31 Mayıs 2018

Sait Faik Abasıyanık “Bu yürek, bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir, dedi.”






Alemdağ'da Var Bir Yılan

 

Cemal Süreya "Ama İzmir "

İzmir’de hayat beklenmez, kovalanmaz da. O zaten sizinle beraberdir. 
Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır. 
Mutlulukla dolu, sakin bir sevişmenin tadındadır Körfez. 
Körfez vapurlarının sakin gidişinde hırslarınız yok olur, kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek atacak kadar iyilikle dolarsınız. 
Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur çayı bile nektar olur!..
Hafta sonları denize doğru bir göç başlar. ‘Ey hayat, biz Çeşme’ye gidiyoruz, sen de arkadan gel.’ der İzmirliler muzipçe ve ne gariptir ki hayat, uslu bir çocuk gibi onların peşinden gider. Ne garip, uçak biletinin üzerinde adımın hemen yanında yazan “izm.” harflerine sevgiyle bakıyorum.
Sabırsızım, sevgilisine kavuşacak aşıklar kadar.


Osho’dan sigara bırakma meditasyonu...


Sigarayı bırakmak istiyorsan; sigarayı bırakmayı unut!

Sigarayı bırakmak konusunda denemediğiniz yol kalmadıysa, ondan kurtulmak istiyorsanız, ama bir türlü kesin sonuca ulaşamadıysanız, sıra dışı bir yöntemle kurtulmaya ne dersiniz?

İşte Osho’dan sigara bırakma meditasyonu…


“Adamın biri bana geldi. 30 yıldır zincirleme sigara içmenin sıkıntısını çekiyordu. Hastaydı ve doktorlar ona; “sigarayı bırakmazsan, hiçbir zaman sağlıklı olamayacaksın” demişlerdi.
O bir sigara tiryakisiydi, sigarayı bırakmak elinden gelmedi. Çaba harcadı-harcamadı değil- çok çaba harcadı, çaba harcarken çok sıkıntı çekti; ama bir iki gün dayanıyor, sonra dürtü çok güçlü bir biçimde gelip onu sürüklüyordu. Yine aynı yinelenen duruma düşüyordu.

Sigara içme yüzünden, özgüvenini yitirmiş, kendine saygısı kalmamıştı. Kendi gözünde değerini yitirmiş, ve kendini dünyanın en işe yaramaz adamı olarak görüyordu, sigarayı bırakamadığını biliyordu. Bana geldi.

– Ne yapabilirim, sigarayı nasıl bırakabilirim.
– Sigarayı kimse bırakmaz. Bunu anlamalısın. Sigara içmek, şu anda yanlızca senin kararın değildir. Senin alışkanlıklar alemine girmiş bu; kök salmış. 30 yıl uzun bir zaman, bedeninde ve kimyanda kök salmış bu; her yana yayılmış. Bu kafandan verilen bir karar değil sadece, kafan bir şey yapamaz o gayet güçsüzdür. Kafa bir takım şeyleri başlatır ama kolayca durduramaz. Sigara içmeyi durduramaz, bunu sen uzun bir süre uyguladın sen çok büyüksün -30 yıl sigara içmeyi uygulamak! Sonuçta sigara içme kendiliğindenleşti, onu otomatiklikten çıkarmak zorunda kalacaksın.

-Otomatiklikten çıkartmakla ne demek istiyorsun?
-Bırakmayı kafandan çıkar. Buna gerek yok. 30 yıl sigara içtin ve yaşadın, kuşkusuz sıkıntı çektin, ama buna da alıştın. Sigara içmeden ölmektense birkaç saat önce ölmenin ne önemi var? Burada ne yapacaksın? ne yaptın? Onun için, sorun ne -şu yıl, bu yıl, pazartesi ya da salı öldün, ne önemi var bunun?

-Evet doğru önemi yok
-O zaman sigarayı bırakmayı unut gitsin; onu hiç durduramayacağız. Daha ziyade onu anlayacağız, o halde, gelecek defa bir meditasyon yap. Meditasyon tamamen kendiliğinden oluştan çıkarmakla ilgilidir. Zen mensupları çay içerek meditasyon yapabiliyorsa ve bundan bir tören yaratabiliyorsa, neden olmasın?
sigara içme güzel bir meditasyon olabilir.

Adam önce dehşet içinde “ne diyorsunuz” dedi. Sonra birden canlandı “meditasyon mu? hemen söyleyin bana, bekleyemem!” dedi.

-Cebinden sigara paketini çıkardığın zaman, yavaş hareket et, keyfini çıkar aceleye hiçbir zaman gerek yok. Bilinçli, tetikte, farkında ol; tam farkındalık içinde onu yavaşça çıkar. Sonra sigarayı paketten tam farkındalıkla çıkar -eski telaşlı biçimde, bilinçsiz, mekanik bir şekilde değil- sonra sigara paketine hafifçe vurmaya başla-ama çok tetikte durarak-. Sesini dinle; aynen Zen mensuplarının semaverin mırıltısına, çayın kaynamaya başlamasına ve…aromasına yaptıkları zaman gibi, sen de sigarayı duy ve ondaki güzelliği kokla.

