02 Ağustos 2019

Murathan Mungan - Pergelin ayağı ve sarmaşık


Takvim düzeni herkes için aynı olsa da zaman herkesin içinde başka türlü ilerler. Aynı geçen yıllar insanlara aynı şeyleri öğretmez. Yavaş yavaş değişenlerle birdenbire olanların seyri herkesin hayatında aynı değildir. Bilinen şeyler bunlar; olsun, tekrarlıyoruz.

Yazıyla uğraşıyorsanız eğer zaman size başka bir yüzünü gösterir. İçinizde birikenle, kağıtta bekleyenle hayalini kurduğunuz kitaplar arasında adeta havada asılı kalmış koridorlarda dolaşırsınız. Gençken size sonsuzmuş gibi gelen zamanın giderek uğultu kazanan nabzını duymaya başlarsınız. Yük indirme yaşlarıdır bunlar; elemelerin, fazlalıklardan kurtulmanın, enerjinizi, zamanınızı tutumlu kullanmanın, hayalleri ölçülü biçili kılmanın, yeni ufuk ayarı yapmanın yaşları. Önünüzde yaşanacak yılların yaşadığınız yıllar kadar olmayacağını bilmenin eşiğinde kendi içinizde çeşitli seçimlere, öncelikler sıralamasına zorlanırsınız.

Pergelin ayağını sapladığınız yerden çizdiğiniz dairede kendinize yeni bir ufuk ayarı edinirsiniz. Mutlaka ama mutlaka yapmanız gereken şeyler nelerdir? Olmazsa olmazlarınız. Yapmadan giderseniz gözünüz arkada kalacak olanlar. Öte yandan siz ne hesap yaparsanız yapın, hayallerinizi takvimlendirmeye, tasarılarınızı tarihlendirmeye çalışın, bir yerlerde boy veren yepyeni bir tohum sarmaşık olup pergelin ayağına tırmanmaya başlar. Sizi tazeler, gençleştirir, içinizde eskiyen hayaller arasında kendi toy varlığını dayatır. Sizden kendisine ayırmanız gereken zamanı, özeni, emeği ister. Hayat, bu hiç hesapta yoktu dediklerinizle yeniden hayat olur.
23 Kasım 2009 

Ahmet Cemal " Birisi, bir zamanlar, kendisinin fizik olarak artık içinde yer almayacağı bir gelecekte etkili olacağını bildiği eserleri ortaya koymuş ve boşuna olmamış demek ki."


Mesut Varlık’la 19 Mart 2013 tarihinde Açık Radyo’da yaptığı söyleşide Varlık sorar; “Bundan elli sene sonra Ahmet Cemal’in çevirilerini, kitaplarını okuyan ancak sizinle tanışma fırsatına erişememiş herhangi bir okurun kulağının kenarında nasıl bir cümlenin durmasını istersiniz?” Ahmet Cemal yanıt verir; “Şöyle bir cümle dursa fena olmaz: Birisi, bir zamanlar, kendisinin fizik olarak artık içinde yer almayacağı bir gelecekte etkili olacağını bileceği eserler ortaya koymuş ve boşuna olmamış demek ki, gibi bir şeyler söylese iyi olur. Ben artık içinde olmayacağım bir geleceğe yatırımda bulunuyorum.” Aradan elli yıl geçmese de onunla hiç yüz yüze gelmemiş biri olarak şunu söylemek isterdim Ahmet Cemal’e: Boşuna değil elbette bunca çaba, yazdıklarınız ve çevirdikleriniz gelecekte de başucumuzda durmaya devam edecek, uzak kentlerde, köylerde, taşra kasabalarında, o kadar da yalnız olmadığımızı hissedeceğiz sayenizde. Tüm emekleriniz için çok teşekkür ederim. 


Buket Uzuner - İki Yeşil Susamuru


"Öfkelenmek bile bir duygudur ve ilgilenmeyi gerektirir."

“Bütün çocuklar için birbirine en yakışan çift anne ve babalardır! Çünkü 'anne' ve 'baba' kelimeleri tıpkı lego parçaları gibi birbirine sımsıkı oturur, uyuşur ve kenetlenir.” 
 
  “Ve her kız çocuğu, babasına ne denli tutkun olsa da, annesinin dişi kanadının serin gölgesine gereksinir mutlaka.”
 
  “Yaşantısının çocukluktan sonraki 'kendine ait' yıllarını yalnız geçirenler, daha sonra en uyumlu, en heyecanlı ve verimli bir beraber yaşamda bile, yalnızlıklarını özlerler. Bunun birlikte olunan kadın/erkekle hiç ilgisi olmadığı, tamamen kişisel bir gereksinme, alışkanlık ve durum olduğunu ancak bilenler anlarlar.” 
 
