22 Ekim 2019

Deepak Chopra - Niyet ve Arzu Yasası

"Her niyet ve arzunun özünde onu gerçekleştirebilecek bir mekanizma vardır. Niyet ve arzunun alanında sonsuz bir düzenleme gücü vardır. Verimli toprağına bir niyet ektiğimizde, bu sonsuz düzenleme gücü bizim için çalışmaya başlar."
 
Niyetinizin sahip olduğu bu gücü kullanmayı öğrenin, çünkü bu sayede arzu ettiğiniz her şeye ulaşabilirsiniz. Tabii ki istediğiniz sonuçları büyük bir çaba ve emekle de elde edebilirsiniz, ancak bunun bir bedeli olacaktır. Bu bedel de stres, kalp krizleri ve bağışıklık sistemi problemleri olabilir. Aşağıdaki sayacağım ‘’Niyet ve Arzu Yasası’’nın beş basamağını uygulayarak herhangi bir bedel ödemeden tüm arzularınızı gerçekleştirebilirsiniz, çünkü bu yolla niyetiniz kendi iç gücünü yaratacaktır.


1-Kendinize bir boşluk yaratın. Yani düşüncelerin arasındaki sessiz alanda kendi merkezinizi bulun, sessizliğin içine girin. Bu sessizlik sizin öz haliniz, var olma halidir.

2-Var olma halindeyken tüm niyet, arzu ve düşüncelerinizden arının. Gerçekten boşluk içindeyseniz burada artık düşünce ve niyet yoktur. Niyetlerinizi, boşluktaki düşüncelerin kavşağında sunarsınız. Birçok hedefiniz varsa bunları önceden yazabilir, boşluğa girmeden önce niyetinizi bu hedeflere yönlendirebilirsiniz. Örneğin başarılı olmak istiyor ve boşluğa bu niyetle giriyorsanız, niyetiniz ufak bir ışık gibi boşlukta sizinle birlikte, sizin farkındalığınızda olur. Niyet ve arzularınızı boşlukta serbest bırakmak onları alanının verimli topraklarına ekmek ve doğru mevsim geldiğinde çiçek açmalarını beklemek demektir. Ektiğiniz arzu tohumlarının büyüyüp büyümediğini görmek için yerlerini eşelemenize ve nasıl açacaklarını görmek için onlara yapışık kalmanıza gerek yoktur. Sadece onları serbest bırakmayı istemelisiniz.

3-İç referans halinde kalmalısınız. Yani kendi gerçek benliğinizin, ‘’Öz’’le bağlantınızın farkındalığında kalmalısınız. Kendinize dış dünyanın gözünden bakmayı ve başkalarının fikir ve eleştirilerinden etkilenmeyi bırakmalısınız. İç referans halinde kalabilmeye yardımcı olacak yollardan biri arzularınızı kendinize saklamak ve başkalarıyla paylaşmamaktır. Ancak etrafınızdaki insanlar sizinle aynı arzuları hedeflemişlerse ve sizinle onlar arasında kalpten bir bağ varsa paylaşmayı tercih edebilirsiniz.

4-Sonuç odaklı bağımlılıklarınızdan kurtulun. Buda bir sonuca olan katı bağımlılığınızı bırakarak belirsizliğin bilgeliğinde yaşamaya başlamak ve sonuçlarını bilmeseniz bile, hayat yolculuğunuzda her anın tadını çıkarmak demektir.

5-Bırakın detayları evren halletsin. Boşlukta serbest bırakılınca niyet ve arzularınız sonsuz bir planlama gücüne sahip olur. Niyetinizin bu sonsuz planlama gücüne güvenin, o da tüm detaylarla sizin için ilgilensin.

Gerçek doğanızın saf ve ilahi güç olduğunu hatırlayın. ‘ÖZ’ünüzün bu bilincini her yere yanınızda götürün, arzularınızı sakince serbest bırakın. Evren detayları sizin için halledecektir.


