"Her şeyin prensibi şudur; her şey sudan gelir ve tekrar suya döner." (Milet`li Thales M.Ö. 650-560)
Thales ,640 yıllarında Milette doğdu. Rivayete göre
kendisini Mısır ve Babil kaynaklarından eğitti. Bunun yanında iş hayatı
ile kendisine iyi bir yaşam düzeyi sağlayabilecek kadar ilgilenmiş
görünmektedir. Hatta hakkında Aristo şöyle anlatır:
“Hala kış olmasına rağmen Thales, Astronomi’deki yeteneklerini
kullanarak, o yılın zeytin hasatının çok olacağını öngörmüş. Millet ve
Kinos’da zeytin ezicilerini çok uzuca kiralamış. Hasat mevsimi
geldiğinde birçok zeytin üreticisinin bu ezicilere ihtiyacı doğduğundan
Thales, daha yüksek bir fiyata bunları geri kiralamış ve hatırı sayılır
miktarda para kazanmış. Bu durum karşısında halk, felsefecilerin eğer
isterlerse çok kolay zengin olabileceklerine kanaat getirmiş.”
Geri kalan zamanlarda Thales kendisini çalışmaya vermiş ve şehrin
diktatörü olan Thrasybuls’la yakın ilişkileri olmuş ve İyonyalı şehir
devletlerin, Lidya ve Perslere karşı birlik içinde bir federe devlet
olmasını savunmuş.Thales eski Yunan’ı matematik ve astronomi ile ilgili
bilimlerle tanıştıran ilk kişi olarak düşünülmektedir. Antik tarih,
Thales’in Mısır’daki piramidlerin yüksekliğini piramidlerin gölgelerin
uzunluğunu ölçerek, nasıl hesapladığını anlatır. Thales güneşin konumuna
göre bir insanın boyunun kendi gölgesinin uzunluğuna eşit olduğu anda,
pramidlerin gölgelerinin uzunluğu ölçülerek piramidlerin yükseklikleri
hesaplamıştır. Ayrıca, hayran olunacak derecede mantıksal bir disiplin
olan geometrinin tümden gelen bir bilim olduğunu ortaya koymuştur.
Thales’in hayatı ve yaptıkları hakkında fazla ve kesin bir bilgiye sahip
olmasak da, bazı matematik keşiflerinin atfedildiği ilk bilim adamı
olduğunu biliyoruz. Thales’in ispat ettiği düşünülen teoremler
şunlardır:
– Çap,bir daireyi iki eşit parçaya böler
– İkiz kenar üçgenin taban açıları eşittir
– İki kesişen doğru tarafından oluşan dikey açı çifti birbirine eşittir
– İki açısı ve bu açıların bir kenarı aynı olan iki üçgen eştir
– Bir yarım daire içindeki açı diktir.
Ayrıca astronomideki çalışmaları sayesinde, batı medeniyetinin
astronomide doğuya göre daha bilimsel bir yönde ilerlemesine neden
olmuştur. Thales astronomideki yeteneği, İyonyalı’ları şaşırtmıştır.
Örneğin, 28 Mayıs 585 (İ.Ö) yılında gerçekleşen güneş tutulmasını
öngörmüştür. Bunu büyük olasılıkla Mısır ve Babillilerin
hesaplamalarıyla yapmıştı.
Bunlara karşın, dünyayla ilgili düşünceleri doğru çıkmamıştır. Onun
düşüncesine göre dünya sonsuz suyun içinde oturan yarı-küreydi, dünya
yüzeyi de bu yarı kürenin düz kısmının içinde yüzen düz bir diskti.Thales kendinden önceki matematiksel bilgiye ve materyale önemli
katkıları olmuş bir bilim adamıdır. Ölümü, Diogenes Laertius’a göre, bir
jimnasyumda yarışmaları seyrederken, sıcaktan, susuzluktan ve
zayıflıktan olmuştur.
Babası Examios’la annesi Kleobulunia, hatırlı ve sözü geçen bir
ailedendiler. Buna göre Thales soylu daha doğrusu “soylu” sözcüğü o
zamanlar geçerli değildi çünkü “varlıklı” bir ailedendi. Gerçi özgeçmişi
yazanlar ona zaman zaman tacirliği, mühendisliği, astonomluğu, hatta
politikacılığı yakıştıracak kadar kafalarını işletmişlerdi ama,
Thales’in hiçbir işi gücü yoktu. Doğrusu şu ki Milas’lı Thales ufak bir
servetin kendini yaşamını kazanmaktan bağışık tuttuğu bir burjuvaydı.
