22 Şubat 2015

Nihat Behram " İnsandır en yüce değerleri yaratan."

Ölüme Gazel
İnsandır en yüce değerleri yaratan.
Sevdayı sözgelimi,
erdemi, özlemi, özveriyi,
umudu, şefkati, düşü...
Yaşamı tanıdıkça kendini tanımlayan... İnsandır...
Tanrılar yaratacak denli esinli, tinsel, engin...
Canı pahasına direnecek denli gözüpek,
atılgan, seçkin...
İnsandır...
Diş diş dudaklarında
özgürlüğün tutkusu kıvılcımlanır,
çığlığı gecenin ışıltısı olur şarkılarında.
Çağıran acılarsa eğer
koşar
üleşir her şeyini...
İnsandır...
Bir o’dur ölümlü doğuşunun bilgisiyle yaşayan...
Vurgunu olduğu göğe süssüz,
sürgünü olduğu cana güçsüz,
çılgını olduğu tene öksüz...
Narince açan... Soldukça üzgün...
Sevincini bile gözyaşıyla yoğuran...
bir yanı hep anılara sarmaşık...
Gönül boyu yaralı... Ömür boyu âşık...
Bağrında özlem, sırtında hançer
dağları delip, ağzında ışıkla gelebilir...
Coşkun, düşlü, dövüşken...
İnsandır...
Sonunda solacak,
kurumuş bir yaprak gibi rüzgâra ilişerek
geldiği toprağa dönecektir.
Yücelerde soluduysa ömrünü
baharda sazı kalır
dallarda hızı kalır
kuşlarda açar sesi
dillerde sözü kalır...
Irmağın kıvrım kıvrım suyunda
köpürür, gümüşlenir...
döndükçe gümüşlenir...
Arının kekik tüten balıyla
leylaklar kınalanmış bakışlar kutsar onu,
köklere sürgünlere uğurlar...
Ardı sıra
ateşböcekleri uçuşur,
su tutuşur...
Dalgalar alkışlarıdır.

Albert Camus - Veba

Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. İnsanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorun bu değildir. Ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin; en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme hakkı tanıyan cehalettir. Katilin ruhu kördür ve insan her türlü sağduyudan yoksunsa güzel aşk ve gerçek iyilik diye bir şey olamaz.

Cıvıl cıvıl gevezelik eden kalabalık kentin üzerine inen alev gibi akşamları dönüşerek son bulan o uzun tutsaklık saatleri bunlar...

Güneş gökyüzünde mıhlandı. Ardı arkası kesilmeyen dalgalar halinde sıcak ve ışık gün boyu kenti kapladı durdu. Kemerli yolların ve apartmanların dışında, kör edici yansımanın değmediği yer kalmamıştı sanki kentte.

Endişeli bir yüreğin en büyük arzusu, sevdiği kişiye sonsuza dek sahip olmak ya da ayrılık zamanı gelip çattığında, bu varlığın ancak buluşma gücüne gelince son bulacak düşsüz bir uykuya dalmasını sağlayabilmektir.

Tanrı tutku sever. bu uzak ilişkiler onun ateşli şefkatine yetmez. sizi daha uzun süre görmek ister, onun sizi sevme tarzı böyledir.

Son olarak, bu dayanılmaz kaçabilmenin tek yolu hayal gücüyle trenleri yeniden harekete geçirmek ve saatleri yine de kararlı bir biçimde sessiz kalan çanların sesiyle doldurmaktı.

Hümanistler; felaketlere inanmıyorlardı. Felaket insana yakışmaz, onun için felaket gerçek dışıdır, geçip gidecek kötü bir rüyadır, denir. Ancak her zaman da geçip gitmez, kötü rüyalar arasında insanlar geçip gider; önlemlerini almadığından da başta hümanistler gider.

İnsanın insandan vazgeçmediği nasılda doğruydu; onun da şu talihsiz insanlar kadar çaresiz olduğu ve yanlarından ayrılırken içini titreten o acıma duygusunu kendisinin de hak ettiği bir gerçektir.

İnsanların vicdanlarıyla hesaplaştıkları saat olan akşamın bu saati, boşluktan başka sorgulayacak hiç bir şeyi olmayan tutsak yada sürgün kişiye zor gelirdi. Onları kısa bir süre kendine bağlardı., sonra bu insanlar yeniden uyuşukluğun içine geri döner, vebanın dört duvarı arasında sıkışıp kalırlardı.