Jack Kerouac - Zen Kaçıkları


Jack Kerouac yine yollarda Bu sefer kendi içsel yolculuğuna çıkmış “Zen Yolu”na koyulmuş. Soruyor: “Bu sonsuz evrende bulunuşun anlamı nedir?” Dağlara tırmanıyor, meditasyon yapıyor Yıldızlara bakıyor, Dostlarla sohbete dalıyor. Aklında aynı soru hep, cevabını arıyor. Onca yolculuk, onca âlem ve ayrılıktan sonra Bu sefer dağlarda buluyor özgürlüğü, Kendi yalnızlığında “sevecen”olmayı öğreniyor. Değiştiğini duyumsuyor, bazı şeyler dışında; ...Jack Kerouac yine yollarda anlayacağınız, Kendi zirvesini arıyor. Seviyor dünyayı sevmesine de Acınası ve tekinsiz buluyor yaşamın kendisini. Ölmek için doğulan dünyada,Yaşamı arıyor yollarda, yolculuklarda Dağlarda, Buda’da ve Tanrı’da…Yolda’yı Beat Kuşağı için bir manifesto olarak kabul ediyor ve saygıda kusur etmiyoruz, peki Jack Kerouac’ın Zen Kaçıkları nedir ve nasıl tanımlarız onu? Tanımlama işi bana kalırsa şunları söylerim: Bu Yolda manifestoysa Zen Kaçıkları da Beat Kuşağı’nın teorisidir…Çünkü Yolda bir kuşağın maceralarını anlatırken Zen Kaçıkları aynı kuşağı yaratan düşüncenin ilham kaynağını inceler.

*

Ben düşünmekten yoruldum, benim yerime de düşünür müsün? Benim yerime ilgilenir misin insanlarla, yalanla, ihanetle, yalnızlıkla? Geceleri birdenbire bastıran sağanak yağışlı korkuları alır mısın yamacımdan? Gündüz gözüyle sevemiyorum kimseyi. Yüreğimdeki bu düğümü çözebilir misin?...Jack Kerouac

Halk Ozanı Karamanlı Nevzat "Ben demokrat değilim" (Ağabeyim, arkadaşım, öğretmenim Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı Sevgi ve saygı ile anıyorum)

Ben demokrat değilim (Ağabeyim, arkadaşım, öğretmenim Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı Sevgi ve saygı ile anıyorum)

Ekonomiyi satış, kültürümüzü Arap, Görenler demokratsa, ben demokrat değilim. Milleti afyonlayıp, başına kara çorap, Örenler demokratsa, ben demokrat değilim. Dini alet edenler, biniyor ithal ata, Demokrasi yoluyla çıkıyor en üst kata, Makam, ticaret için belli bir tarikata, Girenler demokratsa, ben demokrat değilim. Terörü kolluyorsa demokrasi kulisi, Nasıl görev yapacak kaymakamı, valisi? Görevinin başında mehmetçiği, polisi, Vuranlar demokratsa, ben demokrat değilim. Neden kurmak isterler ikinci cumhuriyet? İlkini yıkmak için böyle çok mu hürriyet? Atatürk’ü dışlayıp, bilmem kimden zürriyet, Verenler demokratsa, ben demokrat değilim. Güya sanat yaparlar barda çekip kafayı, Eşi, dostu kollayıp sürüyorlar sefayı. Birbirinden ayırıp Kemal’i Mustafa’yı, Yerenler demokratsa, ben demokrat değilim. Kimileri açılıp yüzer yelkenler fora, Ulusunu sevenler neden düşüyor dara? Soyguncu kãrı için çalışıp da huzura, Erenler demokratsa, ben demokrat değilim. Muhbir yalancılarla çöküyor hukuk damı, Yargıç, savcı izleyen acep kimin adamı? Adaleti köreltip, sisleyerek ortamı, Gerenler demokratsa, ben demokrat değilim. Şehidi kelle gören şaşırır nisabını, Sayın diye niteler insanlık kasabını. Teröristi aklayıp, gaziden hesabını, Soranlar demokratsa, ben demokrat değilim. Emperyalist plana kimler oluyor alet? Onlar için gerçekler sanki birer hayalet. Bu vatanı bölerek orda burda eyalet, Kuranlar demokratsa, ben demokrat değilim. Herkes gördü milliyi globale gömeni, Mazlum rolü oynayıp, bekliyorlar yemeni. Anayurt denizinde ABD’ye dümeni, Kıranlar demokratsa, ben demokrat değilim. Mazlumları silahlar savururken kül gibi, Irak’ta olanları gizliyorlar tül gibi. Emperyalist önünde dut yemiş bülbül gibi, Duranlar demokratsa, ben demokrat değilim. Ulusunu sevmeyen akil oldu ne yazık. Devletin parasıyla geziyor ezik ezik. Birliğe, bütünlüğe atmak için bir kazık, Varanlar demokratsa, ben demokrat değilim. Soros’un vakıfları acep kimleri besler? Altanlar, Karakaşlar neden dinciyi süsler? Uraslar, Çalışlarlar, Çandarlar, Karasesler, Oranlar demokratsa, ben demokrat değilim. İktidara yanaşıp, yoksul halkı sömüren, Bulduğu arpalıkta yiyip yiyip semiren; Dincilerle bir olup laikliği kemiren, Yarenler demokratsa, ben demokrat değilim. Nevzat, demokrasinin özüne saygılıdır. Ülke bütünlüğünü bozandan kaygılıdır. Yurtsevere karayı, utanmadan kaç yıldır, Sürenler demokratsa, ben demokrat değilim.