Bol olan boş zamanlarını, kendisi çok ilgilendiren büyük problemler
adıyordu.
FELSEFEDEN MATEMATİK BİLİMİNE
7 ve 8. yy Yunanlılarına göre Thales düşünen bir adamdır, yani bizim
filozof (bu sözcük o zamanlar yoktu henüz) diye adlandırdığımız kişidir.
İnsanlığın zihnini boyuna kurcalamaktan geri durmayan ebedi soruyu o da
ele alarak kendi kendine şunları sormuştur: Evren nedir, insan nedir,
bizi yapılmış olduğumuz, bizi çevreliyen ve sürükleyen tüm bu maddenin
ve tüm bu devinimin anlamı nedir?
Eski dinler dünyayı sürü sürü tanrılar ve gizli güçlerle dolu bir yer
haline sokmuşlardı. Bunlar birbirlerine karmaşık birtakım karşılıklı
etkiler yapmaktadılar.Thales, duyduğu tepki sonucu, yalın bir açıklama
biçimi aradı. Böylece birci öğretisini kurdu. Bunun sayesinde evrenin
tümünü hem ilk, hem evrensel, hem plastik bir elemanın
değişinimleriyle,açıkladı.Bu eleman nedir? Su’dur.Su,yaşamın
temelidir.Hayvanların tohumu sıvıdır.Besinler özsu haline indirgenirler.
Fakat su yalnız başına yaşamın kaynağı değildir.Maddenin temelidir. Su
buharlaşınca havayı üretir, hava ateşi yaşatır. Ateşten oluşan
gökcisimleri, buna göre suyun bir yoğunlaşmasından ileri gelmektedir.
Gerçekten de yeni oluaşn toprak her gün nehirlerin ağızlarında
birikmektedir. Bu gözlemler Thales’i evrenin tutarlı bir kavramına
götürür: Evren tümüyle sudan oluşmaktadır. Bizim bildiğimiz dünya
muazzam bir hava kabarcığından oluşmakta ve bu su niteliğindeki evrenin
içinde yer almış bulunmaktadır.Tüm bu topluluk tanrıların keyiflerine
göre değil de değişmez kanunlar uyarınca yönetilir ve Thales bunları,
çok güçlü bir zorunluluk diye adlandırır.Thales astronom olarak da
kendine düşen rolü oynamıştır.Rivayete göre bir güneş tutulmasını bir
yıl önceden bilmiştir(MÖ. 28 Mayıs 585’teki güneş tutulması). Rastlantı
sonucu güneş Perslerle Lidyalılar arasındaki bir muharebe sırasında
tutulmuş, etrafı öylesine zifiri bir karanlık kaplamıştır ki,savaşçılar
durmak zorunda kalmışlardır.Olayın antik dünyada nasıl gürültü kopardığı
ve Milas’lı bilgine ne türlü bir ün kazandırdığı kolayca gözönüne
getirilerebilir.Şunu da ekleyelim: Tarihçi Aestus’a göre güneş ve ay
tutulmalarının nedenini de ilk olarak o göstermiştir.Topraksı
nitelikteki ay, doğru çizgi üzerinde güneşin altında yer alınca, tutulma
olayı meydana gelmektedir. Thales, ayrıca yılın süresini 365 gün olarak
saptamış: güneşin (yaptığı devrin 720’de birine eşit olan)çapını
ölçmüş; ekvatorun, dönencelerin) ve kutup dairesinin varolduklarını
bilmiştir.Son olarak, ayın ışığının, güneşin aydınlığını yansıtmasından
ileri geldiğini de söylemiştir.
Geometri bilgini olarak Thales’e belirli, somut, kesin bilgiler borçlu
bulunuyoruz. O, anahtarı tanıtlamak, genelleştirmek formülünün içinde
bulunan bilimsel zihniyet’in ilk ve gerçek öğreticisi sayılabilir.Mısır
ve Mezopotomya “bilgin” lerinin çok ilkel bilgileri vardı.Bilgileri,
kenarları 3-4-5’lik bir üçgen çizmekten ibaretti. Fakat böyle bir açının
niçin hep dik olduğunu kendilerine sormamışlardı. Genelleştiremedikleri
için kanıtlamayı bilmiyorlardı.Thales’in değeri de burada açığa
çıkar.Eski bilim sistemini yerinden oynatıp olayları yöneten kanunu daha
uzakta aramasını bilmişir.
