25 Ekim 2018

Aşık Veysel'in 124'üncü doğum günü kutlu olsun

Yıllarca aradım kendi kendimi
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Hayal mıyım ürüya mı bilinmez
Hiçbir türlü bulamadım ben beni

İnsan mıyım mahluk muyum ot muyum
Ekilir biçilir bir nebat mıyım
Yoksa görünüşte bir sıfat mıyım
Hiçbir türlü bulamadım ben beni

Leyla mıyım Mecnun muyum çöl müyüm
Arı mıyım çiçek miyim bal mıyım
Köle miyim bir güzele kul muyum
Hiçbir türlü bulamadım ben beni

Varlığım yokluğum bir Veysel adım
Gök kubbede kalacaktır ses kadim
Elli üç yıl kendi kendim aradım
Hiçbir türlü bulamadım ben beni



YouTube  


Ziya Gökalp - Lisan / Medeniyyet / Vatan

LİSAN Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize. İstanbul konuşması En sâf, en ince bize. Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz; Ma'nâsı anlaşılan Lûgate atmadan göz. Uydurma söz yapmayız, Yapma yola sapmayız, Türkçeleşmiş, Türkçedir; Eski köke tapmayız. Açık sözle kalmalı, Fikre ışık salmalı; Müterâdif sözlerden Türkçesini almalı. Yeni sözler gerekse, Bunda da uy herkese, Halkın söz yaratmada Yollarını benimse. Yap yaşayan Türkçeden, Kimseyi incitmeden. İstanbul'un Türkçesi Zevkini olsun yeden. Arapçaya meyletme, İran'a da hiç gitme; Tecvîdi halktan öğren, Fasîhlerden işitme. Gayrılı sözler emmeyiz, Çocuk değil, memeyiz! Birkaç dil yok Tûran'da, Tek dilli bir kümeyiz. Tûran'ın bir ili var Ve yalnız bir dili var. Başka dil var diyenin, Başka bir emeli var. Türklüğün vicdânı bir, Dîni bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisânı bir.
*
MEDENİYYET Avrupa bir akademi âzaları milletler; Her biri bir nurlu deha, çünkü ayrı harsı var. Avrupa bir darülfünun, hocaları milletler; Her birinin ihtisası, bir örneksiz dersi var. Bu nurlardan biri sönse medeniyyet loş kalır; Derslerinden biri durur, bir kürsüsü boş kalır. Medeniyyet, beynelmilel yazılacak bir kitap; Her faslını bir milletin harsı teşkil edecek. Medeniyyet bir konser ki birçok çalgı, saz rübap Birleşmekle bir ahengi ancak tekmil edecek. Bu kitabın bir mebhasi eksik olsa okunmaz; Bir âleti yoksa, ahenk gönüllere dokunmaz. 
.*
VATAN Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar mânasını namazdaki duanın... Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın... Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın! Bir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok, Her ferdinde mefkûre bir, lisan, adet, din birdir... Mebusânı temiz, orda Boşo'ların sözü yok, Hududunda evlâtları seve seve can verir, Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın! Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermâye Sanatında yol gösteren ilimle fen Türkündür Hirfetleri birbirini dâim eder himâye Tersâneler, fabrikalar, vapur, tren Türkündür Ey Türkoğlu işte senin orasıdır vatanın! 


Picasso’nun resmetmeye doyamadığı kadın


Picasso 19 yaşındaki Sylvette David ile tanıştığında onu birçok eseri için model olarak kullanıp ölümsüzleştirdi. İşte o tanışmanın hikâyesi.

1940’larda ve 50’lerde Picasso ile birlikte yaşayan Françoise Gilot, ünlü ressamı, aristokrat masallarındaki çok sayıda karısını öldüren seri katil Mavi Sakal’a benzetir. Gilot, ressamın Paris yakınlarındaki şatosuna yaptığı bir ziyareti şöyle tasvir eder: “Bir dolabı açıp baksam eski karılarını boynundan asılı bulacağımı sanırdım… Küçük özel müzesinde topladığı kadınların kafalarını kesmek istiyormuş izlenimi veren bir Mavi Sakal yanı vardı.”

Picasso’nun birlikte yaşadığı kadınların çoğu mutlu sona ulaşamadı. Hem metresi Marie-Thérèse Walter hem de ikinci karısı Jacqueline Roque intihar etti. Ama birkaç ay boyunca onun yakınında olan biri bu ilişkiden zarar görmeden çıktı. Bu kadın Sylvette David’di.

Picasso ile Sylvette 1954 baharında tanıştı. Uluslararası üne kavuşmuş Picasso artık 70’li yaşlarında ve Fransız Rivierası’nda yaşıyordu. Vallauris adlı küçük bir kasabada stüdyosu vardı. O yıl, 19 yaşında güzel bir genç kadın olan ve saçlarını sürekli tepede atkuyruğu şeklinde toplayan sarışın Sylvette’i gözüne kestirdi. Sylvette nişanlısı Toby Jellinek ile birkaç ay önce kasabadaki annesinin yanına taşınmıştı. Mobilya tasarımcısı olan nişanlısının stüdyosu Picasso’nunkine yakındı. Oraya gitmek için Sylvette’in Picasso’nun stüdyosunun önünden geçmesi gerekiyordu.