-Ne diyorsunuz siz? güzellik mi?
-Evet güzeldir o.
Tütün de her şey gibi tanrısaldır. Kokla onu Tanrı’nın rayihasıdır o.

-Ne ? Şaka mı yapıyorsunuz?
– Hayır şaka yapmıyorum, şaka yaptığım zaman bile, şaka yapmam. Çok ciddiyim ben. Sigarayı tam farkındalıkla ağzına koy, onu tam farkındalıkla yak. Her eylemini törene dönüştür ve keyfini çıkart, çok sayıda eyleme böl ki böylece gitgide daha çok farkında olabilirsin. İlk nefeste elde ettiğin duman biçimindeki Tanrı’dır. Hintliler “Annam Brahm” der “yiyecek Tanrı’dır” Neden sigara içme de olmasın. Her şey Tanrı’dır. Onu ciğerlerine derinliğine doldur-bir Pranayam‘dır bu. Sonra dumanı salıver, rahatla, bir başka nefes çek-çok yavaşça sürdür bunu. Bunu yapabilirsen hayret edeceksin, yakında bu yaptığın budalalığı göreceksin. Başkaları budalaca olduğunu söylediği için değil, kötülüğünü söylediği için değil, bunu kendin göreceksin. Bu görüş sadece aklın aydınlatmasıyla olmayacak. Tüm varlığından kaynaklanacak; bütünlüğünün görüşü olacak. Günün birinde eğer sigarayı bırakırsan bırakırsın, sürdürürsen sürdürürsün. Bunun için kaygılanmana gerek yok.

Adam 3 ay sonra geri geldiğinde “sigarayı bıraktım” dedi. “Şimdi de bunu diğerlerinde de dene” dedim. Gizem budur; gizem : Otomatiklikten çıkarmaktır.

Yürürken yavaş, gözlemleyerek yürüyün. Bakarken, gözlemleyerek bakın, ağaçların daha büyük veya küçük olmaları, yeşil yapraklarını veya solmaya yakın kahverengi tonlarını, veya çiçeklerinin daha önce hiç olmadıkları kadar pembe göründüklerini göreceksiniz. Dinleyin! birisi konuşuyor, dedikodu yapıyor. Dinleyin dikkatli dinleyin. Konuştuğunuz zaman dikkatli konuşun. Bırakın uyanıklık, eylemleriniz otomatiklikten kurtulsun. Etkinliklerinizi otomatik hareket olmaktan çıkarabilirseniz, tüm yaşam bir meditasyon haline gelir. O zaman her küçük şey, bir duş alma, yemeğinizi yeme, arkadaşlarınızla konuşma meditasyon halini alır. Meditasyon bir niteliktir; herhangi bir şeye sevk edilebilir. O, belirli bir edim değildir. İnsanlar bu şekilde düşünür, meditasyonu belirli bir edim sanırlar-yüzünüz doğuya dönük oturduğunuz zaman, belirli mantraları tekrarlarsınız, bir tütsü yakarsınız, bunu belli bir zamanda, belli bir biçimde, belli bir tavırla yaparsınız. Oysa ki meditasyonun tüm bu şeylerle hiçbir ilişkisi yoktur. Bunlar onu otomatikleştirme biçimleridir, meditasyon ise otomatikleşmeye karşıdır.
Gerçekten tetikte olursanız, herhangi bir eylem meditasyondur; herhangi bir hareket size çok faydalı olacaktır.”
OSHO
31 Mayıs  Dünya Sigara  İçmeme  Günü



Sinan Cemgil “Biz, ODTÜ'de İngilizce üç kelime öğrendik: Yankee go home."


Çocukluk Yılları 
Türkiye’nin önemli aydınlarından Adnan Cemgil ve Nazife Cemgil’in ikinci oğulları olarak 15 Kasım 1944’de İstanbul’da dünyaya geldi. Dedesi Erzurumlu Cemal Bey Kurtuluş Savaşı sırasında Muğla Kuva-i Milliye örgütünün başkanlığını yapmıştır. Öğretmen anne-babanın çocuğu olarak iyi bir eğitim aldı. 


Türk Barışseverler Cemiyeti'nin Menderes Hükümetini, TBMM kararı olmaksızın Kore’ye asker göndermesi sebebiyle protesto etmesi üzerine Adnan Cemgil’in aldığı hapis cezası Sinan’ın henüz çocuk yaşta cezaeviyle tanışmasına sebep olur. “Komünistler Moskova’ya!” bağırışlarını ise, aynı dava yüzünden Yozgat’a sürgüne gönderilen annesinin yanında duyacaktır. 


Devrimci Önder 
1964’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi’ne girdiğinde siyasetle etkin olarak ilgilenmeye başlar. 