Thales kend adını taşıyan teorem dolasıyla, öğrencilerinin belleğinde
ezelden beri yaşamaktadır. Söylendiğine göre bunu Mısır’da keşfetmiştir:
Thales, tanrı Amon’un başrahibiyle ve firavun Amasis’le birlikte Büyük
Piramid’i seyrediyormuş. Başrahip hükümdarının huzurunda bir yabancıyı
güç duruma düşüreceğini düşünerek pek sevinmiş:”Bilin bakalım,bu
piramidin yüksekliği ne kadar?” diye sorarak meydan okumuş. Thales
asasını alıp tam piramidin gölgesinin bittiği yerde kumun içine
dikmiş.Bunu yaptıktan sonra asayı, asanın gölgesinin uzunluğunu ölçmüş.
Sonra bir taş parçasının üzerine yaptığı basit bir hesap işlemi, anıtın
yüksekliğini meydana çıkarmış,280 dirsek.Firavun bu işe çok şaşırmış.
Böylece Thales kendi adını taşıyan teoremi yani geometrik orantılar
ilkesini bulmuş.Bu ilkeye göre Pareleller homolog orantılı doğru
parçalarını iki sekant üzerinde keserler . Piramidin durumunda
paraleller güneşin ışınlarıydı.Sekantlar ise sırasıyla asadan ve
piramidin yüksekliğinden geçen çekül doğrultularıydı. Eldeki dört
veriden ilk üçü (asanın gölgesi,piramidin gölgesi, asanın yüksekliği)
bilinmekteydi: Orantıların sırrı sayesinde dördüncüsüde kolaylıkla
bulunabildi.
THALES HİKAYELERİ
Bizler, Thales’i”yürürken havaya baktığı için yolunun üzerindeki
kuyuya düşen astronom ” diye tanırız. Bu pek olası görünmemektedir,
çünkü: Önce kuyunun “bileziği” yüzünden ;Sonra Yunan kuyuları çok dar
olduklarından normal boyda bir adamın geçmesine olanak vermemektedir. Ve
nihayet ,Thales bu işi yaparken kuşkusuz kolunu,bacağını kırmaktan geri
kalmayacak,öykü uydurucular da bunu bize söyleyeceklerdi muhahhak.
Diogenes Laertios öyküyü akla daha yakın biçimde anlatarak şöyle diyor:
Thales bir çukura düşmüş, Trakyalı kadın hizmetçisi de onunla alay
ederek şöyle demiştir.
” Daha sen ayaklarını bile göremezken,nasıl olur da gökyüzünde olup bitenleri görebilirsin?”
Her ne hal ise,Thales bu önemsiz öykünün sandırabileceğinden daha az
dalgındır. Gerekince beceri göstermesini de bilir.Günün birinde
,astronomi alanındaki bilgileri sayesinde zeytin ürününün çok
bol,olacağı anlar.Hemencecik Milas ve Khios’taki tüm zeytin preselerini
tümünü satın alır,ertesi mevsim köylüler gırtlaklarına kadar zeytine
gömülü oldukları sırada onlara çok ağır koşullar kabul ettirir ve küçük
bir servet kazanır.Aritoteles ciddi bir eda ile diyor:” Thales böyle
yaparak şunu kanıtlamıştır:Filozoflar da bir işe el attılar mı,başkaları
gibi para kazanmayı bilirler..”
Thales’in ilgili olarak daha da bir sürü öykü anlatılabilir ve bunlardan
onun,az-çok alaycı yanı da olan bir sağduyuya sahip oluğu
anlaşılır.İşte bunlardan ikiörnek.Günlerden bir gün Thales’e: Gel de bir
mucize gösterelim sana, derler.Alıp dağın tepesindeki bir çoban
kulubesine götürürler. Orada bir kısrağın doğurduğu aykırı bir yaratığı
gösterirler: Başı,boynu ,elleri bir çocuğun ki gibidir,bedeninin geri
kalanı ise bir atınki gibidir.Oraya gidenler bu hali görenler başlarını
çevirirler:”Böylesi bir mucize büyük felaketlerin
habercisidir,tanrıların gazabını hemen yatıştırmak gerek,diye
bağırışırlar.Ama Thales hiç istifini bozmaz, kısrağın sahibini bir
kenara çeker. Gülümseyerek :
”Vallaha ,der,sen istersen ötekilerin
dediklerini yap.. Ama benden sana öğüt:Kısraklarını bundan sonra bu
denli genç çobanlara emanet etme.ya da kadın bul onlara!”