Halk Ozanı Karamanlı Nevzat
Not: Bu taşlama, 21 Ekim 1999 günü katledilen Kemalist Şehit Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın, “Ben demokrat değilim” başlıklı yazısından esinlenerek yazıldı.

Alphonso de Lamartine - Eski Ev


İlk günden hatırlarım etrafını saçağın,
Bir asma kuşatırdı körpe filizleriyle.
Kokularla cezbedip küçük, çapkın kuşları,
Buğulu taneleri uzardı pencereye.

O baldan salkımları bize yaklaştırırdı
Uzatarak annemiz bembeyaz ellerini,
Biz ,onun çocukları geri verirdik tekrar
Kuşlara üzümleri, emilmiş dallarını.

Seneler aktı gitti, artık ne kuş, ne anne
Biçare yaşlı asma sarardı ve çürüdü.
Kapıyı, duvarları vahşi otlar bürüdü,
Ve ben, ben ağlıyorum, o günlerin peşinde.
   
 

Arthur Rimbaud - Tan

                Sarıldım yaz şafağına.

Hiçbir şey kımıldamıyordu daha alnacında sarayların.Ölüydü  su.  Orman  yolundan   ayrılmıyordu alacakaranlığı   konak  yerleri. Yürüdüm,   diri   ve  ılık  solukları uyandırıp;  ve   baktı   değerli taşlar, ve gürültüsüzce havalandı kanatlar.

    Şimdiden yepyeni ve solgun ışıklarla dolu bir patikada,  bir çiçek yaptı ilk girişimi ve adını söyledi bana.

            Gülümsedim çamların arasında saçını dağıtan sarışın çağlayana: Keşfettim tanrıçayı gümüş rengi dorukta.

    O zaman kaldırdım örtüleri birer birer. Ağaçlı yolda sallayıp kollarımı.  Onu   horoza  gösterdim  ovada.  Çan  kuleleri  ve  kubbeler  arasında  kaçıyordu  büyük kentte, ve,  tıpkı  bir  dilenci gibi, koşarak kovalıyordum onu mermer rıhtımlarda.

    Yolun  yukarısında,  bir  defne  ormanının  kıyısında, sardım onu mat mat örtüleriyle,  ve  duyumsadım uçsuz bucaksız gövdesini. Ormanın alt yanına indi tan ve çocuk.

    Öğle olmuştu uyandıklarında.


Başka Bir Yer - Ursula K. Le Guin

Başka bir yer olmalı, insan için…

Nefes almaktan fazlasını yaşayacağı, konuşmadan derdini anlatacağı…

Yalnızca bakmasının yeterli olduğu, çünkü baktığıyla gördüğünün her zaman aynı olduğu…

Bambaşka bir yer…

Her an kulağında bir ‘an’ şarkısının çaldığı, en berbat anında bile bir an mutlu olduğu…

Başka türlü bir şey…


*



İnsanın kendini başka, bambaşka bir yerde bulması neye benzer? 
Kitaptaki üç öykü, bu soruyla çeşitli şekillerde yüzleşmek zorunda kalan kişileri anlatıyor. 



Arif Damar - Gitme Kal



Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
“GİTME KAL” var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir


Ortega y Gasset - İnsan ve Herkes

"Eğer yapılabilseydi, ki tabii yapılamaz, bir toplumun içinde, örneğin koskoca ulusumuzda, acaba kaç kişi iki kere iki nasıl dört eder ya da güneş yarın doğacak mı diye kafa yormuştur, şöyle durup düşünmüştür yani, bunu bir istatistikle saptayabilsek ilginç olurdu. Buradan da ortaya çıkan sonuç fikirlerimizin pek büyük çoğunluğunun, fikir olmalarına ve bizi kanı gibi etkilemelerine karşın, hiç de akıl ürünü olmadıkları, göreneklerden ibaret olduklarıdır; mekanik ve anlaşılmazdırlar ve bize baskı yoluyla benimsetilmişlerdir. Eğer bir halkın bu korkunç çağı sağ salim atlatabilmesi isteniyorsa, alınacak önlemlerden biri, karınca kararınca, ama vazgeçilmez bir tanesi şu: O halkın içinde yeterli sayıda kişinin, tüm o fikirlerin -adlarına öyle diyelim bari- üstünde konuşulan, tartışılan, uğrunda savaşılan ve insan boğazlanan tüm o fikirlerin ipe sapa gelmez ve son derece havada kalan şeyler olduğunu anlamasını sağlamaktır." – Ortega y Gasset