 

Konuşmalar 'Öğrenmek' - Konfüçyüs

I - Üstat dedi ki: "Öğrenmek ve sonra bunu başkalarına öğretmek zevk verici bir şey değil midir?"

  - "Uzak ülkelerden gelmiş arkadaşları olmak hoş değil midir?"

  - "Kendisini tanımadıklarından dolayı kaygılanmayan bir kimse, 'büyük ve üstün insan' değil midir?"

  II - Filozof Yu (1) dedi ki: "Ana babaya saygı ve kardeşlerine sevgi gösterip de öteki büyüklerine karşı kötü davranan insan pek azdır. Karışıklık çıkarmaktan hoşlanıp da büyüklerine karşı kötü davranışlarda bulunmak istemeyen kişi yok gibidir."

  - "'Büyük ve üstün insan', kendini esas olan şeye verir. Bu esas şey ortaya çıkınca, 'gerçek ilkeler' gelişir; anaya babaya bağlılık ve kardeşlik sevgisi de kendini gösterir. Bunlar, 'İyilikseverlik'in kökü değil midir?"

  III - Üstat dedi ki: "Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşamaz."

  IV - Filozof Tsang (2) dedi ki: "Her gün kendimi üç nokta üzerinde yoklarım: Başkaları için bir iş görürken, acaba onlara bağlı mıyım? Arkadaşlarla konuşurken, içten miyim? Derslerden yeter derecede bilgi edinebildim mi?"

  V - Üstat dedi ki: "Bin savaş arabası olan (büyük) bir ülkeyi yönetirken dikkatli, içtenlikli ve sonra ekonomik olmalı; insanlara karşı sevgi göstermeli ve halkı iyi bir yolda kullanmalı."

  VI - Üstat dedi ki: "Bir genç, evinde anasına ve babasına bağlı ve öteki büyüklerine saygılı olmalıdır. Sonra, ciddi ve dürüst olmalı, herkese sevgi göstermeli ve iyi kimselerle arkadaşlık etmelidir. Fırsat bulduğu zaman da onların bilgi edinmesine yardım etmelidir."

  VII - Tzu-hsia (3) dedi ki: "Bir kimse dış güzellikten çok iyi ahlaka değer verirse, ailesine hizmette en büyük çabayı gösterirse, efendisine (prensine) bütün yaşamınca bağlı kalabilirse, arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde içtense, o insan için 'bir şey bilmiyor' deseler de, ben onun bilgili olduğunu söylerim."

  VIII - Üstat dedi ki: "Bir bilgin ağırbaşlı değilse, ona karşı saygı gösterilmez. Onun bilgisi de sağlam değildir."

  - "Bağlılığı ve içtenliği birinci planda tut."

  - "Kendine uygun olmayan kimselerle arkadaşlık etme."

  - "Yanlışlarını düzeltmekten korkma."

  IX - Filozof Tsang dedi ki: "Ana baba için yapılan cenaze törenlerine gereken dikkat gösterilirse, ölülere kurbanlar sunmak savsaklanmazsa, halkın erdemi kesinlikle yüksek düzeye erişir."

  X - Tzu-ch'in, Tzu-kung'a (4) sordu: "Üstadımız bir ülkeye geldiğinde, o yerin hükümeti hakkında öğrenmediği şey kalmaz. O, bunları kendi mi öğreniyor, yoksa bu bilgiyi ona başkası mı veriyor?"

  - Tzu-kung dedi ki: "Üstadımız bunları iyi yürekliliği, doğruluğu, nezaketi, ölçülülüğü ve her şeyi hoşgörürlüğüyle elde eder. Onun bu bilgiyi alma yöntemi başka insanlarınkinden farklı değil midir?"

  XI - Üstat dedi ki: "Bir kimsenin babası yaşıyorken onun isteklerine bak. Babası ölünce onun davranışlarına dikkat et. O kimse, üç yıl babasının yolundan ayrılmazsa, ona 'ana babasına bağlı bir kimse' denir."

  XII - Filozof Yu dedi ki: "Törenleri yerine getirirken düzenin değeri vardır. Eski kıralların gösterdiği yolda, bu en üstün bir nitelikti. Büyük küçük işlerde biz bu yolu izledik."

  - "Bununla birlikte, bu her zaman yapılamamıştır. Bu düzen bilinirse, her şey yoluna girer; ama bu, yine törenlerle düzenlenmezse hiçbir şey yolunda gitmez."