Hiç kuşkusuz uydurma olan bu öykünün,Thales’in Yunan düşüncesindeki
rolünü ve yerini bir imge ile çok iyi anlatmak gibi bir yanı vardır:O bu
işte tanrıların yaptıkları hiç bir şakayı görecek yerde,sorunun akılcı
bir açıklamasını yapmağa çalışmaktadır. Bu açıklamanın yanlış olmasının
bir önemi yoktur. Önemli olan bunu araştırmak değil midir?
Öbür öykü daha incedir.Bir tartışma sırasında Thales bir kıyaslama
terimi aramaktadır. Bulur ve şöyle der:Ben de o delikanlının
söylediklerini söylerdim. Köpeğini dövmek istiyormuş ama elinden
kaçırmış,onun yerine kaynanasını dövmüş:”Neyse,dayak boşuna gitmedi!”
demiş.Kimi gülmece biçimleri sonsuza dek yaşarlar!
Faka şakacı-hatta sağduyulu- sözlerle dolu bir yaşam,boş oturmayı
sevmeyen Thales için yeterli olamazdı. Devler işlerine ilgi duyduğunu
söylemiştik bu da onun ara sıra politikacı fiye nitelenmesine neden
olmuştu:Doğru değildir bu,Thales hiç bir zaman bir kamu görevi
yapmamıştır çünkü.Sadece Milas’a egemen olan tiran Thrasybulos’un
dostudur,sırası geldikçe değerli öğütler verir ona.Örneğin,yayılmasının
en civcivli döneminde olan Pers İmparatorluğu gelip masal kahramanı kral
Krezüs’ün (Karın) Lidya’daki krallığına çarptığı zaman ,kentler bir
seçim yapmak zorunda kalırlar. Thales Pers kralı ile antlaşma yapmasını
öğütler ve bu ustalıklı bağlaşlıklık sayesinde Milas,Krezüs’ün bozguna
uğrayışından sonra bağımlılıktan ,kölelikten kurtulan tek iyonya kenti
olur. Daha sonra ,İyonya sitelerinin büyük kurulu olan Paniyonya’da ,tek
başkenti olan federe bir İyonya Devleti kurulmasını önerir. Ne yazık ki
onun bu çağrısına kulak veren olmaz:Çünkü yiğit ve akıllı olan Yunan
halkı iyice bölünmüş olmasaydı dünyanın çehresi,Kleopatra’nın burnu
yüzünden değişmezdi de bu birleşme yüzünden daha kesin olarak değişirdi
muhakkak!
Thales başka durumlarda da beceri göstermeyi bilmiş bu da onun zaman
zaman ve yanlışlıkla,” mühendis” olduğu kanısını uyandırmıştır
Ayrıntıları iyice bilinmeyen koşullar yüzünden Krezüs,her zamanki
düşmanları olan Medyalılara savaş açmış,Thales de onun genel karargahına
gitmiştir. Ordu,suları kabaran Halys nehrini kıyısına gelince durmak
zorunda kalmıştır. Ama ne önemi var:Thales bu güçlüğü de yenecektir.
Bulduğu yöntem çok ustacadır. Orduya ırmağın kıyısında (bu,belki
de,yağmurun kabarttığı bir seldir) kamp kurdurur,sonra nehrin yatağını
değiştirmek üzere,kampın ardında bir kanal kazdırır .Son sed de açılınca
sular yeni yatağa dolar,solayısıle ordunun gerisinden akıp gider,ordu
da ayaklarını bile ıslatmaksızın eski nehir yatağından karşı kıyıya
geçer.
Ama Thales özellikle bir filozof ve bir bilgedi.Özdeyişeleri çok
ünlüdür.Bir tartışma sırasında :Ölümün yaşamdan hiçbir farkı yoktur”
der.Tartışanlardan biri sorar:Neye yaşamı seçtin öyleyse?Thales’in
yanıtı şudur:İkisi arasında hiçbir fark yoktu da ondan.Yine onun bilgece
yanıtlarını dinleyelim:
En eski olan nedir?
” Tanrı’dır ,başlangıcı yoktur çünkü”
Ya en güzel şey?
” Dünya,Tanrı’nın işidir o çünkü ”
Ya en büyük şey?
” Uzay,herşeyi içerir çünkü”
Ya en hızlı şey?
” Düşünce her yere atılır çünkü”
Ya en güçlü şey?
” Zorunluluk, herşeye boyun eğdirir çünkü”
Ya en bilge şey?
” Zaman, herşeyi öğrenip meydana çıkarı çünkü”
Ya en yaygın şey?
” Umut, hiç bir şeyi olmayan kimselerde bile kalır çünkü”
Ya en yararlı şey?
” Erdem, herşeyi iyi kullandırır çünkü”
Ya en zararlı şey?
