:Tedavinin Geliştirilmesi ve Ruh Sağlığının İyileştirilmesi ”
  2. 2008 yılı gündemi - “Ruh Sağlığının Küresel Öncelik Haline Getirilmesi”
  3. 2007 yılı gündemi - “Değişen Dünyada Ruh Sağlığı: Kültür ve Kimlik Farklılıklarının Etkileri”
  4. 2006 yılı gündemi - “Ruh Hastalıkları ve İntihar:Farkındalık Oluşturma-Riskleri Azaltma”
  5. 2005 yılı gündemi - “Yaşam Boyu Beden ve Ruh Sağlığı”
  6. 2004 yılı gündemi - “Beden ve Ruh Sağlığı Arasındaki İlişki: Eşlik Eden Bozukluklar”
  7. 2003 yılı gündemi - “Çocuk ve Yetişkinlerde Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar”
  8. 2002 yılı gündemi - “Çocuk ve Yetişkinlerde Şiddet ve Travmanın Etkileri”

Behice Boran "Selam olsun Türkiye'nin ve Dünyanın aydınlık geleceğine."





Leyla Gencer'in ardından







Mehmet Atılgan babası Yusuf Atılgan'ı anlattı: Babamda hep sevgi arayışı vardı


Yusuf Atılgan'ı, oğlu Mehmet Atılgan'la konuştuk. Baba-oğul ilişkisinden Atılgan'ın günlük rutinlerine, aşka bakışından yazıp sonra da yaktığı romanlarına kadar farklı konularda gezindik. Mehmet Atılgan, babasının aniden yanımızda bittiğini görseymiş "Vay, çok zaman oldu, ne haber, derdim," diyor tebessümle...

Mehmet Atılgan, babasını, Yusuf Atılgan’ı, 68 yaşındayken kaybediyor. Kendisi henüz 10 yaşında o dönem. 9 Ekim, 1989. Babası Yusuf Atılgan gideli 28 sene oldu. Bilgileri bu şekilde aktarırken Anayurt Oteli’ndeki Zebercet karakterinin hesaplamalarından mülhemle demek gerekir.
Yusuf Atılgan… Aylak Adam, Anayurt Oteli, Canistan gibi Türkçe edebiyatta önemli yeri olan romanlarla birlikte öyküleriyle de sadece kendi alanında değil, pek çok alandaki kişiye ilham olduğuna tanıklık edebileceğimiz eserlerin yaratıcısı.
Mehmet Atılgan… Yusuf Atılgan ile Serpil Gence’nin biricik evlâtları. Hukuk alanında eğitim alan Atılgan, tıpkı annesi gibi babasının sıkı bir okuru.
Mehmet Atılgan ile Yusuf Atılgan’ı ve aralarındaki baba-evlât ilişkisini konuştuk.

On yaşında babasını kaybeden bir yetişkinle yapılacak muhabbete, çocuk ve yetişkin gözüyle bakınca Yusuf Atılgan nasıl bir babaydı, diye sorarak başlıyorum…
“Babalık namına benim için bir sürü şey yaptı. Sorunlu bir baba değildi. Şefkatli bir babaydı.

Andre Maurois "Ülkede kolluk kuvvetlerine olan güven zayıfladıkça, aslında rezil birer hırsız olan eşkiyalar tanrılaştırılır."

 Çalışma, sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır.
 
İstemek, "istiyorum" demek değil, harekete geçmektir.
 
Pek az kişiye, mutluluğa erişmek için bir fırsat düşmemiştir, ama pek az kişi de bu fırsattan yararlanmayı bilmiştir.
 
Bir kadın aynı zamanda hem sevdalı, hem anne olamaz
 
Yaşlanmak, meşgul bir adamın zaman ayıramadığı kötü bir alışkanlıktan başka bir şey değildir.
 