  XIII - Filozof Yu dedi ki: "Anlaşmalar, doğru olan şeye göre yapılırsa, verilen sözler yerine getirilir. Saygı yerinde gösterilirse ayıp ve utançlardan uzak kalınır. Böylece, birbirine bağlı olanlar saygıdeğer olurlar."

  XIV - Üstat dedi ki: "Büyük ve üstün insan, yemekte karnının doyup doymayacağını düşünmez. Evinde rahatını aramaz. Yaptığı işlerde ağırbaşlı, konuşmalarında dikkatli bir kimsedir. O ilkesi olan kimseleri araştırır. Bu kimse için 'öğrenmeyi seven bir kimse' denebilir."

  XV - Tzu-kung dedi ki: "Dalkavuk olmayan yoksul insanla, gururlu olmayan zengin bir kimse için bir şey söyleyebilir misiniz?" Üstat yanıt verdi: "Evet, söyleyebilirim; yalnızca onlar, yoksul ama mutlu, zengin ama terbiye ve incelikten ayrılmayan bir kimseyle karşılaştırılamazlar."

  - Tzu-kung yanıt verdi: "Şiir kitabında (Shıh-ching) denmiştir ki, bir şeyi keserken törpüle, oyarken cilala. 'Anlaşıldığına göre, bu sözler, sizin söylediklerinizi aynen içeriyor demektir."

  - Üstat dedi ki: "Sonunda seninle şiir üzerine konuşabilirim. Sana bir şey sorduğum zaman arkadan neyin geleceğini biliyorsun."

  XVI - Üstat dedi ki: "İnsanların beni tanımamış olmalarından dolayı üzülme. Ben onları tanımadığım için üzülürüm."

Sait Faik Abasıyanık - Mektup


Vapurun dümen yerinde çaldığım ıslık
Yağmurlu güvertedeki türküm
Sana yaklaşmaya vesiledir
Yoksa canım, seni unutmak için değil.
Senden sonra ancak anlaşılır
İnsanoğluna öğretilen yalanlar.
Senden sonra anlaşılır ancak
Boşluğu herşeyin.


Oktay Akbal "Aşksız Yaşam Olur mu?"

 

"Evet nakarat gibi yazabilirim onu,

Görebilsinler diye gelecek yüzyıllara

Aşk Jenny'dir, Jenny de aşkın adı"

Jenny von Westphalen, Karl Marx'ın eşiydi. Kendisinden dört yaş büyük... Yaşam boyu süren bir birliktelik... Daha çocuk yaşında başlayan bir sevda...

"Jenny, gülerek sorarsın – Neden şarkılarım Jenny'ye – Yalnız senin için yüreğim çarparken – Şarkılarım yalnız senin için ağlarken – Yürekleri yalnız senden esinlenirken – Her hece söylerken yalnız senin adını..."

Karl Marx'ın şair olduğunu bilir miydiniz? Şaştınız mı, niye? En büyük bilimciler, felsefeciler, toplumbilimciler şiirden, sanattan, müzikten geçmişlerdir. Duyarlı olmak dünyayı, insanları daha içten anlamayı sağlar. Toplumdaki bozukluklar, çıkmazlar, ancak sevmesini bilenlerce daha kolay çözümlenir, daha kolay algılanır.

Sol Yayınları Marx'ın, Engels'in uzun süredir ortalıkta bulunmayan kitaplarını yeniden yayımladı: "Hakiki Sosyalistler", "Yahudi Sorunu", "Komünist Parti Manifestosu", "Komünizmin İlkeleri", "Ütopik Sosyalizm" vb.. Ama Marx'ın iç dünyasını yansıtan "Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden" (Çeviren: Barış Pirhasan) kitabını daha ilginç, daha doğrusu daha güncel buldum. Düşünce adamlarının, bilimcilerin sanattan ışık almadan başarılı ürünler ortaya koyamadıklarının bir çeşit kanıtı olarak...

Karl ile Jenny gerçek bir aşkla birbirlerine bir ömür boyu bağlandılar. Böyle yazıldı, söylendi. Ama bunca uzun yıllar süren bir evlilikte, ne denli sağlam görünürse görünsün, yine de bazı çatlaklar olur. "İşte binlerce cilt doldurabilirim / 'Jenny' yazarak her satırına" diye yazan Karl'a Jenny de aynı aşk dolu mektuplar yazıyordu:

"Bugünkü çılgınca aşkımı koruyabilecek miyim? Ah, Karl eğer yakınıyorsam bu, aşkımın öyle güzel, öyle etkili, öyle ihtiraslı olmasındandır. Aşk itirafların öyle güzel ki, herhangi bir başka kızı hayalinin coşkun tasvirlerini mutlulukla doldurabileceğini düşünmemek elde değil! Bütün bunlar beni dehşete ve tereddüde sevkediyor. Bütün hayatım, varlığım, yalnızca seni düşünmek içindir."