” Kötülük, herşeyi bozar çünkü”
Ya en kolay şey?
” Doğaya uygun olan şey; herşeyden ,hatta zevkten bile usanılır çünkü”
Ona en güç şey diye sormuşlar.Kendini tanımak demiş.En kolay şey
nedir? demişler.Başkasına öğüt vermek, demiş.Az görülen bir şey nedir?
Demişler.Zorba bir hükümdarın yaşlanmışı,demiş. Mutszuluğa kolayca
katlanmanın çaresini sormuşlar.Daha mutsuz düşmanların hallerine bakarak
,demiş.Erdemle yaşamanın çaresini sormuşlar. Başkalarında görüp
ayıpladığımız şeyleri yapmıyarak ,demiş. Mutlu insan kimdir?
demişler.Sağlığı yerinde ,zengin,yürekli,bilgili olandır, demiş.
Güzellik nereden gelir? demişler.Yüzden değil ,iyi davranışlardan
gelir,demiş.Şu öğütleri de vermiş sonra:
“Haksız kazançla zengin olma.Yakınlarına ve dostlarına söylediğin
kötü sözler yüzünden mahkemelere düşmemeğe çalış.Ve unutma ki sen
anana,babana karşı nasıl davranırsan,çocukların da sana karşı öyle
davranırlar.”
THALES’İN BİLİM DÜNYASI
Açıklayıcı ve öğretici olmaktan çok çekici ve güldürücü olan bu az-çok
yüzeysel birkaç öykü,gerçekte ,bu yönlü bhakkında elimizde buluna tek
anlatılardır.Fikir yaşamı, incelemeleri, buluşları ya da öğrettikleri
hakkında uzun boylu bir şeyler bilmiyoruz.. Bununla birlite,zarif bir
kırık vazonun parçaları gibi topraktan çıkardığımız dağınık kalıntılar
arasında ,birçok önemli ve şaşırtıcı şey Thales’in o olağanüstü
bilgileri nereden edindiğini bilmiyoruz. Tarihçilere göre Babil’e
gitmiş,orada astronomi öğrenmiş;Mısır’a gitmiş;orada rahipler ve
geometri uzmanlarıyla düşüp kalkmış;Küçük Asya’da da Krezüs’ün
ordularını peşine takılarak dolaşmıştır.Fakat bütün bunlar birtakım
varsayımlardan ibarettir.
Gündurumu ve gün-tün eşitliği üzerine iki yüz dizelik iki kitap yazdığı
söylenir.Her ikisi de kaybolmuştur ve ondan bize tek tümce dahi kalmış
değildir:Şu da var ki onun yaşamını anlatan tarihçiler,kişiliği üzerinde
bize birçok ayrıntılar vererek bu boşluğu doldurmuşlardır.
Bu Milas’lı bilginin yaptığı işler üzerinde doğru olarak ne biliyoruz ve
bu işler bilimi hangi konuda ilgilendirmektedir? Bunu anlamak için
birbiri ardınca evrendoğumcu(kozmogonist) Thales’I ,astronom(yürürken
havaya bakan? Thales’I ve geometri bilgini Thales’i birbirlerinden
ayırmak gerekir.
7 ve 8. yy Yunanlılarına göre Thales düşünen bir adamdır,yani bizim
filozof(bu sözcük ozamanlar yoktu henüz) diye adlandırdığımız kişidir.
İnsanlığın zihnini boyuna kurcalamaktan geri durmayan ebedi soruyu o da
ele alarak kendi kendine şunları sormuştur:Evren nedir,insan nedir, bizi
yapılmış olduğumuz,bizi çevreliyen ve sürükleyen tüm bu maddenin ve tüm
bu devimin anlamı nedir?
Onun çok büyük değeri şundan ileri gelmektedir:Rahiplerin ,kahinlerin ve
gezginci ozanların eski Yunansitan’da kent kent dolaşıp anlattıkları
masallarla ,söyledikleri deyişlerle tarih boyunca ilk kez yetinmeyen, o
olmuştur.İster Yunanistan’da ,ister Mısır’da ister Babil’de olsun;ister
Zeus, ister Amon ,ister Ea tarafından canlandırılmış olsun,o çağda
öğretilmekte olan evrendoğum(kozmogoni) bilimleri onun gözüne şöyle
görünmektedir: Bunlar dinlerin, evrenin gerçeklerini gizlemek için onun
üzerine örttükleri birer örtüdür.Fakat bu renkli örtüde delikler
vardır.Thales de bu deliklerden gerçeği hayal-meyal gördüğünü
sanmaktadır.Böylece de bize kendi açılamasını yapacaktır:Bu ise
insanoğluna açıklanmış olan ilk akılcı Evrendoğumdur.