Buket Uzuner - Şairler Şehri

Uzakta, çok uzakta, hala herkesin gidemediği, henüz ulaşılamayan o dağın ardında bir kent varmış. Orada ancak gönül gözü keskin, sevda dili oynak, canevi zengin, düş gücü kıvrak, hoşgörüsü engin, öfkesi kısrak ruhözü sezgin, kalemi bıçak, kanı kaynak, sesi berrak, dili kaymak, yüreği seyyah insanlar yaşarmış. Umutla umutsuzluğun büyük testilerde mayalanarak oluşturulduğu, dünya yaşında ballanmış şarap içer, lezzetin bin yıl dirimli gizlerini tadar; yazın deniz kıyısında , baharda dağ zirvelerinde, kışın hane içlerinde ateş yakar, daima ateşin başında yaşarlarmış. Gözlerinden kıvılcımlanan asıl ateşin koru, yüreklerinde hiç küllenmezmiş. Ateş bakışlı bu insanlar, kendilerinden olmayanı hemen tanır, sevda yüklü kadınları, özü mert erkekleri ama en çok kendilerini severlermiş. Doğuştan kor yürekli bu insanlara “şair “ denirmiş. Orada yalnızca bu özelliklere uygun insanların, gerçek şairlerin kabul edildiği o kentte şiir yaratılır, şiir düşlenirmiş. Şairler Beldesi’nde şiir okuyan, şiir soluyan ozanlar; yürekleri kabuk tutmuş, göz ferleri çekilmiş, kanının kırmızısı solmuş insanların yaşadığı kentlere şiirler yollarmış; çiçek çiçek, ışık ışık, çığlık çığlık.

Abraham Maslow - Kendini Gerçekleştiren Bireyin Özellikleri

Kendini gerçekleştirmek deyince herkesin aklına "Kendini gerçekleştirmek nedir?”, "Neden önemlidir?”, "Kendini gerçekleştiren kişinin özellikleri nelerdir?”, "Kişisel gelişim ve kendini gerçekleştirmek paralel olarak mı ilerler?” gibi sorular geliyor. Aslında tüm bu soruların cevaplarını hepimiz içsel olarak biliyoruz… Sadece bazen hatırlamak sayesinde farkındalığımızı bu konuya çevirdiğimizde, enerji akışı değişerek, amacımıza daha kolay odaklanabiliyoruz. Bu nedenle ruhsal gelişim için farkındalığın ilk ve en önemli adım olduğunu bilmemiz gerekiyor…

"Kendini gerçekleştirme” terimine psikolojik yönden yaklaştığımızda aklımıza ilk olarak "Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi” gelir. Bu piramitteki aşamalar aşağıdan yukarıya doğru ilerler ve bir aşama gerçekleştirilmeden, diğer bir aşamaya sağlıklı bir geçiş mümkün olmaz. Piramidin en tabanında kişinin "yemek, içmek ve uyumak” gibi temel ihtiyaçları yer alır. Kişi bu aşamayı gerçekleştirdikten sonra ikinci aşama "güvenlik” aşamasıdır. Kişi kendini güvende hissedeceği bir ortam, bir ev, bir yaşam bölgesi arar. Bundan sonraki basamak "sevgi ve ait olma” basamağıdır. Aslına bakılırsa "sevgi” bir duygu olarak algılanmasına rağmen, aslında bir ihtiyaçtır. Hatta görüldüğü üzere en temel ihtiyaçlardan biridir ve kişinin hem sevmeye hem de sevilmeye ihtiyacı vardır. Bunun üzerindeki basamak "saygınlık, tanınma, başarılı olma, takdir edilme” gibi değerleri içerir. Kendine saygı duyan kişi, doğal olarak başkaları tarafından da saygı görecektir. Piramidin en son ve çok az kişinin ulaşabildiği en son basamağı ise "kendini gerçekleştirme” basamağıdır. Kendini gerçekleştirmiş kişi ruhunun ve bedeninin kendine sunduğu tüm imkanları en etkin ve yaratıcı şekilde kullanarak hem ruhsal doyuma ulaşır, hem de çevresindeki insanlara ve dünyaya pozitif katkılarda bulunur.

Kendini gerçekleştirme, kendini aramayla başlar. Kim olduğunu, neden bu dünyada olduğunu, kendini ve çevresindekileri nasıl doyuma ulaştırabileceğini, yaşam amaçlarını vs.. arayan insan kendini gerçekleştirme yoluna girmiş olan kişidir. Kalıcı mutluluk, özgürlük, bağımsızlık ve dünyanın engelleyici bağlarından kurtulma gibi değerler ve durumlar, ancak kendini gerçekleştirmiş bir kişinin sahip olabileceği hediyelerdir. Fakat unutulmaması gereken en önemli nokta kendini gerçekleştirme yolculuğunun hiç bitmeyeceğidir. Bu yol o kadar uzun ve engin deneyimlerle doludur ki hayatlar boyu devam eder… Amaç yolculuk sonrasında bir yere varmaktan ziyade, yolculuktan edinilen tecrübelerin ruha kattıklarının özümsenmesidir.