Jenny'dir, Karl'ın yaşam boyu en yakın desteği, yardımcısı. Marx'ın yazdıklarını el yazısıyla temize çeken oydu, düşüncelerine ortak olan, onu bilimsel araştırmalarında etkileyen hep Jenny idi. Ne var ki en büyük aşklar da zamanla soluyor. Karl'ın da, evlerinde yardımcı olarak çalışan, çocuklara anneleri kadar yakınlık gösteren Helene Demuth'la ilişki kurmasına Jenny'ye olan aşkı engel olmamış. Hatta bir de oğlu olmuş!..

"Karl Marx'ın Aşk Hayatı" kitabının (Sinan Yayını) yazarı Pierre Durand, Marx'ın evlilik müessesesine karşı çıkan bazı ham, kaba komünistleri eleştirdiğini, aynı zamanda aşkla hiç ilgisi olmayan, servete ve karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan burjuva evliliklerini de şiddetle eleştirdiğini yazıyor:

"Marx'ın aşk hayatını anlatmaya niyet etmiştik, mutluluğu, sefaletleriyle, coşkuları ve umutsuzluklarıyla, yücelikleri ve küçüklükleriyle büyük bir aşk keşfettik. Marx'ın duygu dünyasının monografisiyle sınırlanmış olan insan yaşamını tanıtmayı diliyoruz: Bir insan ki, en zor yaşama koşullarında dahi Jenny'ye karşı duyduğu ve Jenny'nin de muhteşem bir şekilde karşılık verdiği aşkı sayesinde varlığının en derin anlamını bulmuştur."

Bu gerçek bize büyük yapıtlar, ölümsüz kuramlar, düşünler, bilimsel atılımlar başaranların şiirden, aşktan güç aldıklarını göstermiyor mu?

Evet, "Aşk Jenny'dir, Jenny de aşkın adı."
Oktay Akbal - Cumhuriyet, 3 Ocak 1999 
 

Jacques Prevert - Her saygıda bir keramet vardır


Toprağa ve güneşe de
Hep saygılı olmak gerek
Her sabah uyanınca şükretmeli onlara
Şükretmeli ya
Sıcaklık için
Ağaçlar için
Meyvalar için
Yenmesi hoş
Bakılması okşanması güzel ne varsa
Hepsi için şükretmeli
Toprağa ve güneşe
Canlarını da sıkmamalı
Eleştirmeye kalkmamalı onları
Toprak da güneş de
Ne yapacağını bilir elbette
Bırak ne yaparsa yapsınlar
Yoksa kızıverlrler adama
O zaman seyreyle
Bir de bakarsın
Kabağa çevirmişler seni
Su kabağına
Ya da çakmak taşına
Ayıkla pirincin taşını o zaman...
Güneş toprağın sevdalısı
Toprak güneşin sevdalısı
Kim ne karışır
Kendi gönülleri öyle istemiş.
Güneş tutulduğu zamanlar
Hiç doğru değil, saygısızlık da üstelik
Pis cam parçacıkları arasından dikiz etmek
İki sevdalı kapışmış
Kim bilir ne alıp veremedikleri var
En iyisi aralarına girmemek
Ne olur ne olmaz
Bir de bakarsın
Patates edivermlşler seni
Buruş buruş buz tutmuş patates
Ya da ızgara maşa
Güneş dünyayı seviyor
Dünya güneşi
İşte bu kadar bu hikâye
Üst tarafı bizi ilgilendirmez
Dünya güneşe vurgun
Dört dönüyor çevresinde
Beğensin beni diye
Güneş güzel buluyor dünyayı
Işıklar saçıyor üstüne
Akşamlara kadar
Yorulunca da gidip yatıyor
Ay çıkıyor o zaman
Ay güneşin eski sevdalısı
Kıskançlık ettiği için
Cezasını bulmuş
Bum buz olmuş soğuktan
Geceleri çıkabiliyor yalnız
Aya da saygılı olmalı
Yoksa deli edebilir sizi biraz
İsterse
Kardan adama da çevirebilir
Fenere muma döndürebilir.
Uzun sözün kısası
İki nokta satır başı, tırnak:
"Herkesin yaşadığı dünyaya saygısı olmalı, yoksa
Savaşlar olur; salgınlar, depremler olur
Denizler yarılır, toplar tüfekler patlar.
Koca koca kırmızı karıncalar da gelir
Yerler ayaklarınızı gece uyurken."