Bu açıklamayı okumadan önce sabırlı olmaya hazırlanmamız gerecektir.
Çünkü filozofun agorada çoşup uzun ve tumturaklı nutuklar atarak
öğrettikleri bizi şaşırtmakta, hemen hemen bir sayıklama gibi
görünmektedir gözümüze.Şunu yine söyleyelim:Thales’in değeri yeni bir
açıklama bulup getirmesinde değildir.O,düşünceyi kısırlaştıran yanlış
bir inancın yapısını temelinden sarsmıştır.Olaylara ,mantığa,akla dayana
bir açıklama araştırmıştır.
Eski dinler dünyayı sürü sürü tanrılar ve gizli güçlerle dolu bir yer
haline sokmuşlardı. Bunlar birbirlerine karmaşık birtakım karşılıklı
etkiler yapmaktadılar. Thales,duyduğu tepki sonucu ,yalın bir izah
biçimi aradı.Böylece birci(monist) öğretisini kurdu.Bunun sayesinde
evrenin tümünü hem en ilk,hem evrensel,hem plastik tek bir elemanın
değişinimleriyle (mutasyon) ,izah etti.Bu eleman nedir?
SU’dur.Su,yaşamın temelidir.Hayvanların tohumu sıvıdır.Besinler özsu
haline indirgenirler.Fakat su yalnız başına yaşamın kaynağı değildir:
Maddenin temelidir.Su buharlaşınca havayı üretir,hava ateşi yaşatır.
Ateşten oluşan gökcisimleri,buna göre suyun bir yoğunlaşmasından ileri
gelmektedir.Gerçekten de yeni oluaşn toprak her gün nehirlerin
ağızlarında birikmektedir.Bu gözlemler Thales’i evrenin tutarlı bir
kavramına götürür:Evren tümüyle sudan oluşmaktadır(ama alt tarafı biz
kendimiz de onun esirden oluştuğunu kabullenmek için epey zaman
harcamadık mı?;bizim bildiğimiz dünya muazzam bir hava kabarcığından
oluşmakta ve bu su niteliğindeki evrenin içinde yer almış
bulunmaktadır.Yeryüzünün kendisi de yassı bir “kurstur ” ve o hava
kabarcığının alt bölümü de yüzer.
Tüm bu topluluk tanrıların keyiflerine göre değil de değişmez kanunlar
uyarınca yönetilir ve Thales bunları,çok güçlü bir “Zorunluluk” diye
adlandırır.
Bir kez daha söylüyoruz:Bu biraz dar düşünceli kurgu-bilimi okurken
gülümsemeğe kalkışmayalım. Düşünelim ki en azından söz konusu olan
Olimpos dağındaki tanrıları tahtlarından indirmek,onların evreni
düzenleyici rollerini yadsımak,Zeus’la kalabalık ailesini koruyucu
tanrılar ,”iyi yürekli azizler” aşamasına indirgemektir.Ayrıca
Homeros’la Hesiodos’u da kitaplığın en üst rafına,şiirlerin bulunduğu
bölüme kaldırmak gerektir ve onlar oradan hiç ayrılmayacaklardır
artık.Böylesine devrimci kavramların tohumlarını ekmiş olan bu MÖ 7. Yy
insanının entellektüel cüretini varın hayal edin artık.
Thales ne tanrıları,ne maddedışı varlıkları ortadan kaldırmamaktadır
zaten!Ruhun varlığını kabul etmektedir ama birci öğretici uyarınca
ruh,maddenin içinde yuğrulmuştur.Demek oluyor ki hayvanların
bitkilerin,madenin ,taşların.herşeyin bir ruhu ,bir canı vardır.Bunun
apaçık tanıtlamalarını da yapmaktadır.Sapının doğrultusu değiştirildi
mi,bir bitki kendiliğinden önceki yönünü alır.Sonra bir yere sürtülen
kehribar ya da (doğal mıknatıs içeren magnezi taşı,can demek olan etkili
bir niteliğe sahip olmasalardı küçük cisimleri nasıl çekerlerdi?