Peki ya kendini gerçekleştiren kişinin özellikleri nelerdir?

    Doğruluk: Dürüstlük, gerçeklik, saflık ve sadelik… Gerçeğin bilinebilecek yönlerini doğru olarak algılayan ve ortaya koyan kişi…
    İyiye yönelim: Çekicilik, dürüstlük ve cömertliğin aynı potada erimesi…
    Güzellik: Canlılık, sadelik, içsel zenginlik…
    Bütünlük: Bütünlük hissi, evrenle ve doğayla bir olmaya yönelim, sinerji…
    Canlılık: Hedefe odaklı olma, yüksek enerji, kendi kendini motive edebilme, tam kapasiteyle hayatı kucaklama…
    Kendi varlığını kutsama: Biricik olduğunun ve bütünün bir parçası olduğunun farkına varma, kendini diğer kişilerle karşılaştırmama, kendini kendi kişisel gelişimiyle değerlendirebilme…
    Kusursuzluk: Tüm kusurların da kusursuzluğun parçası olduğunun farkına varmak, her şeyin kendi gelişimi yönünde olabileceği en iyi durumda olduğunun bilincinde olmak…
    Adalet: Açıklık ve vicdan ile değerlendirebilme yetisi, empati kurabilme…
    Organize: Bir amacı olduğunun farkında olmak, çalışkanlık, sebat ve emek, görev bilinci taşımak…
    Zenginlik: Farklılık, yaratıcılık ve sofistikelik …
    Oyunculuk: Hayattan keyif alma ve etrafına keyif verme, neşeli ve eğlenceli ruh hali…
    Kendine yeterlilik: Tek başına hayatta kalabilme, kimseye bağımlı olmama, kendi fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını giderebilme…
    Olduğu gibi kabul etme: Kendini, başkalarını ve hayatın akışını olduğu gibi kabul etme, kendine ait değiştirilebilecek durumları değiştirme, değiştirilemeyecekleri ise kabullenme…
    Yaşam boyu öğrencilik: Başta kendini sonra etrafındakileri, çevresini ve olayların altındaki nedenleri araştırma,  sürekli öğrenme açlığı içinde olup, yeni keşifler hevesiyle dolu olma durumu…
    Savunucu olmamak: Yaptığı hatalarını başkalarına karşı savunmak yerine bunlardan ders alıp kabul etme…
    Saflık ve masumiyet: Hayata bir çocuğun gözlerinden bakabilmeyi başarma…
    Derin sevgi ve dostluk: Sevgiyi paylaşma ve en az bir kaç çok yakın dost edinme…

Kendini gerçekleştiren kişinin en temel özellikleri yukarıda bahsedilenler olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle yukarıdaki özelliklere bakarak kendinizi dürüst bir şekilde değerlendirdiğinizde (kendine dürüst ve tarafsız bakmak da kendini gerçekleştirmiş kişinin özellikleri arasındadır), ilerlediğiniz yolun doğru olup olmadığı hakkında bir fikre sahip olabilirsiniz.

Ancak kişisel gelişim yolunu bir yarış ya da listede uyulması gereken özellikler olarak değerlendirmeniz, egonuzun sizi yönlendirdiği anlamına gelir ki bu, egonun kurnaz oyunlarındandır ve şaşırtıcı bir yoldur.

Kendinizi gözlemlemek, yaptıklarınızı neden yaptığınız hakkında sorgulamak, yaşam amacınız hakkında düşünmek, kendinize ve çevrenize karşı dürüst ve sevgi dolu olmak sayesinde "bütün olma” yolunda ilk adımı atmış olacaksınız.

Charles Bukowski - Gülün Gölgesinde

Hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil dedi insanlar, müziğin sesi sözcüklerin yazılışı. Hiç bir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi, bütün bize öğretilenler, peşinden koştuğumuz aşklar, öldüğümüz bütün ölümler, yaşadığımız bütün hayatlar, hiç bir zaman olması gerektiği gibi değiller, yakın bile değilller. Birbiri arkasından yaşadığımız bu hayatlar, tarih olarak yığılmış, türlerin israfı, ışığın ve yolun tıkanması, olması gerektiği gibi değil, hiç değil, dedi.

Bilmiyor muyum? diye cevap verdim,

Uzaklaştım aynadan. Sabahtı, öğlendi, akşamdı,

hiç bir şey değişmiyordu
herşey yerli yerindeydi.
Birşey patladı, birşey kırıldı,
bir şey kaldı.

R. Waldo Emerson "Bütün gün ne düşünürsek onu yaşarız."

Bazı insanları vicdanları yönetir, bazılarını egoları, bazılarını da gururları.Vicdan süründürür, ego kör eder, gurursa yalnız bırakır...Robin Sharma 

Kendinizden başka kimse size barış getiremez...Ralph Waldo Emerson