    Her güne kendi acısı yeter.    
    Başarı her zaman düşmanları kışkırtır.  
    Düşüncelerde hastalıklar gibi bulaşıcıdır.    
    En gerçek acılarımız bile, biraz yapmacık vardır.   
    Fırtınalar insanların denizi sevmesine engel olamaz.        
    Çalışma, sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır.   
    İstemek, istiyorum demek değil, harekete geçmektir.   
    Bir kadın aynı zamanda hem sevdalı, hem anne olamaz.   
    Mutluluğun ilk tarifi şudur: Geçmişe fazla karışmaktan kaçının.
    Tecrübelerin bir değeri varsa, o da bir acı karşılığında elde edilmiş olmasıdır.   
    Bir çok şeyi orta derecede öğrenmektense, az şeyi iyi öğrenmek daha iyidir.   
    İnsanın beklemekte olduğu mutluluk, tatmakta olduğu mutluluktan daha güzeldir.    
    İsteğe sahip olmak istediğini söylemek değil, seni meşgul etmek anlamına geliyor.  
    Kişisel isteklerimize uyan herşey gerçek gibi görünür; uymayan ise bizi öfkelendirir.    
    Hangi hayat sonsuzdur ki ve en çelimsiz nehir bile kavuşur eninde sonunda denizine.    
    Yaşlanmak kötü bir alışkanlıktır yalnızca. Meşgul insanlarınsa buna harcayacak zamanı yoktur.   
    Her şeyin ta tepesine çıkmak iyi şeydir, ama, tepeler ıssızdır, soğuktur, ebedi karlarla kaplıdır.  
    Ülkede kolluk kuvvetlerine olan güven zayıfladıkça, aslında rezil birer hırsız olan eşkiyalar tanrılaştırılır.   
    Pek az kişiye, mutluluğa erişmek için bir fırsat düşmemiştir, ama pek az kişi de bu fırsattan yararlanmayı bilmiştir.   
    İhtiyar; neye yarar? Diye düşünen kimsedir. Çünkü mücadele etmek neye yarar? Sorusuna sıra gelecek, nihayet son sözünü söyleyecektir. Yaşamak neye yarar!   
    Başarısızlık ve felaketlere rağmen, hayata karşı güvenlerini sonuna kadar saklayabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir anne tarafından büyütülmüş olanlardır.   
    Herkese gülümseyin. Çünkü herkesin kendine itimada ihtiyacı vardır. Bir insanda bu itimadı veren en büyük kuvvet de karşısındakinin yüzünde gülümseme görmesidir.   
    Kötü olan okuma, okumaktan bir nevi afyon hizmeti bekleyenlere aittir ki, onlar gerçek dünyadan ayrılarak kendilerini bir hayal alemine daldırırlar. Okumaksızın bir dakika geçiremezler.    
    Gerçekten aşık bir kadın, kendi benliğini unutur zaman zaman; bir benliği olduğunu söyler, kendini buna inandırmaya çalışır, ama doğru değildir. Sevdiği adamın, kendisinde bulmak istediği kadını anlamaya ve o kadın olmaya çalışır.  

 

Ernesto Guevara’dan “Che”ye giden yol

Dünya onu “Che” olarak tanıdı. Oysa bu bir isim bile değil, Kübalı yoldaşlarının ona takılmak için kullandıkları bir seslenişti. Zira Ernesto Guevara, La Plata çevresinde doğan tüm Arjantinliler gibi “dost” anlamına gelen “che” seslenişini sık sık kullanırdı. Sesin kökeni Apache, Tehuelche, Mapuche, Picunche benzeri Amerikan yerli adlarında “halk-kişi” anlamında görülür. La Plata nehri çevresindeki en büyük halk olan Guarani dilinde “ben, benim” gibi anlamlara gelen bu sesleniş Arjantin’de günlük dile yerleşmiştir. Ama Karayiplerde bu biçimde konuşmak komik kaçmaktadır. Başlarda yoldaşlarının onunla dalga geçmek için kullandıkları bu sesleniş halkın onu “Che” olarak benimsemesiyle bir isme dönüştü.  

                                                       Bilim ve Ütopya