Thales astronom olarak da kendine düşen rolü oynamıştır.Rivayete göre
bir güneş tutulmasını bir yıl önceden bilmiştir.(Hesaplandığına göre,söz
konusu olan MÖ. 28 Mayıs 585’teki güneş tutulmasıdır bu)Rastlantı
sonucu güneş Perslerle Lidyalılar arasındaki bir muharebe sırasında
tutulmuş,etrafı öylesine zifiri bir karanlık kaplamıştır ki,savaşçılar
durmak zorunda kalmışlardır.Olayın antik dünyada nasıl gürültü kopardığı
ve Milas’lı bilgine ne türlü bir ün kazandırdığı kolayca gözönüne
getirilerebilir!Aslı aranırsa Babillerin Saros çevrimini
bildiklerini,güneş ve ay tutulmalarını önceden hesapladıklarını
görmüştük:Thales onların gökcisimlerine değgin çizelgelerini ele
geçirmişti belki.Şunu da ekleyelim: Tarihçi Aestus’a göre güneş ve ay
tutulmalarının nedenini de ilk olarak o göstermiştir.Topraksı
nitelikteki ay,doğru çizgi üzerinde güneşin altında yer alınca,tutulma
olayı meydana gelmektedir.Thales ,ayrıca yılın süresini 365 gün olarak
saptamış:güneşim(yaptığı devrin 720’de birine eşit olan)çapını
ölçmüş;ekvatorun,dönencelerin tropikaların) ve kutup dairesinin
varolduklarını bilmiştir.Son olarak,ayın ışığının ,güneşin aydınlığını
yansıtmasından ileri geldiğini de söylemiştir.
Geometri bilgini olarak Thales’e belirli,somut ,kesin bilgiler borçlu
bulunuyoruz.O,anahtarı tanılamak,genelleştirmek formülünün içinde
bulunan bilimsel zihniyet’in ilk ve gerçek öğreticisi sayılabilir.
Mısır ve Mezopotomya “bilgin” lerinin çok ilkel bilgileri vardı.
Örneğin, kenarları 3-4-5’lik bir üçgen çizmekten ibaret
biliyorlardı.Fakat böyle bir açının niçin hep dik olduğunu kendilerine
sormamışlardı hiçbir zaman! Genelleştiremedikleri için tanıtlamayı
bilmiyorlardı.
Thales’in çok büyük değeri de buradadır.Görgücülüğü yerinden oynatıp
olayları yöneten kanunu daha uzakta aramasını bilmişir.Eğer elemanlar
hareket halinde bir aritmetik ve bir geometriyi sayılırsa,geometrik
kanunları, yan, fizik kanunlarını ilk olarak tanımlamıştır.
Thales kend adını taşıyan teorem dolasıyle,öğrencilerinin belleğinde
ezelden beri yaşamaktadır.Söylendiğine göree bunu Mısır’da keşfetmiştir:
Bizim ilgin,tanrı Amon’un başrahibiyle ve -kimbilir neden? -firavun Amasis’le birlikte Büyük
Piramid’I seyrediyormuş. Başrahip hükümdarının huzurunda bir yabancıyı
güç duruma düşüreceğini düşünerek pek sevinmiş:”Bilin bakalım,bu
piramidin yüksekliği ne kadar?” diye sorarak meydan okumuş.
Thales asasını alıp tam piramidin gölgesinin bittiği yerde kumun içine
dikmiş.Bunu yaptıktan sonra asayı, asanın gölgesinin uzunluğunu
ölçmüş.Sonra bir taş parçasının üzerine yaptığı basir bir hesap
işlemi,anıtın yüksekliğini meydan çıkarmış:280 dirsek!Söylendiğine göre
de firavun pek şaşmış bu işe.
Gerçekte ise Thales ,geometrik orantılar ilkesini,daha doğrusu kendi
adını taşıyan teoremi bulmuş oluyordu.Unutmuş olan herkese asımsatalım
onu:
Paralaller homolog orantılı doğru parçalarını iki sekant üzerinde keserler.
Piramidin durumunda paraleller güneşin ışınlarıydı.Sekantlar ise
sırasıyla asadan ve piramidin yüksekliğinden geçen çekül
doğrultularıydı. Eldeki dört veriden (asanın gölgesi,piramidin
gölgesi,asanın yüksekliği) ilk üçü bilinmekteydi:Orantıların sırrı
sayesinde de dördüncüsünü de bulmak kolaydı.
Günümüz geometrisinin başka dört temel teoremi de yine Thales’e malledilmektedir:
Daire ,çapıyla iki eşit parçaya bölünmektedir.
İkizkenar bir üçgenin tabanındaki açılar eşittir.
İki doğru çizgi kesişirse doruktaki ters açılar birbirine eşittir.
Bir yarım daiere içindeki açı,diktir.
