26 Haziran 2015

Varoluş

Varoluşa aşık ol ve rahat BIRAK
Sevgin NEFES almak gibi olsun
Nefes al , nefes ver
AMA BIRAK alıp , verdiğin
SEVGi olsun...Osho

 Eczanelerde varoluşa karşı hiçbir özel ilaç yoktur...E. M. Cioran-Çürümenin Kitabı

Varoluşunun en büyük sınırlandırıcısı olan korkudan kurtul. Korku, Düş'ün en büyük düşmanıdır...Stefano E. D'Anna

Dünyanın gerçekleri bana hayal gibi, sadece ve sadece hayal gibi görünürken, buna karşılık, düş ülkesinin çılgınca fikirleri her günkü varoluşumun gıdası değil, bu varoluşun ta kendisi oldu...Edgar Allan Poe

Hayatın trajik ironisi, insanların kendi ruhlarına karşı unutkan olması, varlığının özünden habersiz kalması ve varoluşlarının amacının ne olduğunun farkında olmamalarıdır...Eddi Anter - İnkar

Varoluş birbirine bağlı olmaktır; her şey birbirine bağlıdır, hepsi birdir...
Görünmeyen ipliklerle birbirimize bağlıyız...
Seni incitirsem, kendimi de incitirim...
Kendimi incittiğimde, herkesi incitiyorum...Osho

Varoluşun merkezinde yalnız sevgi vardır. Sevgidir dünyayı ayakta tutan ve onun ötesinde olan saf Bir Işıktır. Her birimiz İlahi Işığın birer parçasıyız. O yüzden iyisi mi mum üfleyip karanlıkta kalmak yerine aydınlığa çıkalım. Işık hepimizin içinde, gizlenmiş saklanıyor. Maksat etrafı aydınlatmak ve Işığı yaymak. Sonsuza kadar…Bunun ötesinde ne var sanıyorsunuz...Eddi Anter

Sadece yaşıyor, nefes alıyor olman bile, var oluşun seni yaşamaya değer gördüğünün, burada olacak kadar değerli olduğunun bir kanıtıdır...Ve sen var oluş için vazgeçilmez olduğunu keşfetmedikçe, değerli hissetmek için türlü saçmalıklar yapacaksın...Osho

Varoluşa aşık ol ve rahat bırak.
Sevgin nefes almak gibi olsun.
Nefes al , nefes ver ama bırak alıp, verdiğin sevgi olsun...Osho

Var olan her şey, nedensiz ortaya çıkar, zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rastgele ölür.
Varoluş, insanın sıyrılamadığı bir doluluktur...Bulantı-Jean Paul Sartre

Yaşam kısa değil, sonsuzdur. Varoluşun acele içinde olduğunu gördün mü hiç? Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar. Tüm varoluş, yaşamın sonsuzluğunun farkında gibi görünür...Osho

Zülfü Livaneli - Kardeşimin hikayesi / Emile Zola - Meyhane

  Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı’nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.

Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.

Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz’in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.
 
“İnsan soyu zayıf, kırılgan, her türlü hastalığa, kazaya, acıya açık ama kendini avutarak yaşıyor, bunları unutuyor. İşte anahtar kelime bu; hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak.  Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.” Zülfü Livaneli - Kardeşimin Hikayesi
 
*
 
 Meyhane, Paris’in kenar mahallelerini yoksulluk ve yaşam kavgası, alkolizm ve sefalet üzerinden mercek altına alan natüralist bir başyapıt. Zola’nın olgunluk dönemi yapıtlarından olan Meyhane, sevgilisi Lantier ile birlikte Paris’in kenar mahallelerinden birine yerleşen ve bir çamaşırhanede çalışmaya başlayan Gervaise Macquart’ın hikâyesini anlatır. Zola, bir işçi ailesinin kaçınılmaz düşüşünü içkinin ve aylaklığın sonu, aile bağlarının çözülüşü, dürüstlük duygusunun yitirilişi gibi temalarla tasvir ederken 19. yüzyıl Parisi’nin natüralist bir tablosunu sunar. Otantik atmosferi ve ödünsüz gerçekçiliğiyle Fransız romanının köşetaşlarından biri olan Meyhane’yi Cemal Süreya’nın özgün çevirisiyle sunuyoruz. “Meyhane, tasvir ettiği iç karartıcı atmosfere rağmen, muazzam pasajlar ve epizodlarla dolu. Romanın gücü, sahip olduğu sıradışı ağırlıktan ileri geliyor.”HENRY JAMES
 
"Yaşamın kederli geçen günleri arasına, seyrek de olsa bazen , neşeli günler serpiştirilmiştir. Birbirini sevmeyen , hatta birbirlerinden nefret eden insanlar , böyle günlerde birbirlerine yakın görünürler."Emile Zola- Meyhane