18 Temmuz 2024

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

- I -

 Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana

Ne olur kesin bir takvim sorma bana

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırsa beni sana

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana

Kesin bir gün belirtemem, n'olur takvim sorma bana

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendirdiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana

On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadım Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

II

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben sana uğramadan

Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben sana çiçeklerle geleceğim

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...

 

Bilirsin ki burada değilim artık

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Gelir benim yüreğimde toplanır

Dağların üstünden sıyrılan duman.

Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,

Bir yanım karakış, bir yanım ilkyaz.

Can evime bakışların saplanır;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;

Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.

Senden gayrısına bakmak mümkün mü;

Gözlerimi esir alan dağlardan.

Kapımı üç defa çalan postacı

"Adresinde yok! " diye notlar düşer,

Eski adresimde bir hüzün eser;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Eski adresimse kurumuş bir gül,

Gizemli bir ıtır, domur domur kan,

Yaba yaba yelde savrulur gönül,

Firkatli turnalar geçer uzaktan.

Dalgınlığım debimetre tanımaz,

Başım çarpar bir gemi bordasına

Düşerim bir girdabın ortasına

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Birden bezeklenir sevda haritam,

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Lâleler toplarım ben tutam tutam,

Bizim için çalar kıvrak bir keman.

Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,

Aşka ışık dokur kuşların sesi.

Seninle hep aynı yerde oluruz;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,

İlkyazla uyanır derin uyuyan.

Tan sesine cıvıldaşır serçeler,

Sevdadır alnıma namlu dayayan.

Havuzuma ay ışığı dökülür.

Bilirsin ki burada değilim artık,

Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Gülde çiy damlası... buzum sırçayım;

Güneşe çarpınca param-parçayım.

Bir Emirgân'dayım, bir Kanlıca'da,

Üsküdar'da, Beykoz'da, Çamlıca'da.

Şehir bir hançerken kan burgacında.

Mekâna sığar mı bu dolu yürek?

Bu sevda çeşmesi, bu deli yürek.

Baylanır, beklerken baygın düşerim;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

- III -

Saçlarına pütür pütür yapışmış,

Gözlerinin rengi ile sıvanmış

Bir avuç kuru çiçek topladım.

Kırılıp dökülmesinler diye

Sevgiyle, özenle tek tek topladım.

Yürek fideledim zamana ve mekâna,

Hasat vakti geldi yürek topladım.

Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek

Aşıdır, serumdur, besindir her umut,

Ey sevgili umudunu diri tut.

Bedenim hür değil, mühlet ver bana,

Er veya geç çıkıp geleceğim sana;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,

Hep böyle dönüyor zaman tekeri.

Biri gider, biri gelir mevsimlerin,

Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.

Acılardan damıtırsın şekeri,

Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.

En ışıltılı çağında yıldızların

Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,

Her umut bir yoldaş, her dert âşina.

Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar

Beni güneşin ortasına atsalar da

Yanarım, pişerim, gelirim sana;

- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


Güz

 

Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?

Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?

Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer...

İlkin


Bunu kimse söylemedi belki düşündü
çünkü vardır insanın yaşamasında
uyku ve öfke gibi vardır
kimse söylemedi
tuzunu çoğaltan bir denizde
nasıl batarsa güneş öyle
ben de kaçırdım
ki gözüm bütün gün
günboyu lekelerde
kaçırdım ama şöyle de söylenebilir
şiirin bütün geçmişinin dışında
önceden açıklanan her şeyin dışında
örneğin en sıcak ülkelerin yazında
en soğukların kışında
yanarım üşürüm berbat olurum
hiç bir şeye yaramam
ama yine de seni severim
o zaman sen de beni sev
evet 
 

Aşkta Yarın Yoktur Sevgili

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler,
randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur.
Aşkın kendi gerçekliği vardir sevgili.
İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili.
Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere
doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.


Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur.
Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.
Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan
yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de.
Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan
kadının çıplak yalnızlığı da. Her sey onunladır,
ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık
içindedir yine de. Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da
ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban
ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır,
inan. Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun
acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençligimde, o yoğun
aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir
ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları
dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.
Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının
acısına ortak olsunlar diye. Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdigimiz
insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik
babalar, parasiz yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün
bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban
ağrıya. İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz,
evlere kapanır. Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan
bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka
insanlara. Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara
yayılması gibi. İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık
zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da
denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı
taşıyacak,yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...Birazdan sabah
olacak. Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular başlayacak. Bunlar varsa ve bizim
için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili.
Birbirimizi kandırmayalım. Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı
unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdigi büyüsünü, sırlarını,
cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak.
Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek.
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak.
Aşkta yarın yoktur sevgili...