23 Mart 2015

Akgün Akova - Yalnızca kanatlarına güven

aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim
sırt çantalı bir duman gibi
bir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

kendi yarattığımız boşluğun ucunda
sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman
yürüdüğümüz yollar daralırken
çökerken altımızdaki merdivenler
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

sevdalılar bilir
bir kuş yağmurudur ilkbahar
sevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar
çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın
ve ağzımızın içinde dağılır aşk
sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar
bitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

elimi uzattığımda sana gemileri göstermek için
dümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan
ateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta
ve çekirge sürüleri yolcu bavullarından çıkan
sevgilim
dökülürken tüyleri
savaş uçaklarına çarpan güvercinlerin
her gün değişen atlasların içinde tara saçlarını
ve yalnızca kanatlarına güven

götürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bağlı
şiirlerimin bilmediği yerlere ve hiç kimsenin
alnımdan fırlayacak göçmen bir kuş gibi dur
dünyanın paslanmış sırtında
ve bensizliğe havalanırken
korkma sevgilim
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

Her insan bir romandır. Biraz kahramandır. Gün gelir anlar ki en çok harcadığı şey hayalleri değil zamandır...Cengiz Aytmatov


 
 
 
Akıl, zekanın dağılımındaki adaletsizliği düzeltmek için bir fırsat eşitliğidir...Mümin Sekman
Birine akıl vermeden önce, geri kalanının sana yetip  yetmeyeceğini hesapla...Bob Dylan
Çevrendeki insanlar susacağı, konuşacağı ve duracağı yeri bilmiyorlarsa, burunlarını hayatına sokabilecekleri kadar fazla adım atmışsındır onlara. Biraz geri çekil. Hep güler yüzünü değil, biraz da deli tarafını, içini değil, ara sıra da dişini göster onlara...Uğur Gökbulut 
 

Seçme Şiirler

Eşitlik
    Uyuduk mu eşit oluruz
Ne tutku, ne gurur, ne umut
    Üşüyorsan ısıtır seni.
Birçoğu ölüme benzetti,
    Belki de rüya görmek, dedi Hamlet.
Ya Don Quijote ne demek istedi;
    Ölsen ölünmüyor, yaşasan yaşanmıyor...M.Cevdet Anday
 
Vuslat
Bir uykuyu Cânanla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün İkbâlini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı,
Gördükleri rüya ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgârı başka.
Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez;
Gül solmayı; mehtab, azalıp bitmeyi bitmez...
Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi..
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler.

Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda onun kolları, koynunda o varsa,
Dalmışsa onun saçlarının rayihasiyle,
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.
Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık
Bir bucize halinde o gözlerdedir artık.
Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe sonsuzdur
Zira, susatan sevk, o dudaklardaki tuzdur.
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan

Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?
Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden.
Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o;
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
Dört atlı o gerdûne, gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin,
Simaları her lahza parıldar bu zaferle;
Gök, her tarafından, donanır meşalelerle!

Bir uykuyu Cânanla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar
Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
Zalim saat ihmal edilen vakti çalar  da
Bir an uyanılırsa leziz uykularından,
Baştanbaşa, her yer kesilir kapkara, zindan...
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak...
Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak...
Ey tâli! Ölümden de beterdir bu karanlık!
Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık!
Ey vuslat! O aşıkları efsununa rahmet!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!... Y.Kemal Beyatlı

Martılar
Geçen yılki martılar ölmüş
Bu yılkiler yeni, yepyeni
Zamanın nerde olduğunu bilmiyoruz.
Belki onu denizden çekiyoruz
Saban güdüyoruz ay gibi
Yaşamı ve ölümü doğuran düş.
Geçen yılki martılar ölmüş
Denizlerin varsıl yüklemi
Ah düşünmeden biliyoruz.
Belki onu denizden çekiyoruz
Ağ değil ellerimizdeki
Daha derini, en derini...M. Cevdet Anday

Değişim
    Gündüzler ve geceler vardır
Gündüzün ve geceleyin gördüğün
    Karışır durur birbirine,
İpek böceği gibi ağır
    Ve mırıldanarak gömüldün
Dut ağaçlarının dibine,
    Beden kelebek olur kanatlanır,
VE neden sonra böyle bir gün
    Üçarız toprağımızın üstünde...M. Cevdet Anday

Güneşte
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçivanı.
Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
Bir araba geçti incelmiş yoldan
El salladı biri, belki tanıdık,
Belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı
Çünkü dardır saatler, sığmaz biraraya
Dalgınlık, deniz ve sardunya.
Rüzgar alıp götürdü balıkçı teknelerini
Uzaktaki kılıçlara, ki bilmeyiz
Hangi derinlikte dölleyerek denizi
Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya....M. Cevdet Anday
 