1965 yılında Bursa'daki TİP kongresinin yapılacağı Saray Sineması önünde Komünizmle Mücadele Derneği tarafından kışkırtılmış binlerce kişinin, kongre çıkışında delegelerin üzerine saldırması sonucu babası Adnan Cemgil yaralanıp hastaneye kaldırılır. Sinan, Türkiye’deki açık şiddetle bu vesileyle tanışır. 1965 yılında çıkardıkları Dönüşüm dergisini satarken arkadaşı Şirin Yazıcıoğlu ile birlikte gözaltına alınan Sinan Cemgil, aynı yıl ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nün (SFK) kuruluşuna katılır, bir süre genel başkanlığını yapar ve Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) de üye olur. 

1967 yılında ilkokul yapma amacıyla Muş’un Korkut ilçesine giden ODTÜ kafilesinde yer alan Sinan, arkadaşlarıyla birlikte halk kültürü üzerine de incelemelerde bulunur. Bu incelemelerden geriye kalan, kafilenin diline persenk olan Çift Jandarma türküsüdür. 

Sinan’ın Amerikalı öğretim görevlisinin Yıllardan beri ODTÜ'de İngilizce eğitim görüyorsunuz. Nasıl İngilizce bilmezsiniz? sorusuna verdiği yanıt bugünlere kadar gelmiştir: “Biz, ODTÜ'de İngilizce üç kelime öğrendik: Yankee go home." (Turhan Feyizoğlu, Sinan: Nurhak Dağlarından Sonsuzluğa /Nurhak'ta Bir Şafaka Vakti) 

1968’le birlikte yoğunlaşan öğrenci eylemlerinde, ODTÜ içindeki mücadelesi, sevilen kişiliği ve üstün hitabet yeteneğiyle üniversitedeki hareketin doğal önderi olur. ODTÜ’de Toplumcu Gurup içinde yer alır. 1968’de ODTÜ’deki boykota ve 1969’daki ODTÜ işgaline önderlik eder. 

Toprak reformunun gerçekleştirilmesi istemiyle hazine topraklarını işgal eden Elmalı köylülerini ziyaretinin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Merkezi tarafından tepki ile karşılanması, TİP’ten istifasını getirir. 

Sosyalist Devrim-Milli Demokratik Devrim tartışmalarında Milli Demokratik Devrim’i savunsa da Hüseyin İnan’la birlikte “Türk Solu” ve “Aydınlık” odaklı MDD yorumlarından ve bu çevredeki tartışmalardan uzak durur ve farklı bir yol açmak için arkadaşlarıyla birlikte harekete geçer. 

1969 yılında Şirin Yazıcıoğlu ile evlenir. 

Vietnam kasabı olarak bilinen Komer’in arabasını yakanlardandır. Eylemde birlikte yer aldığı arkadaşı Mustafa Taylan Özgür’ün İstanbul’da öldürülmesi üzerine Ankara’da Atatürk Anıtı önünde toplanan kalabalığa, aranıyor olmasına karşın şöyle hitap edecektir: 

"Bir devrimci kardeşimiz polis kurşunu ile kahpece öldürülmüştür. Devrimci şehitlerin matemini tutacak zamanımız yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacağız. Gün gelecek Türkiye'nin bağımsızlığı ve kurtuluşu için gerekirse hepimiz vurulacağız. Bunlar bizi korkutmuyor, üzmüyor ancak kinimiz bileniyor. Taylan Özgür'ün ardından matem tutmayacağız, mersiyeler düzmeyeceğiz. O, 24 saatini devrime adamış bir kişiydi. Yapılacak çok işlerimiz vardır, İkinci Kurtuluş Savaşının ilk kurşunlanan devrimcilerinden sonra bizler de düşebiliriz, bunu korku değil varacağımız şerefli bir nokta olarak kabul ediyoruz. Taylan, Komer'in arabasını yakarak devrim için ilk kıvılcımı atmıştı. Bu kıvılcım devam ettirilecektir. Türkiye'de CIA artık bir adam temizleme kampanyası açmıştır. Yılmıyoruz, korkmuyoruz." (Turhan Feyizoğlu, Sinan: Nurhak Dağlarından Sonsuzluğa /Nurhak'ta Bir Şafaka Vakti) 

1970 yılında doğan oğluna söz verdiği gibi arkadaşı Taylan’ın adını verir. 

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu ve eylemler 
1970 yılında, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin'le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun kuruluş çalışmalarını yürütür. THKO'nun şehir gerillası eylemlerinde yer alan Sinan Cemgil, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla birlikte Ankara'yı terkeder ve Elbistan civarındaki Nurhak Dağı'na çıkarak burada arkadaşlarıyla birlikte THKO'nun gerilla kampını kurar. Sinan Cemgil komutasındaki gerilla birliği, planlandığı gibi Kürecik Radar Üssü'nü basmak için harekete geçer. 

Ölümü 
Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Sinan Cemgil ve arkadaşları, İnekli Köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatılır. 31 Mayıs 1971’de askerlerle çıkan çatışmada atış menzili dışına çıkmış olan Sinan Cemgil, yaralı arkadaşı Alpaslan Özdoğan’ı kurtarmak için geri döner. Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte vurularak öldürülür. 

 kaynak    izafet.net