Bir kadının portresi  

Sylvette’in Picasso ile ilk karşılaşması, ünlü ressamın Toby’den bir-iki iskemle satın alması yoluyla oldu. Toby bu eşyayı Picasso’nun Vallauris’taki bir tepede yer alan mütevazi villasına götürüp teslim ederken Sylvette de yanındaydı. Birkaç hafta sonra Sylvette kasabanın çömlekçilerinden birinin terasında sigara eşliğinde kahve içerken Picasso’nun yan taraftaki stüdyosundan bir resmini tutup yukarı kaldırdığını fark etti. Bu, kâkülü ve atkuyruğuyla basit bir genç kadın resmi, Picasso’nun hafızadan çizdiği bir Sylvette portresiydi.

“Sanki bir davetti,” diye hatırlıyor Sylvette o anı. Arkadaşlarıyla birlikte gidip Picasso’nun kapısını çalıyor. Onu görünce Picasso hemen sarılıp “Senin resmini yapmak istiyorum,” diyor.

Daha sonraki aylarda Picasso kendisine modellik yapması için Sylvette’i ikna etmeyi başarıyor ve 28’i resim olmak üzere çizimler ve heykeller de dâhil toplam 60 portre serisi yapıyor. Böylece Picasso ilk kez bir modelle başarılı bir çalışma yürütüyor. Ayrıca Picasso ilk kez bir kadın üzerine bu kadar çok sayıda ürün veriyor.

O yaz bu çalışmalar Paris’te sergilendiğinde büyük heyecan yarattı. Aynı konu üzerine bu kadar çok çeşitli eser yaratılmış olması insanları şaşırtmıştı. Life dergisi Picasso’nun sanatında yeni bir devri ilan etti: ‘Atkuyruğu Devri’.

Yeni bir bakış  

Fakat o günden bu yana sanat tarihçileri Sylvette serisini göz ardı etmeye yöneldi. Picasso’nun özel hayatı Sylvette’le tanıştığında çok karışıktı. Eski eşi ve iki çocuğunun annesi Gilot, bir süre önce onu terk etmiş, bunu yapan ilk kadın olmuştu. Yaralı, hassas ve ölüm kaygısıyla dolu Picasso, Sylvette’in gençliğinde teselli bulmuştu.

Fakat Picasso ile Sylvette arasında herhangi bir duygusal ya da cinsel yakınlık gelişmedi. Genç kadın Picasso’ya çıplak poz vermeye bile çok utanıyordu. Zaten Picasso 1961’de evleneceği Roque ile tanıştıktan sonra Sylvette serisi de giderek sona erdi. Bu nedenle bu seride Picasso’nun karakteristik bir özelliği olarak konu mankenleriyle duygusal ilişki hali yaşanmadığından, bazıları bunu onun sanat hayatında yüzeysel bir dönem olarak es geçiyor. Bazı eleştirmenler ise Sylvette’in atkuyruğunun, nişanlısının tasarımını yaptığı büyük düğmeli kapüşonlu mantosunun resmedildiği serinin geçici bir yönelim olduğunu ve ciddi sanat olarak düşünülemeyeceği kanısında.

Fakat Sylvette serisinin bir kısmını Almanya’da sergileyen Kunsthalle Bremen müzesi yöneticisi Christoph Grunenberg bu görüşte değil. “Bu seride duygusal angajman olmadığı düşüncesi çok yüzeysel bir psikolojik argüman. Picasso’yu kadınlardan ve modellerinden beslenen et düşkünü bir yarasa olarak göremezsiniz,” diyor Grunenberg.

“Belki de onu bu kadar görmek istemesinin nedeni Sylvette’in baştan çıkarmaya karşı direnciydi; onu elde edemediği için tuvalde, kağıt üzerinde, heykelde ele geçirmeye çalıştı belki. Ama en basit bir fırça darbesinde bile daima büyük bir ustanın ifadesi vardı. Bu nedenle onu yargılarken dikkatli olmak gerekiyor.”

Grunenberg, Sylvette serisinin Picasso’nun bir tarzdan diğerine atlama ustalığını kanıtladığını ve katlama metal heykellerinin çığır açma özelliğine vurgu yapıyor.

Sylvette serisinin üzerinden yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Serinin modeli ise artık Lydia Corbett ismiyle tanınan ve kendisi de ressam olan bir sanatçı. 80. doğum günü için Londra’da bir galeride kendi eserlerini sergiledi. Picasso’yu hala minnettarlıkla anıyor.

Birkaç yıl önce İngiltere’nin Devon kentinde onu görmeye gittiğimde “anı çantası” olarak adlandırdığı eski bir çantayı karıştırıp Picasso ile geçirdiği günlerle ilgili gazete yazılarını ve siyah-beyaz fotoğrafları karıştırırken “gerçekten duygulandığını” ifade etti. “Gerektiği kadar teşekkür edemedim ona,” dedi usulca. “O beni ölümsüzleştirdi aslında. Mona Lisa misali. Çok ilginç, değil mi?”
 
 Alastair Sooke
Daily Telegraph, Sanat Eleştirmeni 
BBC Culture  

Cemal Reşit Rey - Türkiye Symphony