Söylendiğine göre Thales bu önermeyi bulunca öyle sevinmiş
ki,tanrılara bir öküz kurban etmiş. Yine Thales’in üçgenlerin ilk
benzeşinin hali’ni de bildiğini -ya da bulmuş olduğunu- kabul etmek
gerekerek: Bütün açıları eşit olan üçgenlerin içinde,eşit açıların
çevresindeki kenarlar homologtur.
Gerçekte,denizdeki bir geminin uzaklığını hesaplama olanağını veren
yöntem,bu önerme üzerine kurulmuştur ve bunun bulunuşu ona mal
edilmektedir. Gözlemci bir kulenin tepesine çıkar,kulete saptanmış bir
çeşit sürgülü kompasla gemiyi gezler. Yapılacak bütün iş (aygıtın
gönyesinin oluşturduğu ) biri bilinen iki homolog üçgen çizmektedir.
Öbürünün bir kenarı (yani kulenin yksekliği ) ise bilinememektedir.
Geometri ve astronomi bilimlerinin dev adamı ,evren-doğumun -dahi
olmakla birlikte – mutsuz yenileyicisi ve hepsinin üstünde de bilimsel
zihniyet’in yaratıcısı olan Thales ,böyle bir adamdır işte.
Başardığı işler yanlış olarak- öğrencileri -diye adlandırılan,aslında
ise onun devamcıları olan Anaksimandros’la Anaksimenes tarafında
sürdülecektir.Bu filozof bilginlerin katkılarını anlatmak,bu incelemenin
çerçevesini aşar.Kendilerine ilk bilgiyi veren ustaları gibi onlar da
doğa olaylarını mantığa uygun,akılcı biçimde açıklamağa önem
vermişlerdir.
Örneğin Anaksimandros,kendi ” bilimsel” yöntemi uyarınca (Homeros ve
Hesiodos’la ne çelişki!) gök gürültüsünün ve şimşeğin mekanizmasını
şöyle açıklamaktadır:Rüzgar yoğun bir bulutun içinde kapalı kalıp da
dışarıya fırlamayı başardı mı,kendisini saran ” zarı” büyük bir
gürültüyle yırtar;meydana gelen yırtık,bulutun koyu renk zemini
üzerinde(saydam olarak) kısa bir an için şimşek biçiminde görünür.
Anaksimenes ,ise gökkuşağının -bu “iris” atkısının nasıl
oluştuğunu,tabii onu örten şiirsel peçeyi çekip alarak ,şöyle
anlatır:Olay,güneş ışınlarının delip geçemediği kalın ve yoğun bir
bulutun üzerine bu ışınların yansımasıyla meydana gelir.Işınlarla ısınan
alt bölümler ise daha az sıcak olduklarından ,koyu renk
kalırlar.Açıklama biraz karışık ama içinde prizma kavramı yine de eksik
değil.
İlk ‘bilimsel deney ‘ kavramını ,yan, yapay olarak ortaya kona bir
olayın gözlemini (MÖ 550’lerde yaşamış olan )Anaksimenes’e borçlu
bulunmaktayız. Söylendiğine göre ,elin sırtına yavaşça üflendiğinde
soğuk sıcak,kuvvetlice üflendiğinde soğuk gibi görünür.Bununla ilgili
olarak yaptığı açıklama yanlıştır ama bir “deneye dayanan denetim” fikri
geçerlidir.)
Ve Atina ‘dan geçmek gibi bir ayrıcalığı olan 38. Paralelin dolaylarında
bilimsel hareket sürecek,uygarlığın iletken teli rolünü yapacaktır.
Anaksimenes gidip Pitagoras’la buluşacak ,onun her yana dağılan
öğrencileri de tüm antik dünyaya meyvelerinin eşsiz bir tadı olan bilim
ağacının tohumlarını ekeceklerdir.
Işın pratik yönüne önem veren kimseler,yani olayların ancak yararlı
yanını görenler,yarım düzine geometri teoremiyle birkaç tane yalan
yanlış açıklamanın ün kazanmak için pek az şey olduğunu düşünerek
omuzlarını silkecekelerdir.
Fakat bu düşüncenin ne önemi var?Thales bilimin mucidi,bitmiş olmaktan
uzak bulunan bir yapının henüz şekillenmemiş temel taşı olarak
kalmaktadır.
Kendi ünü bakımından Thales dünyamıza çok geç gelmiştir.Altı yüzyıl
önce;Herakles’in ya da Asklepios’un zamanında ortaya çıkmış olsaydı
Yunanlıların işlek muhayyileleri onu bir kahraman yapardı.
matder.org.tr