Defne İle Apollon
Eskiden çok eskiden yeryüzünde
    Güzelliği dillere destan
Bir su perisi vardı adı Defne
    Upuzun saçları altın sarısıydı
Dolaşırdı kuytu ormanlarda bütün gün
    Defne ırmak tanrısının kızıydı
Babası Pene derdi ki, kızım
    Sen bana bir damat borçlusun
Sen bana bir torun borçlusun
    Defne dedi ki babacığım
Beni zorlama ne olursun
    Bırak beni kız kalayım ne olursun
Sıram sıram boynu bükük yavuklu
    Bekleyedursun bir yanda
Defne başıboş gönlü özgür
    İnatçı, hırçın ve gururlu
Koşup durdu ormanda
    "Benim geyiğim sen, kuzum sen
Benim biricik güvercinim sen
    Kuzu kurttan korkar, geyik aslandan
Güvercin kartaldan kaçar
    Ben sana acı vermek istemem
Ayaklarını kanatmasın çalılar
    Yavaşla biraz düşeceksin
Geçtiğin keçi yolları dar
    Dur hele kaçma benden
Sevgimdir seni kovalayan..."
    Daha sözünü bitirmeden avcı
Korkak adımlarla uzaklaştı Defne
    Kaçarken daha bir güzelleşti de
Ardında tir tir titreyen avcı
    Tavşan kovalayan hırslı bir tazı
Gibi düştü Defne'nin peşine.
    "Ben de yılmadan kovalayacağım
Büyülediğin kimmiş öğren
    Ben ne bir dağlı ne bir çobanım
Oklarından sakınılmaz bir tanrıyım
    Koca Zeus'tur babam
Geçmişi, bugünü, geleceği
    Benimle bildi herkes, benimle bilir
Saz tellerine ben verdim seslerini
    İlaçlar yaptım yabanıl otlardan
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri
    Kimden kaçıyorsun öyle sen
Asıl sensin benim avcım
    Beni sen vurdun can evimden".
TAvşan koşuyor, durmadan koşuyordu
    Ardında av köpeği ter içinde
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere
    Birinde umut vardı, birinde korku
Tavşan ensesinde nefesler duyuyordu
    Çünkü ışık gibi saran tanrıyı
Sevinin kanatlarıydı.
    Gücü kalmamıştı artık Defne'nin
Koşamıyordu kaçamıyordu
    Sapsarı, yalvardı babasına
Pene'nin suları üstünde gezdirip gözlerini
    "Cezasını çekiyorum güzelliğimin
Irmakların gücü de sen gibi tanrısalsa
    Ne yap yap değiştir beni
Başka bir biçime koy baba".
    Yalvarması daha bitmemişti ki
Bir gevşeklik sardı her yerini
    Örtüldü göğüs yapraklarla
Kolları, saçları dal oluverdi.
    Avcı kollarına aldığı zaman
Kalbi çarpıyordu Defne'nin
    Taze yaprakların altından.
Yazık dedi tanrı çok yazık
    Saramadan yitirdim seni
Bari benim ağacım ol da
    Yaprakların çelek olsun kahramanlara
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
    Yan yana adlarımız
Yazık dedi tanrı çok yazık...Melih Cevdet ANDAY

Dostoyevski " Gülüş, ruhun hiç şaşmayan aynasıdır. Yalnızca çocuklar kusursuz bir şekilde gülebilirler. "


Baykuş Sembolü

Kızılderili kültüründe, bilgelik, algı, ayırt etme ve hileyi anlama özelliklerinin öğreticisi olarak düşünülür. Baykuşların tüyleri başka kuşların tüyleriyle karışmamalı ve sorumsuzca kullanılmamalıdır; çünkü, Şifaları çok güçlüdür. Kırmızı bir beze sarılan baykuş tüyü şifasının, böylece kötülüklerden uzak tutacağına ve etkisini koruyacağından söz edilir. Bazı kabileler ise, baykuş tüyüne dokunmazlar. Baykuş paradoks ve gizin; yaşam ve ölümün, dinlenmenin, dişiliğin, karanlığın ve bilinmeyenin öğretmenidir.

Kızılderili kültüründe ayrıca baykuşların büyücülerin yardımcısı olduğuna inanılır. Bu nedenle birçok Kızılderili toteminde baykuş motifine rastlamak mümkündür.
Kuşları içerisinde maviyi gören tek kuş, Baykuş'tur.
Baykuş Yunan mitolojisinde zekâ, sanat, strateji, barış ve savaşın tanrıçası olarak bilinen Athena'nın sembolleri: mızrak, zeytin dalı ve baykuştur. Mızrak savaşı, zeytin dalı barışı, baykuş da bilgeliği temsil eder. Athena, Roma mitolojisinde Minerva diye anılır. Babası Tanrıların Tanrısı Zeus, annesi ise Hikmet Tanrıçası Metis'tir.
Efsaneye göre, Tanrıça Athena, baykuşun bakışlarından, gece görme yeteneğinden çok etkilenmiş ve gece kuşu olan kargayı bu görevden sürerek yerine baykuşu getirmiştir. Baykuş, Athena’nın görmediklerini görüp Tanrıçayı her daim haberdar etmiştir. Tanrıçanın kendisine ait baykuşun adı ‘Athena Noctua’ olarak geçer  (Küçük Baykuş olarak da bilinir ) ve Acropolis’in koruyucusu olduğu söylenir. Antik Yunan paralarına baktığımızda üzerinde baykuşu görmemizin bir sebebi de bu kuşun ayrıca ticaret üzerinde bir koruyucu gözlemci olduğuna inanılmasındandır.Rivayete göre baykuşa gece görme yetisini kazandıran, içinden gelen sihirli bir ışıktır.
Antik Yunan Çağı’nda baykuşlar ordunun da koruyucusu olarak görülürdü. Tabii bunu bir yerde Athena’nın bilgeliğin yanı sıra Savaş Tanrıçası (Ares’ten farklı olarak) olmasına, baykuşun da Athena’nın simgesi olmasına bağlayabiliriz. Rivayete göre, savaş sırasında Yunan Ordusu’nun üzerinden uçan bir baykuş zafere işarettir.